Hasan Sabbah'ın El Kitabı Kabala'ydı

Hasan Sabbah'ın El Kitabı Kabala'ydı

Hasan bin Sabbah, İranlı şairler Ömer Hayyam’ın ve Nizam-ül Mülk’ün okul arkadaşıydı. Para hırsızlığıyla ilgili bir skandaldan sonra...

Hasan bin Sabbah, İranlı şairler Ömer Hayyam’ın ve Nizam-ül Mülk’ün okul arkadaşıydı. Para hırsızlığıyla ilgili bir skandaldan sonra, Hasan, İran’dan Mısır’a kaçmak zorunda kalmış, burada antik gizemler ve İbrani Kabalası ile ilgili bilgisini ilerletme fırsatı bulmuştu.

EHL-İ BEYT’e bağlı Aleviliğin –ki bu açıdan bütün Müslümanlar Alevidir- en güzel kollarından birini Hacı Bektaş Veli ortaya çıkarmıştır. Ama ne yazık ki bütün bu güzellikleri Balım Sultan tarümar etmiştir. Balım Sultan, Hacı Bektaş gibi büyük bir veli, büyük bir âlim, büyük bir mücahidin şahsiyet yolunu çarpıtmıştır. Onun ortaya çıkardığı yol zaman zaman Kitap ve Sünnet’in dışında bir inanış ve ibadet sistemi ortaya çıkarmıştır.

HASAN SABBAH

İran çevresinde ortaya çıkan Hasan Sabbah (?-1124) İslâm bir yana normal insanlığın bile kabul edemeyeceği sapıklığın içindedir. Psikopat bir yapıya sahiptir. Avladığı kişilere uyuşturucu, içki ve kadın yoluyla yalancı cennet yaşatmıştır. Elde ettiği fedailere her istediğini yaptırmıştır. Onlara bir takım siyasî cinayetler işletebilmiştir. Hasan Sabbah ve yolunu takip edenler, Selçuklulara ciddî zararlar vermiştir.

Hasan Sabbah, insanları şehvet, alkol ve uyuşturucu yoluyla yalancı cennetine çekmiştir. Dünyanın en büyük şarlatanlarındandır. Bu yolla elde ettiği insanları kendine medyun etmekte, siyasî cinayetler başta olmak üzere pek çok kirli işi yaptırabilmektedir.

Amerikalı yazar Jim Harrs’ın, Hasan Sabbah ve teşkilatına yaklaşım tarzında dikkat çekici yönler vardır: (Jim Harrs – Gizli Dünya İmparatorluğu)

“Tapınak Şövalyeleri, Kutsal Topraklar’daki sırları öğrenmek için bir fırsat daha elde etmişti. Bu eylem sırasında Hıristiyanlar, antik bilgilere sahip olduğu söylenen gizli bir İslâm örgütüyle müttefik oldular: Ünlü Suikastçılar.

Fanatik bir grub olan Suikastçılar, bütün gizli örgütlerde görüldüğü gibi piramit bir hiyerarşi yapısı geliştirmişlerdi. O kadar ünlüydüler ki bugün bile adları korkuyla ve ani ölüm olaylarıyla birlikte anılır.

Cinayeti dinsel bir görev olarak değerlendiren bu örgütün mensupları, zaman içinde ‘Haşhaşin’ olarak tanındılar. Haşhaş bağımlıları için kullanılan bu Arapça kelime, zaman içinde İngilizce ‘Assassin’ yani ‘Suikastçılar’ haline geldi. Ama Daraul ve diğer bazı yazarlar, kelimenin ‘sırların bekçileri’ anlamına gelen Arapça ‘Assasseen’ kelimesinden türemiş olabileceğini düşünmektedirler.

Örgütün kurucusu Hasan bin Sabah, İranlı şairler Ömer Hayyam’ın ve Nizam-ül Mülk’ün okul arkadaşıydı. Kendisine ait koruyacak sırları vardı. Hayyam’dan ezoterik ilimleri ve Mülk’ten kraliyet ayrıcalıklarını edinmişti. Para hırsızlığıyla ilgili bir skandaldan sonra, Hasan İran’dan Mısır’a kaçmak zorunda kalmış, burada antik gizemler ve İbrani Kabalası ile ilgili bilgisini ilerletme fırsatı bulmuştu. Mısır’dayken, Hasan örgütünü kurmak için planlarım yapmaya başlamış olabilir.

Kökenleri İslâmiyet’e dayanan Suikastçılar, Hakim, Fatimî, Batınîler ve Şiîler’den türeyen bir İslâm mezhebidir. M.S. 872 yılında, Abdullah ibn Meymun, Batınîler’i kurdu ve böylece Suikastçılar’ın gelişimi için zemini hazırlamış oldu. Paraya ve maddî zenginliğe çok düşkün olan Abdullah, Gnostisizm konusunda eğitim alarak, sonunda kendisinin üyesi olduğu İsmailî Mezhebi de dahil olmak üzere, tüm dinsel yapıları yıkmaya karar verdi.

Webster bu konuda şunları söylemektedir: ‘Asıl amaçları, din ve dindarlık görüntüsü altında birkaç kişinin hakim olduğu bir güç ağı oluşturmaktı. Bu amaca ulaşmak için karşılarına çıkacak herkesi öldürmeye kararlıydılar.’

Yüksek seviyedeki inisiyelere, gizli doktrinler öğretiliyordu ve bunlardan biri şu görüştü: ‘Hiçbir şey gerçek değildir ve her şey mubahtır.’ Diğer bir sır, tek bir Tanrı’nın varlığı, her şeyi O’nun yarattığı, insanoğlu da dahil olmak üzere her şeyin evrensel bir bütünün parçaları olduğuydu. Einstein’ın birleşik alan teorisine benzeyen bu kavram, bugün hâlâ modern bilimciler tarafından ciddî olarak incelenmektedir. Son olarak, amacın araçları haklı çıkaracağı yönündeki inançları, ‘Aydınlanmış Farmasonlar’a geçen felsefenin de temelini oluşturmuştu.

Hasan’ın yeni üye seçimi o kadar sıra dışıydı ki günümüzde bir mit olarak görülmektedir. Birçok kaynağa göre

-Marco Polo’nun yazıları da dahil- Hasan gizli bir vadi bulmuş, burayı görkemli saraylar, göz alıcı bahçeler, egzotik hayvanlar ve güzel kadınlarla doldurmuştu. Yerel gençler, meyhanelerde yabancılarla dostluk kuruyordu, içkinin etkisiyle uykuya dalan bu gençler, uyandıklarında kendilerini güzellik ve lüksle sarılmış bir halde buluyorlardı. Birkaç gün boyunca hayal bile edemeyecekleri kadar güzel bir hayat yaşayan gençler, yine içki ve uyuşturucuyla uyutulup, gerçek yaşamlarına geri bırakılıyorlardı.”

Mustafa Akgün / Vakit