Marzuki: Türkiye'nin Avantajı Erdoğan

Marzuki: Türkiye'nin Avantajı Erdoğan

Tunus’un Eski Cumhurbaşkanı Mansuf Marzuki, Türkiye'de son dönemde yaşanan dış politikadaki olaylar konusunda açıklamalarda bulundu...

Tunus'un eski cumhurbaşkanı ve Arap Baharı'nın önemli isimlerinden Marzuki Karar'a konuştu. “15-20 yıl önce ne aklımızda ne kalbimizde Türkiye vardı” diyen Marzuki bugün herkesin Türkiye'li müttefik olarak gördüğünü söylüyor. Marzuki, Türkiye'yi bölgede esen yıkıcı rüzgardan koruyan 3 önemli özelliği özelliğinin, "Güçlü hükümet, Ekonomik ve sosyal kalkınma, Erdoğan gibi güçlü bir lider..." olarak sıraladı.

Marzuki'nin Karar Gazetesi'nden Deniz Baran'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Mansuf Marzuki, Arap Baharı'nın başladığı Tunus'ta 14 Ocak Devrimi sonrasında ülkenin demokratik yollardan seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmuştu. 2011-2014 yılları arasında koalisyon hükümetinde yer alan Merkez Sol Kongre Partisi'nin de kurucusu olan Marzuki, siyasi düzenin sivilleşmesini teşvik eden politikalara sahip çıkan bir figür olarak öne çıkıyor.

Al Sharq Forum'un 8-9 Ekim'de, İstanbul'da düzenlediği, Orta Doğu'daki krizi masaya yatıran etkinliğe katılmak için Türkiye'ye gelen Marzuki ile bölgedeki gelişmeleri konuştuk.

HALK ÇOK İLERİDE

Konuşmanızda bölgenin İslam birliği tarzı bir birlik haline gelmesi gerektiğini söylediniz. Bu, birçoklarının ideali ancak gerçekçi bir beklenti mi?

Tabi ki bugünden yarına olacak bir şey değil. Bu bakımdan kısa vadede böyle bir şey ummak gerçekçi değil. Öte yandan bölge, büyük bir kriz içerisinde. Parçalanmışlık bunun sebebi. Bir yerde bunun değişmesi lazım. Aksi halde bir şey değişmiyor, başarı hikayesi gibi gösterilen Tunus'ta dahi gerçekten ne değişti? O temenni de, müspet bir şeyler yapmak için tutturmamız gereken doğrultuyu göstermek içindi. 

‘Arap Baharı sonrası yaşanan bu yıkımdan ne kadar şikayet edilse de bu kaçınılmazdı ve olacaktı” diyorsunuz. Başka bir yol olamaz mıydı?

Şöyle bir olgu var ortada, Arap ülkeleri zihnen gelişmiş toplumlara ama eski kafalı devlet aygıtlarına sahipti. İnsanlar dünyayla entegre idi, hürriyet ve insan hakları için açlardı. Devletler ise hala 50'lerin kafasındaydı. Bunun getireceği çatışmanın büyük bir çatışma olması kaçınılmazdı ve öyle de oldu.

Tunus'un başarı hikayesi olarak gösterilmesine katılmıyor musunuz?

İyi olanı belirlerken daha önceye bakarsak elbette daha iyi durumdayız. Ama objektif kriterlerden yola çıkarsak çok da başarı hikayesi olduğunu söyleyemem. İnsanlar için en önemli şey refah, kalkınma ve sosyal adalet. Bunlara dair ne kadar gelişme oldu? Pek olmadı.

TÜRKİYE BENZETMESİ

Annahda, son kongrelerinde siyasi ve dini yapılarını ayırdığını duyurdu. Gannuşi de bunun arkasında. Sizce bu değişim ne getirecek?

En öncelikli mesele şu ki Annahda maalesef sistemin partisi haline geldi. Annahda ile yıllarca beraberdik ve demokratik katılım için mücadele verdik. Ancak şu an sistemin merkezindeler ve aynı mücadeleyi sürdürdüklerini söyleyemem. Asıl sıkıntı bu. Ama tabi ki değişimin neler getireceğini zaman gösterecek.

Tunus hem devrim sonrası hem de Annahda'nın son hamleleri sonrasında sıklıkla Türkiye ile kıyaslanmaya başlandı. Doğru bir kıyas mı bu?

Değil. Çok büyük farklılıklar var. Birincisi, Türkiye'de çok kuvvetli bir parti hükümeti yürüttü, Tunus'ta böyle bir durum yok, koalisyonlar mevcut. Koalisyonun taraflarının hiçbiri o denli güç kazanmış değil. İkincisi, Türkiye'de gerçek bir kalkınma ve ekonomik gelişim oldu. Etrafa bakınca bunu görebilirsiniz.Tunus'ta insanlara yansıyan böyle bir gelişim söz konusu değil. Üçüncüsü de Türkiye'de güçlü bir liderlik iradesi var, Erdoğan. Tunus'ta böyle bir durum yok. Gannuşi yahut başka biri bu role sahip değil.

Sizce Ak Parti hükümetlerinin en iyi ve en hatalı yanları ne oldu? 

Öncelikle ben buranın vatandaşı değilim, iç politikada neler oluyor, insanlar nelerden rahatsız bilemiyorum ve otoriterleşme gibi konularda yorum yapabilecek pozisyonda değilim. Ama dışarıdan bir göz olarak bize yansıyan şu oldu ki Türkiye 15-20 yıl öncesine kadar bize aklen de kalben de çok uzak bir ülke iken artık böyle değil. Hatta İsrail ile yakın ilişkileri gibi birçok konudan ötürü sevgi ile bakmadığımız bir ülkeyken artık bizlerle yakın bağı olan, bize müttefik bir ülke. 

TÜRKİYE, SURİYE HAREKATINDA GEÇ BİLE KALDI

Türkiye'nin Suriye'deki harekatını nasıl görüyorsunuz peki? 

Terör tehlikesi ve vahşet Türkiye'nin sınırına dayanmışken bu çok  olağan bir durum. Her zaman Suriye'nin kuzeyinde bir güvenli bölge olması gerektiğini söyledik. Baştan bu yapılsaydı bu noktaya varmazdık. Ama olmadı ve şu an Türkiye bunu yapmaya mecbur kaldı. Daha önce bunu yapmamış olması şaşırtıcı hatta. Geç de olsa gerekli olan gerçekleşti.

Suriye'deki krize dair ufukta bir çözüm görüyor musunuz?

Hayır. Her şey o kadar karışık bir halde ki. Bu kadar fazla aktör ve bu kadar parçalanmış bir yapı söz konusu iken maalesef mümkün görünmüyor.

IŞİD'e katılım ülkenizde bir hayli yüksek. Neden böyle?

Hatırlatmak gerekir ki bu gençler, Zeynelabidin bin Ali döneminin üzerinde izler bıraktığı gençler. O diktatörlük döneminin hasar verdiği zihinler.

DOKTORLUK VE SİYASET İLİŞKİSİ

Siz tıp doktorusunuz. Bölgedeki politik figürler arasında başka tıp doktorları da var ve şahsen, farklı ülkelerdeki bu figürlerin ve sizin belli genel ortak noktaları ve tarzları var. Sizce de öyle değil mi?

Tabi, katılıyorum. Bence doktor ve politikacı olmanın getirdiği bazı özellikler var. Biz doktor olarak siyasete çok daha objektif bir yaklaşım getiriyoruz çünkü işimiz teşhis koymak. Teşhis koyar ve reçete yazarız. Aynı formül politik yaklaşımımızı da etkiliyor.