Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 398., Konya'da 293., Kocaeli'de 418., Ankara'da 376.,

ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin Gelişi Protesto Edildi
Sakarya Adalet Girişimi 398. hafta açıklamasında "Suriye Dostları" toplantısı vesileyle ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'in gelişini protesto etti. ABD'nin bölgedeki tuzaklarına dikkat çeken SAGİR, Kürt meselesindeki çözüm sürecine ise destek verdi
Sakarya Adalet Girişimi 396. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği'nden Kadrican Mendi okudu. Suriye Dostları Grubu toplantısı vesilesiyle ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Türkiye'ye gelişini protesto eden Mendi, "ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan'dan oluşan gurubu Türkiye misafir ediyor. Tablo bu olunca da "Suriye'nin dostları bunlarsa, düşmana ihtiyacı yok" demenin dışında ne söylenebilir bilemiyoruz. Dışişleri bakanı Kerry üzerinden ipleri yeniden eline alan ABD, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine balans ayarı yapmaya başladı. Türkiye ve İsrail gibi iki ABD müttefiki ülkenin arasını düzeltirken, bir yandan da körfez ülkeleri ve İsrail'e 10 milyar dolarlık yeni bir silah satışını da gerçekleştirdi. Müslüman halkların parasıyla ABD'den alınan bu silahlar, Müslüman halklara karşı ve yine Müslümanlar tarafından kullanılacak." denildi.
Basın açıklamasında Kürt meselesinde başlayan çözüm sürecine destek verilirken, gelişmelerle ilgili olarak da "İslam topraklarında her türlü kardeş kavgasının karşısındayız. Ve bu yüzden de "barış süreci"ni destekliyoruz. Ancak henüz ateşkes aşamasında olan süreç üzerinden yapılan tartışmalar bizi çok hassas bir aşamada olduğumuz yönünde uyarıyor. Türkiye'de çözüleceği iddia edilen meselenin, olduğu gibi sınır dışına taşınmasına ya da "misak-ı milli" gibi tartışmalı bir kavram üzerinden üretilen projelerin bölgenin diğer ülkelerine dönük başka "proje"lere eklemlenmesi tehlikesine karşı, Kürt tarafını uyarmak istiyoruz." denildi. Açıklama "Müslümanca tavrımızı korumanın adaletli olmaktan başka bir yolu yoktur. Coğrafyamızın içinden geçtiği bu ateş çemberinde İslamcılara ve onların geliştirecekleri adil ve ilkeli tutumlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır." ifadeleriyle son buldu.
SAGBP 398. Hafta Basın Açıklaması
ABD dışişleri bakanı, bugün "Suriye dostları" ile toplanmak için İstanbul'da.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan'dan oluşan bu gurubu Türkiye'de misafir ediyor.
Tablo bu olunca da "Suriye'nin dostları bunlarsa, düşmana ihtiyacı yok" demenin dışında ne söylenebilir bilemiyoruz.
Dışişleri bakanı Kerry üzerinden ipleri yeniden eline alan ABD, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine balans ayarı yapmaya başladı.
Türkiye ve İsrail gibi iki ABD müttefiki ülkenin arasını düzeltirken, bir yandan da körfez ülkeleri ve İsrail'e 10 milyar dolarlık yeni bir silah satışını da gerçekleştirdi.
Hedef açık, Suriye teslim alınacak, Hizbullah çökertilecek ve İran bitirilecek.
Yani Müslüman halkların parasıyla ABD'den alınan bu silahlar Müslüman halklara karşı ve yine Müslümanlar tarafından kullanılacak.
Suriye'de bilindiği üzere savaşan tek bir batılı asker yok, Müslümanlar diğer Müslümanlara karşı cihat ediyorlar.
Hem de masrafları yine Müslüman halklardan çıkararak.
Ne acı değil mi?
Yeni bir Lübnan, Afganistan, Irak haline getirilen Suriye'de biz baştan itibaren T.C. Hükümetini ve özellikle Davudoğlu'nun politikasını eleştiriyoruz.
Zira kendimizi öncelikle yaşadığımız ülkeden ve onun politikalarından sorumlu hissediyoruz.
Kendi ülkesinin bölgesel politikalarını, emperyalizmle ittifak etmiş hükümetini eleştirmeksizin, tutup da diğer Müslüman ülkelerin tutumlarını eleştirmeyi, ve bunu kendi ülkelerinin işbirlikçi tutumunu gizlemek için kullanan tavrı kesinlikle ahlaksızca ve alçakça buluyoruz.
Meseleye Suriye'deki Kürtler üzerinden yaklaşan T.C. hükümeti "Arap baharı"nın Suriye'ye sıçramasıyla Esesd'in tasfiyesinin doğuracağı boşluğu Suriye Kürt muhalefetinin dolduracağından korktuğu için, olaya vaziyet etmeye kalkıştı.
Hesapları Türk sınırına yoğun bir mülteci akınını manüpüle ederek bu şekilde kürt bölgesine müdahale edebilmesinin şartlarını oluşturabilmekti.
Bu gayr-ı ahlaki hesaplamayı da yüzüne gözüne bulaştırarak, tarafsızlık dolayısıyla güvenilirlik vasfını da yitirmiş oldu.
Bununla da yetinmeyen hükümet İslami kamuoyunu da bazı dindar pazarlamacılar üzerinden bu politikalar doğrultusunda kullandı ve kullanmaya da devam ediyor.
Neticede Suriye'de 70 binin üzerinde ölen insan, yüzbinlerce muhacir, Müslüman toplumda yeniden hortlatılan mezhep düşmanlıkları, tekfirci anlayışlar ve Müslüman halkların talan edilen maddi ve manevi değerleri var elimizde.
Ve tam da bu noktada bu Suriye dostları Türkiye'de toplanırken ve bu dostluk ittifak ilişkisinden hiç rahatsız olmayan, İslami camiadan bazı kesimler internete düşen Suriye'deki Hizbullah askerleri isimli flaş haber üzerinden Hizbullah'a ve İran'a ve Şiilere sövmekle meşguller.
Evet gerçekten insanın böyle dostları varken düşmana ihtiyacı olmaz.
Böyle bir zillet ve aymazlığa vesile olanları Allah'a havale ediyoruz.
Biz öncelikli olarak İslam topraklarının her türlü emperyalist işgalden ve işbirlikçi yapılardan kurtarılması gerektiğini savunuyoruz.
Ve bunun ancak "İslami Direniş"le mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
Bu vesileyle Filistin İslami Direnişinin kahraman şehitlerinden Rantisi'nin aziz hatırası selamlıyoruz.
Aziz Sakarya halkı,
İslam topraklarında her türlü kardeş kavgasının karşısındayız. Ve bu yüzden de "barış süreci"ni destekliyoruz. Ancak henüz ateşkes aşamasında olan süreç üzerinden yapılan tartışmalar bizi çok hassas bir aşamada olduğumuz yönünde uyarıyor.
Bu süreç sonunda PKK-KCK çizgisinin T.C. devletiyle geliştireceği ilişkinin ufku ve içeriği, biz Müslümanlar açısından son derece hayati.
Türkiye'de çözüleceği iddia edilen meselenin, olduğu gibi sınırdışına taşınmasına ya da "misak-ı milli" gibi tartışmalı bir kavram üzerinden üretilen projelerin bölgenin diğer ülkelerine dönük başka"proje"lere eklemlenmesi tehlikesine karşı, kürt tarafını uyarmak istiyoruz.
Geçen hafta Dicle üniversitesinde başlayan ve başka üniversitelere de sıçrayan öğrenci olayları ile ilgili olarak ta her iki tarafı da itidale davet ediyoruz.
Kürt gençleri arasında ortaya çıkacak böyle tehlikeli bir kamplaşmanın kazananı Kürtler ne Türkler ne de Müslümanlar olmayacaktır.
PKK çizgisi Kürdistan'daki diğer siyasal yapılara karşı despotça tavrından vazgeçmek zorundadır.
Bölgenin İslami yapılarda kendilerini, bölgede temiz bir sicili olmayan devletle aynı safta gösterecek tutumlardan ve meseleyi "din düşmanlarına karşı seferberlik" düzeyine çıkararak, çözülemez hale getirmekten vazgeçmelidirler.
Müslümanca tavrımızı korumanın adaletli olmaktan başka bir yolu yoktur.
Coğrafyamızın içinden geçtiği bu ateş çemberinde İslamcılara ve onların geliştirecekleri adil ve ilkeli tutumlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
ALLAH doğrularla beraberdir.
SAGBP adına Sakarya Dayanışma Derneği

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 293. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla        

"Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır. Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yanında onlara diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur."                                                                                                                           (Şura Suresi 20-22.Ayetler)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları;

"George Bush'un favori Ortadoğu uzmanı olan Daniel Pipes, Suriye'de muhaliflerle Esed arasında devam eden mücadeledeki "tarafsız" pozisyonunu değiştirdiğini, Batı emperyalizminin de Esed'i desteklemesi gerektiğini düşündüğünü açıkladı. Neocon (yeni muhafazakâr) analist Pipes, "şeytani güçlerin" savaştıkları sürece Batı için daha az tehdit oluşturduklarını, bu sebeple savaşan güçlerden hangisi güç kaybetmekteyse onun yanında olunması gerektiğini söyledi."

amerika hapşırınca nezle olan bir dış politikaya sahip olan ülkeler kendi duruşlarını olaya göre belirleyiveriyorlar. Düne kadar Suriye politikasını esed in gitmesi üzerine şekillendiren Türkiye hükümeti esed muhalifi herkesi dost esed taraftarı herkesi düşman sayarken şimdi konsept mi değiştiriyor.

ameriKAN hükümeti Suriye muhalefeti üzerinde daha önceden bir akreditasyon uygulamasına geçmiş Suriye de ki direnişçi örgütlerden bir kısmını terör örgütü listesine alarak akreditasyonlarını iptal etmiş diğerlerinin akredite olduğunu ilan etmişti. Türkiye hükümeti de çıkarttığı teröre desteğin cezalandırılması yasa ile bu direniş gruplarını terörist gruplar listesine alıvermişti.

Bu değişen sürecin sonuçları mı bazı tutuklamalar. Suriye ye destek verdiği oraya yardım götürdüğü iddiası ile Konya da ve Hatay da yapılan gözaltılar ve tutuklamalar ameriKAN politikasındaki değişikliğin Türkiye versiyonu mu. Yani diyoruz ki amerika hapşırmaya başlayınca Türk dış politikası hasta mı oldu.

Bu süreç böyle devam mı edecek. Bu değişiklik Türkiye de Suriye halkına yardım eden ve muhalif guruplara destek veren herkes üzerinde uygulanacak mı. Bu karanlık tablonun bir an önce aydınlığa çıkartılması gerekmiyor mu. ameriKAN ın  Suriye politikası değişirse Türkiye nin de Suriye politikası değişecek mi. Bugün dost görülen kişi ve kurumlar düşman listesine alınacak mı. Türkiye den Suriye ye yardım götüren veya muhalifleri destekleyenlerin durumu ne olacak. Bu konjektürel değişimden önceki yapılanlardan dolayı insanlar yargılanacak mı.

Kazakistanlı mültecilerin ülkelerinde işkence görüp ölüm tehdidi ile karşı karşıya oldukları biliniyor olmasına rağmen ve Türkiye nin de imzaladığı uluslar arası antlaşmalarda bu tür iadelerin suç sayılmasına rağmen mültecilerin iade kararının alınması ne ile izah edilecek. Ülkemize misafir olarak gelmiş bu mazlumların en güzel bir şekilde ağırlanması gerekir iken zalimlere iadesi zalimlerin yanında durmamayı bayraklaştıran ve Suriye politikasını bunun üzerine kurduğunu iddia eden hükümete ne demeli"

Mültecilerin iadesi durdurulsun. Ülkemizin misafirlerine vatandaşlık hakkı verilsin. Hiçbir misafir uluslar arası sosyal ve siyasal çıkarların kurbanı yapılmasın.

Son söz olarak ameriKAN conilerine diyoruz ki madem sırçadan evde oturuyordun ne diye sağının solunun camlarını taşlıyorsun.

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 294. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 10 CEMÂZİL-AHIR 1434    20 / 04 / 2013

ATATÜRKÇÜ İŞÇİ PARTİLİLERDEN,
BAŞÖRTÜ EYLEMCİLERİNE ÇİRKİN SALDIRI


9 Yıldan beri İzmit İnsan Hakları Parkı, Özgürlük Meydanında yapılan başörtüsüne özgürlük eylemlerinin periyodik 418.hafta basın açıklaması, Atatürkçü İşçi Partililerin saldırısına maruz kaldı. Kocaeli ye gelen, İzmit çarşısında dolaşıp, barış süreciyle ilgili esnafla konuşmak için yola çıkan akil adamlar heyetinin çalışmalarına, tehditle engel olan Atatürkçü İşçi Partililer, bu konuda basın açıklaması yapma bahanesiyle, başörtü açıklamasının yapılacağı saate alana geldiler.

Minik bir açıklamanın ardından, açıklamaları bitmesine rağmen alanda beklemeye başladılar. Her hafta olduğu gibi, basın açıklaması için yerlerini alan İnanç Özgürlüğü Platformu üyelerine önce sözlü sataşmalar başladı. "Siz hainsiniz, Atatürk düşmanısınız", denilip, ardından "Mustafa Kemal'in askerleyiz" sloganları atıldı ve özgürlük platformu üyelerine," Atatürk düşmanları, sizi burada konuşturmayacağız, sizi de susturacağız" denildi. İnsan Hakları Savunucuları Derneği üyeleriyse," siz bize karışamazsınız, engel olamazsınız, açıklamamız yapacağız "deyip, pankartlarını açtılar ve kısa süreli bir gerilim ortamı, sözlü tartışma yaşandı.

Gerilimin tırmanması üzerine Polisin araya girip, tafraları ayrıştırdı. Geri çekilen İşçi partililer, kenardan yine sözlü tacizlerine devam ederek, "neden Türk bayrağı yok, vatan bölünüyor siz ne ile uğraşıyorsunuz, vatan hainisiniz, siz Atatürk düşmanısınız" şeklinde sataşmalarına devam ettiler. Geçtiğimiz haftalarda da, başörtüsüne özgürlük eylemi, yine İşçi Partililer tarafından engellenmeye çalışılmıştı. Sataşmalara, İşçi Partililerin saldırılarına, sözlü tacizlere aldırmayan platform üyeleri her hafta olduğu gibi bu haftada eylemlerine devam etti. 418.hafta açıklamasını, İnsan Hakları Savunucuları Derneği genel başkan yardımcısı Behlül Metin yaptı. Açıklamanın konusu, Eğitim Sen ve Eğitim İş adlı öğretmen sendikalarının Kutlu Doğum Haftasında, peygambere karşı yaptığı saygısızlıktı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 418.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ (((İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ))) resmi basın açıklamasıdır. ( KOCAELİ- TÜRKİYE )

Değerli halkımız ve basın mensupları, herkesin bildiği gibi, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) anmak için, her yıl Rebiülevvel ayında organize edilen etkinliklerle Kutlu Doğum haftası kutlanmaktadır. Bu sende tüm Türkiye'mizde ve Kocaeli'nde peygamberi anma etkinlikleri düzenlendiği bir zamanda, üzücü bir olayla karşılaştık. İzmit İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, İzmit Müftülüğü ve Evliya Çelebi Anadolu İmam Hatip Lisesi işbirliği ile Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde, İzmit ilçesi ilkokul 4.sınıf ve ortaokul 8.sınıf öğrencileri arasında "21 Ayet-20 Hadis Ezberleme Yarışması" düzenlenmişti. Nesillerimize peygamber sevgisini aşılamak için düzenlenen ve halkımızı sevindiren bu etkinlik, peygambere saygısızlık olarak nitelendirebileceğimiz engellemeler maruz kaldı.

Genelde sol görüşlü öğretim görevlilerin üyesi olduğu, Eğitim Sen adlı sendika, bu etkinliğe karşı kampanya başlattı. Gazetelere verdiği beyanatlarla, bu etkinlik için yasal başvuru yaparak iptalini isteyeceklerini bildirdi. Ardından Atatürkçü kimliği ile bilinen, Eğitim İş adlı öğretmen sendikası da, bir açıklama yaparak, hadis yarışmasına tepki gösterdi. Eğitim-İş Şube Başkanı Bilal Şener, Müslümanlara ve peygambere hakaret niteliğinde çok çirkin bir açıklama yaparak, "Özgür bireyler yerine, hizmet eden bireyler yetiştirmeyi hedef olarak belirleyenler, köle bir toplum yetiştirmeyi arzu etmektedir" dedi.

Demek bu Atatürkçü ve sol İslam karşıtı çevrelere göre, Allamelere rahmet Hz. Muhammed sas. Efendimizin hadislerini, ona vahiy olan kuran ve İslam dinin öğretildiği İmam hatip okullarına yönlendirme, devletin yasal gücünü kullanılarak engellenilmesi gereken bir etkinlikti !. Atatürkçü anlayışa göre, Peygamber sas'ın öğretisinden, özgür bireyler değil, ancak köle bireyler yetişirdi !. Bu yaklaşımı şiddetle kınıyoruz. Müslüman halkın çocukları kimlere emanetmiş meğer !, bunu şimdi üzülerek görüyoruz.

Bu Atatürkçü zihniyet, 90 sene ülkede din öğretilmesine engel olmaya kalktı. Din âlimlerini istiklal mahkemelerinde darağaçlarında sallandırdı, hapislerde süründürdü, camileri ahır yaptı, kuran kurslarını jandarmayla bastı, fakat başarılı olamadı. Anadolu'nun her tarafından camiler açılıyor, dindar nesiller yetişiyor. Müslümanları bitireyim derken, kendi bitti. Atatürk ilkelerini parti programı yapan anlayışı, bu Müslüman halk, 63 senedir iktidar yüzü göstermedi. Halkı Müslüman ülkemizde bu zalimlerin şerrinden hala başörtüsü yasaktır ve özgür değildir, Müslüman öz vatanında esirdir. Komünist Sovyetlerde, Stalin Rusya'sın da Kiliseler, camiler kapatıldı, onlarca yıl din bastırıldı, Allah yoktur dendi. Dini bitirmeye çalışan komünist rejimin kendisi biti. Komünist rejim çöktüğü gün kiliseler, camiler açıldı ve onca yıllık Allahsız dinsizleştirme politikalarına rağmen, açıldığı gün kiliseler, camiler doldu taştı.

Şimdi bitmiş tükenmiş Atatürkçü, Komünist, Sol anlayış mensupları Kutlu Doğum haftasında, çocuklarımızın İslam Peygamberinin hadislerinin öğrenilmesine karşı çıkıyor, yasal yolarla engel olmaya çalışıyor. Siz değimliydiniz daha düne kadar, KESK, KCK davalarında yargı haksızlık yapıyor diye sokaklara dökülen, devletle çatışan. Şimdiyse daha düne kadar söylemediğinizi bırakmadığınız görevlilere suç duyurusunda bulunacak ve çatıştığınız devletin imkanları ile halkın çocuklarına peygamberin hadislerinin öğretilmesine engel olacak !, imam hatiplere gitmesine engel olacaksınız !. Size bu Atatürkçüler gibi iktidar nasip olmadı ama, demek etseydi bu ülkede dinini öğrenmek isteyen halkı, Stalin Rusya'sın da olduğu gibi inim inim inletecektiniz.

Artık güne gazete okuyarak başlamak gelmiyor içimizden. Toplum ne hale gelmiş ki !, okunduğumuz haberler yüzünden kahroluyoruz ve günümüz mahvoluyor. Gazeteler yazıyor, "para istediği yaşlı ananesi, para vermeyince oğlu tarafından bıçaklanarak öldürüldü". Ya da "eve neden geç geldin?, diyen yaşlı babasını, çocuğu sopayla döverek öldürdü". Ne öğretiliyor bu ezberletilen hadislerde, ayetlerde ve İmam Hatip Okullarında. "Anneleriniz, babalarınız yanınızda yaşlanırsa sakın ha!, onlara öf bile demeyin" . Yine okuyoruz, "içkili araba kullanırken durağa çarptı, kazada, tabi kaza denirse !, 3 kişi öldü". Ne anlatılıyor yarışmadaki hadislerde, ayetlerde ve özendirilen İmam Hatip Okullarında, "içki bütün kötülülerin anasıdır". Yine okuyoruz, " kumar oynamak için eşinin takılarını istedi, vermeyince eşini döve döve hastanelik etti". Ne öğretiliyor bu ezberletilen hadislerde, ayetlerde ve İmam Hatip Okullarında. "kadınlar size Allahın emanetleridir onlara iyi davrananınız, onlara merhamet ediniz ki, Allahta size merhamet etsin". Bu örnekleri artırmak mümkün.

Şimdi Atatürkçü Eğitim İş, solcu Eğitim Sen kalkmış diyor ki, bunlar öğretilmesin, öğretilirse yasal yollarla engelleriz haa !. Bunları öğrenenlerden özgür birey değil köleler çıkar. Ey beyinlerini, ilke ve inkılâplara ipotek edip, at gözlüklerini takıp, ondan başkasını görmeyen ve birde kalkıp başaklarını köle olarak suçlayanlar!. Asıl köle sizisiniz, İslam'sa adama insanlığını kazandırır, içen, ortalığı döken, başkalarının hakkına, hukukuna tecavüz eden, anasını babasını döven vahşi bir hayvan olma köleliğinden kurtarıp özgürlüğünü kazandırarak medeni, efendi, saygıdeğer bir insan yapar. Sizin anlayışınızı 90 sene bu Müslüman halkı, köy enstitüleriyle din düşmanı eğitimlerle köleleştirdi. Ey Atatürkçüler nedir bu İslama karşı ve Müslüman halka karşı bitip tükenmez kininizi, nefretiniz. 90 sene din düşmanlığı yaptınız doyamadınız mı hala?. İnsanlar bu yarışmalara, İmam hatiplere çocuklarını baskıyla, zorla mı yolluyorlar da, engel olmaya kalkıyorsunuz?. Bunca düşmanlığınıza rağmen, halkın kalbindeki, Allah, İslam ve peygamber sevgisini söküp atamadınız. Şimdi halk, 4+4+4 eğitim sisteminin gelmesiyle, İmam hatip okullarına yeniden kavuştu, buraları yapmak için, seferber oluyor. Bu okullar talep patlaması yaşıyor ve siz !, bu halkı dinsizleştirmeye çalışan siz!, halkın peygamberine saygısızlık yapan siz!, halkın İslam'a olan teveccühünü gördünüz mü kahroluyorsunuz ve engel olmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.

Neymiş, "İmam hatip okullarının tanıtımı yapılıp, özendiriliyormuş"!. Bu okulların hepsi, Milli eğitim bakanlığı yönetmeliklerine, kanunlar uygun bir şekilde açılmış yasal okullardır. Buralarda yasa dışı, topluma, kanunlara ters düşen bir durum olsa zaten faaliyetlerine izin verilmezdi. Yasal olan bu okulların, tanıtımının yapılmamsında ne sakınca var?. Yoksa bu tür okullar açılmasın da!, din yer üstünde yasal yollardan değil de, yer altında İllegal yollardan öğrenilsin mi diyorsunuz?. Halktan gelen bir talep varsa, devlette sosyal devlet olmasının gereği elbette bu talebi karşılayacaktır.
Sizin korkunuz tanıtım değil, bu tanıtımın Müslüman halktan taban bulması. Siz dahi gayet iyi biliyorsunuz ki, bu toplum, Allah, Kitap, Peygamber aşığı ve bu değerler için yüzlerce yıl canını verdi. Böyle bir çağrı duydu mu, çocuğunu da seve seve, koşa koşa bu okullara yollayacak. Paniğe kapılmanız, korkmanız bundan.

Ey halkı dinini öğrenmeye koştuğu için küçük gören, aşağılayan ve engel olmaya kalkanlar !.Sizleri Kutlu Doğum Haftasında, peygambere, onun öğretisine ve kuranın öğretildiği imam hatip okullarına karşı yaptığınız saygısızlıktan dolayı, Müslüman halktan özür dilemeye davet ediyoruz. Soruyoruz, buradaki hadisleri, öğretilenleri beğenmiyorsanız, siz nasıl bir nesil istiyorsunuz?.Anansını babasını kesen, adam öldürüp yol kesen, eşini çocuğunu döven nesiller mi yetişisin istiyorsunuz?. Sizleri bunu açıklamaya davet ediyoruz. Siz her ne kadar istemezseniz istemeyin, burası Müslüman bir ülke. Biz Müslüman halk, Allahı, kitabını ve peygamberini seviyor. Hiç bir güç, bizlerin nesillerini dindar olarak yetiştirmesine engel olamayacaktır. Ne diyor kitabımız kuran " kâfirler istemede Allah nurunu tamamlayacaktır. Katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

BANGLADEŞ BÜYÜKELÇİLİĞİ ÖNÜNDE YAPTIĞIMIZ BASIN AÇIKLAMASI- ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU'NUN 20 NİSAN 2013 TARİHLİ 376. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar, Türkiye'de ve dünyanın neresinde olursa olsun, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı ve engellemeler ile insanlara yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 376. basın açıklamasına hoş geldiniz. Dünyanın her yerinde zalim yöneticiler, zalimliklerine kendi koydukları kanunlarla meşruiyet sağlayarak devam etmektedirler. Ülkemizde, İstiklal mahkemeleriyle yüz binlerce Müslüman'ı idam eden ve kendi iktidarlarını korumak için Müslüman Anadolu insanına her on yılda bir darbe yaparak, hak hukuk tanımadan onları yıllarca cezaevlerine atan, çıkarları uğruna, ülkenin başbakanını bile idam etmekte tereddüt etmeyen 28 Şubat zihniyetinin yürüttüğü sürecin bir benzeri, Bangladeş'te daha acımasız bir şekilde yaşanmaktadır. 91 Yaşındaki bir İslam âliminin de aralarında bulunduğu lider kadronun idam edilmek istenmesi ve binlerce kişinin siyasi nedenlerle tutuklanmasına vicdanı olan herkesin tepki göstermesi ve bu zulmün engellenmesinin gerektiğini dünyaya duyurmak için buradayız. Bangladeş hükümetinin, Prof. Dr. Gulam Azam ve Cemaat-i İslami'nin mensuplarını hapse atmaktaki amacı ülkenin İslam'a doğru yürüyüşünü engelleyerek Bangladeş'in İslami kimliğini tasfiye etmek istemesinden kaynaklanmaktadır. Prof. Dr. Gulam Azam ve diğer sözde sanıklar, 1971′deki Bangladeş Bağımsızlık Savaşı sırasında, Pakistan'la işbirliği yapmakla suçlanıyorlar. Prof. Dr. Gulam Azam üzerinde ağır iftiralar olmasına rağmen ülkesini terk etmemiş ve Bangladeş'in siyasi istikrar kazanmasında doğrudan çözümleyici eylemlerde bulunmuştur. Prof. Dr. Gulam Azam'ı pasifize etmek isteyen iktidardaki Avami Parti, Cemaat-i İslami'nin liderlerini kendi oluşturdukları yasalarla ve kendi adamlarını, yargının başına getirerek adaletsizce ve düzmece mahkemelerle yargılamaya başlamıştır. Hükümet, bu dava ile aslında Cemaat-i İslami üzerinden 'Bangladeş'in İslami kimliğini tasfiye etmek' istemektedir. Cemaat-i İslami Partisi, 1972 yılında Pakistan'dan ayrılmak isteyen Bangladeş'in bu ayrılığına destek vermemiş ve Hindistan'ın, Pakistan'a karşı verdiği desteği onaylamamışdır. Şimdi, Hindistan'a yakınlığıyla bilinen Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina Vecid, ülkede bir iç savaş çıkarmayı göze alarak, Müslümanları hiçbir savunma hakkı tanımadan idam etmek, yıllarca cezaevinde baskı altında tutmak istemektedir. Bangladeş hükümeti, kurduğu "'Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'"nde yargıladığı Özellikle, Gulam Azam ve Ebulkelam Azad'ın da aralarında bulunduğu 9 Cemaat-i İslami lideri, ile muhalefetteki Bangladeş Milliyetçi Partisi'nden 2 milletvekili ve bir bağımsız milletvekili, idam cezasıyla yargılanmış, ve haklarında idam kararı çıkarmıştır. 16 binden fazla Cemaati İslami Partisi yanlısı hapse atılmıştır. İnsanların, kendilerini savunacak avukatları baskı altına alınmış, mahkemeye getirecekleri tanıklar engellenmiş, lehlerine tanıklık yapanlar ise ortadan kaybedilmiştir. Hukuk dışı uygulamaları, ciddi insan hak ihlalleri ve insanların en tabi hakkı olan savunma hakları ellerinden alınarak yapılan yargılamaları, uluslar arası hukuk gözlemcileri ve sivil toplum örgütlerince raporlanarak belgelemiştir. Uluslararası savaş suçu kanunları uzmanı Toby Cadman; "Bangladeş'te olanlar, hükümetten ve savcılardan bazı isimlerin, mahkemenin ne zaman, nasıl biteceğini ve kimlerin infaz edileceğini şimdiden ilan ettiği uluslararası ve yerel hukukun rezil bir ihlalidir." şeklinde konuşmuştur. Bu suçlamaların siyasi amaçlı olduğunu bütün dünyaca bilinmektedir. Bizler Ankara İnanç Özgürlüğü platformu öncülüğünde sivil toplum kuruluşları ve bu konuda hassasiyet taşıyan insanlar olarak, Bangladeş hükümetini uyarıyor ve bu yanlış tutumundan bir an önce vaz geçmesini istiyoruz. Ayrıca uluslararası kamuoyundan ve Türk hükümetinden, Bangladeş hükümetine gerekli baskıyı oluşturmalarını bekliyoruz. Düzmece mahkemelerle muhaliflerini imha etme girişimlerini sürdüren Bangladeş hükümetine de sesleniyoruz: Zulüm ile abad olunmaz. Ülkeyi istikrarsızlaştırarak Müslüman kanı dökmeyi bırakın ve Müslümanlara yaptığınız bu zulümleri durdurun. Özgürlüklerin, başkalarının hak ve özgürlüklerine tecavüz edilmeden yaşandığı bir dünyada buluşmak ümidiyle basın açıklamamıza son verirken, hepinize katılımınız için teşekkürlerimizi sunarız.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU