Ekmeleddin Bey, nasırlı bir eli sıkabilir mi?

Fıkrayı bilirsiniz...

Okula, yeni bir din öğretmeni atanmış... Sınıfa girince, kendini tanıttıktan sonra;

“Ben de sizleri yavaş yavaş tanımalıyım artık, mesela oğlum senin adın nedir?” diye sormuş.

Öğrenci, “adım Fatih” deyince, öğretmen; “Hadi, bir Fatiha oku da, dinleyelim” demiş... Öğrenci, bir güzel okumuş Fatiha’yı...

Öğretmen, kız öğrenciye sormuş;

“Senin adın nedir?”

O da, “Kevser” deyince; “Hadi kızım, sen de Kevser Suresi’ni oku da dinleyelim” demiş...

O da okumuş...

Öğretmen sıralar arasında yürürken, “köşeye sinmiş” bir öğrenci çekmiş dikkatini... Ona da sormuş adını...

Öğrenci; “Hocam” demiş, “Benim adım Yasin ama, arkadaşlar bana kısaca Sübhaneke derler!”

BANA “EKMEL” DERLER!

CHP ve MHP’nin Çankaya adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun açıklamasını duyunca, bu “fıkra” geliverdi aklıma...

Gazeteciler, geçtiğimiz günlerde, Ekmeleddin İhsanoğlu’na “adının anlamı”nı sormuşlar... O da, “adının anlamı”nı açıkladıktan sonra, demiş ki;

“Ekmeleddin isminde yadırganacak bir şey yok... Bana herkes Ekmel der... Şahabettin, Necmettin, Bahattin gibi, Ekmeleddin de aynı şekilde ama, bunun kısası Ekmel... Bana herkes Ekmel der.”

Aynen fıkradaki gibi;

“Benim adım Yasin, ama bana arkadaşlar kısaca Sübhaneke derler!”

Ekmeleddin Bey’inki de o hesap;

“Adım Ekmeleddin ama, bana kısaca; herkes Ekmel der!”

İTİLMİŞ... KAKILMIŞ!

Bu “isim kısaltma” işi, bana sadece o “fıkra”yı değil, Yasemin Yalçın’ın başrol oynadığı “İnce İnce Yasemince” skeçlerini de hatırlattı.

Malûm;

“İnce İnce Yasemince” skeçlerinin içinde “Sürahi Hanım” diye bir tipleme vardı... “Ali Can” tiplemesi vardı, “Şuayip” ve “Gülazer” tiplemeleri vardı... Bütün tiplemeler ilgi ile izleniyordu ama “İtilmiş-Kakılmış” tiplemesi, hepsinden fazla ilgi görüyordu...

Yasemin Yalçın, bu bölümde “Kakılmış”ı, kocası rolündeki İlyas İlbey de “İtilmiş”i oynuyordu.

Yasemin Yalçın; oyunda, kendisini ve kocasını “kısaca” tanıtırken diyordu ki;

“Benim adım Kakılmış ama bana kısaca Kak diyebilirsiniz... Kocamın adı İtilmiş ama ona da kısaca İt diyebilirsiniz!”

Ekmeleddin Bey de, öyle diyor;

“Benim adım Ekmeleddin, ama bana herkes Ekmel der!”

Adı, iyi ki Ekmeleddin...

Ya bir de; “İttihad” filan olsaydı, acaba nasıl kısaltacaktık?!?..

ELİT... MONŞER... BEYAZ TÜRK!

Her neyse... “Fıkra”ları ve “skeç”leri bir tarafa bırakıp, “ciddi bir soru” soralım kendisine;

“Ekmeleddin Bey, dün Çağlayan’daki Adliye’ye gitmiş ve oradan Adli Sicil Kaydı’nı almış... İlk seçim turunu da Yozgat’tan başlatacakmış...

Peki Yozgat’a gittiğinde; vücudu terli, eli nasırlı bir insan Ekmeleddin İhsanoğlu’na yaklaşsa, onun elini sıkmaya, ya da ona sarılmaya kalksa, acaba ne olur?”

Cevabını ben vereyim:

Herhalde “intihar” eder!..

Ya da;

Hemen oradan uzaklaşır!..

En iyi tahminle;

“İğrenir ve yüzünü ekşitir!”

Belki o “nasırlı eli sıkmak”, ya da “terli vücuda sarılmak” zorunda kalabilir ama otele veya eve döndüğünde, hemen elini “dezenfekte” eder, elindeki “nasır bulaşığı”nı temizlemek için, paketler dolusu “ıslak mendil” kullanır!..

Sonra da “banyo”ya girer, vücuduna sinen “ter kokusu”ndan kurtulmak için, “kırklanıncaya” kadar “duş” alır!..

Ve bunu;

“Seçim kampanyası” boyunca, hemen her gün, her saat tekrar eder!..

Çünkü efendim;

Ekmeleddin İhsanoğlu, “pimpirikli” bir adamdır... Kesinlikle; “nasırlı bir el”i sıkacak, “terli bir vücut”a  sarılacak bir “halk adamı” değildir!..

O, bir “elit”tir!..

O, bir “monşer”dir!..

O, bir “Beyaz Türk”tür!..

Onu “Cumhurbaşkanlığı Adaylığı”na iteleyenler, herhalde “Cumhur’dan kopuk” biri olduğunu bilmiyorlardı!..

Eğer bilselerdi;

Kesinlikle aday göstermezlerdi!..

Göreceksiniz;

Seçim kampanyasına başladığında, insanlardan, mümkün olduğu kadar uzak duracak, “tokalaşmak” isteyenlerle, tıpkı Ahmet Necdet Sezer gibi, 1 metre uzaktan, “parmaklarının ucuyla” tokalaşacaktır!..

Çünkü o, bir “elit”tir,

Bir “monşer”dir,

Bir “beyaz Türk”tür!..

Bir “salon adamı”dır!..

“Cumhur’dan uzak ve kopuk”tur!..

NİKAH DAVETLİLERİ

Zaten bu yüzdendir ki;

“İslâmi cenah”tan pek fazla itibar görmemiş, bütün umudunu “Beyaz Türkler”e bağlamıştır!..

Dün, bizim Abdurrahman Dilipak da yazdı ya; “Ekmeleddin Bey’in oğlu”nun 24 Ağustos 2013’teki “düğün töreni”ne kimlerin katıldığını bilmek bile, onun nasıl bir “elit” ve “monşer” olduğunu görmeye yeterlidir..

24 Ağustos 2013’teki nikah törenine AK Parti’den sadece Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay katılmış.

Diğer konuklara gelince:

Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’ın eşi Sema Doğan, Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Çerçi ailesi ile Taboğlu ve Demirhan ailesinden isimler ile kız tarafının mesai arkadaşları...

Çiftin nikah şahitliğini AK Parti eski Milletvekili Tayyar Altıkulaç, Suudi Arabistan’ın eski petrol bakanlarından Ahmet Zeki Yamani ile Mehmet Tahir Demircioğlu yapmış...

Ekmeleddin Bey’in, ya da kısa ifadesiyle Ekmel Bey’in The Grand Tarabya Otel’de evlenen oğlu İhsan hangi düşüncededir bilinmiyor ama, gelin kızın “koyu bir Kemalist ve katı bir Ulusalcı” olduğu biliniyor... Ve ayrıca; “azılı bir AK Parti ve Erdoğan karşıtı” olduğu  da, meçhulümüz değil!..

Bu arada; “azılı bir Gezi Zekâlı” olduğunu da söylemeden geçmeyelim...

SİZİ KİM SEÇTİRDİ?

Oğlunu ve gelinini bir tarafa bırakalım da, Ekmel Bey’e bir soru daha soralım:

“İslâm Konferansı Teşkilâtı’na seçimle gelen ilk Genel Sekreter olmakla övünüyorsunuz...

Tamam da;

Sizi, oraya kim seçtirdi?..

Arkanızda AK Parti Hükümeti gibi bir hükümet ve Tayyip Erdoğan gibi bir Başbakan olmasaydı acaba İKT’ye Genel Sekreter seçilebilir miydiniz?..”

Bir soru daha;

“İKT Genel Sekreterliğiniz döneminde; Suudi Arabistan, sizi Mısır’ın casusu olmakla suçladı mı, suçlamadı mı?.. Sizi Mısır’ın casusu olmakla suçlayıp, görevden alınmanızı istediler mi, istemediler mi?..

Peki, o süreçte görevinize devam etmenizi kim sağladı?”

Haa;

Gerek “Genel Sekreterliğe aday” gösterilmenizin, gerek S.Arabistan’a rağmen “görevde kalmanız”ın sağlanmasının; sizin “çok kabiliyetli ve becerikli” olmanızdan dolayı değil, belki de “başka aday bulunamadığından” dolayı olabileceğini hiç düşündünüz mü?..

Hani;

“Koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derlermiş” diye bir atasözümüz var ya, bilin ki; siz de, böyle bir ortamda “aday” gösterildiniz ve seçildiniz... “Görevden alınmanız” istendiğinde de, “Türkiye’nin itibarı” düşünülerek, görevde tutuldunuz!..

Ama, siz ne yaptınız?..

“Suriye ve Mısır’da, Esad ve Sisi’nin katliamları” zirveye çıkmışken, kılınızı bile kıpırdatmadınız, “gıkınızı” çıkarmadınız!..

İşte o gün, “katliam”lara en sert tepkiyi göstermek, yine Başbakan Tayyip Erdoğan’a düşmüş ve şöyle haykırmıştı:

“Ey İslam dünyası! Mısır’da kardeşleriniz katlediliyor. Mısır’da adalet, hak, vicdan katlediliyor. Peki siz bunu ne zaman duyacaksınız? Ne zaman göreceksiniz? Kardeşlerinizin kanı akıtılırken siz bu zulmü ne zaman fark edeceksiniz? Suriye’de de fark etmediniz.

Mısır’da milli irade katledilirken susanlar, şu anda millet katledilirken aynı şekilde susuyorlar. Hani nerede Avrupa, nerede AB, nerede İslâm İşbirliği Teşkilatı, nerede Avrupa değerleri, nerede sağa-sola demokrasi dersi verenler?

Hani nerede demokrasi, nerede demokratik değerler?

Birleşmiş Milletler nerede? İslâm İşbirliği Teşkilâtı nerede?.. Türkiye’de polisin kullandığı su ve biber gazı için yaygara koparanlar, Mısır’daki darbe karşısında Mısır’daki katliam karşısında neredeler?

Gazetelere ilan vererek Türkiye’ye en ağır hakaretler edenler, Mısır’da bir gecede yüzlerce insan katledildi, şimdi neredesiniz, bunu neden görmüyorsunuz?.. İstanbul sokaklarındaki şiddet eylemlerini saatlerce  yayınlayan BBC, CNN, diğer uluslararası medya! Mısır’da darbe yapıldı, şimdi katliam yapılıyor. Bunu neden görmüyorsunuz? Neredesin ey CNN, neredesin ey BBC?.. Neden saatlerce canlı yayınla bu katliamı dünyaya duyurmuyorsunuz?.. Çünkü işinize gelmiyor.”

Söyleyin Ekmeleddin Bey;

Tüm bunlar “yalan” mı?..

Elbette yalan değil!..

Ve, “abartı” da yok!..

Seçim “tur”larına başlamadan önce, sırtınızdaki şu “kambur”lardan söz etseniz, çok iyi olmaz mı?..

“Adınızın anlamı”nı öğrendik, bir de şu “kambur”larınızdan söz edin!..

Yoksa;

“Soru”larımız devam edecek!..

****************************************************************************************

Paris’te Mursi lehine gösteri

Paris’te olduğumuz saatlerde, Eyfel Kulesi civarında “Mısırlı Müslümanlar”ın gösterisine şahit olduk... Sisi’yi protesto ediyorlar, Mursi’ye destek veriyorlardı... “Rabia” işareti yapıp, biz de destek verdik kendilerine... Mutlu oldular... Onlar bizim fotoğrafımızı çekti, biz de onların... İşte, o gösteriden bir kare...

yeniakit

Bu yazı toplam 822 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar