Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 384., Konya'da 279., Kocaeli'de 405., Ankara'da 362.,

Yasakçıların tüm yasal dayanakları kaldırılsın
Sakarya Adalet Girişimi, 384. Hafta başörtüsü eyleminde meslek odalarının yasakçılık için bahane olarak ileri sürdüğü bütün kanun ve yönetmeliklerinin kaldırılması gerektiğini vurguladı
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 384. hafta eyleminde "Müslüman kadınlar inançlarının gereği tesettüre yalnızca yüksek öğrenimde sorumlu değiller. Hayatlarının her sahasında bununla mükellefler ve bunun mücâdelesini vermektedir" dedi. Başörtüsü Platformu adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Sahir Akça'nın okuduğu açıklamada "Son zamanlarda bilhassa kendilerine "Oda" diyen karanlık dehlizciler peydâ olmaya başladı. Bir zamanların 5'li çeteleri vardı, onların bir topal ayağı olsalar gerek. Bir yanda Barolar, Mimarlar, Mühendisler, bir yanda Gıdacılar vs. üzerlerine vazife olmadığı hâlde milletin gözünün, hele de Sayın Hükümetin gözünün içine baka baka bunu yapıyorlar. Maalesef kendilerine dayanak yaptıkları çürük ayaklar ise; "Biz kanunlara uyuyoruz" olmaktadır. "Kanunlar böyle, Yönetmelikler böyle, bizde istemezük ama çaresiziz" uyanıklığına yatmaktadırlar. Peki bu kanun ve yönetmelikleri kim yapıyor? Bahsettikleri insanlık dışı ve düşmanı kanunlar ve yönetmelikler var mı? Yoksa uyduruyorlar mı?" diyerek her halükarda yasakçıların bütün yasal dayanaklarının kaldırılması gerektiğine dikkat çekti.
Sahir Akça, okuduğu basın açıklamasında "Şehrimizde, ülkemizde ve bütün dünyada yapılan haksızlıklar, zulümler ve hak gasplarına karşı bir ses, bir el, bir gönül olmaya çalıştık. Bundan sonra da böyle olacak, çünkü varlık sebebimiz, inançlarımız ve insanlığımız bunu emreder. azgın müstekbirler haklarına razı olamıyorlar ve diğerlerinin de haklarına tecavüz ederek insanlığın İstiyoruz ki, kimseye zulüm edilmesin, hakkı elinden alınmasın, ötekileştirilmesin, sömürülmesin, herkesin doğuştan fıtrî hakları neyse verilsin, alın terinin hakkı eksiksiz teslim edilsin, inançlarını yaşayabilsin, dilini kullanabilsin, hür bir şekilde yaşayabilsin. Ancak ve tabiatın dengesini bozuyorlar" Biz Başörtüsü zulümlerine karşı çıktık ortaya, ancak her türlü zulüm, sömürü ve haksızlıklara karşı da var gücümüzle mücâdele etmeye devam edeceğiz. Bu emek sömürüsü, inanç zulmü, emperyalist çıkarlar olur, onlara hizmet etmek olur, tabiat katliamı olur, kısaca ne ve nasıl olursa olsun her türlü haksızlıklara karşı dik duruş ortaya koymaktır." mesajı verdi.

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ ( SAGİR ) 384. BASIN AÇIKLAMASI
Biz Sakarya Adâlet Girişimi olarak faaliyete başladığımız günden beri Şehrimizde, Ülkemizde ve bütün Dünyada yapılan haksızlıklar, zulümler ve hak gasplarına karşı bir ses, bir el, bir gönül olmaya çalıştık. Bundan sonra da böyle olacak, çünkü varlık sebebimiz, inançlarımız ve insanlığımız bunu emreder.
İstiyoruz ki, kimseye zulüm edilmesin, hakkı elinden alınmasın, ötekileştirilmesin, sömürülmesin, herkesin doğuştan fıtrî hakları neyse verilsin, alın terinin hakkı eksiksiz teslim edilsin, inançlarını yaşayabilsin, dilini kullanabilsin, hür bir şekilde yaşayabilsin.
Ancak azgın müstekbirler haklarına razı olamıyorlar ve diğerlerinin de haklarına tecavüz ederek insanlığın ve tabiatın dengesini bozuyorlar. Bu, yaşadığımız Ülkede böyle, bu, diğer Ülkelerde de böyle. Nerede bir kan ve gözyaşı varsa orada bu azgın, doymaz, haris, şahsiyetsiz zorbaların tuğyanları var, Tağutlaşmaları var. İnsanlar kendilerine boyun eğsin, isteklerine râm olsun, zulümlerine râzı olsun.
Yok öyle, bu böyle gitmez! Bu Ülkenin ve bu Dünyanın sâhibi siz değilsiniz. Her şeyi yoktan var eden ve insanların emrine veren Allah'tır her şeyin sâhibi ve kainattaki her şeyi insanlığa emânet verdi, kıymeti bilinsin ve herkes hakkına râzı olsun diye.
Biz Başörtüsü zulümlerine karşı çıktık ortaya, ancak her türlü zulüm, sömürü ve haksızlıklara karşı da var gücümüzle mücâdele etmeye devam edeceğiz.
Bu emek sömürüsü, inanç zulmü, emperyalist çıkarlar olur, onlara hizmet etmek olur, tabiat katliamı olur, kısaca ne ve nasıl olursa olsun her türlü haksızlıklara karşı dik duruş ortaya koymaktır.
Bu bizim yapılan iyi ve güzel şeylere kör olmamızı da gerektirmez. Yapılan her iyi ve güzel şeyleri takdir etmekte bizim bir vazifemizdir.
Mesela; 2011 yılında yapılan Yüksek Öğrenime Geçiş imtihanında Başörtülü bir genç kızımıza, ÖSYM'de Başörtüsü yasağı olmamasına rağmen üç işgüzar görevlinin yaptığı hak gaspı zulmü yapılan soruşturma sonucunda görevi kötüye kullanma iddiası ve iki yıla kadar hapis cezası isteği mahkemece kabul edildi.
Daha önce de bazı adlî ve idarî soruşturmalar ve yargılamalar sonucunda cezaî işlemler yapıldı. Bu genelde Yüksek Öğretimde olan şeyler. Ancak inanan Müslüman kadın ve kızlar inançlarının gereği başörtüsü ve tesettüre yalnız Yüksek Öğretimle sorumlu değiller. Hayatlarının her sahasında bununla mükellefler ve bunun mücâdelesini vermektedirler. Birileri bunu görmese de haklarını kazanacaklar.
Bu arada BDP Milletvekili Altan Tan "28 Şubat" ve "Başörtüsü" konusunda iki kanun teklifi verdiğini açıkladı. 28 Şubat döneminde binlerce kişiye ceza verildi. Bugün ortaya çıktı ki o tarihte işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili ciddi bilgi, belge yok, tamamen keyfi, ideolojik, tek yanlı, laikçi, ulusalcı, Kemalist anlayışla bu insanlar mağdur edildi. 28 Şubat dönemindeki özellikle İslâmî kesimle ilgili Kürt meselesiyle bağlantılı olarak hüküm giyen bütün kişilerin yeniden yargılanmasını, bu davaların düşmesini istediğini belirten Tan, Ortaöğretim ve Üniversiteler ile Kamusal alanda başörtüsünün serbest olması için de kanun teklifi verdiğini ifade etti.
Böylece AK Parti'nin, mağduriyetlerin ortadan kalkmasını istemesi hâlinde teklife destek vermesi gerektiğini kaydetti. Biz de AK Parti'nin bu konudaki tutumuyla haksızlıkların ortadan kaldırılması konusundaki samimiyetini yeniden!!! göreceğiz.
Ancak Ülkemizde zulüm ve haksızlıklara son verilmesi adına yeni bir şey yok. Son zamanlarda bilhassa kendilerine "Oda" diyen karanlık dehlizciler peydâ olmaya başladı. Bir zamanların 5'li çeteleri vardı. Zaar, onların bir topal ayağı olsalar gerek. Bir yanda Barolar, Mimarlar, Mühendisler, bir yanda Gıdacılar vs. üzerlerine vazife olmadığı hâlde milletin gözünün, hele de Sayın Hükümetin gözünün içine baka baka bunu yapıyorlar. Maalesef kendilerine dayanak yaptıkları çürük ayaklar ise; "Biz kanunlara uyuyoruz" olmaktadır. "Kanunlar böyle, Yönetmelikler böyle, bizde istemezük ama çaresiziz" uyanıklığına yatmaktadırlar.
İşte tam burada Sayın Hükümete çok rahat cevap verecekleri beleş bir soru: Peki bu kanun ve yönetmelikleri kim yapıyor? Onları böyle fütursuzca konuşturan nedir? Bahsettikleri insanlık dışı ve düşmanı kanunlar ve yönetmelikler var mı? Yoksa uyduruyorlar mı? Her iki durumda da bu pervasızlığı ortadan kaldıracak müessese nerede ve kimler? Biz bunlara cevap ararken bir de Sayın Millî Eğitim Bakanının açıklamaları var ki, akıllara seza!!!
28 Şubatçılarla hesaplaşıldığı söylenen zamanlara geldiğimizde hâlâ onların uydurdukları zulümlerle inanan hanımlara ve kızlara bu saygısızlık, bu terbiyesizlik ve kalleşlikler devam mı edecek? Bunların hem bu dünyada hem de âhirette hesabının sorulmayacağı mı zannediliyor? Şu bilinsin ki, o günler çok yakın, belki yarın belki yarından da yakın!!!
Bunlardan maksadımız bağcı dövmek değil, üzüm yemektir. AK Parti AK Parti deyişimizin sebebi de onların Hükümet olması, Mecliste çoğunluk olmaları, oldukça fazla Belediye Başkanlıkları olması. Bütün bunlar Ülke yönetiminde söz sâhibi olmaları anlamına geldiğinden. Ayrıca kendilerinin bütün bu haksızlıklardan nasipdâr olmalarından ve halktan oy isterken bunu kullanmaları ve bu problemleri çözecekleri propagandalarındandır. On sene bitmesine rağmen hem bu problemler bitmedi, hem büyük umutlar bağlanan yeni Anayasa meselesi hâlledilemedi. Tabii ki Sağlık, Ulaştırma, Su ve Orman vs. Bakanlıklarının ve birçok Belediyenin güzel hizmetlerinden memnuniyet var, çalışmalarını takdir ve tebrik ediyoruz. Bunları görmemek haksızlık olur
Bir başka komiklikte eski Genelkurmay Başkanından geldi, yâni şu meşhur iyi çocuklar bânisinden! Nasıl "onları tanırım iyi çocuklar" demiş ve onların da suçları sâbit görülmüş ve cezaya çarptırılmışlardı. Aynen onun gibi, bu seferde bir tv kanalında; "İsrâili iyi tanırım, onlar iyi çocuklar, Hamas'çılar ise kötü çocuklar, teröristler. Onların yüzünden İsrâil kadın, çocuk, yaşlı, hasta demeyip katlediyor. İsrâil'in elindeki en büyük silah Hamas'tır. Belki el altından onları destekliyordur."!!! Pes doğrusu, bir zulüm ve katliam çığırtkanlığı ancak bu kadar yapılır.
Yaşasın zâlimler için cehennem!

Sakarya Adâlet Girişimi

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 279. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla, "Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.Allah hakkı yerine getirir. Onların O'ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü hakkıyla işiten ve gören ancak Allah'tır.Yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Onlar yeryüzünde gerek kuvvetçe ve gerek eserce kendilerinden daha üstündüler. Öyle iken Allah onları günahları sebebiyle tutup alıverdi. Kendilerini Allah'ın azabından koruyacak biri bulunmadı. (Mumin Sûresi 18-21 Âyet.) Sevgili dostlar değerli basın mensupları; "Çukurova'dan Merhaba" adlı yerel gazetede yayınlanan habere göre işgalci ameriKAN askerleri incirlik üssü içerisindeki camiye girerek minberi yıkıp camiyi talan ettiler ve Kur'an-ı Kerim'leri parçaladılar. İşin daha vahimi Üs Komutanlığı'ndaki askeri yetkililer olayı örtbas etmek için camiyi güya 'tadilat' nedeniyle ibadete kapattılar. Yılbaşı gecesi ameriKAN Askerleri'nin Üs Komutanlığı'nda bulunan caminin içine girerek, ahşap Minberi yıkıp, camiyi talan ettikleri iddia ediliyor. İncirlik Üssü'ndeki caminin içerisinde taşkınlık yapan, her fırsatta İslâm düşmanlığını kanıtlayan işgalci, zorba ameriKAN askerleri, caminin camlarını kırıp Kuran-ı Kerim'leri parçalamışlardır. Habere göre konu askerler tarafından Destek Grup Komutanlığı'na bildiriliyor. Üs Komutanlığı yanlış yönlendirilerek, konunun örtbas edildiği iddia ediliyor. Olay yeri inceleme çağrılmadığı, parmak izi tespitleri yapılmadığı da iddialar arasında. Cami şu an tadilat bahanesiyle ibadete kapatılmış, çalışanlar ve üs komutanlığı ise kandırılmaya çalışılıyor. Türk topraklarında yer alan İncirlik Üssü adeta bağımsız bir ameriKAN toprağı mantığıyla işliyor. Üs içerisinde tamamen ameriKAN'ın dediği oluyor. Öyle ki araçlar ve gerekli diğer bütün gereçler tamamen amerikaya ait! Personel, polis araçları, askeri araçlar hepsi ameriKAN! ameriKAN burayı öylesine kendi toprağı olarak kabul etmiş ki, amerika ordusunun Genelkurmay Başkanı ve önde gelen askeri yetkililer Irak'tan veya Afganistan'dan geçerken İncirlik'e istediği gibi uğruyor. Bu 'ziyaretleri' sırasında inip kalkan uçaklarda kimlerin ve nelerin bulunduğu bilinmiyor. Amerika, Ankara'dan hiçbir yetkilinin denetimi yahut izni olmadan istediği gibi girip çıkabiliyor buraya. Hatta hükümetten bırakın izin alınmasını, haber verilip verilmediği bile şüphe götürüyor. amerika burayıda adeta ameriKAN toprağı gibi kafasına göre kullanıyor. Türkiye'de 22 adet ameriKAN üssü olduğu bilinmektedir. İrili ufaklı bu üsler hepsi İncirlik üssü gibi işletilmektedir. Buraların yetki denetim ve kullanma hakları tamamen amerikaya aiittir. Hem ülke bağımsızlığına hem de ülkenin vatandaşlarının izzet ve onuruna ters düşen bu tablo bir an önce sona erdirilmelidir. AmeriKAN üsleri kapatılıp zalim işgalci ameriKAN askerleri ülkemizi terk etmelidir. İşgalci amerikanın hangi ad ve kılıf altında olursa olsun bir ülkede üslerinin bulunması o ülkeyi işgal ettiği anlamına gelir. Büyük şeytan amerika tarihin en kanlı diktatörlüğüdür. Diktatörlerinin seçim ile iş başına gelmiş olması bu durumu değiştirmez. AmeriKAN devleti bireysel değil kurumsal bir diktatörlüktür. İslama ve müslümanlara düşmanlığı İngiliz emperyalizminden devralan ameriKAN emperyalizmi Afganistan'ın, Irak'ın, Somali'nin ve daha pek çok ülkenin resmi diğer pek çok ülkenin de gayri resmi işgalcisi durumundadır. İslama hakaretler ve saldırılar bireysel uygulamalar olmayıp amerikanın planlı bir devlet politikasıdır. Bu saldırıların dozajı yükseltilip düşürülerek hem ameriKAN kamuoyu hem de müslüman kamuoyu bu saldırılara alıştırılmaktadır. Dünyanın değişik yerlerindeki ameriKAN saldırganlığına ve tacvüzlerine o ülkenin müslümanları tepki verip bu tepkiler dünya kamuoyunda yankı bulacak şekillere ulaşınca bizim ülkemizde de bu tepkilere destek verilmekteydi. Şimdi bu melun davranış ve hakaret ülkemiz sınırları içerisinde yapılmaktadır. Hala Türkiyeli müslümanlar başka ülkelerdeki müslümanların tepkilerini mi beklemektedirler. Bir başka yerden çıkacak bir sese eşlik etme hususunda bir fon olmaktan ne zaman kurtulacaklar. Ne zaman diğer seslere eşlik etme refleksinden insiyatif alma becerisine yükselecekler. Müslüman halkımızı gerekli ve yeterli hassasiyeti göstermeye işgalci ameriKAN birliklerini ülkemizden defolup gitmeye zorlayacak onurlu bir direniş sergilemeye davet ediyoruz. Bu inancımızın insanlığımızın ve özgürlük arzumuzun gereğidir. Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 280. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz. KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

AMERİKAN   ASKERLERİNİN CAMİ SALDIRISINA KOCAELİ'DEN SERT TEPKİ. 405.HAFTA
Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformunun haftalık basın açıklamalarının 405.de, Amerikan askerlerinin İncirlik üstünde cami saldırısına ve Diyarbakır'da, başörtülü öğretmenin okul müdürü tarafından darp edilmesine sert tepki vardı. Basın açıklamasını yapan Umut-Der Başkanı İzzet Kazak, islama ve Müslümanlara yapılan saldırı , dünyanın neresinden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin aynıdır, bizde onlara "Biz de Kuran'i ifadeyle diyoruz ki "Kininizle geberin"  diyoruz dedi.
BASIN AÇIKLAMSININ TAM METNİ:
Tarih İslam'a ve Müslümanlara sıkça saldırıların yapıldığına şahitlik etmiştir. Bugün de İslam düşmanları İslam'a ve Müslümanlara amansız bir şekilde saldırmaktadırlar. Bu saldırıları bazen fiilli ve bazen de sözlü şekillerde yapmaktadırlar.
Yapılan tüm saldırılar planlı ve programlı yapılmaktadır. Fransa'da Peygamberimiz (S.A.V)'e yapılan alçakça saldırı, İncirlik'te yılbaşı gecesi sarhoş Amerikan askerlerinin Camii'ye ve Kuran'a saldırmaları, Diyarbakır ve Şanlıurfa da Başörtülü öğretmenleri derse almayan zalimlerin aynı zihniyeti paylaştıklarından hiçbir şüphemiz yoktur.  Bu, onların kinlerini göstermektedir. İçlerinde sakladıkları kinleri ise daha büyüktür. Biz de Kuran'i ifadeyle diyoruz ki "Kininizle geberin"
Yapılan saldırılar islama bağlılığımızı artıracak
 Hayvandan daha aşağı bir değerde olan bu nasipsizler, aziz Peygambere, Kuran'a , Camii'ye ve tesettüre  saldırmakla onların değerini düşüreceklerini ve Müslümanları sindirebileceklerini  zannetmektedirler.
Onların yaptığı bu saldırılar dünya Müslümanlarının değerlerine olan bağlılığına saldırıdır. Müslümanların hassasiyet ve reflekslerini ölçmeye çalışmaktadırlar. Dünya Müslümanlarının sessiz kalışı onların cesaretlerini artırmaktadır.
 Nasipsizlerin bu saldırıları, İslami Şiarlara olan bağlılığımızı, kalbimizdeki değerini ve sevgimizi daha da arttıracaktır. Hatta bu değerler uğruna yüz binlerce Müslüman canını feda etmeye hazır olduğunu bilerek hareket etmelerini isteriz.
Bütün Müslümanlarda şunu bilsin ki; bu saldırılara sessiz kaldıkça, Kâfirlerin saldırıları çeşitlenerek artacaktır. Bu saldırıları bugün değerlerimize yapanlar, halen Müslüman coğrafyasının dört bir tarafında fiili olarak, gerek kendileri gerekse yerli uşakları eliyle imha etme çalışmalarına devam etmektedirler.
Bütün Müslümanlar çok iyi bilmektedirler ki İzzet ve şeref Allahın resulünün ve müminlerindir. Müslümanlar bu değerlere sahip çıkmakla asıl şerefi ve izzeti bulmaktadırlar. İslami değerlerin olmadığı bir hayatı yaşamak ise zillete düşmekten başka bir şey değildir.
Umut-Der Başkanı                                                                                                                       İzzet Kazak

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformunun düzenlemiş olduğu 362. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
 Başörtüsü tahammülsüzlüğüne her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Açık Öğretim Fakültesi Güz Dönemi 1. Ara Sınavı'nda GAP Kız Lisesi'nde gözetmenlik yapan Melahat Erdemonar yasakçı zihniyetin mağduru oldu. Öğretmene sınıfta bu şekilde bulunamayacağını söyleyip, sınav evrakları üzerindeki ismini karalayarak, yedek görevlinin ismini yazan yasakçı Profesör Ramazan Sağlam başörtülü öğretmeni zorla sınıftan çıkardı. Profun sığındığı argüman yönetmelik.
 Bağlı bulunduğu sendikanın çağrısı üzerine çağdışı kılık ve kıyafet yönetmeliğini protesto etmek için başlatılan işe serbest kıyafetle gitme eylemlerine katılan Diyarbakır Evliya Çelebi İlköğretim Okulu Öğretmenlerinden Kadriye Sevgi Yılmaz, derslere başörtüsü ile girmeye çalışınca okul müdürü tarafından öğrencilerinin gözleri önünde yaka paça dışarı atıldı. Müdürün sığındığı argüman yönetmelik.
 Daha önce Gıda Mühendisi Betül Koç'un başvurusunu başörtülü fotoğraf verdiği gerekçesiyle kabul etmeyen Gıda Mühendisleri Odası yeni bir skandala daha imza attı. Gıda Mühendisleri Özlem Şahin ve Alime Büşra Nur Sarıoğlu Canbulut'un başörtülü fotoğraf verdikleri gerekçesi ile Gıda Mühendisleri Odası'na yaptıkları üyelik başvuruları kabul edilmedi. Odanın sığındığı argüman yönetmelik.
 Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı ve Atatürk Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç, geçtiğimiz hafta cuma günü yaptığı final sınavında, 'Laik bir ülkede din ve vicdan özgürlüğü devletin korumasında ise başörtüsü yasağı olabilir mi?' sorusunu sordu. Çekiç, cevap şıkları arasında yer alan 'Kamusal alanda devlet vatandaşların giyimine karışabilir' şıkkını doğru cevap olarak kabul etti. Çekiç'in sorduğu iddia edilen bir başka soruda "Laik sistem bireyi özgürleştiren bir sistem olduğuna göre, öğrencinin başörtüsüne neden karışır?" ifadeleri yer alırken, doğru cevap olarak ise, "Kamusal alanda kamunun kuralları geçerlidir ve herkes o kurallara uymak zorundadır" ifadeleri yer aldı.
 İçinde yaşadığımız ülkede halkın büyük çoğunluğunu Müslüman nüfusun oluşturuyor olmasına karşın; devlet ve devletin resmi ideolojisi müntesiplerince İslam'ın ibad-i rükünleri üzerinden yıllar boyu Müslümanlara yapılan baskı hız kesmeksizin sürdürüle gelmiştir. Son dönemde yapılan mevzii çalışmalarla inanca dair baskılarda kısmi yumuşama olmuşsa da özellikle başörtüsü, namaz ve sakal konusunda Müslümanlar hala keyfi baskı ve yasaklamalarla karşı karşıya kalmakta ve telafisi mümkün olmayacak şekilde mağdur edilmektedirler. Özellikle kılık kıyafet yönetmeliği adı altında yapılan laikçi baskı ve dayatma Müslümanların önünde aşılması zor bir engel olarak durmaktadır. Ülkenin farklı yörelerinde yaşanan olaylar bir kez daha göstermektedir ki; başörtüsü yasağının sadece üniversitelerde keyfi olarak kaldırılmış olması sorunun yalnızca çok küçük bir parçasının çözümü niteliğindedir. Anayasada tanımlanan haklara rağmen çıkarılan keyfi yönetmelikler bir an önce uygulamadan kaldırılmalı, üniversite eğitimini başarıyla tamamlayarak mesleğini yapmaya hak kazanan insanların önüne kişisel ideolojik saplantılarla set çekmeye çalışanlar bir an önce cezalandırılmalıdır. Sözde demokrasi, hukuk devleti, özgürlük, eşitlik gibi söylemlerin ayyuka çıktığı şu dönemde, çağdışı ideolojik uygulamalarla bu söylemlerin boş sözler olmaktan öte gitmediği aşikârdır. Bu ülkede Müslümanlara yönelik baskı ve başörtüsü yasağı çözüme ulaşmadığı sürece iktidarın bütün özgürlükçü söylemleri içi hava dolu balonlardan ibaret kalacaktır.
 İsmi daha evvel bir çok skandalla birlikte anılan ve bu coğrafyanın kalbine bir hançer gibi saplanmış olan incirlik hava üssünden yeni bir skandal haber daha geldi. Haberlere yansıyan olayda üste bulunan Amerikan askerlerince üsteki camii tahrip edilip içindeki Kur'an-ı Kerim parçalanmıştır. Olayın aydınlığa kavuşması için derhal aralarında STK'larında olduğu bağımsız bir komisyon kurulmalı, tesbit edilen sorumlular derhal cezalandırılmalıdır. Bu vesile ile buradan bu ülke yöneticilerine seslenerek onlarca yıldır milyonlarca insanın ölümüne ve sakat kalmasına, doğanın ve tarihi mirasın geri dönülmez bir şekilde tahrib olmasına sebeb olan ve ülkelerin zenginliklerini yağmalayan emperyalist Amerika ve batı devletlerinin ve onların çirkin yüzünü maskeleme görevini üstlenmiş NATO'nun bu ülke topraklarından bir en evvel kovun diyoruz. Aksi halde yapılan her zulmün ve işlenen her bir cinayetin ortağı olmaktan kurtulamayacaksınız.
 Güven içinde yaşanabilir bir dünya için din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her bir bireye eşit haklar verilmesi ve bunların sıkı bir şekilde korunması için gerekli önlemler alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki kaosun hâkim olduğu bir yerde hiç kimse güven içinde olmayacaktır. Zulüm sürdüğü müddetçe zulmü ve zalimi deşifre etmeye ve onlarla mücadele etmeye devam edeceğiz.
 ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU