Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 347., Kocaeli'de 390.,

Ankara İnanç Özgürlüğü
Platformu tarafından düzenlenen 347.
hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

ABD ve İsrail eliyle

yürütülen çirkin provokasyon hız kesmeksizin devam ediyor. Skandal
film hadisesi üzerine dünyanın pek
çok yerinde büyük olaylar yaşandı. Peygamber'e hakaretin Müslümanların yumuşak
karnı olduğunu bilen ve bunu bilinçli bir şekilde provoke eden malum mihraklar,
şimdi de ABD'nin pek çok yerine asılan afişlerle Müslümanları kışkırtma
peşindeler. New York metrolarına
Müslümanları "vahşi" olarak nitelendiren
afişler asıldı. Afişlerde "medeni bir insanla bir vahşi arasındaki herhangi bir
savaşta, medeni insanı destekle. İsrail'i destekle, cihadı yen" yazıyor.

Bu tarz hakaret içeren eylemleri
düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirdiklerini belirten
ABD'li yetkililer, böylece kendilerince meşru
bir zemine oturtarak yapılan bu hakaretleri üstü kapalı bir şekilde
desteklediklerini
ifade etmek istemektedirler.

Film hadisesinden çok kısa
bir süre sonra meydana gelen bu hadise aslında bilinçli yürütülen bu iki
kampanyanın birbirinden bağımsız olmadığını bizlere göstermektedir. Aynı
bağlamda değerlendirecek olursak afişte verilen mesajda bir nevi İslami
değerlere hakareti medenilik, hakarete karşı verilen tepki vahşilik olarak
gösterilmektedir. Müslüman halkları provokasyon yolu ile terörize ederek bir
takım olaylara sebebiyet vermek ve zamanı geldiğinde bu olayları bahane ederek
bu ülkelere müdahaleyi meşru göstermek provokasyonun bir sebebi olarak
gösterilebilir. Bu kara propagandanın
bir sebebi de hızla İslamlaşan batılı ülke halklarının zihinlerinde medya
yoluyla bir önyargı oluşturmak ve bu İslamlaşma serüvenine dur demek
olduğu söylenebilir.

Düşünce ve ifade özgürlüğü
hakarete gerekçe olamaz. Hakaret söz konusu olduğunda hukuki yollara başvurmak
doğal bir süreçtir ve bunun bir cezai yaptırımı sözkonusudur. Dolayısıyla
bireysel hakaret hukuk önünde cezai yaptırım sebebi olabiliyorken ve bunun
düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında bir savunması da yokken, dünya
üzerinde milyarlarca
inananı bulunan bir dinin değerlerine ve inananlara karşı yapılan hakaretlerin
de düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi kabul edilemez.

Yahudi ve Ermeni meselelerinde statükonun ortaya koymuş olduğu
düşüncelerin aksine ortaya konan eylemlere ve düşüncelere yasak getiren ve
cezalandırma yoluna giden batının, söz konusu Müslümanlar ve İslami değerler
olduğunda yapılan hakaret ve aşağılamaları düşünce özgürlüğü kisvesi altında
dünyaya pazarlamaya kalkıyor olması yüzündeki sahte maskeyi kaldıran ve çirkin
olan gerçek yüzünü net bir şekilde ortaya koyan eylemler olarak durmaktadır.
Bizler bir müslümanın başka bir inanca mensup insanların inanç değerleriyle
alay etmesini doğru bulmadığımız gibi, bir başka düşünce ve inanç sisteminin
İslam düşüncesine dönük hakaret eylemlerinide asla kabul etmiyoruz.

Gündemimizden bir türlü
düşmeyen ve her geçen gün yaşanan acılara yenileri eklenerek daha da taze
tutulan gündem; kürt meselesi. Ölen gencecik bedenlere ait rakamlar ekranlardan
adeta istatistiki bilgi olarak geçmeye ve durum maalesef kanıksanmaya başlandı.
Ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor, bu ülkeyi yangın yerine çeviriyor. Dünyadaki
benzer diğer örnekleri ve ülkemizde 30 yıldır devam edegelen çatışmalar, ölen
onbinlerce insan göz önüne alındığında silahların kürt meselesinin çözüm aracı
olmadığı anlaşılmaktadır. Etnik kökenine bakılmaksızın ölen her bir insan bizim
insanımızdır. Akan kan bizim kanımızdır. Artık bu kan akmaya devam etmesin için
özellikle toplumların idarecileri ve önderleri olduklarını iddia eden kişilerin
ellerini taşın altına sokmaları gerekmektedir. İdeolojik baskılar ve etnik
dayatmalar terk edilmelidir. Silahlar bir an evvel susmalı ve müzakere masasına
oturulmalıdır. Etnik temelli söylemler üzerinden taraftar toplama ve oy
avcılığına son verilmelidir. Aksi halde patlayan her bir mermi düşen her bir
can bizi birbirimizden biraz daha uzaklaştıracak ve sorunu çözümsüzleştirmenin
ötesine götürmeyecektir.

Son olarak; Dünyada
Müslümanlara yönelik ayrımcı ve aşağılayıcı tavırların yanı sıra ülkemizde de
mütedeyyin kesim üzerindeki ayrımcılık çeşitli alanlarda devam ediyor. Amasya E
tipi cezaevindeki eşi Mehmet Özdemir'in ziyaretine giden Remziye Özdemir
pardösülü olduğu gerekçesiyle eşi ile görüştürülmüyor. Cezaevi yönetimi bu
uygulamayı yönetmelik gereği olarak açıklıyor. Cezaevi yönetiminin bu ideolojik
ve ayrımcı tutumunu kınıyor ve bu uygulamanın derhal durdurulması için ilgili
devlet birimlerinin bir an önce devreye girmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Güven içerisinde yaşana
bilir bir dünya için din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı yapmaksızın her bir
bireye eşit haklar verilmeli ve bunların sıkı bir şekilde korunması için
gerekli önlemler alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki kaos ortamında hiçbir kimse
güven içerisinde değildir.


ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA


İHH ANKARA YÖNETİM KURULU
ÜYESİ


Serkan CODAL

ATATÜRKÇÜLERİN BAŞI SAĞ OLSUN, BALYOZUN CENAZE NAMAZI KILINAMADI, TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE YOLLANDI. 390.hafta basın açıklaması.

 

Balyoz davasının sonuçlandığı 21 Eylül 2012 tarihi Türkiye açısından bir milattır. Yargılamanın sonuncuna itiraz eden, Atatürkçü çevreler tarafından adil yargılama yapılmadığı gerekçesi ile yıpratılmaya çalışılan yargı kararlarına, 29 Eylül 2012 Cumartesi günü saat 12.30'da halk destek verdi. İzmit İnsan Hakları Parkında yapılan açıklamada, Atatürkçü olduğunu iddia eden çevrelere tepki gösterilerek yargılama sonucunda haklı olarak kanun dışı filleri işleyenlere hak ettiği cezanın verildiği belirtildi. Kocaeli Kartepe İnsan Hakları Derneği başkanı Ali Akbaş'ın yaptığı açıklamadan sonra, ironik olarak sergilenen  mizansende, meydanda olan bir tabutun içine balyoz konuldu, bir imam tarafından balyozun cenaze nazmı kıldırılmak istendi. İmam halka sordu, "bu balyozu nasıl bilirdiniz?". Halk iyi bilmezdik, halklarımızı da helal etmiyoruz deyince, imam " böyle mevtanın cenaze nazmı kıldırılmaz, atın bunu tarihin çöplüğüne, layık olduğu yere " dedi. Daha sonra tabut içindeki balyoz , basın açıklamasına katılanlar ve çevrede izleyene vatandaşların alkışları arasında, "Tarihin çöplüğüne" atıldı. Ayrıca, "21 Eylül darbelerden kurtuluş bayramı ilan edilsin" , "darbeciler vatan haini ilan edilsin", pankartları açıldı.

 

 

 

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 8.YIL, 390.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

BİSMİHİ TEÂLÂ

((((( EMİR-DER )))))

((((((((((((((((((((((((TÜRKİYE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI)))))))))))))))))))))))

KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ'nin

Resmi basın açıklamasıdır.                      29  /  Eylül  / 2012 cumartesi saat ( 12,30 )

İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI ( KOCAELİ- TÜRKİYE )

Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgâr artık nereden esersen es.

 

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren, Anadolu insanı çeşitli isimler altında darbelerle sindirilmiş, Anadolu halkının özgürlükleri kısıtlanmış, darbeciler ve darbe severlerin marifeti ile yaşam alanları sınırlandırılarak nefes almaları engellenmiştir.İnsan hakları derneği olarak, hükümete buradan çağrıda bulunuyoruz. Türkiye tarihinde ilk defa, insan haklarına aykırı bir şekilde silah zoruyla iktidarı ele geçirmeye teşebbüsün yargılanıp ceza aldığı gün olan , 21 Eylül 2012 tarihini insan hakları ihlalcisi darbecilerden kurtuluş bayramı ilan ediniz. Bu Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.

 

Darbecilerin, yaptıkları Kansusuz eylemlere mesned gösterdikleri TSK iç hizmet yönetmeliği 35.madde hala yürürlüktedir. Buna istinaden yine birleri darbeye teşebbüs edebilir. Bu antidemokratik 35. maddenin derhal kaldırılmasını hükümetten şiddetle talep etmekteyiz, TSK derhal milli savunma bakanlığına acilen bağlanmalıdır, askeri yargı ortadan kaldırılmalı, askerlerde sivil mahkemelerde yargılanmalıdırlar, TSK sadece yurt savunmasında görev almalıdır. Bu güne kadar TSK'nın Türkiye'mizin iç işlerine karışması büyük yanlış olmuştur, bu günden sonra,  görev alanı içinde olmayan, bu tür her girişim anında cezalandırılmalıdır.

 

Darbecilerin aldıkları cezaların çok olduğunu söyleyerek, darbecilerin yanında yer alarak, taraflı davranan ve vıcık vıcık yağcılık yapan yalakaların, yapılan yargılamayı ve hukuku sekteye uğratamaya çalıştıklarını görüyoruz. "Darbecilerin karıları kocasız kaldı" gibi, duygu sömürüsü yapan çukur kişileri de buradan esefle kınıyoruz. Bu anlayış geçmişten günümüze, Anadolu'nun Müslüman halkına yaptıklarıyla,  şehid edilen binlerce müslümanın hanımları da kocasız, çocukları da babasız kalmıştı. Eğer yapmak istedikleri darbeleri gerçekleştirebilselerdi,  % 99 u Müslüman olan halkımızın camilerini, kur'an kurslarını, ilim yuvalarını ve İslam dinine ait olan her şeyi yok edeceklerdi. Kendi jetini dahi kötü emellerine ulaşmak için düşürmekten çekinmeyen bir zihniyet, çoluk çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden katliam yapacaklarını kendi ağızlarından 75 milyon insanımız kulaklarına inanamadan duymuşlardır.

 

Darbeci zihniyete asla acımamak gerekiyor, bu verilen cezalar az olmuştur. Bugün darbecilere acıyanlar, yarın kendileri acınacak duruma düşerler. Darbecilerin niyeti açık ve nettir, ülkemizdeki insani ve İslami uyanışın önüne geçmektir, bütün amaçları İSLAM'ı TÜRKİYE'den silmektir. Darbeciler yalnız değillerdir, darbecilerin siyasi partileri mevcuttur ve medya ayağı vardır, PKK' da, Ergenekon çetesinin, darbecilerin dağdaki silahlı ayağıdır. Ergenekoncu darbeciler ve PKK beraber çalışmaktadırlar. Halkımız dikkatle izliyor bu iki çetenin ortak hareketlerini. Ne zaman bu darbeciler ceza alır, o zaman PKK , eş zamanlı terör eylemi yapar. Bu çetenin amacı, " Atatürkçü subaylar ceza alıyor, teröre engel olunamıyor" dedirtmektir. Fakat halkımız Ergenekon + PKK çetesini artık  çok iyi biliyor.

 

Darbecilere verilen bütün haklar geri alınmalıdır, mal varlıklarına devlet tarafından el konulmalıdır. Darbecilerin mal varlıkları mağdur ettikleri insanlarımız arasında paylaştırılmalıdır. 75 milyon insanımızdan medya önünde özür dilemelidirler, darbecilere ait bütün isimler kaldırılıp, yerlerine işkence ettikleri ve haksız yere canlarına kıydıkları insanların isimleri konulmalıdır, darbe ile ilgili öyle kanunlar çıkarılmalıdır'ki, bir daha hiç kimse darbe kelimesini aklından dahi geçirme imkânı bulamasın, darbelere çanak tutanlara en ağır cezalar verilmelidir, 21 Eylül'den itibaren TÜRKİYE yeni bir milad'a başlamıştır.

 

Buradan bütün darbeci zihniyetlere, sivil yandaşlarına ve yalakalarına sesleniyoruz. Eskiden halk bilinçsizdi , cahildi,  27 Mayısta, 12 Eylülde, 28 Şubatta siz güçlüydünüz. Fakat artık halk bilinçlendi, şimdiyse biz güçlüyüz. Sivil veya asker , hala darbe özlemi içinde olanlar varsa, olur ya bir daha böyle bir teşebbüse kalkarsanız, sizin kanun dışı darbenizi önlemek için tankların önüne atılmaya hazır yüzbinlerce insan var. Akıllı olun, Aklınızı başınıza toplayın , kendinize zarar vermeyin. Burası ne sizin cirit attığınız eski Türkiye, ne de insanımız size boyun eğecek eski insan. Kanunsuz her girişiminize bu halk, hak ettiğiniz tepkiyi verecektir. Bir daha asla eski gücünüze kavuşamayacaksınız.

 

 (((((((((( EMİR-DER ))))))))))

((((((((((((((((((((((( TÜRKİYE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI )))))))))))))))))))))))

KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ

BAŞKAN: ALİ AKBAŞ