Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Hangisi intikam hangisi yargı?

Bir "intikam söylemi"dir gidiyor.

İlk Kılıçdaroğlu söyledi, sonra koro -dolduruşa gelenler dahil- devam etti.
Sorayım:
-28 Şubat soruşturmasında ne yargıdır ne intikamdır?
Bunun bir ayıracı var mı?
Olaya yargı el koyduğuna göre, yargının hangi eylemi gerçekten yargılama olur, hangi eylemi intikam kapsamına girer?
Mesela Çevik Bir'in yargılanması yargı mıdır, intikam mı?
Herkes Çevik Bir'e "Bir numara" gibi baktığına göre, anlaşılıyor ki ona yönelik işlemler "yargılama" mahiyetinde değerlendiriliyor. Ve anlaşılıyor ki Çevik Bir 28 Şubat'tan mahkûm olursa kamuoyu tatmin olacak.
Böyle mi bakmalı olaya?
Bu Çevik Bir'in kamuoyu nezdinde peşinen mahkûm edilmesi anlamına gelmez mi?
Belli ki "intikam" söylemi, birilerini bu soruşturmadan kurtarmak için geliştiriliyor.
28 Şubat sürecinin oluşmasında o kadar çok insanın-çevrenin katkısı oldu ki, "Sıra bana da gelir" ürküntüsü kalpleri yoklayıp duruyor.
O günler, 28 Şubat gibi işler, ahval-i adiyeden sayılan, Türkiye'nin rutini gibi görülen işlerdi. Hatta kansız olduğu için tercih (!) bile edilebilecek bir müdahale biçimiydi. Asker Erbakan'ı dövmüş, MGK'da fırçalamış, gözünün içine baka baka "İrticanın başı" olarak suçlamış, bir başkası taa Erzurum'dan "P...k" diye seslenmiş. Bir başkası bir toplantıda omuz vurmuş... Belli ki kimi ortamlarda bu haberler, en küçük bir demokratik tepkiye yol açmıyor, hatta kahkahalar arasında leblebi-çerez gibi tüketiliyordu.

Demirel savunması gerekçe gibi

Baksanıza, CHP lideri Baykal, asker hareketlenmesini sivil toplum olayı gibi görebilmişti.
Baksanıza, Cumhurbaşkanı Demirel, "Darbeyi önlemek için" gerekçesine sığınarak, Başbakan'ın istifaya zorlandığı, hükümet kurmanın meçhul bir çoğunluğa emanet edildiği, ardından parti kapatmanın geldiği, eğitim hayatının tarumar edildiği tüm 28 Şubat sürecini meşrulaştırabilmişti.
27 Nisan e-muhtırasında bile -ki 2007'dir- CHP'nin kafası hâlâ demokrasiye gelmemiştir.
2008'den sonra Türkiye'nin formatı değişti.
Ergenekon davaları başladı, darbe girişimleri yargı huzuruna çıkarıldı, dosyalar, dosyalar, dosyalar açıldı ve...
Herkes dün yaptığından utanmaya başladı.
28 Şubat'la ilgili "Demirel savunması" nasıldır?
Yani, demokrat gelenekten gelen, iki kere askeri müdahale ile devrilen Demirel, nasıl olmuş da, 28 Şubat'ta, askerle el ele sivil iradeyi pataklamaya yönelmiştir?
Verilen cevap şudur:
-Asker darbe yapacaktı, Demirel bunu önlemek için işi MGK platformunda halletmeyi tercih etti, yani demokrasiyi kurtardı.
Dikkatli baktığımızda bu savunma tarzı, aslında "Askerin dönemin cumhurbaşkanını bile tehdit ettiği" sonucunu çıkarmıyor mu ya da cumhurbaşkanının, askerle birlikte sivil iradeyi boğduğu sonucunu?
Peki ya "Askerin baskısı", Demirel'in bütün siyasi hayatı boyunca Erbakan'la yürüttüğü tarihi hesaplaşmasına denk düşmüş ve işi kılıfına uydurup, intikam almayı başarmasına imkân vermişse...

Utanç payı

Ah şu intikam!
Yargı, prensip olarak intikam almaz.
Canı yananlar intikam almak istese bile, Yargı ilke olarak onu süzer.
Aslında "intikam söylemi" Ergenekon davalarına yönelik CHP tavrının bir uzantısı olarak devam ediyor.
"İntikam söylemi", bir tür davaları gölgelemek, mahkemeleri baskı altında tutmak ve birilerini kurtarmak için üretiliyor.
28 Şubat'ın o kadar paydaşı olmuştur ki, onların hepsini yargı huzuruna çıkarmak kolay değil.
Onların payına, Türkiye'nin geldiği bu dönemde, "utanç"ın, "Aman sıra bana gelmesin" korkusunun düşmesi de adalet olacaktır.

bugün

Bu yazı toplam 808 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar