Suriye ve Libya'da sağduyuyu beklerken

Esed rejimi, Ankara'nın ‘Soçi mutabakatı sınırlarına çekilmezsen biz seni silah zoruyla geri püskürtürüz; bu süreçte askerlerimize saldırırsan seni İdlib dışındaki yerlerde de vururuz’ minvalindeki ültimatomuna rağmen, Rusya ve İran’dan aldığı cesaretle Türkiye'ye meydan okumaya devam ediyor: ‘İlerlemeyi sürdüreceğiz ve egemenlik hakkımızı ihlal eden Türk askerlerini de hedef alacağız.’

 

Ya müttefiklerine güvenerek Türkiye ile savaşı göze alıyor veya Ankara'nın ‘blöf’ yaptığını düşünüyor Esed rejimi. Belki de kendisi -Ankara'ya geri adım attırmak ümidiyle- ‘blöf’ yapıyor.

 

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları gerçeği, Ankara'nın İdlib konusunda ‘blöf’ yaptığı veya muarızının ‘blöf’üne pabuç bırakacağı ihtimaline dayanmanın akıllıca olmadığını göstermekte. Barış Pınarı Harekâtı şimdilik yarım kalmış olabilir, ama orada son sözün söylenmesini beklemeden bu vaziyete bel bağlamak da akıllıca olmaz. Esed rejimi İdlib ve dahî ötesine ilerlemekte kararlıysa, bu kararlılığını ancak Türkiye ile savaşı göze almaya dayandırabilir.

 

Peki Ankara, Rusya ve İran destekli Esed rejimiyle savaşı göze alıyor mu gerçekten?

 

Hangi boyutta bir savaş öngördüğünü bilemeyiz, A-B-C planlarını bilemeyiz, kısa-orta-uzun vade projeksiyonlarını bilemeyiz; ama söylemlerine ve sahada yaptığı askerî yığınağa bakarak, Ankara’nın savaş ihtimali üzerinde büyük bir ciddiyetle durduğunu ve karşı taraf geri adım atmadığı takdirde savaştan kaçınmayacağını söyleyebiliriz.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün AK Parti TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşma, ‘blöf’ ihtimalini iyice zayıflattı:

 

“Artık son ikazlarımızı yapıyoruz. Gerek ülkemizde gerek Rusya'da şu ana kadar maalesef arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık. Türkiye İdlib konusunda her türlü hazırlığını yapmıştır. Bir gece ansızın gelebiliriz. İdlib harekâtı bir an meseledir. İdlib'i hem Türkiye hem bölge halkı açısından güvenli yer haline dönüştürmekte kararlıyız.”

 

Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” dediği her yere Türkiye’nin er veya geç intikal ettiğini hatırlatmaya gerek var mı?

 

Libya konusunda da net ve bağlayıcı konuştu Erdoğan:

 

“Şayet uluslararası toplumun da dahil olduğu görüşmelerden adil bir anlaşma çıkmazsa -şu anda Trablus'un meşru yönetimi masadan çekilmiştir ki olumlu bir karardır, haklı bir karardır, isabetli bir karardır; çünkü tezgah farklı dolaşıyor, farklı yöne doğru gidiyor- meşru Trablus yönetimini ülkenin tamamında hakimiyet kurması için destekleyeceğiz.”

 

Türkiye böyle bir savaş atmosferinde olmayı, ateşle imtihan edilmeyi istemezdi. Ama şartlar Türkiye'yi buraya sürükledi. Türkiye burada ve Türkiye risk alıyıor. Zamanında başka türlü hareket edilseydi belki durumun bu noktaya gelmesi engellenebilirdi ama olan oldu ve durum bu işte. Herkes -Esed, Hafter, Rusya, İran vesaire- bu duruma göre hareket etmeli.  

 

İnşaallah son anda sağduyu hakim olur ve yangının üstüne körükle gitmek yerine herkes ateşi söndürmeye bakar.

 

Allah, akıbetimizi hayreylesin.

Bu yazı toplam 711 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar