Kartelin Yalanına Malezya Bile Şaştı
Malum olduğu üzere keçi sürekli kuyruğunu havaya dikerek dolaşır. Bu yüzden mahrem yerleri hep görünür.
Koyunun ise mahrem yerlerinin üzerinde kocaman bir kuyruk vardır. Halkımız arasında da bu farklılıkla bağlantılı ve kendi büyük ayıplarını örtmek için başkalarının küçük kusurlarından yararlanmaya çalışanların durumlarını izah amacıyla kullanılan bir söz vardır: Keçinin her zaman mahrem yerleri görünürmüş, koyunun bir kere görünmüş hemen ‘ne kadar ayıp, koyunun şurası görünüyor’ diye yaygarayı basmış. Bazıları da vardır ki hiç öyle bir şey olmadığı halde kendilerini mazur gösterme amacıyla asılsız iddialardan yararlanmaya çalışırlar. Son günlerdeki Malezya tartışmasında gündeme getirilen iddialar da işte bu türdendir. Türkiye’deki medya organları, başlatmak istedikleri operasyonda kullanabilecekleri ve işlerine yarayacak türden doğrular bulamayınca yalan üretme ihtiyacı duymuşlardır. Bu, onların genel stratejileri ve politikaları olduğundan, yaptıklarını çok fazla da garipsemedik.
KRALİÇENİN ÖRTÜSÜNE İSYAN EDEN OLDU MU?
Malezya normalde demokratik bir sistemle yönetiliyor. Ancak ülkede aynı zamanda alışık olunandan çok farklı bir kraliyet mevcuttur. Krallık babadan oğula geçmez. Genel kral, konfederasyonu oluşturan federal eyaletlerin kralları arasından beş yıllığına seçilir. Ayrıca kralın yetkileri son derece sınırlıdır ve bir bakıma sembolik nitelikli üst yönetim sayılabilir.
Son olarak da Terangganu eyaletinin kralı Mizan Zeynel Abidin bu göreve seçildi. Onun eşi Nur Zahire’nin başörtülü olması Türkiye’deki medyada olay sebebi olmuştu. Aynı günlerde Abdullah Gül’ün de cumhurbaşkanlığına seçilmesi tartışmaları yoğun bir şekilde gündemi oluşturduğundan Türkiye’deki kartel medyası Malezya’da başörtülü bir hanımın kraliçe olmasını zihinleri bulandırmada değerlendirmek istedi. Hemen bazı medya organları Malezya’daki Çinlilerin başörtülü birinin kraliçe olarak saraya girmesine isyan ettiklerini ileri sürdüler. Oysa isyan çıkaran Türkiye medyasıydı. Malezya’da kimse isyan çıkarmamıştı. Bazı medya organları ise isyan çıkarmanın biraz büyük atmak olacağını tahmin ettiklerinden sadece bazı laik üyelerin kralın yemin töreninde salonu terk ettiklerini ileri sürmekle yetinmişlerdi. Oysa onları salondan dışarı çıkaran da Türkiye medyasıydı. Gerçekte kimse yemin törenini protesto etmemişti. Malezya’da isyan çıktığını ve bazı parlamento üyelerinin yemin törenini protesto ettiklerini aradan haftalar geçtikten sonra Malezya’nın yeni kralı Türkiye medyasından öğrenmişti. Türkiye medyasında böyle büyük yalanların yayınlandığını duyunca da bu medyanın böylesine büyük yalanları nasıl yumurtlayabildiğine şaşırmıştı. Demek ki Türkiye’deki kartel medyasının yalan çıkarmada kullandığı kanal bayağı genişti.
Kral Mizan Zeynel Abidin, Türkiye’deki kartel medyasının bu yalanları karşısında şaşırdığı gibi, kendisinin ve ailesinin onurunu hedef alan bu yalanlar aleyhine uluslararası yargı organlarında dava açmayı kararlaştırmıştı. Ancak kendileriyle görüştüğü bazı kişiler dava açılması durumunda konunun büyütülmüş olacağını ve yalanın daha geniş bir çevrede konuşulacağını dile getirerek kralı dava açma fikrinden vazgeçirdiler.
Kartel medyasının yapmak istediği, vuku bulmuş bir isyandan veya protesto eyleminden okuyucularını haberdar etmek değil, tesettürlü bir bayanın devletin başkanlık sarayına oturması durumunda bunun ülkede dengelerin sarsılmasına, sükûnetin bozulmasına ve karışıklık çıkmasına sebep olabileceği varsayımını gündeme getirmek suretiyle zihinleri bulandırmaktı. Söz konusu medya organları bu konudaki uyarılarında haksız olmadıklarına insanları inandırabilmek için de yaşanmış bir örnekten söz etme ihtiyacı duyuyorlardı. Tam da o günlerde eşi başörtülü birinin Malezya’ya kral seçilmesi onların işlerini kolaylaştırmıştı ve hemen bazıları bir isyan, bazıları da protesto eylemi kurgulamış; Çinlileri isyan ettirmiş, laik parlamento üyelerini de yemin törenini protesto amacıyla salon dışına çıkarmışlardı.
Ahmet Varol / Vakit