ABD’nin Esed’le flörtü... Ya da bölgedeki 5 İran devleti!

Dünkü gazetelerde bir haber vardı...

CIA Başkanı John Brennan’ın, “Suriye Hükümeti’nin çökmesini görmek istemiyoruz” sözlerinin ardından ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de,Esed’e şu mesajı gönderiyordu: “ABD, eninde-sonunda Esed’le müzakere etmek zorunda kalacak!”

Nedir bu sözlerin anlamı?..

Tek kelimeyle “satış”tır!..

Tek kelimeyle “kalleşlik”tir!..

Bugüne kadar “Esed gitmeli” diyen ve hatta “Türkiye’nin Suriye’ye girmesini” isteyen ABD yönetimi, bir anda “180 derece bir tavır değişikliği”ne gitti ve şimdi “Esed’in kalmasını” istiyor!..

Demek oluyor ki;

“ABD’nin ipiyle kuyuya inilmez!”

Bunlar, adamı anında satar, yarı yolda bırakırlar!

FETULLAH GÜLEN’İN ALÜFTELERİ!

“CIA Başkanı” ve “ABD Dışişleri Bakanı”nın açıklamalarını okuyunca, son“New York seyahati”nde duyduğum bir söz geldi aklıma!..

Hani, ABD senatörleri zırt-pırt açıklamalar yapıyorlar, “Türkiye’de basın özgürlüğü olmadığından” filân dem vuruyorlar da, bunun “Paralel Yapı”tarafından tezgâhlandığını söyleyen “New York’taki Türkler” demişlerdi ki;

“Amerikalı senatörler için tek ölçü paradır!.. Ver 5 bin ya da 10 bin dolar, istediğin açıklamayı yaptır!..

Paralel Yapı, garibanlardan topladığı Himmet paralarından bir kısmını veriyor bu senatörlere, Türkiye aleyhinde her şeyi söyletiyorlar!..

Bu senatörler, paraya öyle tapıyorlar ki, meselâ birine 50 bin dolar ver, eline bir pankart tutuştur, o pankartla caddelerde dolaşırlar!..

Yani; ver parayı,

Yaptır istediğini!”

Gayriihtiyari sormuştum;

“Bunlar hayat kadını mı ki, ver parayı istediğini yap?!?”

Demişlerdi ki;

“Bunlar, Fetullah Gülen’in alüfteleri! Bunların tek derdi para!.. Ver parayı, istediğine çaldır karayı!.. En çok parayı Paralel verdiği içindir ki, hep onar lehine açıklama yapıyorlar!”

BU MU DEMOKRASİ?

Sadece “ABD’li senatörler” değil, galiba “ABD yöneticileri”nin tek derdi de para!.. Adamlarda “vicdan” yok, “merhamet” yok, “adalet” hiç yok!..

Şu hâle bakın;

“Suriye’de 200 binden fazla insan katledilmiş, neredeyse taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmamış” ama, CIA Başkanı da, ABD Dışişleri Bakanı da, “Suriye Hükümeti’nin çökmesini görmek istemiyoruz!.. Esed’le eninde-sonunda müzakere etmek zorunda kalacağız” diyor!..

Peki be adamlar;

Hani sizin “kırmızı çizgi”leriniz?..

Hani “demokrasi ve insan hakları” yaveleriniz?.. Esed denilen cani kendi insanlarını bombalamış, milyonlarca insanın “mülteci” olmasına yol açmış, üstelik “kimyasal silâh” kullanmış ve hâlâ da kullanmaya devam ediyor!..

ABD de kalkmış, böyle bir “cani”, böyle bir “katil”, böyle bir “zalim”, böyle bir “diktatör” ile masaya oturacak ve onunla “müzakere” edecek!..

Bu tavrın adı;

“Orostopolluk” değil de, nedir?..

DAEŞ’İ KURAN KİM?

Esed’le niye “müzakere masası”na oturacaklarmış, onun “gitmesini” niye istemiyorlarmış biliyor musunuz?..

“DAEŞ tehdidi büyümüş” de ondan!..

Zannediyorlar ki;

Esed koltuğunu koruduğu sürece DAEŞ tehdidi küçülecek!..

Söyleyin Allah aşkına;

DAEŞ denilen bu örgüt, “Nusayri Esed rejimi ile savaşmak” için gelmemiş miydi Suriye’ye?..

Peki, “Esed’in askerleri”ne, bir tek kurşun olsun attılar mı?..

Bütün dünya biliyor ki;

“DAEŞ, Esed rejimi ile hiç savaşmadı!.. Esed rejimi de, DAEŞ’e karşı tek kurşun atmadı!.. Bunun yerine, Esed; Suriye’de 200 bini aşkın Müslüman’ı katletti, üzerlerine varil bombaları attı, kimyasal silahlarla katletti!”

Peki, Esed; bu “katliam”ları gerçekleştirirken, DAEŞ ne yaptı?..

Suriye’den çekildi ve “dünyanın gözleri önünde” ve de “ABD uyduları göre göre” Musul’a gitti!..

Bu orostopolluğun adını koyalım:

“El Kaide de, DAEŞ de, Boko Haram ve diğer terör örgütleri de ABD-İsrail laboratuvarlarında üretilmiş birer terör örgütüdür!”

Lamı-cimi yok;

Gerçek budur!..

Hele sorun kendinize;

Bir “İslâm Devleti” kuracaklarını söyleyen, Ebubekir el Bağdadi’yi de“Halife” ilan eden DAEŞ adlı örgüt, bugüne kadar “İsrail aleyhinde” tek bir açıklama yapmış mıdır?..

Hatta, bir defasında; “DAEŞ’in Irak ve Suriye’de Müslümanları öldürmek yerine İsrail’e karşı neden harekete geçmediği” soruları gündeme gelince; örgüt Twitter hesabından bir açıklama yapmış ve demişti ki; “İsraillileri ve Yahudileri öldürmek için emir almadık!.. Yakınımızdaki düşmanla savaşmak daha önemli. Allah Kur’an’da münafıklarla mücadele etmemizi buyuruyor, çünkü onlar kâfirlerden daha tehlikeli.”

Bu “açıklama”dan sonra, siz olsanız sormaz mısınız;

“Bu nasıl İslâm Devleti(!)dir ki, hep Müslümanları katlediyor?.. Bu nasıl Halife(!)dir ki, İsrail aleyhinde tek lâf etmiyor?..”

Tabiî, aynı soruyu CIA Başkanı John Brennan ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye de sormak lâzım;

“Sadece Müslümanları ve onların kutsallarını hedef alan bir DAEŞ, nasıl bir tehdittir ki, sizi Esed’le müzakereye zorluyor?..”

Bunlar yalancı!..

Bunlar düzenbaz!..

KANADA-İNGİLİZ-PARALEL!

Amerika’sıyla yalancı, İngiltere’siyle düzenbaz, Kanada’sıyla sahtekâr,Avrupa’sıyla hilekâr!..

Son olayı biliyorsunuz:

İngiliz uyruklu 3 kız, Londra’dan kalkıp İstanbul’a gelmişler, İstanbul’danGaziantep’e götürülmüşler, oradan da Suriye’ye götürülüp, DAEŞ’e teslim edilmişlerdi!..

“Çocuk yaştaki” 3 kızı DAEŞ’e teslim eden Muhammed el Raşid adlı bir“Suriyeli”ydi!.. Ve de “Kanada hesabına casusluk” yapıyordu!..

Ama ne ilginçtir ki;

“Bilgileri Kanada’ya geçiyor, fakat parasını İngiltere’den alıyordu!..”

Ve yine ne ilginçtir ki;

“Kanada Casusu’na İngiltere’den gönderilen 700-1500 dolar civarındaki paralar Bank Asya Şanlıurfa Şubesi tarafından ödeniyordu!”

İngiltere ki;

Türkiye’yi, “DAEŞ’e destek” vermekle suçluyor ve hatta “Atatürk Havalimanı’na İngiliz polisi yerleştirmeyi” teklif edecek kadar küstahlaşıyordu!..

Bank Asya ki;

“Türkiye’yi terör örgütlerine silah yardımı yapmakla” itham eden, daha doğrusu “Türkiye’nin, MİT’in TIR’larıyla DAEŞ’e silah gönderdiğini” iddia eden bir “Paralel Kuruluşu”ydu!..

Şu hâle bakın;

“DAEŞ safları”na katılmak isteyen 3 kız İngiltere’den yola çıkıyor, birKanada casusu onları DAEŞ’e teslim ediyor, “Hizmet”(!)inin karşılığı olan parayı İngiltere’den alıyor, para Bank Asya üzerinden gönderiliyor!..

Tam, Dallasvari ilişkiler!..

Kimin eli, kimin cebinde belli değil!.. Hatta, Dallas’ta bile bu kadar“karmaşık ve sapık” ilişki olmaz!..

ŞER KOALİSYONU!

Tam da böyle bir ortamda, dünkü gazetelerde bir haber daha vardı:

“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunulan istihbarat raporunu açıklıyoruz: Sandığa karşı şer koalisyonu oluşturuluyor... Huzur, güven ve istikrarı bozmak isteyen odaklar pusuda... Hedef, 7 Haziran seçimleri...

DHKP-C, PKK, IŞİD, eli kanlı diktatör Esed ve yabancı istihbarat örgütleri 7 Haziran seçimleri öncesinde saldırılar yapabilir!”

Gazeteler eksik yazmış:

Seçimleri sabote etmek için saldırı plânları yapan bu örgütler arasında niye “Paralel İhanet Çetesi” yok?..

Belli ki;

Amerika’sından İngiltere’sine, Kanada’sından Almanya’sına, Fransa’sındanİsrail’ine kadar, “Üst Akıl” devrede ve amaçları Türkiye’de “kaos”çıkarmak!..

Böyle bir yapıda, “Üst Akıl’ın taşeronluğu”nu yapan Paralel İhanet Çetesi’nin olmaması mümkün mü?..

BÖLGEDE 5 İRAN DEVLETİ!

Hepsi bir yana da;

Bütün “terör örgütleri”nin “pusuda” beklediği şu günlerde, Amerika’nın“Esed’le flört” edebileceğini açıklaması, biraz “manidar” değil mi?..

Amerika, sadece Esed’le değil, aynı zamanda İran’la da kırıştırıyor!..

İran ki; bölgede “5 İran devleti” kurdu ve “Şii imparatorluğu”oluşturmak için hızla yayılıyor ama ABD’nin umurunda değil!..

Diyeceksiniz ki;

“5 İran devleti de nereden çıktı?”

Hele sayın;

“İran’ın yanı sıra, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da ve Yemen’de Şii yönetimler işbaşında değil mi?”

Evet; bölgede “5 İran devleti” var ve ABD buna göz yumuyor!..

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün diyordu ki:

“Irak’ta, Şii milisler hâlâ mücadele yürütüyor... Maalesef bu yapı yeniden bir Sünni-Şii çatışmasına yol açabilecek bir tabloyu da ortaya koyuyor.  

Biz bu kaygılarımızı ilettik ve her iki tarafa da böylesine bir çatışmadan kaçınmaları için gerekli telkinleri ve dostane uyarıları yaptık. 

Aksi takdirde Irak bir başka Sünni-Şii çatışmasını kaldıramaz. Zaten Maliki döneminde Sünnilerin ve toplumun diğer kesimlerinin dışlanması sonucu bu kaos oluştu ve DAEŞ bu kadar destek buldu. 

DAEŞ’le mücadele için de, toplumun bütün kesiminin,  peşmerge dahil, Sünnilerin de desteğini kazanmak lazım. Biz hem bu konulardaki düşüncelerimizi paylaşıyoruz hem de eğitim desteği vereceğimizi söylüyoruz.”

Görüyorsunuz ya;

Bölgedeki “Şii yayılması”ndan “Ankara” da fena halde rahatsız!..

Ama, ABD çok rahat!..

EL ELE VERME ZAMANI!

Peki, niye rahat?..

Son derece rahatlar, çünkü, bölgede meydana gelebilecek bir “Sünni-Şii çatışması”nda birçok Müslüman ölecek!..

Müslümanların ölmesi, ABD’nin umurunda mı?.. Tohumuna para mı saydı?..

“Sünniler ve Şiiler birbirleriyle çatışsınlar ki, Amerikan çıkarları tehlikeye girmesin!.. Çatışma çıksın, kan aksın ki, ABD, bölgeyi rahatlıkla dizayn etsin!”

“İran’la flört” eden, Esed ile “müzakere masası”na oturmayı plânlayan birABD, hiç kuşkunuz olmasın ki, yakın bir zamanda DAEŞ’le de diyaloga başlar!.. Hatta, “diyalog”la da kalmaz, onlara bir “Sünni devleti” bile kurdurur!..

Öyle ya;

ABD için önemli olan “çıkar”larıdır!.. “Parayı ilâh edinmiş bir ülke”den de, her “alüftelik” beklenir!..

İşte bunun içindir ki;

Türkiye, “daha güçlü” olmak zorunda... Türkiye “Çözüm Süreci”ni başarıya ulaştırmak zorunda!.. Türkiye, “huzur, güven, istikrar ve barış” iklimini devam ettirmek zorunda!.. Tüm, “kaos girişimleri”ne rağmen, zaman “el ele verme” zamanıdır!..

Çünkü Türkiye, şu anda “yedi düvel”e karşı bir “İstiklâl ve İstikbal mücadelesi” veriyor!..

Unutmayalım; “Dış düşmanlar ve yerli işbirlikçileri pusuda!”

 ***********************************************************************************

Bir camide şarja takılan telefondan, Yavuz’un Mısır seferine!

Okuyucum Veysel Ökten, bir “cami”de yaşanan ve “sosyal medyada paylaşım rekorları kıran” bir hadiseden söz etmiş...

Bir genç, “namaz” kılmak için geldiği camide, “cep telefonu”nu şarja takmış... 

Çıkarken de, telefonunu almış ama bir “not” bırakmış.

İsimsiz notta şu ifadeler yer almış: “Sevgili İmam amca, telefonumu camide şarja taktım... Karşılığı bu kadar mıdır bilemiyorum ama, buraya 2 TL bırakıyorum. Devletimizi Allah başımızdan eksik etmesin... Ezansız, namazsız koymasın. Sizlerden de Allah razı olsun.”

Okuyucum, bu notu okuyunca, Yavuz Sultan Selim Han’ın yaşadığı bir hadiseyi hatırlamış...

Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’a giderken ordunun Gebze yakınlarından geçtiği yerler, hep bağlık-bahçelikti. Sultan Selim Han; “Acaba askerlerim, sahibinden müsâdesiz üzüm ve elma koparıp yediler mi?!.” diye düşüncelere dalmış...

Sonra Yeniçeri Ağası’nı huzuruna çağırtıp; 

“Ağa fermânımdır... Bütün yeniçeri, sipâhi ve azap askerlerimin heybeleri yoklansın!.. Heybesinde bir elma veya üzüm salkımı çıkan asker olursa, derhâl huzuruma getirilsin!” diye emretmiş!..

Yeniçeri ağası, derhâl harekete geçerek heybeleri araştırmış... Daha sonra Sultan’ın huzuruna gelerek; “Sultanım! Koparılmış hiçbir elma ve meyve izine rastlamadık!..” demiş...

Yavuz, bu habere çok sevinmiş... Üzerindeki ağırlık ve zihnindeki düşünceler kalkmış... Sonra ellerini açarak; “Allah’ım! Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun! Bana haram yemeyen bir ordu ihsân eyledin!..” diyerek dua etmiş ve ağaya:

“Şâyet askerlerim izinsiz meyve koparmış olsalardı, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü, haram yiyen bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olmaz!..” demiş...

Demek ki; o “ruh ve iman” hâlâ yaşıyor!

yeniakit

Bu yazı toplam 458 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar