Başörtüsü Platformlarında Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Platformlarında Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 239., Sakarya'da 344.,Akyazı'da 270., Ankara'da 322.,

Rahman, Rahim Allah'ın adıyla Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazabetmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır. (Nisa Suresi 93. Ayet) ''ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH DOĞRU SÖYLEMİŞTİR"''
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allah (c.c) "Zalimlere meyletmeyin, yoksa ateş sizi de kaplar" buyurarak din, ırk, mezhep ve meşrep taassubu gözetmeden daima haklıdan ve mazlumlardan yana olmamızı emretmektedir.

Nasıl bir hale getirildik, görmememiz gerekenleri görür söylememiz gerekenleri söyler yapmamamız gerekenleri yapar bir haldeyiz. Hangisinden başlasak Suriye'ye bakıyoruz herkesin bir hesabı var. Güç odakları kurdu kuzu kuzuyu kurt gösterme gayretinde. Bir komutan var özgür Suriye ordusunda. Beyanatlarında Esed'i devirdikten sonra İsrail'i tanıyacaklarını, İsrail sınır güvenliğinin kendileri için önemli olduğunu ve zalim baascı Esed'in devrilmesinden sonra en büyük mücadelelerinin İslamcılarla olacağını beyan ediyor.Tabi buradaki İslamcılar Müslümanlar olduğu herkes tarafından bilinmektedir.Bu malumun ilamıdır.

Devletin yetkili ve etkili erkânı tarafından bu beyanları yapan din karşıtlığını açıkça ifade eden Suriyeli albaya desteklerini açıkca beyan ediyorlar. Biz diyoruz ki hiçbir reel politik durum malum şahsı ve açıklamalarını ve onu desteklemeyi haklı göstermez. Mazlum Suriye halkı Esad zulmünden kaçarken başka bir İsrail ve AMERİKAN emperyalizminin yerel bekçilerinin kucağına itilmesine karşı olduğumuzu bir kez daha beyan ediyoruz. Ve diyoruz ki Arap yarımadasındaki kıyamı Arap baharı olarak adlandıranlar Suriye deki ve dünyanın farklı coğrafyalarındaki kıyamları da farklı isimlerle dillendirip ümmetin onlara olan teveccüh ve desteklerini en aza indirgeme çabası ve gayreti içerisindedirler.

Bu tavır onların geleneksel tavırları.Biz bu filmleri daha önceleri çokça seyrettik.Suriye dostları konferansının uluslar arası emperyalist güçlerin desteğiyle oluşması ve neticesinde almış olduğu kararların hiçbir bağlayıcılığının olmaması kör dövüşünü anımsatmaktadır.Uluslararası Suriye'nin dostları toplantısına katılan ülkelerin ve liderlerinin samimi olmadıkları inancındayız.Bundan dolayıdır ki Suriye dostları grubunun aldığı kararları ve alacağı kararları asla kabul etmiyoruz.Türkiyeli Müslümanlar olarak ümmet olma bilinciyle Suriyeli mazlum ve Müslüman halkın her zaman yanında olacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.

Sevgili Dostlar;

Hükümetin eğitim reformu olarak çıkardığı 3*4 zorunlu eğitim sistemine bazı stkların tam destek hep destek mantığıyla yaklaşmaları ve bazılarının da karşı çıkması tam bir belirsizliği ifade etmektedir. En önemli boyutu da zorunluluğun halen devam ediyor olması ve insanların inançlarına dair beklentilerinin karşılanmamış olmasıdır. Bu belirsizliğin giderilmesi ve insanların aydınlanması bunu çıkaran hükümetin öncelikli meselesi olmalıdır. Bu iş ben yaptım oldu mantığıyla asla yapılacak bir şey değildir. Eğitim reformu içerisinde yetersizde olsa Kuran ve Siyer derslerinin seçmeli olması önemli bir gelişme olmakla birlikte yeterli görmediğimizi dini inançlarından dolayı kadın erkek herkesin istediği şekliyle eğitim ve öğretim görmesini ve kişilerin kılık kıyafetine karışılmamasını da talep ediyoruz.

Netekim dava başladı.Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihinin en karanlık sayfalarından birisi ile yüzleşmeye başladı.Sağcısıyla solcusuyla İslamcısıyla tüm ülke halkını ilgilendiren bu dava en hızlı ve en şeffaf şekilde sonuca bağlanmalıdır.Asla savsaklanmamalıdır.Konu 90 yaşındaki 2 adamın mahkum edilmesi değil zulüm ve işkenceci zihniyetin yargılanıp mahkum edilmesidir.Biz bunu böyle anlıyor ve böylece sorgulanmasını istiyoruz NETEKİM.

Zulmün sona erip hayatın ahlak sınırları içerisinde şekillendiği tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 240. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allaha emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

16 CEMAZİYEL EVVEL 1433

07 / NİSAN / 2012

Sakarya Adalet Girişimi 344. hafta basın açıklamasında 12 Eylül darbesiyle başlayan süreçte İstiklal Mahkemeleri'nden 27 Mayıs'a, 28 Şubat'a kadar tüm darbelerle hesaplaşma çağrısı yaptı.
"Amerika ve yandaşları ile beraber aynı safta yer alanların darbe karşıtı söylemleri konjonktüreldir ve göstermeliktir. Çeşitli siyasi kanatlarda yer alan bu zevat, bugün neoliberal politikaların yeni bir sıcak darbeye tahammülü olmadığı için darbe karşıtı pozisyon almaktadır. Yarın uluslar arası sermayenin menfaati gereği yeniden sıcak darbe ihtiyacı doğar ise, aynı zevatın bu darbeyi alkı...şlayacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Biz Sakarya Adalet Girişimi olarak İstiklal mahkemelerinden bugüne kadar uzanan ve zulme kılıf giydirmek adına olağanüstü hal veya darbe olarak isimlendirilen tüm uygulamaların karşısında olduğumuzu ve bundan sonra da karşısında olacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Ayrıca Amerikan emperyalizminin darbelerdeki rolünün de farkında olduğumuzu ve Amerikan emperyalizmi ile hesaplaşmanın bizim ve tüm mazlum halkların birincil sorumluluğu olduğunu buradan deklare ediyoruz.
.....
Türkiye'nin dış politikadaki açmazı devam ediyor. Bir sene öncesinde iktidarın en pozitif yönü olarak görülen ve "komşularla sıfır sorun"esası üzerine bina edilen dış politikası 180 derece yön değiştirdi. Şu anda İran, Irak, Suriye ve Lübnan ile ciddi sorunları olan bir ülke konumundayız. İran'ı hedef alan füze kalkanı projesine ev sahipliği yaparak başlayan yanlışlar, Irak'ta Amerika'nın desteklediği Allavi gibi isimleri lider adayları olarak desteklemek, Suriye'de akan kanın durması, müzakere sürecinin başlamasını savunmak yerine; Amerika ve batının gazı ile muhalifleri silahlandırmak ve organize etmek gibi kışkırtıcı bir rol almak, Lübnan'da iktidardan uzaklaştırılan Amerikancı lider Said Hariri'yi birinci derece muhatap almak ve desteklemek gibi bir dizi yanlışlıkla devam edip gitti. Türkiye Amerika eksenine tam olarak oturmakla, Müslüman halklar arasında bir sene öncesine kadar yükselen itibarını hızla kaybetmeye başladı. Batı ya da Suudi Arabistan kaynaklı haber ajanslarının tüm dezenformasyon çabalarına karşılık itibar kaybı hızla devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda bu problemi daha çok hissedeceğiz."
Sagir
 
 

Yaşadığımız günler hak ve özgürlükler adına çok mühim günlerdir.

Bir dönemin dayatmalarından sonra, şimdilerde insan haklarının savunuculuğuna yargı mekanizmaları yoluyla soyunulması gayet dikkat çekici bir husustur.

Birtakım insanların kendi çıkarları uğruna hasara uğrattıkları ve içlerinde mahkum bulundukları toplum vicdanı haklarını, artık mahkemelerde aramaktadır.

Bizler, müdahil olalım veya olmayalım, tüm toplumu ilgilendiren bu konuya kayıtsız kalamayız. Günümüz şartlarında çok olumlu bir gelişme olarak değerlendirilecek olan 12 Eylül darbecilerinin yargılanma süreci toplum adına kaybedilmiş hakların geri verilmesi hususunda son derece normaldir. 

İlk olarak şunu belirtmeliyiz ki; yargılama süreci dahilinde öne çıkan isimlerle beraber diğer tüm suçlu unsurların da bu sürece dahil olmasını istiyoruz. Bununla beraber yakın tarihimize etki eden 12 Eylül öncesi yaşanan 27 Mayıs darbesi ve 12 Mart muhtırası, yine 12 Eylül sonrası 28 Şubat post-modern darbesi ve 27 Nisan E-muhtırası sorumluları da yargılanmalıdır. Başta ilçemiz olmak üzere, tüm ülke sathında bu olumsuz süreçlerden etkilenenleri korkmadan müdahil olmaya çağırıyoruz.

Biz Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu olarak bu ve benzeri olaylara müdahil olma isteklerine, platformumuz bileşeni Mazlumder'in hukuki destek vereceğinin bilinmesini istiyoruz.

Ülkemiz gündemini bu yargılama sürecinden daha da önemli bir şekilde meşgul eden, Milli Eğitim Sistemi'nin yapısal değişikliği ile ilgili gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Milli Eğitim Sistemi'nin bundan sonraki yıllarda daha öğrenci merkezli, daha özgürlükçü, daha kalıcı çözümler sunan, insani değerlerin daha ön plana çıkarılacağı bir eğitim sistemine çevrilmesi idealine bizde destek veriyoruz.

Ancak ilk ve en önemli konu olarak tüm eğitim kurumlarında, çalışma hayatının her alanında, hiçbir kayıt ve şart koşmadan BAŞÖRTÜSÜ özgürlüğü sağlanması meselesi, bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.

Bilinçli Müslümanlar olarak bizi çok üzen diğer mesele de Suriye meselesidir. Bizler başta Humus olmak üzere Suriye'de zulüm yapılan tüm bölgelerdeki mazlum insanların feryatlarını yüreklerimizde hissediyoruz. Yüzlerce çocuğun yetim kaldığı, gıdasızlıktan yüzlercesinin öldüğü, anaların gözünden kanlı yaşların aktığı, Suriye'de yapılanlara sessiz kalan tüm Arap milletlerine, Müslümanlara ve insanlığa yazıklar olsun.

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder Akyazı Şb. Bşk.

Mahmut ALEMDAR

Binlerce insanın tutuklanmasına, işkenceden geçilmesine elli, kişinin idamına ve yüzlerce masum insanın ölümüne sebep olan 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi davası nihayet başladı. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın iddianamesinde "darbe öncesi yaşanan bazı terör olaylarının, askeri müdahaleye gerekçe olabilmesi için devlet güçlerince ve planlı olarak çıkarıldığı" ifade edilmektedir. İddianamedeki bu satırlar, ordunun ülkenin güvenliğini sağlamak yerine hangi işleri kendine görev edindiğini tespit açısından önemlidir.

Bildiğiniz gibi geçen hafta 28 Şubat'ın bir dayatması olan kesintisiz 8 yıllık eğitim sistemini değiştiren ve 4+4+4 olarak ifade eden kesintili 12 yıllık mecburi temel eğitimi düzenleyen kanun parlamentoda kabul edildi.

1990'lı yıllarda İmam-Hatip liseli öğrencilerin üniversiteye giriş sınavlarında derece yapmaları, başörtülü kızların üniversite mezuniyet törenlerinde birincilik kürsülerine çıkmayı hak etmeleri bazı asker ve sivil bürokratlar ile üniversite rektörlerinin çıldırmalarına sebep olmuştu. 28 Şubat ile birlikte sadece İmam-Hatip Liselerine olan kinleri yüzünden, meslek liselerinden mezun olan gençlerin de üniversiteye girmelerini engellemek için formüller ürettiler. İmam-Hatip Liselerinin üniversiteye girmesinin önünü kesecek formüller de kinlerini kesmemiş olacak ki, düz liselerde uyguladıkları "okul başarı puanı" formülü ile Anadolu gençlerinin üniversite sınavında daha az puan almasını, buna karşı varlıklı elit kesimlerin çocuklarının okuduğu okulların öğrencilerine daha fazla puan verilmesini sistemleştirdiler. Buna göre Anadolu'nun ücra bir köşesindeki liseli bir öğrenci sınavda 100 soru cevaplasa 100 yerine 90 puan alıyor. İstanbul'un lüks semtindeki bir lisede okuyan ve 100 soruyu cevaplayan bir öğrenciye ise 110 puan veriliyordu. Katsayı uygulamasının kaldırılmasıyla bu saçmalık sona erdi ama mağdur edilen bunca insanın mağduriyetleri nasıl giderilecektir?

Farklı düşüncelere sahip insanlar son bir aydır yeni 4+4+4 sistemini tartışıyorlar. Fakat bu tartışmalar esnasında 12 yıllık mecburi temel eğitim süresince öğrencilere dayatılan müfredatı kimlerin, neye göre hazırladıkları üzerinde durulmuyor. Türkiye'de müfredat programlarının hazırlanmasında önce Avrupa ülkeleri örnek alınmış, daha sonra Amerikan eğitim sistemine geçilmiştir. Yürürlükteki mevzuata göre öğrencilerin, pozitivizmin ilkelerine göre düşünmeye ve pragmatizme göre yaşamaya mahkum edildiklerini söylemek mümkündür. İnsanlık tarihini, ilmi hiçbir değeri olmayan Evrim teorisine göre yorumlayan zihniyet, insanların önce tabiat güçlerine taptığı, zihinleri geliştikçe çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçildiği yalanını pazarlamaktadır. Eğitim sistemi bir değil, birden fazla modern hurafenin yayılmasına hizmet etmektedir. Bu bilimsel hurafelerle zehirlenen çocuklarımız; kendi dinine, tarihine ve kültürüne yabancılaştığı için, batı medeniyeti karşısında aşağılık kompleksine kapılmaktadır. Yani gece-gündüz bin bir emek ve fedakarlıkla yetiştirdiği yavrusunu 6 yaşında okula başlatan ebeveynler; eğitim süreci bittiği zaman kendi değerlerine yabancı bir evlat ile karşı karşıya kalmaktadır.

Şimdi okullara konacak seçmeli Kur'an ve Siyer dersleri bütün bu problemlerin çözümüne çare olacak mıdır? Çözüm devletin mecburi temel eğitim sisteminden vazgeçmesi ve Tevhid-i Tedrisat Kanununu yürürlükten kaldırmasındadır. Laiklik esasına göre kurgulanmış, devlet kontrolünde din eğitimi olmamalıdır. Diyanet, dini nasıl anlamamız gerektiğini dayatmamalıdır. Eğitim sistemi din eğitimi de dahil olmak üzere özelleştirilmelidir. Toplumun her kesimi, kendi ihtiyaçları doğrultusunda insan yetiştirmek için kendi özel okullarını açabilmelidir. İsteğe bağlı kız ve erkek okullarının ayrılması sağlanmalıdır. Bugüne kadar uygulanan ideolojik eğitim sistemlerinin sonucu ortadadır. Diplomalı insan nüfusunun artması kavmiyetçilik belasını önleyememiştir. Ahlâki değerler yozlaşmış, aile sistemi çökme aşamasına gelmiştir. Eğitim sisteminde milli değerlere dönme zamanıdır.

Suriye'de kaybolan ve kendilerinden 27 gündür haber alınamayan gazeteci Adem Özköse ve Hamit Coşkun'un biran önce sağ salim ülkelerine dönmelerini ümitle bekliyoruz. Kardeşlerimize "Allah (cc) yardımcıları olsun" diyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

İsmail AYDAR

VAHDET VAKFI