Diyarbekir'de  Şehitler Gecesi Düzenledi

Diyarbekir'de Şehitler Gecesi Düzenledi

Diyarbakır'da düzenlenen 6-8 Ekim Şehitlerini anma panelinde konuşan Rehber TV Ana Haber spikeri Yunus Emiroğlu, '6-8 Ekim aslında bir milattır, bir dönüm noktasıdır. Hak ve batıl savaşında 'Yevmu'l Furkan'dır.' dedi.

Şehitler Kervanı Platformu ve Mustazaflar Cemiyeti tarafından Diyarbakır'da bir özel konferans salonunda düzenlenen 6-8 Ekim Şehitlerini anma panelinin moderatörlüğünü yapan Rehber TV Ana Haber spikeri Yunus Emiroğlu, , 6-8 Ekim katliamı sürecinde medyanın tutumu hakkında da bir sunum yaptı.

6-8 Ekim vahşetinin ikinci yılını yaşadıklarını ifade eden Yunus Emiroğlu, acılarının ilk günkü gibi taze olduğunu ifade etti.

Toplumsal algıyı oluşturmada meydanın ve kitle iletişim araçlarının önemli bir rolünün olduğuna dikkat çeken Emiroğlu, 6-8 Ekim vahşetine giden süreçte medyanın etkisinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi.

Emiroğlu, “Tabi ki bu süreç sadece 6 Ekim'de verilen talimatla, eylem çağrısıyla başlayan bir süreç değil. Kuşkusuz bunun çok daha öncesine gitmekte fayda var. Biliyorsunuz 2013 itibarıyla Çözüm süreci ismiyle tesviye edilen belki de çatışmasızlık süreci olarak değerlendirilmesi gereken bir süreç başladı. Amaç PKK sorununu bitmekti. En azından bizim anladığımız buydu. Çünkü Kürt meselesiyle ilgili çok fazla bir beyan maalesef ortaya çıkmadı. 6-8 Ekim aslında bir milattır. Bir dönüm noktasıdır. Hak ve batıl savaşında Yevmu'l Furkan'dır. Kuşkusuz Kürdistan coğrafyası daha öncede benzer katliamlara tanık oldu.” dedi.

“Medya üzerinden PKK'ye meşruiyet kazandırma çabalarına girildi”

Çözüm süreci ile PKK'nin meşrulaştırıldığına dikkat çeken Emiroğlu, “Son yıllarda başlayan çözüm arayışları da maalesef istenen neticeyi verememiştir. Bunun birçok sebebi olmakla birlikte esas sorun meselesinin doğru tespit edilememesi olarak karşımıza çıkmaktadır. ‘PKK eşittir Kürt, Kürt eşittir PKK' anlayışı sorunu içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Adına ‘Çözüm Süreci' denilen belki de ‘Çatışmasızlık Süreci' olarak nitelendirilmesi gereken bu dönemde en çok dikkat çeken hususlardan biri de medya üzerinden PKK'ye meşruiyet kazandırma çabalarıdır. Öyle ki; kimi basın kuruluşları ve siyasiler bunu kavramsallaştırıp PKK'yi ve onun siyasi uzantısı olan HDP'yi ‘Kürt Siyasi Hareketi' olarak niteleyip malum yapıyı Kürtlerin tek temsilcisi olarak lanse etmişlerdir. Bazı hükümet yetkililerinin de ‘İsteseniz de istemeseniz de Öcalan Kürtlerin önderidir' şeklindeki değerlendirmeleri durumun vahametini ortaya koyması bakımından son derece önemlidir.” şeklinde konuştu.

“PKK ve HDP bölgedeki Kürtlerin inançlarını ve değerlerini hedef alarak katliamlar yaptı”

“Suriye'nin kuzeyinde Rojava bölgesindeki gelişmeler ve IŞİD'in Kobani'yi hedef alması neticesinde, medya üzerinden İslamcılar Kürtleri katlediyor algısı oluşturuldu” diyen Emiroğlu  şöyle konuştu: “Oysa ne IŞİD İslam'ın temsilcisi konumundaydı, ne de PKK Kürtlerin temsilcisi konumundaydı. Küresel emperyalist güçler, özellikle de PKK ile düşünsel bazda farklı bir fikri yapıya sahip olan ABD bölgedeki şer odaklarını harekete geçirip yer işbirlikçileri üzerinden bir kurtarıcı rolü üstlendi. Kobani üzerinden bölgemiz de de bir kaos ve kargaşa ortamı oluşturuldu. Bu plan PKK ve bazı medya organları üzerinden büyük bir algı operasyonuna dönüştürüldü. Netice itibariyle Kobani'de öldürülen Kürtlerin hakkını savunma iddiasıyla eylem çağrısı yapan PKK ve HDP bölgedeki Kürtlerin inançlarını ve değerlerini hedef alarak katliamlar yaptı. Böylece izleri uzun sürece silinemeyecek 6-8 Ekim vahşeti gerçekleşti.”

“Ortada bir çatışma yoktu, top yekûn imhayı hedefleyen planlı saldırılar söz konusuydu”

6-8 Ekim saldırılarının bir darbe girişimi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Emiroğlu, o günlerde bazı medya kuruluşlarının olayları ‘çatışma' olarak servis ettiğini belirterek, “Kimi zaman ‘HDP- HÜDA PAR çatışması' kimi zaman da ‘PKK- Hizbullah çatışması' olarak değerlendirildi. Oysa ortada bir çatışma yoktu. Top yekûn imhayı hedefleyen planlı saldırılar söz konusuydu. Kitle iletişim araçları, özellikle de radyo ve televizyonlar üzerinden dindar kişiler ve kurumlar hedef gösterildi. Mütedeyyin insanlar sosyal medya kanalları üzerinden fotoğrafları ve adresli servis edilmek suretiyle hedef haline getirildi. Doksanlı yıllarda benzerlerine çokça tanık olunan saldırılar ve katliamlar da dönemin kimi medya organları üzerinden yalan yanlış bilgiler servis edilmek suretiyle ters yüz edilmişti. PKK'ye yakın medya organları kendi vahşetlerini perdelemek için, saldırılara maruz kaldıklarından dolayı meşru müdafaa hakkını kullanmak zorunda bırakılan dindar kesimi katliamcı ve saldırgan gösterme yoluna gitmiştir.” dedi.

“Sosyal medya üzerinden anlık paylaşım yapma imkânının oluşması kamuoyunu doğru bilgilendirmede etkin bir rol oynamıştır”

Emiroğlu, “Ancak 6-8 Ekim'de durum bir nebze de olsa değişmiş, bölgedeki Müslümanlar sahip oldukları imkânları iyi kullanarak bu dezenformasyona karşı büyük bir hamle yapmıştır. Haber kaynaklarının çoğalması ve sosyal medya üzerinden anlık paylaşım yapma imkânının oluşması kamuoyunu doğru bilgilendirmede etkin bir rol oynamıştır. Sahadaki durumun hakkaniyet ölçüsünde, doğru bir şekilde kamuoyuna duyurulması üzerine, ulusal basın kuruluşları da bir nebze de olsa bakış açılarını değiştirmek durumunda kalmışlardır. Siyasi iktidarın meseleye yaklaşımı da bu anlamda müspet yönde şekillenmiştir. O günlere dair iki somut örnek vermek gerekirse; Bir sembol haline gelen Yasin Börü'nün annesi Hatice Börü hanım bir TV kanalında konuşurken sunucunun ‘oğlunuz IŞİD'çi miydi?' şeklindeki sorusu izleyenleri şoke etmişti. O süreçte en çok hedef alınan kesimlerden biri de HÜDA PAR camiasıydı. Yine HÜDA PAR Genel başkanı Sn. Zekeriya Yapıcıoğlu katıldığı bir TV kanalında bölgedeki durumu değerlendirirken sunucunun ‘Arkadaşlarınızın, üyelerinizin parti binasında ne işi vardı?' şeklinde karşılık vermesi algı operasyonlarının geldiği boyutu gözler önüne sermiştir.” diye belirtti.

“Hükümete yakın kimi yayın organları, siyasi iktidarın tavrına göre bir tutum sergiledi”

“6-8 Ekim vahşetinden sonraki süreç ile ilgilide birkaç hususu dikkatlerinize sunmak isterim.” diyen Emiroğlu, “Olaylar bittikten sonra yaşananlar kısa sürede unutturuldu. Hatta PKK ile yeniden masaya oturulması gerektiği yönünde yayınlar yapıldı. Hükümete yakın kimi yayın organları, siyasi iktidarın tavrına göre bir tutum sergiledi. Çoğu zaman sadece devletçi bir yaklaşımla PKK'nin barbarlığı üzerinde duruldu. Oysa o süreçte sözüm ona çözüm süreci bozulmasın diye adeta geliyorum diyen vahşet ile ilgili gerekli tedbirleri almayan mülki amirler ve kolluk güçleri ile ilgili bu güne kadar nerdeyse hiç bir yayın yapılmamıştır. Bu tek taraflı yaklaşım maalesef hâlâ devam etmektedir. Süreçte payı olanlar ve azmettirenlerle ilgili etkili bir soruşturma yapılmadığı için halen bile kimi yayın organları üzerinden 6-8 Ekim benzeri kalkışma çağrıları yapılabilmektedir.” ifadeleri ile konuşmasına son verdi. (M. Hüseyin Temel, M. Sıddık Bilge, Emrah Deniz- İLKHA)