'Sivil' siyaset neden başarılı olamıyor?

'Sivil' siyaset neden başarılı olamıyor?

Kendine has pek çok özellikleri bulunan Türkiye Cumhuriyeti tarihi, yine kendine has bir özellik olarak siyasî partiler çöplüğü manzarası taşıyor. Bunun iki sebebi var: Biri, Toktamış Ateş'in nihaî yönlendirici olarak gördüğü ve kendisine bu hakkı tanıdığı "kurucu irade"nin kendini ve egemenliğini koruma kararlılığı; diğeri, "sivil" siyasî kanadın hataları.
Halk çoğunluğunu temsil eden siyasî kanat, söz konusu "kurucu irade" karşısında başarısızlığa mahkûm değildir. Ne var ki, şu ana kadar da çok ciddî bir başarı elde edememiştir. Bunda suçu sadece "kurucu irade"ye yüklemek, kaçmak manâsına gelir. Dolayısıyla, hem siyasî partilerin kapatılmasının hem de siyasete arada bir doğrudan müdahalelerde bulunulmasının sebeplerini, biraz da kapatılan partiler ve müdahaleye maruz kalan siyaset açısından ele almak gerekmektedir. Bu sebeplerin en önde geleni de, yaşanılan onca tecrübeye rağmen DP olsun, AP, hattâ ANAP, RP ve AKP olsun, seçimle iktidara gelen partilerden hiçbirinin, bütün boyutlarıyla sistemi tanıyarak, bu konuda çalışmalar yaparak ve buna göre kendilerine yakın, orta ve uzun vadeli hedefler koyarak iktidara gelmiş olmamasıdır.

İktidara gelen her parti, hemen kendisini dışarıdan ve muhalefette iken görünen ve seçim öncesi va'dlere yön veren şartlardan tamamen farklı bir atmosferde bulmaktadır. Bu atmosferi baştan bilmedikleri, en azından büyük ölçüde tahmin etmedikleri söylenemez. Ama "ülkeye, millete, birtakım yüce ideallere hizmet" alanı olarak gördükleri veya nefislerinin kısmen de olsa kendilerine böyle gösterdiği iktidara gelme cazibesi, gözleri ve idrakleri perdeleyebilmektedir. Ayrıca, adı anılan partiler, olağanüstü veya olağandışı şartların ardından önemli seçim zaferleriyle iktidara geldiklerinden, esasen sistemin işleyiş çarkının bir gereği olarak iktidarlarının ilk birkaç yılında kendilerine tanınan avans ve müsamahayı da devam edecek ve kalıcı bir atmosfer gibi görmekte, her şeyin birden hem de kendileriyle nasıl iyiye gidiverdiği illüzyonuna kapılmaktadırlar. Bu arada, yine sistemin çarkının bir başka işleyiş boyutu olarak, gerek parti kurma merhalesinde, gerekse iktidar olma arifesinde ve iktidara gelmelerinin ertesinde, hattâ iktidar süresince de sistemin birtakım dahilî güç odaklarıyla ve haricî güç merkezleri olarak gördükleri veya öyle bilinen bazı ülkelerde yaptıkları görüşmelerde müşahede ettikleri bazı tavırları kendilerine destek gibi algılayabilmekte, bunun da ötesinde, buralardan destek umabilmektedirler. Bu da, ya dünyadaki güçler dengesini, kuvvet çarkının nasıl işlediğini ve bu çark ile Türkiye'deki egemen çark arasındaki temel münasebetleri bilmemekten veya bilmez görünmekten kaynaklanmaktadır.

Söz konusu şartlar ve atmosfer içinde iktidarlarını sürdürmeye çalışan siyasî partileri en fazla tesir altında tutan bir diğer faktör de, elbette seçmen tabanı, onlara verilen sözler, onların beklentileri ve 4-5 yılda bir onlardan yeniden oy isteyecek olmalarıdır. Bu önemli faktör, iktidar partisini hem seçmen tabanı ile sistemin çarkı arasında sıkıştırmakta, zorlamakta, hem de bütün planlarını en fazla 4-5 sene için yapmaya zorlamakta, başta ifade ettiğimiz kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapmaktan mahrum bırakmaktadır.

Siyasî partileri iktidarda iken iktidarsızlığa iten ve ömürsüz kılan bu iki önemli sebep, partiler için kaçınılmaz mıdır? Değildir. Ama siyasî partiler, iktidar olmanın ve belli ölçülerde iktidarda kalmanın sağladığı maddî avantajların da etkisiyle kendilerini başarısız kılan bu iki sebebe tam tersi yolda âdeta varlık ve iktidarlarını devam sebepleri gibi sarılmakta, bunları aşmak için sadece hizmet diyerek ve iktidarda olmanın maddî avantajlarını hiç düşünmeden kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapmamaktadırlar. Bunlara ek olarak, iktidara ve bulundukları mevkilere sadece içeriden, Türkiye'ye ve dünyaya da onların penceresinden bakmakta, böylece kendilerini iktidara ve bu mevkilere, etraflarına inşa ettikleri dar bir alana hapsetmektedirler. Sistemin çarkı, o çarkın mahkûmlarını her zaman öğütür.


zaman

Bu yazı toplam 764 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar