Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 421., Sakarya'da 401., Ankara'da 379.,

İÇİNDE ATATÜRK İLKELERİ OLAN YENİ ANAYASAYA ŞİMDİDEN HAYIR.
UZLAŞMAYSA !, BİTMİŞ ATATÜRKÇÜLERLE, MİNİK AZINLIKLA, STATÜKOYLA DEĞİL,
MÜSLÜMAN HALKLA UZLAŞMA. HİÇ KİMSE 90 SENDEN BERİ MÜSLÜMAN HALKA,
KAN KUSTURANLARIN, KUTSALLARININ OLACAĞI YENİ ANAYASAYA, MÜLÜMAN HALKTAN EVET DEMESİNİ BEKLEMESİN, MÜSLÜMAN HALKIN OYUNU BANKO GÖRMESİN.

MÜSLÜMAN HALKA İNSAN HAKLARI İHLALİ UYGULAYAN BİR YENİ ANAYASA TASLAĞININ REFERANDUMDA EVET OYU ALARAK GEÇECEĞİNİ DÜŞÜNMESİN.

Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformu 9.yıl, 421.hafta basın açıklamasını, İnsan Hakları Savunucuları Derneği Gen.Bşk.yrd. Behlül METİN yaptı. Basın açıklamasının konusu, halkın onayını almadan Atatürk İlke ve İnkılaplarının Yeni Anayasaya konulmasının insan hakları ihlali olacağı ve buna HAYIR denilmesi çağrısıydı. Açıklamaya katılan insan hakları aktivistleri, "insan haklarına saygılı yeni anayasa" ve "İçinde Atatürk ilke ve inkılapları, başörtüsü yasakçısı laiklik ve ırkçılık olan Yeni Anayasaya hayır" pankartları tutular.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 421.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI, TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI 10 / MAYIS / 2013 CUMA SAAT ( 12.30 )

Değerli halkımız 9.yıl, 421.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Başta başörtüsü mağdurları ve insan hakları ihlaline uğramış kesimlerinin, bir an evvel çıkmasını beklediği, Yeni Anayasa konusunda Cumhurbaşkanın, "bu yeni anayasa çıkamayacak" sözleri üzücü olmuştur. Yeni Anayasayı çıkartacak hükümetin, halktan bu oranda destek aldığı bir ortamda, Yeni Anayasa çıkmayacak da !, ne zaman çıkacak?.Anayasa komisyonunun, statüko partilerinin etkisinde kalarak, Yeni Anayasa yapımını geciktirdiğine hep beraber şahit oluyoruz. Statüko partilerinin amacı uzlaşmak değil, Yeni Anayasanın çıkmasına engel olmaktır.

Hükümet uzlaşacaksa statükocularla değil, halkla uzlaşacaktır. Bunların engellemelerine takılmadan, hükümet Yeni Anayasayı hazırlayıp halka sunmalıdır. Bu gün ilköğretimden, üniversiteye, kamunun her alanında, başörtüsüne yasal güvence yok diye !, bu halk susuyorsa, sokaklara dökülmüyorsa, bunun tek sebebi vardır. Halk çıkacak Yeni Anayasa ile mağduriyetinin giderileceği ve Anayasal güvenceye kavuşturulacağı beklentisi içindedir. 10 senelik iktidar döneminde, özellikle son 1-2 yılda Üniversitelerde ve devlet memuriyetinin bazı kesimlerinde başörtüsü konusunda bir rahatlama sağlansa da, bunun göz yumma dışında, yasal bir zemini yoktur. Yarın bir iktidar değişikliğinde, Atatürkçülük kisvesi altında din düşmanlığı yapan kesimlerce, bu Anayasal boşluğun, yine başörtü yasakçılığı için kullanılacağı muhakkaktır.

İnsan Hakları Derneği olarak hükümete sesleniyoruz. Sizlerden, Cumhurbaşkanını dahi umutsuzluğa sevk edecek kadar, Yeni Anayasa konusunda bu gevşek tavrınıza son vermeli !, bir an evvel Yeni Anayasayı hazırlayıp referanduma sunmalısınız. Ayrıca Yeni Anayasada, başörtü yasağının mesnedi laiklik olduğu takdirde, mağdur olmuş halkın HAYIR diyeceğini açıklamıştık. Başörtü yasakçılarının ve insan hakları ihlalcilerinin kullandıkları diğer bir argümanda Atatürk ilke ve İnkılâplarıdır. Yeni çıkacak Anayasada kesinlikle Atatürk ilke ve inkılâpları veya buna atıf maddeler olmamalıdır. Eski Anayasalarda, din ve vicdan hürriyetine vurgu yapılmış olmasına rağmen, halkımızın başörtülü olmasını hazmedemeyenlerin, çıkarttıkları başörtü yasakçısı yönetmeliklerde, hukuki karalarda, mesnet olarak darbe anayasalarında geçen, Atatürk İlke ve İnkılâpları, argümanını kullanmıştır.

Yeni Anayasada da Atatürk İlke ve İnkılâplarının yer alması durumunda, hükümet değişikliğinde, başörtü yasakçısı kesimler, Atatürkçülük kisvesine bürünmüş din karşıtlarınca, insan hakları ihlali ve başörtü yasağı için, dayanak olarak kullanılacağı muhakkaktır. Ayrıca dünyanın hiçbir anayasasında da kişilerin kendine özgü görüşlerinin Anayasal metinlerde, madde olarak yer almaz. Demokratik rejimlerde, Cumhurun onayı olmadan, Atatürk İlke ve İnkılâplarının, halka Yeni Anayasa ile zorla dayatılması antidemokratik bir tutum ve bu ülkenin Cumhuriyet vasfını zedeleyecek bir davranıştır. Eğer Cumhuriyetsek, bu ülkenin Anayasasına Atatürk İlke ve İnkılaplarının olup olmayacağına tek karar verecek kesim, bitmiş Atatürkçü minik azınlık, statüko, derin devlet değil, Cumhurun kendisidir. Bu konuda Anayasa yapım komisyonunu ve hükümeti uyarıyoruz. İçinde başörtü yasakçılarının mesnet olarak kullandığı Atatürk İlke ve İnkılâpları olan, bir Yeni Anaysa ile halkın karışsına çıkmayın!. Bu ülkede, başörtü yasakçılarından çok çekmiş, mağdur olmuş milyonlarca insan ve aileleri var. İçinde Atatürk İlke ve İnkılâpları olan, Yeni Anayasa taslağının, referanduma gittiği takdirde, insan hakları ihlaline uğramış halkın, bu Anayasaya HAYIR diyeceği muhakkaktır.

Bu ülkede, Atatürk ilke ve inkılâplarını savunan partiler vardır. Bunlar demokratik rejimde görüşlerini her dönem rahatça ifade etmişlerdir. Savundukları Atatürk ilkelerini, uygulanama imkânı, ancak demokratik seçimler iktidara geldikleri takdirde geçerli olmalıdır. Yoksa halkın onayı olmadan minik azınlığın, statükonun savunduğu ilkeler, halka sorulmadan, Yeni Anayasada yer alması kabul edilemez !. Devletin, Yeni Anayasa ile Cumhuriyet Halk Partisinin parti programını antidemokratik bir şekilde halka dayatması kabul edilemez !. İnsan Hakları Derneği olarak, bunu bir insan hakları ihlalli görüyoruz. Devletin vatandaşa hizmet için kurulmuş bir yapıdır, halktan vergi alır, bunun karşılığında halka hizmet götürür. Devletin bir partinin programını, bir ideolojik görüşü, halka dayatmak gibi bir misyonu olamaz. Hatalı bir çıkışla, hükümetin Cumhuriyet Halk Partisinin, parti ilkelerini, tek parti döneminde olduğu gibi Yeni Anayasa ile halka zorla dayatılmaya kalkılması durumunda, STK olarak, halkımızı buna onay vermeyerek HAYIR oyu kullanmaya davet ediyoruz. Demokrasilerde halkın üstünde güç yoktur. Minik azınlığın, çoğunluğa hükmettiği rejimlerde demokratik rejimler değildir. Basın açıklamasına katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Gün dirlik ve kardeşlik günüdür
Sakarya Adalet Girişimi, 401. hafta açıklamasında üstünlüğün ırkla olamayacağını hatırlatarak, hangi ırktan olursa olsun herkesin insanlık kardeşliğini paylaştığını belirtti, dirlik ve kardeşlik çağrısı yaptı
Sakarya Adalet Girişimi adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nin yaptığı 401. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde, basın açıklamasını okuyan Sâhir Akça "Doğuda Batıda, Kuzeyde Güneyde bütün yönler Allah'ındır. Bu öyle olunca Kuzeylide Güneylide, Doğuluda Batılıda Allah'ındır. Hiç kimse nerede ve kimden doğacağına karar veremez. Herkes Allah'ın takdir ettiği zamanda, takdir ettiği Ülkede ve takdir ettiği anne-babadan dünyaya gelir ve her insan da İslâm fıtratı üzere doğar. Onun içindir ki kimsenin kimse üzerinde bir üstünlüğü, bir öncelik hakkı yoktur, olamazda. Ancak Allah'a kullukta samimiyete göre bir üstünlük söz konusudur." dedi. Roboski'de 33 köylünün öldürülüşünün 500. günü vesilesiyle "Toplumsal barış ve kardeşlik için Roboski'ye adalet" yazılı pankartın açıldığı eylemde konuşan Sâhir Akça "Bu topraklar hepimizin, hepimizi bağrında büyütüp besleyecek kadar geniş ve bereketlidir. Birbirimizden kıskanacağımız bir şeyimiz de yok." dedi.
Sâhir Akça, başörtüsü yasakçılığının sürdüğünü belirttiği açıklamada "Bizler ne kadar Başörtüsü zulmü, haksızlığı bitsin desek, yöneticiler yok öyle bir şey dese de, kıyıda–köşede kalmış jakoben artıkları hâlâ bildiklerini okuyarak ahlâksızlıklarına devam ediyorlar. Geçen hafta Açıköğretim imtihanında yaşandı bu olay. Onlar o işreti yaparken Başörtülüler de artık buna dur demesini bilmeli ve o hâinlere haddini bildirmelidir." dedi. Yeni anayasa yazımı sürecini de değerlendiren Akça "Mecliste temsil edilen bütün partiler ipe un sermektedirler. Söz vermelerine ve aradan geçen bunca zamana rağmen, bütün baharları bitirip işi artık sonbahara bıraktılar. Ama korkarız bu hem onların son baharı hem de memlekete kötü bir mirasları olmasın." dedi. "Son zamanlarda, Türkiye'nin aldığı yeni pozisyonla da şımaran Siyonist İsrâil yine bildiğini yapmaya, sağa–sola saldırmaya, bu toprakların Müslüman kavimlerince müşterek olarak hürriyetine kavuşturulan Filistin'e kan kusturmaya devam ediyor. Bu olsa olsa alçaklığının zeval bulması olur inşâallah." diyen Akça, 15 Mayıs Nekbe Günü'nde, İsrail'in kuruluşunu telin etmek üzere, saat 18.00'de Bulvar AKM önünde buluşma çağrısıyla açıklamasına son verdi.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ (SAGİR ) 401. BASIN AÇIKLAMASI
Doğuda Batıda, Kuzeyde Güneyde bütün yönler Allah'ındır. Bu öyle olunca Kuzeylide Güneylide, Doğuluda Batılıda Allah'ındır. Hiç kimse nerede ve kimden doğacağına karar veremez. Herkes Allah'ın takdir ettiği zamanda, takdir ettiği Ülkede ve takdir ettiği anne-babadan dünyaya gelir ve her insan da İslâm fıtratı üzere doğar. Onun içindir ki kimsenin kimse üzerinde bir üstünlüğü, bir öncelik hakkı yoktur, olamazda. Ancak Allah'a kullukta samimiyete göre bir üstünlük söz konusudur.
Üzerinde yaşadığımız bu topraklar çok bereketli ve genişliği sanıldığından çok daha geniştir. O belki km kareler ile hesap edilemez.
Bu toprakları atalarımız Sultan Alparslanlar, Süleyman Şahlar komutasında, Türk-Kürt-Arap-Fars, gibi bu toprakların bütün Müslüman kavimleri ile beraber fethedip vatan yaptılar ve bizlere emanet ettiler.
Yine Kürt-Türk-Arap-Fars, gibi bu toprakların bütün Müslüman kavimleri ile Kürt Komutan Salâhaddin Eyyûbi ile Kutlu Belde Filistin ve Mukaddes Mescid-i Aksa'yı sefil Haçlı çapulcularından kurtarıp hürriyetine kavuşturdu atalarımız. Bizler ise o İslâm toplumlarının kardeş torunlarıyız.
O gün bu gün bizler etle tırnak gibi hemhâl olmuşuz. İnsanlık kardeşliğimiz, İslâm kardeşliğimiz yanında birbirlerimizle evlenerek aynı ana ve babadan olma kan kardeşleri de olmuşuz.
Tâ o zamandan bu zamana hep hâinler, hep fitneciler olmuştur ve de olacaktır da. Kâh bozuştuk kavgalar ettik, kâh aramıza sınırlar çizildi ayrılıklar oluştu. Ancak biz hep birbirimizle diğergâm olarak kardeşler kaldık.
Zaman geldi bu topraklara Kuzeyden kardeşlerimiz Çerkez-Çeçen-Gürcü-Abaza-Oset-Türk kavimler zulüm ve katliamlardan dolayı hicret etti ve bu topraklar göğsünü genişleterek onları da aldı.
Gün geldi Balkanlar alev topu gibi yandı ve Arnavut-Boşnak-Makedon-Pomak-Roman-Türk kardeşlerimiz bu ganî topraklara–Anavatan'a hicret ettiler, Muhâcir oldular ve bunlara da arzını genişletti.
Asırlarca beraber kan–can verdik, göz yaşları döktük ve Ensar–Muhâcir kardeşliğini tahakkuk ettirdik. Mallarımızı, canlarımızı, umutlarımızı, geleceğimizi paylaştık ve bu toprakları beraber vatan yaptık. Birilerinin hesabı başka olsa da, bu Ümmete plân ve hesap yapsa da, Rabbim kendi hesabını tahakkuk ettirdi.
Ancak o alçak, zâlim, müstekbir ve sömürgeci emperyalistler bundan memnun olmayarak yeni oyunların, hâinliklerin peşine düştüler. Her zaman olduğu gibi içimizdeki hâinlerle beraber. Çok canlar yandı, kan ve gözyaşları aktı. Aileler, köyler, şehirler tarumar edildi. Bundan ne Doğuluyu ne Batılıyı ne Kuzeyliyi ve ne de Güneyliyi ayırdılar. Birinin evi yandı ise, onu ötekisine yaktırdılar, ancak ona can kaybı verdirerek onun da evine ateş düşürdüler ve yıllarca hep beraber yandık.
Ancak oyun büyüktü ve herkes kendisinin haklı olduğunu zannediyordu. Oysa bu hâin bir oyundu ve hedef hepimizi yakmaktı.
Şimdi artık uyanma-uyanık olma vaktidir. Oyun ve oyuncuları deşifre etme vaktidir. Asırların vermiş olduğu kardeşlik haklarımızı hatırlama ve tahakkuk ettirme zamanıdır.
Bu topraklar hepimizin, hepimizi bağrında büyütüp besleyecek kadar geniş ve bereketlidir. Birbirimizden kıskanacağımız bir şeyimiz de yok. Çünkü bizler İnsan–İslâm ve Kan kardeşleriyiz. Nasıl bu toprakları beraber vatan yaptıysak yine öyle kardeşçe yaşama ve paylaşma erdemini gösterecek vicdanlara sâhibiz.
Sakarya'mız da aynı Ülkemiz gibi mümbit, bereketli ve merhametli bir ana gibi bizleri bağrına basmaktadır. Yüz senelik tarihine baktığımızda hep böyle olmuş ve öylede olacaktır. Sakaryalıya da bu yakışır. Sağımıza baktığımızda Balkanlı, solumuza baktığımızda Kafkaslı, önümüze baktığımızda Doğulu, arkamıza baktığımızda Güneyli kardeşlerimiz, hepimiz bu toprakların fidanlarıyız. Bu fidanların bahçıvanı da, bağcısı da, yöneticisi de, yönetileni de bizler olmalıyız. Bundan böyle çok daha dikkat ederek geleceğimizi Ağyara kaptırmamalıyız.
Bu temennilerimizin gerçekleşebilmesinin önemli bir ayağı da yeni, âdil, vesayetsiz bir Anayasa yapılmasıdır. Ancak Mecliste temsil edilen bütün partiler ipe un sermektedirler. Söz vermelerine ve aradan geçen bunca zamana rağmen, bütün Baharları bitirip işi artık Sonbahar'a bıraktılar. Ama korkarız bu hem onların son Baharı hem de memlekete kötü bir mirasları olmasın.
Bizler ne kadar Başörtüsü zulmü, haksızlığı bitsin desek, yöneticiler yok öyle bir şey dese de, kıyıda–köşede kalmış jakoben artıkları hâlâ bildiklerini okuyarak ahlâksızlıklarına devam ediyorlar. Geçen hafta Açıköğretim imtihanında yaşandı bu olay. Onlar o işreti yaparken Başörtülüler de artık buna dur demesini bilmeli ve o hâinlere haddini bildirmelidir. Bu kadar cesaret olsun artık.
Son zamanlarda, Türkiye'nin aldığı yeni pozisyonla da şımaran Siyonist İsrâil yine bildiğini yapmaya, sağa–sola saldırmaya, bu toprakların Müslüman kavimlerince müşterek olarak hürriyetine kavuşturulan Filistin'e kan kusturmaya devam ediyor. Bu olsa olsa alçaklığının zeval bulması olur İnşâallah.
Suriye, Afganistan, Arakan, Afrika ve diğer Beldelerde yaşayan başta Müslümanlar olmak üzere zulme, katliama, sömürüye uğrayan insanlar için bir şey yapmayan başta Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve diğer sözde insan hakları teşkilatları ve özelde de Müslümanların yaşadığı topraklardaki kukla yönetimleri kınıyoruz ve Dünya Müslümanlarını zincirlerini kırarak bu alçak gidişe dur demek için ellerinden geleni yapmalarına davet ediyoruz.
Sakarya Adâlet Girişimi

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU'NUN 379. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar hoş geldiniz. 28 Şubat darbe sürecinde adil yargılanma hakkı ihlal edilerek, hukuki meşruluğu olmayan gerekçelerle Salih Mirzabeyoğlu'na verilen hapis cezasını Bolu F tipi cezaevi önünde protesto etmek ve basın açıklaması yapmak isteyen gruba karşı güvenlik güçleri orantısız ve haksız müdahale etmiştir. Aralarında çocukların ve yaşlıların da olduğu gruba biber gazı atılmış, kişiler coplanmış kimi göstericiler yaralanırken kimileri de gözaltına alınmıştır. Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını kullanan kişilere yapılan bu müdahale temel hakların ihlalidir. Bu insan hakları ihlalini gerçekleştiren güvenlik güçlerine karşı yetkililerin adaletin tesisi için gerekli soruşmayı başlatması gerekmektedir.İsrail'in, 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslararası sularda, insani yardım gemisi Mavi Marmara'ya yönelik gerçekleştirdiği saldırıya ilişkin dilediği "özür" sonrasında kamuoyunda ve basında, iki devletin karşılıklı anlaşması yoluyla faillerin ceza yargılamalarından muaf tutulacağı haberleri yer almaktadır. Özür ve tazminat karşılığı İsrailli saldırganlara yargı muafiyeti tanımak Anayasa'yı ve Uluslararası Sözleşmeleri açıkça çiğnemektir. Özür ve tazminat karşılığı İsrailli saldırganlara yargılamaktan muaf tutmak, her ne cinayet ve hukuksuzluk işlerse işlesin İsrail'in dokunulmazlığa sahip olduğu şeklindeki inancın Türkiye eliyle tahkim edilmesi demektir. Türkiye'nin devlet olarak sorumluluğu kendi vatandaşlarının ve insanların can, mal ve haysiyet güvenliğini sağlamaktır, İsrail'in uluslararası ortamlarda ABD ve İngiltere korumasıyla sahip olduğu kötü şöhreti parlatmak değil. Çözüm süreci ile birlikte PKK 8 Mayıs itibariyle sınır dışına çekilmeye başlamıştır. Kürt meselesinin çözümüne yönelik umutların arttığı bir zamanda çözümü akamete uğratacak söz ve davranışlardan kaçınılması ve barış sürecinin sorunsuz yürütülmesi herkesin ortak sorumluluğudur. Bu anlamda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç' ın PKK'nin çekilmesine dair beddua nitelikli açıklamaları talihsizlikle karşılıyor, bu süreçte her iki tarafın da üslup ve davranışlarında daha hassas ve duyarlı olunmasını tavsiye ediyoruz Basına yansıyan haberlere göre daha önce Avukat Zübeyde Kamalak'ın başörtüsüyle katıldığı duruşmayı erteleyen hâkim, bu kez Danıştay'ın kararına uyarak, başörtülü avukatla duruşma gerçekleştirmiştir. Ve yine siyasi partilerin anayasa hazırlık komisyonunda kamuda başörtüsüne özgürlük konusunda uzlaşmaları olumlu olarak gördüğümüz işaretlerdir. Başörtüsüne yönelik tüm fiili yasaklamaların son bulmasını umuyor zulmün baki kalamayacağını ifade ediyoruz. Barış ve insanî değerlerin hâkim olduğu bir ortama kavuşmayı, teşrif etmiş olduğumuz Recep ayında Allahtan temenni ediyoruz..
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu MAZLUMDER Ankara Şubesi