Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 271., Sakarya'da 350., Akyazı'da 276., Ankara'da 328., Konya'da 245.,

19 MAYISLA İLGİLİ ATATÜRKÇÜLERE CEVAP VERİYORUZ, 8 YIL, 371.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI *GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE CUMHURİYET REJİMİNİ YIKIP, ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARI YERİNE, MARKSİT LENİNİST İLKELER DAYALI BİR REJİM KURMAK İSTEYEN DENİZ GEZMİŞ VE ARKADAŞLARI İÇİN, BASIN AÇIKLAMALARI VE YÜRÜYÜŞLERLE, MEDHİYELER DÜZEN, BAŞ TACI EDEN CHP, TGB, ADD, ÇYDD, VE DİĞER ATATÜRKÇÜ YAPILARA İKAZ VE UYARIDIR.*BU TERÖR EYLEMLERİNİ GERÇEKLEŞTİRENLERİN YAPTIKLARI SİZİN ATATÜRKÜNÜZN İLKE VE İNKILAPLARINI, KURDUĞU CUMHURİYETİ YIKMAYA TEŞEBÜS OLMUYOR DA, MÜSLÜMANLARIN HER ALANDA BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK TALEBİ , DİNDAR GENÇLİK YETİŞTRME TALEBİ, İMAM HATİB OKULLARINI AÇMA TELEBİ Mİ, 19 MAYIS TÖRENLERİNİN KALDIRILMASI MI?, ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARIYLA, CUMHURİYET İÇİN YIKMA TEŞEBÜSÜ OLUYOR !?.*SİZİ UYARIYORUZ, MÜSLÜMANLARIN ÖZGÜRLÜK TELEBLERİNE HER KARŞI ÇIKITIĞINIZDA, TERÖR EYLEMLERİYLE ATATÜRKÜNÜZÜN KURDUĞU REJİMİ YIKIP ,YERİNE MARKSİST LENİNİST BİR REJİM KURMAK İSTEYEN DENİZ GEZMİŞ VE ARKADŞLARINA VERDİĞİNİZ DESTEĞİ SURATINIZA ÇARPACAĞIZ, BUNU İYİ BİLİN !. 19 Mayıs törenlerinin mecburi olmasına son verilip, halkın çocuklarının uygun olmayan giysilerle, derslerden geri bırakılıp, prova ve kutlamalarla zamanlarlının çalınması uygulamasının sona erdirilmesi karanını destekliyoruz. Normal okulları da, askeri okullara karıştıran anlayış bu güne kadar öğrencilere asker gibi tören yapma mecburiyetini dayatmıştır. Bu çocuklar öğrencidir, asker veya tören kıtası değil. Eğitim alma dışında, bu tür törenlerle, derslerinden geri bırakılması eğitime vurulan bir darbedir. Bu uygulamanın kaldırılmasına tepki verenlerin, 19 Mayısı alternatif törenlerle Taksimde kutlayacaklarını öğrenmiş bulunuyoruz. 19 Mayısı törenlerini isteyen özgürce kutlar, bu kimseyi ilgilendirmez. Fakat "bu törenler kaldırıldı, bizde cumhuriyete sahip çıkma adına, törenlerin kaldırılmasına tepki olarak, bu törenleri taksimde kutluyoruz" derlerse olayın boyutu değişir. Atatürkçü geçinenler, kendi din düşmanı ideolojilerini, Atatürkçülükle maskeleyenler, siz değimliydiniz ki 6 Mayıs'ta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kahraman ilan edip, basın açıklamalarıyla, yürüyüşlerle ananlar?. Kimdi bu andıklarınız?, Cumhuriyetin polisine, askerlik görevini yapan halkın çocuklarına kurşun sıkan, banka soyan, araba gasp eden, adam yaralayan teröristler.Yapmış olduğu filer her ne adına yapılırsa yapılsın, Türkiye ve dünya üzerindeki hukuk sistemlerine göre terör eylemidir ve bunu yapanlar teröristtir. Başörtüsü söz konusu olduğu zaman, Müslüman halkın dini vecibelerini özgürce yerine getirme özgürlüğü söz konusu olduğu zaman, Cumhuriyeti, ,ilkelerini koruma ve kollama adına piyasaya çıkanlar ve bugün Taksimde 19 mayıs için alternatif tören düzenleyenler, 6 mayısta andığınız Deniz Gezmiş ve arkadaşları, sizin koruyuculuğuna soyunduğunuz cumhuriyeti yıkıp yerine Komünist bir rejim kurmak için, terörist eylemler içinde olan kişiler değil miydi?. 1970 li yıllarda bu anlayış değil miydi , " Rus askerine selam dur, Türk askerini arkadan vur" sloganlarını duvarlara yazan.Bunlar devrim yapsaydı, meydanlardan Atatürk'ünüzü indirip, yerine Lenin'in putlarını dikmeyecekler miydi?.Atatürk ilke ve inkılaplarından oluşan rejimi tasfiye edip, yerine Marksist Lenin'ist ilkelerden oluşan bir rejim getirmeyecekler miydi?.Ne oldu sizin Cumhuriyet koruyuculuğunuza, Deniz Gezmiş ve arkadaşları için yaptığınız etkinliklerle, herkesin gözü önünde maskeniz düştü. 6 Mayısta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kahraman ilan edip, hakkında basın açıklaması yapan , yürüyüş düzenleyen ve destek veren, Cumhuriyet Halk Partisini, Atatürkçü Düşünce Derneğini, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini, TGB, İP ve bilumum Atatürkçü olduğunu söyleyenlere soruyoruz.Teröre ve teröriste destek vermek, Atatürk ilke ve inkılaplarının bir gereği midir ki ?, bir yandan bağıra bağıra Atatürkçüyüz derken, diğer yandan, terör eylemlerine karışmış bu kişileri bayraklaştırıyorsunuz!. Deniz gezmişi ve arkadaşlarını kahraman ilan eden Atatürkçüler ! Banka soymak Atatürkçülükle bağdaşır bir fiil midir? Devletin polisini yaralamak, Jandarmayla çatışmaya girmek, Atatürkçülükle bağdaşır bir filmidir? Terör ve şiddet eylemlerini yapanları kahraman ilan etmek, Atatürkçülükle bağdaşır bir filmidir? Adam yaralamak, oto hırsızlığı, adam kaçırmak, Atatürkçülükle bağdaşır bir filmidir? Hepinizi, bunu açıklamaya davet ediyoruz. Emperyalizme, kapitalizme sonun kadar karşıyız ve bu yolda her mücadele edenin yanındayız ve destekçiyiz. Fakat vahşi emperyalizmin dünya üzerinde akıttığı kanın cevabı asla kanla ve terör eylemleriyle verilemez. ,Verilirse yapanlarında ondan farkı kalmaz.Cevap ancak demokratik tepki eylemleri ile verilir.Terörizm bir insanlık suçudur, her ne adına ve ne için olursa olsun, insan hayatına kastetmenin, geçimini sağlamak için görevini yapmaktan başka suçu olmayan masum insanlara, görevlilere saldırmanın, haklı hiçbir gerekçesi olmaz.Legal parti ve derneklerinse bu illegal terör eylemlerini düzenleyen teröristlere destek vermesini anlayabilmek mümkün değildir. 70'li yıllarda Atatürkçülüğün adını anmayan Marksist ve Leninist'lerin, Kominizim Sovyetler birliğinde iflas ettikten sonra, Komünist olduklarını söylemekten utanıp Atatürkçülük kisvesine büründüklerini görürsünüz. Eski komünistler, bu günün Atatürkçüleridir!. Materyalist , anlayışlarından dolayı, karşı oldukları ve afyon gördükleri dini, halkın özgürce yaşama taleplerine, bu eski komünist , yeni Atatürkçüler, Atatürk ilke ve inkılapları, Cumhuriyeti koruma adına karşı çıkıyorlar !.6 Mayıs etkinlikleri bu sözde Atatürkçü ve cumhuriyet kolaycılarının maskesini düşürmüştür.Cumhuriyet rejimini yıkmak için eylem yapan teröristleri kahraman ilan edip yürüyüş düzenleyen!, bir yandan da Atatürk'ün ilkeleri doğrultusunda hareket ettiğini söyleyen, Cumhuriyet Halk Partisini, Atatürkçü Düşünce Derneğine, TGB ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, İşçi Partisi ve diğer Atatürkçü geçinen örgütler!, bundan sonra Müslümanların inanç özgürlüğü talebi söz konusu olduğunda, karşı çıkmamaları konusunda uyarıyoruz.. Teröriste ve terörizme verdikleri desteğin, takdirini halk yapacaktır, bizi ilgilendirmez. Fakat bu ülkede yaşayan Müslümanların, başörtüsüne her alanda kayıtsız şartsız özgürlük taleplerine, dindar nesil yetiştirmek için imam hatip orta kısımlarının açılması taleplerine, 19 Mayıs törenleri rezilliğinin kaldırılmasına, Atatürk ilke ve inkılapları, cumhuriyeti koruma adına karşı çıktıklarında, karşıların da bizi bulacaklar.Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bu rejimi yıkıp yerine Markist Lenisint rejim kurma çalışmaları Cumhuriyeti tehlikeye sokmadı da, 19 Mayıs tören rezilliğinin kaldırılması mı Cumhuriyeti tehlikeye soktu?. Atatürkçü gençliğine örnek gösterdiğiniz bu kişilerin devletin askeriyle, polisiyle çatışmaya girmesi cumhuriyeti tehlikeye sokmadı da, başörtülü birkaç kız çocuğunun okula başı kapalı gitmesi mi?, Atatürk inkılaplarını ve cumhuriyeti tehlikeye soktu.Sizi uyarıyoruz, Müslümanlar bu vatanda Allahın rızasına uygun yaşama taleplerini, gündeme getirdiğinde, Atatürk ilke ve inkılapları, Cumhuriyeti kollama adına karşımıza çıkarsanız, Atatürk'ünüzün kurduğu rejimi yıkmaya çalışan bu teröristlere verdiğiniz desteği , gündeme getirip yüzünüze çarpacağız, bunu iyi bilin.katıldığınız için hepinize teşekkür ediyoruz.Behlül Metin, Kocaeli Kartepe İnsan Hakları Derneği sözcüsüç

Sakarya'da Başörtüsü Platformu olarak 2005 yılında başlatılan tevhid, adalet ve özgürlük eylemlerinde 350 hafta geride bırakılırken yapılan açıklamada kararlılık mesajı verildi

2005 yılında Sakarya Başörtüsü Platformu adıyla başlayan ve halen Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak devam ettirilen başörtüsüne özgürlük eylemlerinde 350. hafta geride kaldı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü Kadrican Mendi'nin okuduğu basın açıklamasında 350 haftadır değişen ve değişmeyen bazı hususların olduğu dile getirilerek bir özeleştiri ve muhasebe çağrısı yapıldı.

"Zulmedenler ve zulme rıza gösterenler, sizi rahatsız etmeye geldik" yazılı bir pankart ile "Başörtüsüne kayıtsız-şartsız her alanda özgürlük", "Hak ve adalet direnişle gelecek", "Adalet, birimiz için değil hepimiz için" ve "Kendine değil herkese Müslüman" yazılı dövizlerin taşındığı 350. hafta eylemi Kadrican Mendi'nin okuduğu dua ile son buldu.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 350. basın açıklaması

Sakarya Başörtüsü Platformu 2005 yılında başlattığı "Başörtüsü Direnişi" nin bugün 350. Haftasına girdi.

350. hafta da değişen ve değişmeyen şeyler var.

"28 şubat bin yıl sürecek" diyen zorbalar gitti, ama yasak ve yasağın uygulayıcıları halen iş başında.

O zaman, nasıl bir başörtüsü giyilmesi gerektiğini ve Başörtüsünün nerelerde takılabileceğini söyleyen laikler vardı.

Şimdi koltuğa yerleşen dindarlar, sıradan Müslüman halkı hor görerek, onlara nizamat vermeye, başörtüsünü nerelerde takabileceklerini söylemeye cüret ediyorlar.

O zaman ilköğretim ve liselerde başörtüsü yasaktı, şu anda imam-hatip liseleri de dahil olmak üzere yasakta değişen bir şey yok.

O zaman kamu kurumlarında başörtüsü yasaktı ve göz yumulmuyordu, şu anda kamu kurumlarında kısmen göz yumulan yerler yasak halen devam etmekte.

O zaman üniversitelerde başörtüsü yasaktı, şimdi hiçbir hukuki ve toplumsal zemini olmaksızın, hükümetin zorlamasıyla ve varlığına bağlı bir şekilde göz yumularak aşılmaya çalışılıyor.

O zaman başörtüsünü savunanlar karşılarında yargıyı buluyordu, şu anda da aynı muamelelerle karşılaşıyorlar.

O zaman "malum medya" paşaları kızdırırız diye bizleri, başörtüsü mücadelesi verenleri görmezden geliyorlardı, şimdi dindar basın hükümeti kızdırırız diye bizleri görmüyorlar.

Eylemlere başlarken iddiamız "Başörtüsünün İslami Kimliğin vazgeçilmez bir parçası olduğu, ve Başörtüsü özgürlüğüne kavuşturulmadan Türkiyeli Müslümanların onurlu bir sonuca ulaşmalarının mümkün olmadığı" idi.

Ve maalesef bu gün geldiğimiz nokta ortadadır. Bazı alanlarda görülen ve yarın iktidar değiştiğinde neye dönüşüceğini tahmin edebildiğimiz bu göz yumma hali ne pahasına elde edildi, bunun hesabını doğru yapmalıyız.

O gün başörtüsüne sahip çıkmadığı, sabır ve azim göstermediği için, adalet ve doğruluk iddialarını yitiren Müslüman cemaatler; bugün işbitiricilikle, ihalecilikle, kadrolaşmayla, Amerika ve NATO'yla birlikte anılır hale geldiler.

Oysa onuru, vicdanı, adaleti, Hakk'ı temsil etmeyen Başörtüsünün bizim nezdimizde bir bez parçasından fazla bir anlamı yoktur.

Bizler Başörtüsünü Müslüman halkın onurunun, vicdanının, ayaklarını bastığı toprakların sembolü olarak gördük, âlemlerin Rabbi'nin emaneti olarak bildik.

Yoksa iktidarın ve haksızlığın, iltimasın, sonradan görme kaprislerinin sembolü haline gelmiş bir başörtüsünün bizim davamızla hiçbir ortaklığı kalmamıştır.

Evet köprünün altından çok sular geçti, bu süreçte biz de birçok şey öğrendik ve bunları sizlerle paylaşmaya, paylaştıklarımızdan doğruya, iyiye yönelik hisseler çıkarmaya çalıştık.

Halkın vicdanı olmaya, söylenmeyeni söylemeye, hesabi değil hasbi olmaya çalıştık.

Muhtemelen yanlışlarımız, eksiklerimiz, gaflarımız oldu.

Ancak yola çıkarken de kimseye hazır reçete sunma iddiamız yoktu.

Bizler 350 haftadır, tevhid ve adaleti kendimize rehber edinerek, bildiklerimizi sizinle paylaşıp yine sizden öğrenerek, yanlış bildiklerimizi tashih edip doğrularımızı tahkim ederek yürüyoruz.

Tek iddiamız ve tesellimiz, bu süreçte bize inananlara ve Allah'ın dinine sırtımızı dönmediğimiz ve ihanet etmediğimizdir.

Doğru bildiğimizi söyledik ve söylediğimizin arkasında durduk.

Bunu sizlerle yaptık, önce Allah'a sonra sizlere güvendik.

350 haftadır, her türlü yok sayılmaya, küçük görülmeye, iftiraya, tehdide, entrikaya sizlerle birlikte göğüs gerdik.

Bu sebeple platformun sahipleri olan sizlere teşekkür ediyoruz.

Eylemlere başlarken bir son tarih öngörmediğimiz gibi bugünde devam noktasındaki kararlılığımızı vurgulamak istiyoruz.

Başörtüsü platformu kıblesini şaşırıp, yüzünü saraya çevirmeksizin küçük ama kararlı adımlarla yürüyüşüne devam edecek.

Tarihe ve hakka şahitlik etme misyonunu bir namus bilerek taşımayı sürdürecektir.

Rabbimiz bizleri direnenlerle birlikte yaşat ve onlarla birlikte öldür.

Küçük hesaplardan, nefsimizin iğvasından, şeytanın ve dostlarının sağdan yanaşmasından bizleri muhafaza et.

Rabbimiz ülkemizin tüm halklarını, bölgemizin tüm Müslümanlarını ve dünyanın tüm mazlumlarını

Arzına varis kıl, müstekbirleri tahtlarından bizim ellerimizle devir, intikamına bizleri memur et.

Yaşasın mazlumların dayanışması

Yaşasın İslami direniş

Yaşasın Başörtüsü direnişimiz.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu

adına Sakarya Dayanışma Derneği

Ülkemizde uzun bir süredir hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde bir takım yasal reformlar yapılmasına rağmen din ve vicdan özgürlüğüne karşı çıkan bazı güç odakları keyfi tutum ve davranışlarını ısrarla sürdürmek istemektedir. Üniversitelerde kılık kıyafet yasağının bizzat YÖK tarafından yayınlanan genelge ile kaldırılmasına rağmen bazı işgüzar öğretim üyeleri yasakçı davranışlarına devam etmekte, hiçbir kanun ve kural tanımamaktadır. Bunun son örneği Ege Üniversitesinde yaşanmaktadır.

Başörtülü üniversite öğrencilerinin fotoğrafını çekerek fişleyen Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi bir profesör okul kapısında yasak nöbeti tutmaktadır. Öğrencileri okula almayarak suç işleyen bu profesör hakkında okul yönetimi disiplin ve ceza soruşturması açmasına rağmen hala bu eylemine devam etmektedir.

Fen Fakültesi Dekanı yaptığı açıklamada, daha önce de bazı başörtülü öğrencilerin, yasakçı hoca hakkında Cumhuriyet Savcılığına, Rektörlüğe ve YÖK'e şikâyette bulunduğunu belirtmiştir.

Bu şikâyetler sonucu yasakçı profesöre kınama ve kıdem cezaları verildiğini kaydeden dekan, hiçbir öğrencinin eğitim hakkından geri bırakılmaması için hassasiyet gösterdiklerini söylemektedir.

Dekan, adı uzaylı hocaya çıkan yasakçı profesör için son olarak fakülte girişinde başörtülü öğrencileri fotoğrafını çekmesi olayıyla ilgili yeni bir disiplin ve ceza soruşturması açıldığını bildirmiştir. Hukuk dışı davranışlarıyla yasakçı bir zihniyetin son temsilcilerinden olan bu profesörü kınıyor, YÖK başkanlığını göreve davet ediyoruz.

Suriye diktatörü kendi halkını katletmeye devam ediyor. Katil Beşer Esed'i bir kez daha kınıyoruz. Ümmetin bu vebalden kurtulması için vahdet'e davet ediyoruz.

Diğer taraftan, ülkemizdeki normalleşme sürecinin önemli bir göstergesi olarak, savunma bakanlığı tarafından Ordu Evleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği'nde değişikliğe gidilmesi memnuniyetle karşılanmıştır.

Daha düne kadar başörtülü ve sakallı vatandaşlarımızın kapısından geri çevrildiği Ordu evleri ve askeri sosyal tesislerde gerçekleştirilecek düğünlere katılacak olan misafirlere yönelik başörtüsü, sakal, cübbe ve takke yasağı yeni yönetmelikle kaldırılmaktadır. Buna göre yönetmelikte yer alan ve düğün yapacakların riayet edeceği hususların belirlendiği özel anlaşma şartlarına ilişkin ekinden "Yaşının ilerlemesi nedeniyle dini inançlarına uygun olarak sade bir şekilde sakal bırakmış kişiler ile yaşlı annelerden yüzü açık olacak şekilde eşarplı olanların dışında; sakallı, cüppeli, sarıklı, takkeli, türbanlı vb. çağdaş olmayan kıyafetlerle gelenler, günlük sakal traşı olmamış ütüsüz ve kirli elbiselerle gelenler, yabancı uyruklu kişiler ordu evine giremezler" ibaresi kaldırılmıştır. 

Halkımızın değerleriyle bağdaşmayan bu yasakların diğer askeri tesislerde de kaldırılmasını istiyor ve yeni yönetmelik hükümlerinin uygulanmasını titizlikle izleyeceğimizi ifade ediyoruz.

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder Akyazı Şb.Bşk.

Mahmut ALEMDAR

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 328. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. İnsanlık tarihi ile paralel bir şekilde devam eden hak ve batıl savaşının galibinin yılmadan mücadelelerine devam edenlerin olduğu bilinci ile zaman ve mekan farkı gözetmeksizin mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha dile getiriyoruz.

Yoğun bir haftayı geride bırakıyoruz. Zulüm farklı alanlarda hız kesmeksizin devam ediyor. Siyasi hesaplara kurban edilenler, fikirleri ve inancından dolayı aşağılananlar yine bizleriz. 28 şubat süreci ile hesaplaşıldığı iddia edilen şu günlerde medyaya düşen haberler bizleri tekrar 28 şubat günlerine döndürdü.

Gaziantep`te başörtüsünden dolayı okula alınmayan Şüheda Çevik`in annesi Güllü Çevik "kızının eğitim hakkını araması" nedeniyle Gaziantep adliyesi 18. Asliye Ceza Mahkemesince 2 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırıldı. Bir anne inandığı ve kuşandığı değerlerle eğitim hakkını almak isteyen kızının hakkını aradığı gerekçesiyle hapse mahkum edildi. Bu olay "Haydi kızlar okula" sloganının dipnotunda parantez içinde "bizim öngördüğümüz şekilde" ibaresinin olduğunun bir ifadesidir. Yargı düşünce ve inanç hürriyetini hiçe saymış ve aynı zamanda eğitim hakkı ihlaline ortak olmuştur. Bu karar adeta adaletin tersyüz edilişidir. Adalet adına verilen bu utanç verici karar hafızalarımıza ve tarihin kara sayfalarına işlenmiştir.

Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. E. Rennan Pekünlü, okulun giriş kapısında elinde fotoğraf makinesi ile nöbet tutarak başörtülü öğrencilerin resimlerini çekip onları içeriye almıyor. Yaptığı zulmün gerekçesi kendisine sorulduğunda demokratik hakkımı kullanıyorum yanıtı ile cevap vermekle yetiniyor Renan Pekünlü. Öğrencilerin eğitim haklarını engellemek ve onları adeta birer suçlu imiş gibi fişlemek nasıl bir demokratik haktır? İdeolojik saplantılarını demokratik hak kisvesi altında uygulamaya koyanlar en kısa sürede gerekli merciler tarafından cezalandırılmalıdır. Bu meyanda YÖK ve üniversite dekanlığının öğretim üyesi hakkında başlattıkları incelemenin bir an önce neticelenerek, bu tarz ideolojik uygulamaların diğer üniversitelerde de yayılmasının önünü kapatacak bir ceza ile cezalandırılmalarını kamuoyu olarak talep ediyoruz.

"Genel merkezi Diyarbakır il merkezinde olan Mustazaflar İle Dayanışma Derneği (Mustazaf-Der) hakkında daha önce yerel mahkemenin verdiği kapatma kararı Yargıtay tarafından da onaylandı." Binlerce üyesi ve yüzbinlerce gönüldaşı olan ve legal olan bir yapılanmanın kapısına kilit vurmak bu yapı etrafında toplanan her bir kişinin düşüncesine kilit vurmak ve onları toptan cezalandırmaktır. Yargı bu kararı ile ya benim gibi ol yada sana hayat hakkı tanımam demiştir.

AK Parti Kadın Kollarının 'Kadın Bakış Açısıyla Yeni-Sivil Anayasa Çalıştayı'nın yeni anayasa sürecine katkı sağlaması amacıyla Meclis Başkanlığı'na sunduğu rapor bir hayli ilginç. Başörtüsüne kamusal alanda özgürlük isterken aynı zamanda birkaç meslekte de başörtüsünün siyasi simge teşkil ettiğini bundan dolayı bu meslekler için kısıtlama talebinde bulundu. AK Parti kadın kolları raporunda ayrıca şu talepleri dile getirdiler:

"Yeni anayasada kadınların kamu görevlerini yerine getirmesi konusunda erkeklerle eşit haklara sahip olduğu, başörtüsü, dini ve siyasi simgelerin burada problem teşkil etmemesi yönünde bir hüküm yer almalıdır. Bu konuda yargıçlık, öğretmenlik, emniyet görevlisi gibi meslekler istisna tutularak tartışmalar aşılabilir."

Bu ifadeler adeta CHP zihniyetinin tezahürü mesabesindedir. Başörtülü hanımların belli alanlara girememesinin hem de Ak Parti kadın kolları tarafından hazırlanan böyle abes bir metinle legalleştirilmeye çalışmasını akıl iz'an almamaktadır. Toplum adına hareket ettiği iddiasında olan ve kendini toplumun temsilcisi olarak tanıtan yapılanmaların esasında toplumla ve toplumun değerleri ile ne derece alakalı olduklarını ortaya koyan bir olaydır bu. Yeni nitelemesi ekleyerek bir şeyi yeni yapmanın mümkün olmadığı, kişilerin elinde yeni olanın eskisini aratabileceği gerçeğini birkez daha hatırlatmış olduk bu olayla. Bizlerde AK Parti kadın kollarına soruyoruz; Başı örtülü kadınları hangi siyasi düşüncenin temsilcileri olarak görüyorsunuz? Başı kapalı olma bir siyasi simge ise karşısında yer alan başı açık olmada tersinden bir siyasi simge değimlidir? Siyasi simge taşıdıkları gerekçesi ile başı açık olanların yapamayacakları meslekler nelerdir? Salt siyasi bir partinin müntesibi ve temsilcisi olan sizlerin toplumun bütünü adına düşünce beyan etmeniz siyasi bir olay değimlidir ve bu durumda ortaya koyduğunuz düşünce ne derece kabul edilebilir? Siyasi bir partinin müntesibi olup başbakan, bakan ve bürokrat olarak ülkeyi yönetmek sizce doğrumudur ve bu durumda adalet mekanizması tarafsız işleyebilir mi? Soruları çoğaltmak mümkün olmakla birlikte bu kadarla yetinip şunu hatırlatmak isteriz tarihin çöplüğünde halkın değerleri ile savaşan niceleri yatmaktadır. Dünyevi hırs, makam ve mevki adına şahsiyetsizleşip mutlak sonuç olan ahiret yurdunuzu heba etmeyin.

Yapılan tüm bu zulümlerin yargı eliyle adalet adına yada kişiler eli ile demokrasi adına yapılıyor olması adalet ve demokrasi mefhumunun derin bir analize tabii tutulması gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Zulüm sürdüğü müddetçe zulmü ve zalimi deşifre etmeye ve onlarla mücadele etmeye devam edeceğiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

İHH ANKARA YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Serkan CODAL

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
245. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

                Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.                                                                                                                                                                 

(Bakara Suresi  85. Ayet)

                Kısmi çözüm problemin genelinin kabulü değil midir? Sorunun bir bölümünü çözmek sorunun geriye kalan bölümlerini onaylamak, çözümsüz bırakmak anlamına gelmez mi? Zulmün bir parçasını gidermek diğer parçalarının zalimi olmak anlamına gelmez mi? Kısmi çözümler, sorunun sürekliliğine ve devamlılığına bir katkı sağlamaz mı? Soruna bu türden yaklaşmak sorunun kabulünü ve içselleştirilmesini sağlamaz mı?

                Başörtüsü meselesi bir problem olarak uzadıkça problemin niteliği ve sınırları açısından da daha çetrefilli hale gelmektedir. Çözüm talebinde bulunanlar, sorunun kaynakları ve zulme maruz kalanlar her birisi bu sorun hakkında çok farklı yerlerde durmaktadırlar. Sorunun kaynağı kim ve ne, neye ve kime karşı bir mücadele verilmeli, bu bir partinin veya ideolojik bir yönelimin sorunu mu?  Yoksa bir devlet politikası veya bir devlet sorunu mu? Yasak sadece üniversitelerde ve bazı kamu kurum ve kuruluşlarında mı? Buralarda yasak çözülünce başörtüsü problemi diye bir problem bitmiş mi olacak? Ak parti kadınlar komisyonun bazı özel alanlarda yasağın kaldırılması ve geriye kalan yerlerde yasağın devamına yönelik düşüncesi ve teklifi siyasal bir yöneliş midir?  Yoksa bu baskıcı yasakçı atmosferi kabullenme ve içselleştirme refleksi olarak algılanmalı mıdır?

                Başörtülüler artık resepsiyonlara, ordu evlerine, kokteyllere bilumum protokollere örtüleriyle katılabilecekler. Yani vitrinde başörtülüler var olacak. Başörtüsü bundan böyle magazinsel bir içerik kazanacak. Protokolün eşleri yeni kreasyonlarla arzı endam eyleyecekler. Ve meselenin özü magazinleştirilerek kaybolmuş olacak. Binlerce mazlumun gözyaşından makyaj malzemeleri üretilecek, binlerce ah-u figanlardan resepsiyon müzikleri elde edilecek.

                Üniversiteler de başörtüsü meselesi kısmi bir çözüme kavuşmuşken ideolojik kaygıları ve sapık izlenimleri olan bir takım zevat hala dayatma ve baskılarını sürdürmeye devam etmekteler. Üniversitelerdeki ideolojik eğitim ve öğretim devam ettiği müddetçe bu ideolojik dayatmaların sahipleri de zulümlerine devam edeceklerdir.

                4+4+4 zorunlu eğitim dayatması başörtüsü sorununu katmerli bir hale getirecektir. Üniversiteler insanların kendi istekleriyle yöneldikleri birer eğitim kurumu iken zorunlu eğitim adı üzerinde zorunludur. Ve bu eğitime katılmamak özgürlüğü ve hakkı da yoktur. Fakat diploması 18 yaşında alınacak olan bu dayatmanın içerisinde bulunan kızlarımızın başörtüsü ne olacak? Üniversitede sorunu çözdük diyenler orta ve liseleri zorunlu hale getirerek başörtüsü yasağını daha geniş kitlelere yaymış olmuyorlar mı? Yoksa orta ve lisede sadece erkekler mi okuyacak? Üniversite bir eğitim kurumu da orta ve liseler eğitim kurumu değil mi? Ya da sizi anlayınışınızda mükellefiyet üniversitede mi başlıyor?

                Resepsiyonlarınız, protokolleriniz vs. sizin olsun! Siz halkın inançlarından kaynaklanan mağduriyetlerini giderin. Getirmiş olduğunuz zorunlu eğitimdeki yasakçı tutumunuzdan vazgeçin. Orta ve lise öğretiminde başörtüsünü serbest bırakın. Tüm alanlarda kılık kıyafete yönelik baskılarınızı kaldırın.

                Özgürlüklerin alanlarının kısıtlanmadığı inançların magazinleştirmediği bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 246. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

               
                                               KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

28 CEMAZİYEL AHİR 1433

19/ 05 / 2012