"Mustafa Kemal'siz Bir Dersim Tartışması Saçma"

"Mustafa Kemal'siz Bir Dersim Tartışması Saçma"

“Sabiha Gökçen’e yüklenirken, katliamın asıl karar vericisi, planlayıcısı, emreden Atatürk’ün görmezden gelinmesi çelişki değil mi?”

Sabiha Gökçen Tamam da Atatürk Ne Olacak?

Rıdvan Kaya / ÖZGÜRDER GENEL BAŞKANI

Türkiye uzunca bir süredir ağır aksak da olsa kanlı geçmişiyle yüzleşme çabalarına sahne olmakta. Bu çerçevede Dersim de tartışılıyor. Tartışma geçtiğimiz yıl Başbakanın açık ifadeleriyle ivme kazanmıştı. Devletin tepesindeki bir ismin temsil etiği devletin gerçekleştirdiği bir fiilin çirkinliğini, zalimliğini ifade etmesi, yüksek sesle dillendirmesi çok önemli bir gelişmeydi. Konu son olarak CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün'ün sözleriyle bir kez daha alevlendi.

TC tarihinin en kanlı manzaralarından birini teşkil eden bu vahşet elbette her boyutuyla tartışılmayı hak ediyor. Gerçeklerin ortaya çıkması, devletin zalimane geçmişinin tanınması ve zalimlerin lanetlenmesi insanlık adına, adalet ve hukuk adına çok önemli ve gerekli bir gelişme.  

Bununla birlikte tartışma sürecinde kısmen kafa karışıklıklarından, kısmen de resmi ideoloji putuna çarpma -ve dolayısıyla da çarpılma- endişesiyle çelişkili tavırlar da bolca sergilenebiliyor. Çelişkili tutum sadece CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ya da Alevi kesiminin "hem Dersimcilik hem de Kemalistlik" yapmaları tutarsızlığıyla da sınırlı değil.

AK Parti çevreleri de "Mustafa Kemalsiz bir Dersim tartışması" yürütme saçmalığı içinde görünüyorlar. Örneğin bugün medyadan bir AK Parti milletvekilinin Sabiha Gökçen Havaalanı'nın adının değiştirilmesi teklifinde bulunduğunu öğreniyoruz. Çok yerinde ve güzel bir girişim. Mustafa Muğlalı isminin Özalp'teki kışladan silinmesinin ardından böyle bir adım atılmasının doğru olacağına hiç kuşku yok. Adı katliamla özdeşleşmiş, en büyük meziyeti Dersim halkının tepesine bomba yağdırmak olan bir kişinin isminin uluslararası bir havaalanında yaşatılması bizatihi bir ayıp. Değiştirilmesi çok yerinde olur. Mamafih tartışmanın Sabiha Gökçen üzerinden yürütülmesine ya da Sabiha Gökçen ile sınırlanmasına itirazımız var.

Hiç kuşkusuz Sabiha Gökçen'in suçunu gören gözün, ona emri vereni görmemesinin ortaya çıkardığı çelişki görmezden gelinebilecek bir şey değildir. Daha önce Taraf gazetesindeki köşesinde bir yazar da benzeri bir çelişkiye düşmüştü. Bir toplantı için kendisine uçak bileti gönderen bir kuruluşa prensip olarak Sabiha Gökçen havaalanını kullanmadığını bildirdiğini, bu yüzden bileti değiştirttiğini duyurmuştu. Sayın yazar gideceği yere İstanbul'dan yine uçakla gittiyse, doğal olarak Yeşilköy'deki Atatürk Havalimanını kullanmış olmalı! Başka seçenek söz konusu değil çünkü!

Bu durumda Sabiha Gökçen meselesi anlamsızlaşmış olmuyor mu? Dersim katliamının uygulayıcılarından birine yüklenirken, katliamın asıl karar vericisi, planlayıcısı, emredeninin görmezden gelinmesi çelişki oluşturmuyor mu?

Şüphesiz Mustafa Kemal'i tartışmak, eleştirmek, reddetmek Sabiha Gökçen'i tartışmak gibi değil. Devletin resmi ideolojisini temsil eden, tabulaştırılmış ve üstelik kanunla da korunan bir kişiyi gündemleştirmek hiç kolay değil. Bu yüzden Dersim meselesinde Sabiha Gökçen'e ya da İsmet İnönü'ye yüklenenlerin tavrını anlamak zor olmuyor. Mamafih bu açık çelişkinin görmezden gelinmesi de hiç yakışık almıyor!

Bu tartışma ve gelişmeler Türkiye'de zihinlerin resmi ideolojik prangalarla ne derece kuşatılmış olduğuna ışık tutmaktadır. Bu durumda Dersim ve yakın tarihin pek çok kirli, karanlık yüzünü tartışırken ilk yapılması gereken şey Mustafa Kemal'in adı ve icraatları etrafında örülmüş otoriter-despot yüceltmeci kültür ve mevzuatın tartışılması ve reddedilmesi olmalıdır. Bunun ise "Atatürk'ün mirası önünde saygıyla eğilmeyi" bir kimlik ve idare tarzı haline getirmiş bir anlayışla mümkün olamayacağı açıktır!

ÖZGÜR-DER