Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 404., Sakarya'da 383., Ankara'da 361., Konya'da 278.,


YENİ ANAYASAYI HALA NEDEN ÇIKARTAMADINIZ?, SİZİ ENGELLEYEN NE?. 36.AY BASIN AÇIKLAMASI

Yeni Anayasa çalışmalarının çok ağır yürümesi, bir yandan darbeciler yargılanırken, diğer yandan hala bu ülkenin, statükocu katı kurallardan oluşan, CHP tek parti zihniyetini yansıtan darbe anayasası ile yönetilmesi toplumsal tepkilere yol açıyor. Bu durum Kocaeli Sivil Anayasa platformunun 36. ay basın açıklaması ile protesto edilerek, Yeni Anayasa hazırlama komisyonuna eleştiriler yapıldı. 3.5 yıl önce kurulan, 3 yıl, 36 aydan beride, her ay yaptığı açıklaşmalarla Yeni Anayasa hazırlana sürecine katkıda bulunan Kocaeli Sivil Anaysa Platformu, 5 Ocak 2013 tarihinde yaptığı 36.ay absın açıklaması ile 3.yılını bitirip, 4.yılına girdi ve Türkiye'de bir ilke imza attı. Basın açıklamasını Kocaeli Sivil Anayasa platformu üyesi Memursen adına, Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi Başkan Vekili Zeki KOYUN yaptı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

KOCELİ SİVİL ANAYASA PLATFORMU 3.YIL, 36.AY BASIN AÇIKLAMASI, 05 0CAK 2013

Değerli halkımız ve kıymetli basın mensupları.Bundan 3.5 yıl önce kurulan ve 3 yıl, 36 ay, dan beri de meydanlarda yapılan, aylık basın açıklamalarıyla sivil anayasa konusunda görüşlerini ortaya koyan , Kocaeli Sivil Anayasa Platformu, 36.ay basın açıklamasına hoş geldiniz.Yeni anayasa çıkana kadar da açıklamalarımıza devam edeceğiz.

Yeni anayasa çalışması, 2012'nin kayda değer en önemli olaylarından biriydi. Meclis, Türkiye'nin ilk sivil anayasasını yapmak için Parlamento'daki 4 partinin üçer milletvekiliyle temsil edildiği bir uzlaşma komisyonu oluşturdu.19 Ekim 2011 tarihinde çalışmalarına başlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, nisan ayı sonuna kadar toplumun tüm kesimlerinden 'görüş' topladı. Mayıs ayı başından itibaren ise yeni anayasanın yazım aşamasına geçildi.

Ancak 14 ayda, 130 madde olarak düşünülen yeni anayasanın 59 maddesini yazılabildi. Komisyon için öngörülen süre 31 Aralık 2012 itibarıyla bitti. Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in girişimiyle çalışmaların önümüzdeki mart ayına kadar uzatılması gündemde. Meclis Başkanı Cemil Çiçek;
Yeni anayasa çalışmalarında kritik eşiğe gelindiğini ve bu eşiğin atlatılması gerektiğini söyleyip,Arap Baharı'nı yaşayan ülkeler bile anayasalarını yapmaya başladı. 1876'dan beri parlamento tecrübesi olan bir ülkenin kendi anayasasını, yapamamanın eksikliğini hiçbirimiz duymamalıyız. Aksi takdirde Türkiye için hoş bir görüntü olmaz diye konuşmuştu.

Bizde bu görüşe katıldığımızı beyan ediyor ve soruyoruz?.Her kesim istediği halde neden ''sivil, demokratik anayasa'' yapma konusundaki ümitler giderek zayıflıyor?.Sivil anayasa yapılmasın diye asker muhtıra mı verdi?.Yoksa derin devlet aklımızın ermediği gizli ve sinsi yöntemlerle bir yolunu bulup engelliyor mu?.Bugün yeni anayasa yapmaya engel olan nedir?.Buna karşı askerden bir ses sivil toplumdan karşı bir tavır gördük mü?Hayır.

Yeni anayasa umudumuzu suya düşüren bir tek sebep var: Çatışmacı siyasi kültür. İlk defa, asker iradesi olmadan, sivil bir anayasa yapma fırsatını kaçırmamızın vebali büyüktür.Yeni bir anayasadan ne bekleniyorsa, onların kaçırılması demektir. Çatışma yerine uzlaşmayı, öfke dili yerine müzakere dilini, sertlik yerine hoşgörüyü savunanlar daha çok gayret etmeli. Türkiye'nin, milletiyle barışık, her kesimi kucaklayacak, millî iradeye sahip çıkacak ve özgürlüklerin alanını genişletecek bir anayasaya ihtiyacı vardır. Milletin değerlerini kabullenmeyen ve yüceliği kendinden menkul bir değerler manzumesini dayatan sistemimizin milletle barışık hale getirilmesi için bir sivil anayasanın hazırlanması zaruridir ve bu asla ertelenmemelidir.

Memur-Sen olarak 12 Eylül 2010 referandumunda Yetmez Ama Evet demiştik.2012'de bir türlü yapılamayan yeni anayasanın mutlaka 2013'te tamamlanmasını istiyoruz.Yeni anayasanın bütün partilerin ortak vaadi olduğunu hatırlatıyor, sorumluluktan kaçan partilerin bunun hesabını millete vermekte zorlanacağını vurguluyoruz. Kamu görevlilerinin olmazsa olmaz beklentilerinin başında siyaset ve grev hakkını da kapsayacak yeni anayasa geldiğini ifade ediyoruz.

Demokratik, sivil ve özgürlükçü yeni anayasa konusunda en çok çaba gösteren Memur-Sen ailesi, yeni anayasa taslağının 2013'te tamamlanmasını bekliyor. Bugün gelinen noktada siyasi partilerin yeni anayasa yapımı konusunda, topu taca atma girişimlerini doğru bulmuyoruz. Milletimiz, devletin anayasasından milletin anayasasına geçişi sağlayacak yeni anayasa konusunda yan çizen partilerin üstünü çizecektir. Yeni anayasanın temel hak ve hürriyetler konusunda Türkiye'yi dünya ülkeleri seviyesinin üstüne çıkartacak, insan onuruna yakışan bir içeriğe sahip olmasını istiyoruz.
Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.

KOCELİ SİVİL ANAYASA PLATFORMU

Fotoğraf: YENİ ANAYASAYI HALA NEDEN ÇIKARTAMADINIZ?, SİZİ ENGELLEYEN NE?. 36.AY BASIN AÇIKLAMASI
<br><br><br>
<br><br><br>Yeni Anayasa çalışmalarının çok ağır yürümesi, bir yandan darbeciler yargılanırken, diğer yandan hala bu ülkenin, statükocu katı kurallardan oluşan, CHP tek parti zihniyetini yansıtan darbe anayasası ile yönetilmesi toplumsal tepkilere yol açıyor. Bu durum Kocaeli Sivil Anayasa platformunun 36. ay basın açıklaması ile protesto edilerek, Yeni Anayasa hazırlama komisyonuna eleştiriler yapıldı. 3.5 yıl önce kurulan, 3 yıl, 36 aydan beride, her ay yaptığı açıklaşmalarla Yeni Anayasa hazırlana sürecine katkıda bulunan Kocaeli Sivil Anaysa Platformu, 5 Ocak 2013 tarihinde yaptığı 36.ay absın açıklaması ile 3.yılını bitirip, 4.yılına girdi ve Türkiye'de bir ilke imza attı. Basın açıklamasını Kocaeli Sivil Anayasa platformu üyesi Memursen adına, Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi Başkan Vekili Zeki KOYUN yaptı.
<br><br><br>
<br><br><br>BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ: 
<br><br><br>
<br><br><br>KOCELİ SİVİL ANAYASA PLATFORMU 3.YIL, 36.AY BASIN AÇIKLAMASI, 05 0CAK 2013
<br><br><br>
<br><br><br>Değerli halkımız ve kıymetli basın mensupları.Bundan 3.5 yıl önce kurulan ve 3 yıl, 36 ay, dan beri de meydanlarda yapılan, aylık basın açıklamalarıyla sivil anayasa konusunda görüşlerini ortaya koyan , Kocaeli Sivil Anayasa Platformu, 36.ay basın açıklamasına hoş geldiniz.Yeni anayasa çıkana kadar da açıklamalarımıza devam edeceğiz.
<br><br><br>
<br><br><br>Yeni anayasa çalışması, 2012'nin kayda değer en önemli olaylarından biriydi. Meclis, Türkiye'nin ilk sivil anayasasını yapmak için Parlamento'daki 4 partinin üçer milletvekiliyle temsil edildiği bir uzlaşma komisyonu oluşturdu.19 Ekim 2011 tarihinde çalışmalarına başlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, nisan ayı sonuna kadar toplumun tüm kesimlerinden 'görüş' topladı. Mayıs ayı başından itibaren ise yeni anayasanın yazım aşamasına geçildi.
<br><br><br>
<br><br><br>Ancak 14 ayda, 130 madde olarak düşünülen yeni anayasanın 59 maddesini yazılabildi. Komisyon için öngörülen süre 31 Aralık 2012 itibarıyla bitti. Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in girişimiyle çalışmaların önümüzdeki mart ayına kadar uzatılması gündemde. Meclis Başkanı Cemil Çiçek;
<br><br><br>Yeni anayasa çalışmalarında kritik eşiğe gelindiğini ve bu eşiğin atlatılması gerektiğini söyleyip,Arap Baharı'nı yaşayan ülkeler bile anayasalarını yapmaya başladı. 1876'dan beri parlamento tecrübesi olan bir ülkenin kendi anayasasını, yapamamanın eksikliğini hiçbirimiz duymamalıyız. Aksi takdirde Türkiye için hoş bir görüntü olmaz diye konuşmuştu.
<br><br><br>
<br><br><br>Bizde bu görüşe katıldığımızı beyan ediyor ve soruyoruz?.Her kesim istediği halde neden ''sivil, demokratik anayasa'' yapma konusundaki ümitler giderek zayıflıyor?.Sivil anayasa yapılmasın diye asker muhtıra mı verdi?.Yoksa derin devlet aklımızın ermediği gizli ve sinsi yöntemlerle bir yolunu bulup engelliyor mu?.Bugün yeni anayasa yapmaya engel olan nedir?.Buna karşı askerden bir ses sivil toplumdan karşı bir tavır gördük mü?Hayır.
<br><br><br>
<br><br><br>Yeni anayasa umudumuzu suya düşüren bir tek sebep var: Çatışmacı siyasi kültür. İlk defa, asker iradesi olmadan, sivil bir anayasa yapma fırsatını kaçırmamızın vebali büyüktür.Yeni bir anayasadan ne bekleniyorsa, onların kaçırılması demektir. Çatışma yerine uzlaşmayı, öfke dili yerine müzakere dilini, sertlik yerine hoşgörüyü savunanlar daha çok gayret etmeli. Türkiye'nin, milletiyle barışık, her kesimi kucaklayacak, millî iradeye sahip çıkacak ve özgürlüklerin alanını genişletecek bir anayasaya ihtiyacı vardır. Milletin değerlerini kabullenmeyen ve yüceliği kendinden menkul bir değerler manzumesini dayatan sistemimizin milletle barışık hale getirilmesi için bir sivil anayasanın hazırlanması zaruridir ve bu asla ertelenmemelidir.
<br><br><br>
<br><br><br>Memur-Sen olarak 12 Eylül 2010 referandumunda Yetmez Ama Evet demiştik.2012'de bir türlü yapılamayan yeni anayasanın mutlaka 2013'te tamamlanmasını istiyoruz.Yeni anayasanın bütün partilerin ortak vaadi olduğunu hatırlatıyor, sorumluluktan kaçan partilerin bunun hesabını millete vermekte zorlanacağını vurguluyoruz. Kamu görevlilerinin olmazsa olmaz beklentilerinin başında siyaset ve grev hakkını da kapsayacak yeni anayasa geldiğini ifade ediyoruz.
<br><br><br>
<br><br><br>Demokratik, sivil ve özgürlükçü yeni anayasa konusunda en çok çaba gösteren Memur-Sen ailesi, yeni anayasa taslağının 2013'te tamamlanmasını bekliyor. Bugün gelinen noktada siyasi partilerin yeni anayasa yapımı konusunda, topu taca atma girişimlerini doğru bulmuyoruz. Milletimiz, devletin anayasasından milletin anayasasına geçişi sağlayacak yeni anayasa konusunda yan çizen partilerin üstünü çizecektir. Yeni anayasanın temel hak ve hürriyetler konusunda Türkiye'yi dünya ülkeleri seviyesinin üstüne çıkartacak, insan onuruna yakışan bir içeriğe sahip olmasını istiyoruz.
<br><br><br>Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.
<br><br><br>
<br><br><br>KOCELİ SİVİL ANAYASA PLATFORMU ADINA
<br><br><br>MEMEURSEN ÜYESİ 
<br><br><br>Eğitim-Bir-Sen Kocaeli Şubesi Başkan Vekili	
<br><br><br>Zeki KOYUN

Sakarya Adalet Girişimi 383. Hafta basın açıklamasında, Türkiye'nin İsrail'in NATO tatbikatlarına katılmasını engelleyen vetosunu kaldırması kınanırken "Başbakanın Türkiye'yi "NATO toprağı" ilan etmesi ve NATO'nun Türkiye'ye Patriot füzelerini yerleştirme kararının ardından gelen veto iptali dış politikamızın kimin emrinde olduğunun açık bir göstergesi" denildi.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati Dergisi'nden Serdar Duman tarafından yapılan basın açıklaması sırasında "Katil Nato'ya Hayır", "Amerikan Üsleri Derhal Kapatılsın" gibi dövizler taşınırken "Zalimler Halka Hesap Verecek" ve "Nato'ya Asker Olmayacağız" sloganları atıldı.

Ayrıca "28 Şubat" soruşturması kapsamında, o dönemin en önemli aktörlerinden birinin büyük sermaye grupları olduğu hatırlatıldı ve "TÜSİAD bünyesindeki tüm büyük sermaye gruplarının o dönemdeki söylemleri, fiilleri ve sermaye pozisyonlarının incelendiği geniş çaplı bir soruşturmanın başlatılmasının elzem olduğuna inanıyoruz." denildi. Yine diğer bir ana aktörün Amerika olduğu hatırlatılırken şöyle çağrıda bulunuldu: "28 Şubat ile hesaplaşmak aynı zamanda Amerika ile de hesaplaşmayı gerektirir. Bu konuda hükümeti göreve çağırıyoruz. O dönemde yürütülen örtülü operasyondaki Amerikan parmağı bütün detaylarıyla ortaya çıkarılsın ve halkımıza açıklansın."

Son olarak köprü ve otoyolların özelleştirilmesi eleştirilirken "Hükümetin 2012 bütçe açığını kapatmak için yaptığı bu özelleştirme halkın malının büyük sermayeye peşkeş çekilmesinden başka bir şey değildir. Ülkemiz ekonomisinin kapitalizme entegrasyonu amaçlı projenin önemli ayağını oluşturan özelleştirmelerin bu ülkenin kaynaklarını nasıl talan ettiğini hep birlikte gözlemliyoruz." denildi.

Basın Açıklamasının Tam Metni

BÜYÜK SERMAYE DE SORUŞTURULMALIDIR!

28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da sonunda mahkeme önüne çıktı. Dönemin askeri erkanının hesap vermesini adaletin tecelli etmesi şeklinde değerlendiriyor ve bu uygulamayı takdir ediyoruz. Ancak bir şeyin daha gözden kaçırılmaması lazım" 28 Şubat'ın en önemli müsebbiplerinden biri büyük sermaye gruplarıdır. Büyük sermaye faiz musluklarının kısılması nedeniyle medya ve orduyu tahrik ederek bu sürecin başlamasında ana aktörlerden biri olmuştur. 28 Şubat sürecinde linçe maruz kalan Merve Kavakçı geçen hafta katıldığı bir televizyon programında Sakıp Sabancı'nın o süreçteki bir röportajını bize hatırlattı. Sakıp Sabancı röportajda Merve Kavakçı için aynen şöyle söylüyordu: "Kimdir bu kadın? Nasıl meclise aldılar? Bunun gibi düşünenlerin kafasını koparmalı" Ona antrenörlük edenler de en az onun kadar suçlu" Vakit geçirilmeden vekilliği iptal edilsin. Bir kere suyun önü açıldı mı gerisi gelir. Onun icabına bakacak kesim de bulunur."

Bu sözler bize 28 Şubat ile hesaplaşmanın öncelikle büyük sermaye ile hesaplaşmayı gerektirdiğinin açık kanıtı" TÜSİAD bünyesindeki tüm büyük sermaye gruplarının o dönemdeki söylemleri, fiilleri ve sermaye pozisyonlarının incelendiği geniş çaplı bir soruşturmanın başlatılmasının elzem olduğuna inanıyoruz.

Ayrıca 28 Şubat'ın diğer bir ana aktörünün de Amerika olduğu unutulmamalıdır. Amerika bölgesel ve küresel çıkarları için tehlikeli gördüğü Erbakan-Çiller hükümetinin yıkılması için ordu ve medya üzerinden örtülü bir operasyonun hayata geçirilmesinde baş rolü oynamıştır. Dolayısıyla 28 Şubat ile hesaplaşmak aynı zamanda Amerika ile de hesaplaşmayı gerektirir. Bu konuda hükümeti göreve çağırıyoruz. O dönemde yürütülen örtülü operasyondaki Amerikan parmağı bütün detaylarıyla ortaya çıkarılsın ve halkımıza açıklansın.

Türkiye İsrail'in NATO tatbikatlarına katılmasını engelleyen vetosunu kaldırdı. Başbakanın Türkiye'yi "NATO toprağı" ilan etmesi ve NATO'nun Türkiye'ye Patriot füzelerini yerleştirme kararının ardından gelen veto iptali dış politikamızın kimin emrinde olduğunun açık bir göstergesi"

Hükümete aşağıdaki soruları sormak istiyoruz:

1- İsrail'in müttefik ilan edilmesi şeklinde yorumlanabilecek bu son kararın Mavi Marmara şehitlerinin kemiklerini sızlattığının farkında mısınız?

2- Malatya Kürecik'e yerleştirilen füze rampaları ve yine aynı bölge civarına yerleştirileceği ifade edilen Patriot füzeleri hangi hedefler için konuşlandırılıyor? "Bu füze sistemleri İsrail'in güvenliği için Amerikan'ın isteği üzerine yerleştiriliyor" tezine karşı geliştirdiğiniz karşı tez halkımızı ikna edemiyor. Halkımızın %80'i sizin dış politikalarınızı onaylamıyor. İçinde bulunduğunuz bu çıkmazı yeterince tahlil ettiniz mi?

3- Büyük Ortadoğu Projesi başkanı olarak Amerikan emperyalizminin Ortadoğu'daki en güvenilir Müslüman müttefiki pozisyonuna yükselmeniz sizin için bir paye mi, yoksa büyük günün azabının habercisi mi? Dünyada zulüm, kan ve gözyaşı denildiğinde ilk akla gelen küresel zalim Amerika ile flört etmenin bedelinin dünya ve ahirette ne olacağını hiç düşündünüz ?

4- Bir sene önce vuku bulan başbakanın dinlenmesi meselesinin bir sene sonra İsrail'e vetonun kaldırılmasının hemen akabinde gündeme getirilmesi tesadüf müdür? Yoksa bu kritik kararın tartışılmadan kamuoyunun gündeminden çıkarılmasıhedeflenmiştir?

Ülke kaynakları teker teker satılmaya devam ediyor"

Son olarak köprü ve otoyollar da Koç, Ülker ve Malezyalı ortaklarından oluşan konsorsiyuma 5.72 milyar dolara satıldı. Koç-Ülker-UEM ortaklığı köprü ve otoyolları 25 yıl süreyle işletecek.

Yıllık ortalama 500-600 milyon dolar gelir getiren söz konusu köprü ve otoyolların satışı kamuoyunda yeterince sorgulanmadı.

Köprü ve otoyolların 10 yıllık geliri karşılığında 25 yıllığına kiralanması, peşkeş çekilen ciddi bir rantın varlığını ortaya koymaktadır.

Yapılan ihale sonucu 28 Şubat'ın zıt tarafları Koç-Ülker grupları menfaat uğruna bir araya gelerek güçlerini birleştirdiler. 28 Şubat sürecinde yeşil sermaye olarak yaftalanarak ürünlerine ambargo konulan Ülker grubu; paranın dini / ideolojisi olmaz, gerçek olan sadece çıkarlarımızdır diyerek cumhuriyet dönemi zengini statükocu Koç grubu ile ortaklık yapan bir noktaya geldi.

Hükümetin 2012 bütçe açığını kapatmak için yaptığı bu özelleştirme halkın malının büyük sermayeye peşkeş çekilmesinden başka bir şey değildir.

Ülkemiz ekonomisinin kapitalizme entegrasyonu amaçlı projenin önemli ayağını oluşturan özelleştirmelerin bu ülkenin kaynaklarını nasıl talan ettiğini hep birlikte gözlemliyoruz. Son 10 yıl içinde Türk Telekom, Petkim, Tüpraş, Erdemir gibi gözde ve verimli kuruluşlar özelleştirme ile büyük sermaye gruplarına peşkeş çekildi.

Sakarya Adalet Girişimi olarak verimli kuruluşların özelleştirme adı altında büyük sermaye gruplarına satılmasına karşı olduğumuzu, hükümetin bu uygulamaların hesabını hem halka hem de hakka vermek zorunda kalacağını belirtmek isteriz.

Sakarya Adalet Girişimi Adına Diriliş Saati Dergisi

 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 361.Hafta Basın Açıklaması

Değerli katılımcılar, Ankara İnanç Özgürlüğü Platformunun düzenlemiş olduğu Basın Açıklamasına hoş geldiniz.
KEYFİ YASAK ODALARDA DEVAM EDİYOR:
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberlerde Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası, Betül Koç'un üyelik başvurusunu 'başörtülü' diye geri çevirdi. Gıda mühendisi... Betül Koç, Tarım Müdürlüğü üretim sertifikasını yenilemek için TMMOB'ye başvurdu. Genç mühendise verilen cevap yazısında şu ifadelere yer verildi: "Çağdaş bir görünüm taşımayan başörtüsünü, Türk devrim ilkeleri ve devrim yasalarıyla bağdaştırmak mümkün olmadığından, sakallı ve türbanlı fotoğraf veren üyelerin istemleri kabul edilemiyor." İfadeleriyle Betül Koç'un sertifika yenilenme istemi ÇAĞ DIŞI bir kararla red edildi.
Adı geçen oda kendilerine verilen kamu kuruluşu vasfını kötüye kullandığı aşikârdır. Odanın bu tavrı çağdaş ülkelerin tamamında terk edilmiş ve bu uygulamada ısrarcı olmasına anlam verilememektedir. Bu bağlamda meslek odaları yeniden düzenlenmeli, bir an önce ayrımcılığa son verilmelidir. İnsanlar kıyafetleriyle değil liyakatleriyle değerlendirilmelidir. Odanın kanunda hiçbir yetkiye dayanmayan bu uygulaması hakkında gerekli adli soruşturmalar açılmalı keyfi uygulama yapan bu yöneticiler yargılanmalıdır.
OKULLARA ATILAN BOMBA İNSANLIKLA BAĞDAŞMAZ.
02 Ocak 2013 tarihinde Şırnak'ın Cizre ilçesindeki Dicle Çok Programlı Lisesi'nin koridorunda meydana gelen patlama, 3 öğrencinin yaralanmasına yol açmış; yakın çevrede, öğrenciler ve veliler nezdinde panik ve korku yaratmıştır.
Eğitim ve Öğretim Hakkını kullanan çocukların; yaşamlarını, psikolojik ve bedensel varlıklarını hiçe sayan bu saldırıyı kınıyor, insanlığın geleceğine ve özgürlüğüne atılmış bir bomba olarak değerlendiriyoruz. Bu terör eylemini gerçekleştirenlerin bir an önce adalet önüne çıkarılarak hesap sorulmasını istiyoruz.
"NAVEED BUTT'u DERHAL SERBEST BIRAKIN"
Pakistan da 11 Mayıs 2012 Cuma günü çocuklarını okuldan eve getirirken evinin önünde Pakistan İstihbaratına bağlı servis elemanları tarafından kaçırılan Hizb-ut Tahrir Pakistan Resmi Sözcüsü Naveed Butt, General Keyani ve istihbarat güçleri tarafından hala serbest bırakılmamıştır. Kaçırılmasından günler sonra ailesinin, avukatının ve akrabalarının serbest bırakılma ve yerinin gösterilmesi taleplerine karşı çıkan Pakistan yönetimi Naveed Butt'un İslami Davet çalışmasını bırakmaması durumunda öldürüleceğine ilişkin tehdit mektuplarını ailesine teslim etmişlerdir.
Yüksek mahkemenin mahkemeye çıkarılma emrine rağmen kaçırılmasından 6 ay sonra dahi nerede olduğu bilinmeyen Naveed Butt henüz Mahkemeye çıkarılmamış buna karşılık Pakistan da protesto gösterileri yapılmıştır.
İnanç Özgürlüğü Olarak; Pakistan yönetiminin bu haksız uygulamalarını şiddetle kınıyor kaçırılan Hizb-ut Tahrir Pakistan Resmi Sözcüsü Naveed Butt ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
SURİYE'DE GÖZYAŞI DEVAM EDİYOR:
Adalet ve vicdanını yitirmemiş tüm dünya halklarını ve devletlerini, Suriye'de yaşanan insanlık faciasına dur demeye, artık Suriye'de kronik bir hal alan şiddet ve vahşetin son bulması için İslam İşbirliği Teşkilatını (İİT) sorumluluk ve inisiyatif üstlenmeye davet ediyoruz.
Suriye'deki katliamlardan kaçarak hayatını kurtarabilmiş ve Türkiye'de mülteci konumuna düşmüş mazlum Suriyelilerin soğuk kış şartlarında barınma ve ısınma gibi insani ihtiyaçlarının karşılanması için Türkiye Halklarını göreve davet ediyoruz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
KONYA İNANÇ ÖZĞÜRLÜKLERİ PLATFORMU 278. hafta basın açıklaması platform adına Fatih Altıparmak tarafından yapılmıştır.
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla, "Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır." (Hucurat Sûresi, 13. Âyet.) Sevgili dostlar değerli basın mensupları; Ne Araplık ne Türklük kalacak aç gözünü! Dinle Peygamber-i zişânın ilâhi sözünü! Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? Fikr-i kavmiyeti şeytan mı soktu zihninize? Mehmet Âkif ERSOY Kavmiyetçi bir yaklaşımın tabii sonucu olan kürt meselesi diye adlandırılan kanlı problem bugün apayrı bir noktaya gelmiştir. Bizim kanaatimize göre meselenin adı kürt meselesi değildir. Kavmiyetçilik meselesidir. Bunun sorumlusu sadece kürtlerde değildir. Ana sorumlu kavmiyetçiliği bir ideoloji haline getirip ümmetin önüne süren kafadır. Ümmetin devletini yıkan da bu kafadır. Bu kafa 70 yıldır dökülen kanların ana sorumlusudur. Kan ve gözyaşının tek sebebidir. Kavmiyetçilik meselesinin tabii sonucu olan şiddet, tarafların birbirlerine haksız yere uyguladıkları şiddettir. Zaman içerisinde bu şiddet terörize olmuş, silahlı kuvvetlerin çatışmasına dönüşmüştür. Düşük şiddetli savaş konumuna ulaşan bu terörize olayı ülkenin önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bugün tarafların birbirlerine konuşabilir düzeye gelmiş olması geçmişin hatalarından ders almak şeklinde sonuçlanacak ise iyi bir başlangıçtır. Hükümet yetkilileri ile örgütün baş sorumlusunun müzakere ediyor olması kanın durması umudu doğurması açısından önemlidir. Fakat tarafların kavmiyet esaslı anlayışları var oldukça sorunun çözülebilmesi mümkün değildir. İsimler, kurumlar, örgütler değişebilir fakat soruna kaynaklık eden anlayış var oldukça sorun çözülemez. Silahların bırakılması üzerinden başlayan müzakereler kanın durması açısından önemli olsa da problemin kaynağına inilemeyeceğinden dolayı çözümde de önemli bir rol oynayamayacaktır. Çözümün başlangıcı kavmiyetçi anlayışların terkinden geçer. Allah'ın insanlar için koyduğu ana prensiplere uyulmadığı müddetçe bu problemlerin çözümü mümkün olmayacaktır. Çözüm ilmi ilahiye, vahye tabii olmaktan geçer bu böylece bilinip Kuran eksenli çözüm arayışlarına gidilmelidir. Yoksa çabalar beyhude olacaktır. Ülkemizin kanayan yaralarından biri olan başörtüsü meselesi yeni kılık kıyafet yönetmeliğinden sonra yeniden daha çok gündeme gelmeye başladı. Meslek örgütlerinin çalışanların başörtüsü ile çalışabilme talepleri ve bunu gündeme getirmelerini destekliyoruz. Meslek örgütü olmaları sebebiyle bu meselenin çalışanlar açısından değerlendiriliyor olmasını da anlayışla karşılıyoruz. Fakat bu mesele sadece çalışanların haklarını ifade eden bir mesele değildir. Tüm inanan insanların haklarına yönelik yapılmış bir zulümdür. Başörtüsü hiçbir ön şart ve koşul olmaksızın alan sınırlandırmasına gidilmeksizin hayatın her alanında serbest olmalıdır. Kimsenin İslam'ın emirlerine sınırlandırma ve şart getirme hakkı yoktur. İslami mücadelenin emektarlarından uyanış ve direniş öncülerinden Davut ÖZGÜL kardeşimiz hayatı onur ve şerefle tamamlamış rahmet-i rahmana kavuşmuştur. Kendisine rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ederiz. Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 279. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz. KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU