Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“Gülen” ve “Gülenist”lerin psikolojisi!

Size bu “Cemaat” denen yapının “Ruh hali”nden, (haşa) “Ruh hastalığı”(!?)ndan söz edeceğim. Ruh hasta olmaz. O Allah (cc)’den bir nefhadır. Mükemmeldir. Bizim tüm sırlarımızla birlikte geldiği yere geri dönecektir.

Hasta olan canımız, nefsimiz, aklımız olabilir. Hasta eden de mikroplar olduğu gibi, Hannas’ın vesvesesi, şeytanın iğvası müfsit insanların ifsadı olabilir..

Peki, FETÖ’cülerin halini neyle izah edeceğiz? Bir yanı ile “akıllı” gibi görünen bu kişilerin “akılsızca” işlerini nasıl anlayacağız, nasıl açıklayacağız?

F. Gülen “hasta” biri, şizofren bir megaloman. Bir psikopat. Belli merkezler onu kontrol altında tutuyor.. Onun peşinden gidenlere gelince, onların hali yürekler acısı. 

Profesyoneller ve kriptoları ayrı bir kategoride değerlendirmek gerek.. Birileri “iş”ini yapıyor, ya da “rol”ünü oynuyor. Gerçekten bu işe inanan, profesyonel ve kriptoların oyuncağı olan onbinler var. Profesyoneller ve kriptolar, rüyalar uyduruyor, bir takım “meczuplar” (hipnoz edilmiş ya da katolipnotizma ile kendilerini hipnoz etmiş olabilirler) sözkonusu “cemaat” olunca kişilik değiştiriyorlar. 2. kişilikleri söz konusu olduğunda orada akıl yok. Her şeyin bir bahanesi var.. “Hz. Yusuf’un imamlığında namaz kıldık diyorlarsa o da o sırada oradadır ve kendisi de görmüştür”. Görmeyen de zaten görmediğini söyleyemez. O günahkârdır. Kalp gözü kapanmıştır. Şimdi bu günahı bir sır gibi saklayarak tevbe etmesi gerekir.. Herkesin gördüğü bir şeyi o görmemişse bu onun zaafıdır. Yeni bir yanlış onun 2. bir şefkat tokadı yemesine vesile olabilir.. Abileri, cezaevi imamları kendilerine bir şey söylüyorsa, bunu sorgulayamazlar, o “büyük imam”dan, peygamberden, Cebrail’den gelen bir haber olabilir. Bu sırrı sorguladıklarında yanarlar.. O sırra vakıf olmaları için sır tutmayı bilmeleri, sabırlı olmaları ve kendilerine gösterilen yolda yürümeye devam etmeleri gerekir.

Bilmezler ki, “keramet” zannettikleri şey, Rubin’in katiplerinin uydurduğu senaryolardan başka bir şey değildir.. Kalkancı tarikatının kerametlerini de Sisi ve T. Güney uyduruyordu. Bunların anlattıklarının bir kısmı Hannas’ın vesvesinden başka bir şey değil. Bir kısmı ins ve cin şeytanlarının uydurulmuş dinlerinin menakıp kisvesine sokulmuş hikâyeleridir. “Sakınalım ki şeytan bizi Allah’la aldatmasın”. O peygamber sözlerini değiştirip Peygamberle, içi boşaltılmış menakıplarla bir alimin, şeyhin sözü ile de gelebilir.

Nefsini şeytana satmış insanların şerrinden Allah’a sığınalım. Akıl ve nefs işbirliği yapar ve dünya nimetleri karşılığında şeytanla işbirliği yaparlarsa işte sonuç bu olur.

FETÖ’cülerin dini, “dine karşı bir din”dir.. Onlar insanlara yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vadediyorlar.. “İmam”larının izinden giderlerse, dünya nimetleri de, cennet de kendilerinin olacak. Bunun içir ağır bir bedel ödemelerine gerek yok. Dünya da, ahiret de kendilerinin olacak. “Tabi” olurlarsa, eş-iş her şey onları bulacak. Onlar bir şeyi aramayacaklar, o şey kendilerine gelecek, ikram edilecek. Başarı, söz dinleyenlere abileri, ablaları tarafından armağan edilecek. Kaybetmek ve bedel ödemek yok! Bunlar böyle bir dine inanıyorlar.

Bakın, bu yolu Amerikalılar bulmadı. Bu hep vardı. Böyle bir teoloji var. Şunu görelim bu teoloji, İslam toplumunda yaygın. Bunu batı icad etmedi. Batı bunu kullanıyor.. Bu sapma hep vardı. Şia’da da var, Sünni-Sufi gelenekte de var, Selefi gelenekte de var.

Şunu görelim, şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi değildir ve olamaz.

“İnni küntü minezzalimin” diyen bir peygamber var, ama kendi, lideri-şeyhi ve örgütü üzerine toz kondurmayan bir topluluk var.. Sorgulanan dinimiz değil, nefsimizdir.. Her nefs bu anlamda bir risk taşır, peygamberler müstesna!

Herkes FETÖ’yü sorguluyor da, kimse kendi nefsini sorgulamaya yanaşmıyor. Hatta birileri bunu sadece FETÖ ile sınırlı tutup, oraya hapsetmeye çalışıyor. FETÖ’den kurtulsalar, sorun çözülecek sanki. Sanki şeytan tatile çıkacak. Bu da şeytani bir oyun gibi. FETÖ giderse şeytan METÖ diye kılık değiştirir geri gelir.. ABD-İsrail vd. bütün yumurtaları tek sepette toplamadı. Diğer yapılarda da bu tür kriptolar hazır bekliyorlar..

Bakın, bu FETÖ’cülerin itirafçılarının bazıları bile örgütlenmiş vaziyette. Bunların örgüt hiyerarşisi dışında bir hayatları yok. İfadeleri bile kendilerine ezberletilenden ibaret. Bazıları çocukluğundan beri bu yapının içindeler. Bunlar akvaryum balığı gibi. Bunlar denizde, ırmakta, barajda, gölde yaşayamazlar. Öğretilen dışında bir dinleri, mezhepleri, ideolojileri, siyasi tercihleri yok. Onların kader gibi kabul ettikleri bir rolleri var ve o rolün dışında bir hayatları yoktur. Öğrenilmiş ve örgütlenmiş bir zorunlu bir çaresizlik ya da umutları vardır. Onlar için hayat budur!

Onlardan bu işten vazgeçmelerini istediğinizde, dinlerinden, dünyalarından vazgeçmesini istiyorsunuz. Her şeyi reddetmeleri gerektiğini istiyorsunuz. Dinleştirdikleri ideolojileri var. Aslında bu bir ideoloji de değil. Bunların iradeleri de yok. Bunu ilahi bir planın parçası kabul ediyorlar. Bu anlamda kendilerini kutsuyorlar. Kendilerini üstün görüyorlar. Mesela bugün başlarına gelenleri, kendilerini Hz. Yusuf’la özdeşleştirerek anlamaya çalışıyorlar. “İmam”lar bu sorunu “Medrese-i Yusufiye”, “Sabır” ve “Çile” motifi ile aşmaya çalışıyor..

Şimdi, yavaş yavaş bunlar, ABD’deki dostlarını sorgulamaya başlıyorlar. Bunlar “Ehl-i kitap” mı? Bu ABD’deki dostlar Habeşistan Kralı Necaşi’ye benziyor mu? Kapitalizm, Emperyalizm, Siyonizm, PYD ve PKK ile yapılan işbirliği, diyalog ve hoşgörünün akıbeti gibi konular akıllarında cevapsız sorular olarak duruyor. Ama bu durum “şüphe”ler, Gülen’e “Şüphesiz iman düzeyinde bir bağlılık” ile ters düşüyor.

Bize denmemiş mi idi, “Din büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin” diye!

Hani aklımızı kiraya vermeyecektik!

Bana kalırsa, FETÖ’nün siyasi sonuçlarından daha tehlikeli bir boyutu var, o da FETÖ’den çok daha yaygın olan, ezoterik bir din olan “Dine karşı din”dir. Bu sahte din, sahte bir Mehdiyet ve Mesihiyet ve kıyamet teolojisi ile bütünleşerek ezoterik bir dine dönüşüyor.

Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca, arkasında kocaman bir ormanı kaybedebiliriz. Bu tehlike FETÖ’den kaynaklanan siyasi tehlikeden daha büyük ve bu ifsat hâlâ büyümeye, yayılmaya, derinleşmeye devam ediyor. Deşifre olmamış FETÖ’cüler de bu tür ortamlarda kendilerine sığınma alanı buluyor ve ifsat faaliyetlerini burada sürdürüyorlar. Selam ve dua ile.. 

yeniakit

Bu yazı toplam 1266 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar