Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 396., Sakarya'da 375., Ankara'da 353.,

10 KASIM ve POZİTİF BİLİMLER VE İNSAN HAKLARI

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 396.hafta basın açıklamasını sağanak yağmura rağmen 10 Kasım 2012 Cumartesi günü saat 12.30'da yaptı. 8 yıldan beri basın açıklamalarını sürdüren platform üyelerinin bu hafta da gündeminde 10 Kasım törenleri vardır. Kocaeli Kartepe İnsan Hakları ve Dayanışma derneği üyesi, insan hakları aktivisti Behlül Metin yaptığı
açıklamada, "eğer devlet laikse bunun gereğini yerine getirmeli ve inanç grubuna eşit mesafede olmalı, 10 kasım törenlerinden elini çekip, bunu mensuplarının yapacağı sivil törenlere bırakmalıdır " dedi. Açıklamaya destek veren vatandaşlarda "10 Kasım törenlerinin mecburi olmasına son verilsin" pankartları tuttular. Ayrıca geçen hafta 3 kasımda açıklamadan sonra, alana gelip ," CHP ve Atatürk dine karşı değildir deyip , kitap dağıtan CHP lilere, cevap mahiyetinde kısa bir açıklamada yapıldı.


BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:


KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 8.YIL, 395.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
ALLAH BİZİMLE BERABERDİR

(((((((((((( EMİR-DER ))))))))))))

(((((TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI)))))))))
KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ'nin resmi basın açıklamasıdır.
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI ( KOCAELİ- TÜRKİYE ) 10 / KASIM / 2012 cumartesi saat ( 12,30 )

Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes,
ey kahpe rüzgâr artık nereden esersen es.

Değerli halkımız ve basın mensupları, bu gün, bir 10 Kasım'a daha giriyoruz. 74 yıl önce gerçekleşen bir ölüm vakası için bu gün yine yas törenleri düzenlendi, anma etkinlikleri yapıldı. İnsanlar isterse, değil 75 yıl, 750 yılda geçse yas tutar, üzüntü duyar. Bu onun özgür iradesi ile yapacağı seçimdir, kimseyi ilgilendirmez. Fakat bu yas tutma merasimlerinin devlet eliyle gerçekleşmesini, okullarda eğitimin olduğu zamanlarda, saat 9.05 gece eğitime ara verip, tüm ülkede eğitimi aksatıp törenler yapılmasını, ülkenin her yerinde sirenler çalıp, yolda yürüyen insanların, trafiğin hareketini engelleyecek şekilde uygulanmamsını, insan hakları derneği olarak uygun bulmuyoruz. Az sayıda ülke dışında, dünyanın her yerinde resmi anma ve törenler, tüm sivil hayatı durduracak, hayatın akışına engel olacak şekilde, her yerde değil, sadece tören alanlarında yapılır. Sivil yaşam durdurulmaz. Yas tutulacaksa, bu insanların isteği dışında oluşan uygulamalarla, devletin yönlendirmesi ile, toplu olarak değil, insanın içinden gelerek olmalıdır. Fakat yinede uygulanacaksa, eğitim saatlerinde, eğitimi durdurarak ülke çapında ders saatine vurulduğu zaman, büyük kayıplara yol açacak uygulamalarla değil, ders saati bitiminde, öğrencileri dersten alıkoymayacak, uygulamalar şeklinde olmalıdır.

Devletler, vatandaşa hizmet için kurulmuş yapılardır, vatandaşının, öğrencisinin, memurunun, ne zaman üzülüp, ne zaman sevineceğine karar vermesi devletin görev alanı içinde değildir. Devlet laikse, İslam gibi Kemalizme de aynı mesafede durmalı ve Kemalizm inancının ritüellerini tüm vatandaşların uygulamasını şart koşmamalıdır. Yurt çapında yapılan 10 Kasım törenlerine katılım mecburi olmaktan çıkartılmalı ve İslam inancı mensupları, bu törenlerden muaf kılınmalıdır. Çünkü İslam inancına göre bir heykelin önünde yapılan tören, saygı gösterme merasimi türü ritüeller, Müslümanların kutsal kitabı kuranı kerimde "puta tapınma" olarak nitelendirilmiştir. Allah kitabı kuranı kerimde, İslam inancı mensuplarına, put adı verilen bu tür heykel ve resimler önünde, tören yapmaya dayalı uygulamaları yasaklamıştır. İslam inancına mensup olan insanların, bu tür uygulamalara mecburi olarak katılmak zorunda bırakılmasını, bir insan hakları ihlali olarak değerlendiriyoruz. İnancına ters düştüğü için, çocuğunun bu tür törenlere katılmasından rahatsızlık duyan İslam inancına mensup aileler, okullara verecekleri dilekçelerle, kuranı kerimde "puta tapınma" olarak nitelendirilen bu tür uygulamalardan çocuklarının muaf tutulmasını sağlanmalıdır. Bu en doğal inanç ve insan hakkıdır.

Bir insan hakları derneği olarak bu tür törenler konusunda görüşümüz, devletin tamamen bu uygulamalardan elini ayağını çekmesi ve bilim dışı olan bu ritüellerin sonlandırılması konusunda vatandaşı aydınlatmasıdır. Pozitif bilimlere göre ex olan bir varlığa, gerek mezarında, gerekse heykellerin önünde, sanki duyuyormuşçasına , "Ey ulu.." diye başlayan bir hitabetle seslenmek, hangi bilimle açıklanabilir. Bu mistik ritüeller tamamen bilime aykırıdır ve bu çağda, böyle bir uygulamanın olmamamsı gerekir. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" düsturunu baş tacı edenlerin, pozitif bilimlere göre Ex olan bir varlığa, görmediği, duymadığı halde seslenmesini, 10 Kasımda yapılan törenlerde mezar taşını öpmesini, heykelinde nöbet beklemesini, mezarını tavaf edercesine ziyaret etmesi, aklın ve pozitif bilimlerin kabul edeceği bir olay değildir. Devlet bu bilim dışı uygulamaya son vermeli ve bu törenlerin uygulanmasından elini çekmelidir.

Bu uygulamalarıyla, heykeller önündeki saygınlaştırma törenleriyle Kemalizm adeta bir din haline gelmiştir. Devlet laikse tüm dinlere olduğu gibi, Kemalizm dinine de aynı mesafede durmalıdır. Adına tören denen fakat kuranı kerimde, görmeyen, duymayan heykel ve resimlerin önünde geçtiği için, "puta tapınma" olarak adlandırılan uygulamalara katılanlara da bilgi vermek istiyoruz. Bu bilim dışı bir uygulamadır ve Allah kitabında bu uygulamalara katılanların, sonsuz azaba gireceklerini bildirmiştir. Bu sözlerimiz üzerine, Kemalizim dinin mensuplarının bir kısmının da, buna itiraz ederek, "elhamdülillah bizde Müslümanız, ayrı bir dine tabi değiliz", diyeceklerini tahmin ediyoruz.

Buna itiraz etseler de, heykel ve resimlere yönelme esasına dayalı bu uygulamalar kuranı kerimde bu ritüelleri ayrı bir din olarak nitelendirilmiştir. Heykellere yönelenler, eğer Kemalizm ile beraber, İslam dinine mensup olduklarını iddia ediyorlarsa, Kuranı kerim bu durumu, ortaklık kurma !, ya da şirket, ortaklık kelime kökünden gelen, "şirk" kelimesi ile tanımlamıştır. Kuran'da göre Kemalizim dini ile İslam dinine birlikte inanma, şirk kavramı içinde yer almaktadır. Cezası da çıkmamak üzere cehennem azabı olarak bildirilmiştir. Biz bu konuda gereken bilgiyi vererek, uyarımızı yaparız. Fakat yinede heykellere, resimlere, mezarlara saygı göstermek isteyen insanların bu davranışlarını da, bir inanç hakkı olarak değerlendiriyoruz. Herkesin, inancını özgürce yaşaması, heykel ve resimlere yönelme esaslı bir inanca mensup olma hakkı olduğunu ve bunun en doğal bir insan hakkı olduğunu düşünüyoruz.

Bu tür tapınma ritüellerinin engellenmesine, yapanların hakarete maruz kalmasına karşıyız. Çünkü yaşadıkları sürece, imtihan için Allah buna müsaade etmişse, bize ancak hoşgörüyle yaklaşmak düşer. Bir insan hakları derneği olarak, ister vahye dayalı, ister heykellere yönelmeye dayalı, her dinin inancını, özgürce yaşanma hakkını savunuyoruz. Bizim bir STK olarak eleştirdiğimiz tek nokta, bu törenlerin devlet eliyle yapılması ve İslam inancına mensup olanlara katılımın mecburi tutulmamsıdır. Devlet laikliğin gereğini yerine getirmeli, sadece bu tür törenler değil, her türlü inanışın ritüellerinin uygulamamasından elini çekmeli, bunları vatandaşın özgür inisiyatifine bırakmalıdır. Açıklamamızı dinlediğiniz için teşekkür ediyoruz.

KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ ADINA
BEHLÜL METİN 0535 2344479

3 KASIM 2012 TARİHİNDE BASIN AÇIKLAMAMIZDAN SONRA BU MEYDANDA ATATÜRKÜN VE CHP'NİN DİN DÜŞMANI OLMADIĞINA DAİR KİTAP DAĞITAN ARKADAŞLARLA İLGİLİ AÇIKLAMA

Geçen hafta açıklamamızdan sonra bir grub CHP arkadaş alana gelerek, bize CHP, Atatürk ve Din isimli bir kitab vererek okumamızı rica ettiler. Bu ilgilerinden, dostça ve iyi niyetli bu girişimlerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz. Burada bizi ikna etmeye çalıştıkları konu, CHP'nin ve Solcuların din karşıtı olmadığı, Atatürk'ün dine karşı olmadığı konusuydu. Geçen hafta kendilerine de belirttik, bu hafta medya huzurunda tekrar belirtiyoruz, bizim ölmüş insanlarla işimiz olmaz, bu güne bakmamız gerekiyor. CHP yapı olarak 90 senelik geçmişinde olduğu gibi hala din karşıtı bir tutum sergiliyor. Bundan CHP içinde olan bir çok inançlı vatandaşın da rahatsız olduğunu görüyoruz. Bize kitab hediye eden arkadaş, bunun verdiği eziklik içinde, ısrarla, CHP'nin dine karşı olmadığını söyleyerek, bizi ikna etmeye çalışıyordu. Bu konudaki kişisel kanaatimiz o ki, asıl olan söz değil, uygulamadır. CHP, başörtünün yasaklamaması için defalarca anayasa mahkemesine gitmiştir. Bu din karşıtlığı değil de nedir?. Bu arkadaşlarımıza bir tavsiyede bulunmak istiyoruz, herkesin açık bir şekilde gördüğü CHP'nin din karşıtı tutumu var. 444 eğitim sistemine karşı çıkmasında, her ne kadar "çocuk gelinler" dese de, asıl karın ağrısının İmam Hatip Orta okullarının açılacak olmasını, halk anlamayacak kadar aptal değil.

CHP'nin din karşıtı olmadığı konusunda bizi değil kendi partilerini ikna etsinler. CHP 90 senden beri yaptığı din karşıtı uygulamalarından dolayı, geçmişte olan, jandarmanın kuran kurslarını basmasından, başörtü yasakçılığından dolayı Müslüman halkımızdan özür dileyerek, din karşıtı tutumlarına son verdiğini açıklamalıdır. Başörtü özgürlüğünün gelmesi için uzlaşı noktasında üstüne düşen görevi yapmalıdır. Ancak bu şekilde, artık din karşıtı politikasına son verdiği noktasında toplumu ikna edebilir. Geçmişte hatalar olsa da, bunlardan pişmanlık duyup dönüşüm neden olmasın?. Bu ülkenin halkı müslümandır ve toplum hızla dine yönelmektedir. Bundan 10 sene evvel hacca müracaat edenlerin sayısı 60 bin iken, bu yıl diyanet sayının 1 milyon 150 bine çıktığını açıklıyor. Hacca gidiş talebindeki artış dahi, halkın dine yönelişini açıkça ortaya koymaktadır. Şimdi siz bu toplumda din karşıtı politika yaparsanız, kendi kendinizi bitirirsiniz. Biz CHP seçmeninin din karşıtı olduğunu düşünmüyoruz.

Fakat eskiden komünist olan, komünizmin çökmesinden sonra da, komünist olduğunu söylemeye utanıp kendini sözde Atatürkçü olarak tanımlayan bir takım kişiler, CHP içinde aktif rol alarak, CHP'yi din karşıtı parti durumuna getirmişlerdir. Bu arkadaşlara tavsiyemiz, CHP bu sözde Atatürkçü görüntülü, din karşıtı eski Komünistlerden temizleyerek, partilerini halkın inancı ile barışık bir parti haline getirmeleridir.CHP'nin bunların güdümüne girip, din karşıtı tavır sergilemesinden, CHP'li seçmeninde çok rahatsız olduğunu herkes görüyor. CHP'lilerin ikna etmeleri gereken bizler değil, genel merkezleridir. CHP'nin bu tutumunun, halk içinde imajını bozduğunu ve Müslüman halk içinde propaganda yapamayacak duruma geldiklerini genel merkezlerine iletmelidirler. CHP dindarlaşan bir toplumda din düşmanlığına devam erse ancak kendi kendini bitireceği ve inançlı taraftarlarını kaybedeceği muhakkaktır.

KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ

Haklarımıza birlikte sahip çıkalım

 

Sakarya Adalet Girişimi 375. hafta basın açıklamasında toplumun ezilmemek, sömürülmemek ve sürüleştirilmemek için haklarımıza sâhip çıkma bilinci kuşanması gerektiği hatırlatıldı

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 8 yıldır devam ettiği basın açıklamalarında 375. haftayı geride bıraktı. SAGİR adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Sahir Akça'nın okuduğu açıklamada ülke ve dünya genelinde devam eden haksızlıklar ve zulümlerde sadece zalim yöneticilerin değil zulme sessiz kalanların da payı olduğuna dikkat çekildi. Akça "Hem zulme sessiz kalmak, hem zulme râzı olarak sineye çekmekte insanlık şeref ve haysiyetine hiç yakışmayan bir insanlık suçu olsa gerek. Başkalarına yapılan haksızlıklara karşı görmezden, duymazdan gelmek, ancak kendi başına geldiğinde feveran etmekte hiç de insanî olmasa gerek. Çünkü zâlimlerin hedefinde herkes vardır, sırası ve zamanı gelene bunu tatbik ederler. Çünkü hayattan böyle haz alıp, böyle tatmin olan vahşî hayvanlar gibidirler onlar." denildi.

 

Yeni anayasa başka bahara

 

Sahir Akça, basın açıklamasında yeni anayasa yapımı çalışmalarında herkesin hakkının ve hukukun gözetilmesi gerektiğine dikkat çekerken, çalışmaların sönümlendiğini belirtti ve şöyle dedi: "Ülkemiz Cumhurbaşkanı Müslüman ve eşi başörtülü, Başbakanı Müslüman ve eşi, çocukları başörtülü, birçok Bakan ve üst düzey bürokratlar hâkeza öyle! Peki, nasıl oluyor da Müslümanlar dinlerini öğrenip de gereğince yaşayamıyorlar, İslâm'ın emri olan başörtüsünü takamıyorlar? Toplumu ifsat edecek birçok şey için çalışmalar yapıp serbestlikler getirilirken, Ülkemizde yaşayan hemen hemen bütün halklardan; Türk'ü, Kürt'ü, Çerkez'i, Abaza'sı, Arnavut'u, Boşnak'ı, Arap'ı ve diğerleriyle Müslüman olan çoğunluğun tabii haklarına kör, sağır ve dilsiz olunuyor? Yoksa bir gün bunların hesabının sorulacağını mı unutuyorlar? Yeni Anayasa, Anayasa dendi, o da çıkmaza girdi, sanki başka bahara kaldı!"

 

 

 

SAKARYA ADÂLET GİRİŞİMİ

375. BASIN AÇIKLAMASI

 

 

Başta Ülkemizde olmak üzere bütün Dünya Ülkelerinde insan hakları ihlâlleri tüm hızıyla devam etmektedir. Bunun sebeplerinden biri zâlim yöneticilerse, bir diğer ve çok önemlisi de zulme ve haksızlıklara uğrayan büyük yığınlardır. Hem zulme sessiz kalmak, hem zulme râzı olarak sineye çekmekte insanlık şeref ve haysiyetine hiç yakışmayan bir insanlık suçu olsa gerek. Başkalarına yapılan haksızlıklara karşı görmezden, duymazdan gelmek, ancak kendi başına geldiğinde feveran etmekte hiç de insanî olmasa gerek. Çünkü zâlimlerin hedefinde herkes vardır, sırası ve zamanı gelene bunu tatbik ederler. Çünkü hayattan böyle haz alıp, böyle tatmin olan vahşî hayvanlar gibidirler onlar.

 

Kendi fıtratlarına müdâhale edip genlerini bozan bu mahlûklar, maalesef vahşi hayvanlara taş çıkartacak alçaklıkları yapıyorlar. Kendi neslinden olanlara yaptıklarına bakınca söyleyecek başka söz bulamıyoruz. Görmüyor musunuz, dünyanın dört bir yanındaki katliamları, soy kırımlarını, insanî değer ne varsa çiğneyip talan edişleri. Bu da yetmiyor gibi, bir de tabiatta yaptıkları katliamlarla dengesini bozarak sebep oldukları felâketleri? 

 

Özgürlük ve demokrasi havariliği yapan bâtıl batının yüzyıllardır kendilerinden başka dünyanın diğer bütün Ülkelerini insanlarıyla, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle sömürerek köleleştirdikleri yetmiyormuş gibi, bir de kendi ülkelerinde yaşayan Müslümanlara yaptıkları insanlık dışı muamelelere ne demeli? Herkese, her fikre, her sapıklığa özgürlük, iş Müslümanlara gelince onları insan yerine koymadan, onların da hak ve hukuku var demeden, iftiralarla yasaklar ve hakir görmeler. 

 

İşte işin tam da burasında bizim Ülkelerimizde kendilerine şıpsevdi türünden gönüllü kölelik ve taşoranlık yapma hevesinde olan zavallı mahlûklar türemektedir. Bunlar birkaç yüzyıldır batı ve bâtıl hayranlığı ile Ülkelerimizin aslî insanları olan Müslümanlara şuursuzca, sarhoşça ve hezeyan dolu hislerle saldırmaktadırlar. Tam da lânetlik çirkef zavallılar. Biz onlar için yine de dua ediyoruz.

İşin bir başka garip tarafı ise; Ülkemiz Cumhurbaşkanı Müslüman ve eşi başörtülü, Başbakanı Müslüman ve eşi, çocukları başörtülü, birçok Bakan ve üst düzey bürokratlar hâkeza öyle! Peki, nasıl oluyor da Müslümanlar dinlerini öğrenip de gereğince yaşayamıyorlar, İslâm'ın emri olan başörtüsünü takamıyorlar? Toplumu ifsat edecek birçok şey için çalışmalar yapıp serbestlikler getirilirken, Ülkemizde yaşayan hemen hemen bütün halklardan; Türk'ü, Kürt'ü, Çerkez'i, Abaza'sı, Arnavut'u, Boşnak'ı, Arap'ı ve diğerleriyle Müslüman olan çoğunluğun tabii haklarına kör, sağır ve dilsiz olunuyor? Yoksa bir gün bunların hesabının sorulacağını mı unutuyorlar? Yeni Anayasa, Anayasa dendi, o da çıkmaza girdi, sanki başka bahara kaldı! 

Son söz, tekrar başa dönecek olursak; İnsanlık şeref ve haysiyetimizi korumak, inançlarımızdan dolayı hor ve hakir görülmemek, gasp edilen haklarımızı geri almak, sömürülmemek ve sürüleştirilmemek için, kendimiz haklarımıza sâhip çıkmayı ve onu geri almayı bilmeliyiz, bunun şuur ve çabasında olmalıyız ki, zâlimler işin öyle kolay olmadığını anlasınlar.  

 

 

Sakarya Adâlet Girişimi Adına

Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi


 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformunun düzenlemiş olduğu 353. hafta basın açıklamasına hoşgediniz. İnsanlık tarihi ile paralel bir şekilde devam eden hak ve batıl savaşında galip olacak olanın yılmadan mücadelelerine devam edenlerin olduğu bilinci ile her yer ve zamanda mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha dile getiriyoruz.

6 kasım 2012 tarihi itibariyle Mavi Marmara davası Çağlayan adliyesi...
nde başladı. Davada olay tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi yargılanacak. Bu dava İsrail tarafınca "şov" olarak nitelendirilse de dünya kamuoyu bu davanın bir şov olmadığının farkındadır. Geçmişte bu olaya emsal teşkil edecek bir dava ve neticesi İsrail tarafından icra edilmiştir. Nazilerin yahudi soykırımına ilişkin israil'de açılan dava neticesinde gıyabında yargılanan sanıklar cezaya çarptırılmış ve o sırada Arjantinde bulunan sanıklar İsrail'in düzenlediği bir operasyonla yakalanmış ve mahkum edilmiştir. Şimdi bizler aynı akıbetin Mavi Marmara sanıklarını da bulup adaletin tecelli etmesini bekliyoruz.

Yüksek İnşaat Mühendisi Nurten Topaloğlu, başörtülü fotoğraf verdiği için İnşaat Mühendisleri Odası'ndan (İMO) 'Serbest inşaat mühendisliği belgesi' alamadı. Kendi firmasını kuran Topaloğlu, 'Serbest inşaat mühendisliği belgesi' almak için aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğu İMO Bursa Şubesi'ne müracaat etti. Topaloğlu'na İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezi Genel Sekreter Yardımcısı Gülsüm Sönmez imzalı bir cevap yazısı gönderildi. Yazıda, "Serbest inşaat mühendisi belgesinin resmi nitelik taşıması ve kamuya açık olması nedeniyle belgeye yapıştırılacak fotoğrafın başı açık olması zorunludur." denildi. Komik ve bir o kadar trajik bir gerekçe ile "resmiyet" gerekçesiyle böyle bir engellemeye gidilmesi yasal olmayan bir yasağın boyutlarının keyfi bir şekilde nasıl genişletilebileceğini göstermesi bakımından manidardır. İdeolojik saplantılarını bu şekilde dışa vuran oda yetkilileri bu mesleği icra etmeye diplomasıyla hak kazanmış bir mühendisin çalışma hayatına dahil olmasına keyfi bir şekilde engel olmaya çalışmaktadır. Yaşanan bu olay da göstermektedir ki tek başına üniversitelerdeki başörtüsü yasağının sona erdirilmesi hiçbir işe yaramamaktadır. Yasal bir dayanağı olmaksızın uygulanan bu keyfi yasaklamaların caydırıcı cezalara tabi tutulmaları kişi ve kurumları keyfi kanun koyucular konumundan çıkaracaktır. Bir an önce bu duruma bir çözüm bulunması daha fazla mağduriyetin yaşanmasına mani olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde bir tv programına katılan oyuncu Serra Yılmaz başörtüsü üzerinden spekülatif açıklamalarda bulundu. Başörtülülerden korktuğunu belirten Yılmaz, insanların kapalı olmasından hiç hoşlanmadığını da ekledi. Başörtüsü yasağının inanan kesim üzerinde büyük bir baskı unsuru ve manevi işkence olmadığını, laik bir ülkede bunların olabileceğini söyleyen oyuncu yasağı adeta akladı. Başörtülü bir hanımın bir tv programına çıkıp aynı üslupla tesettürsüzlüğü eleştirmesi ve hatta aşağılayarak hakaret etmesi durumunda ortalığı ayağa kaldıracak malum medya bu talihsiz açıklamalara her zamanki gibi sessiz kalmıştır. Yoksa bu durumu medyanın "köpek insanı ısırınca haber değeri olmaz, insan köpeği ısırırsa haber değeri vardır" kuralı bağlamında mı anlamalıyız? Serra Yılmaz'ı açıklamalarından dolayı kınıyor ve içinde yaşadığı toplumun değerlerini öğrenerek kendi işine bakmasını öneriyoruz.

Zulüm sürdüğü müddetçe zulmü ve zalimi deşifre etmeye ve onlarla mücadele etmeye devam edeceğiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU