Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 326., Kocaeli'de 369.,Konya'da 243., Akyazı'da 274., Sakarya'da 348.,

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU'NUN
5 MAYIS 2012 TARİH ve 326. BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları ve katılımcılar!
Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Binlerce insanın tutuklanmasına, işkenceden geçilmesine elli kişinin idamına ve yüzlerce masum insanın ölümüne sebep olan 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi davasının ardından bu defa Post-modern darbe denilen 28 Şubat Süreci'ne ilişkin yargı süreci de nihayet başladı. 28 Şubat Süreci'nin 1996 Ağustos ayında başladığı, başta Hür...riyet, Milliyet ve Sabah gazeteleri olmak üzere merkez medyanın, üniversitelerin, yargı mensuplarının, sendikaların, işveren örgütlerinin (beşli çete) dönemin cumhurbaşkanı S. Demirel'in ve bir grup darbe heveslisi askerin kendi aralarında bir "darbe koalisyonu" kurarak Türkiye'yi yangın yerine çevirdikleri herkesin malumudur. Bu koalisyon laiklik elden gidiyor teraneleriyle Türkiye'nin kaynaklarını talan etmişlerdir. Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkan Vekili Bülent Orakoğlu'na göre resmi soygunun bilançosu 296 milyar dolardır.
Ancak 28 Şubat'ın esas yıkımı eğitim alanında olmuştur. İslâm'sız bir Türkiye projesi hazırlayan malum zihniyet İmam-Hatip Liseleri, Kur'an Kursları, Anadolu sermayesi ve dindar insanlara zulümde sınır tanımamıştır. 8 yıllık kesintisiz temel eğitim bahanesi ile İmam-Hatip Liselerini işlevsiz hale getirmiştir. YÖK aracılığıyla Üniversitelerde ilim bir kenara bırakılarak başörtülü öğrenci avına çıkılmıştır. Şimdi yargı önünde hesap verme zamanıdır. 28 Şubat koalisyon ortaklarının yargılanmasında askeri personelden sonra sıranın basın, yargı, üniversite ve patronlara da gelmesini bekliyoruz.
Son günlerde medyada şiddet haberleri yine artmaya başladı. Kadına şiddet olayları yanında doktorlara, öğretmenlere kamu görevlilerine yönelik şiddet daha da artıyor. Polisiye tedbirler kadına şiddeti önleyemiyor. Çünkü medeni kanun aile yapısını bozmuştur. Ailede huzur kalmamıştır. Medeni kanun kadını boşanmaya teşvik ediyor. Boşanmanın gerçekleşmesi halinde erkek, hem yuvasından hem çocuklarından olduğu gibi, ekonomik olarak da çöküntüye uğramaktadır. Bu durum erkeklerin cinnet geçirmesine yol açabilmektedir. Boşanma halinde kadına imtiyaz sağlanırken erkeği ekonomik ve psikolojik olarak çökertmek evliliği ateşten gömlek haline getirir. Toplumu evlilikten uzaklaştırıp zinanın artmasına sebep olur. Dolayısıyla ailenin çökmesi toplumun geleceği açısından çok tehlikelidir. Hükümetin bu toplumsal felaketi önlemek için medeni kanunda milli değerlere dönük değişiklikler yapması gerekir. AB uyum yasalarının bünyemize uymadığını, çok geç olmadan gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini ikaz ediyoruz.
1 Mayıs kutlamalarında kendilerini "Antikapitalist Müslümanlar" diye tanıtarak Taksim Meydanı'na yürüyen grup malum medyanın yeni gözdesi oldu. Önce şunu ifade edelim ki; bütün ideolojiler vahyi inkar ederek dünya hayatına kendilerince bir nizam verme gayreti içindedirler. Üretim ve tüketim araçlarının mülkiyeti, gelir dağılımı, emek ve sermaye konularında o günün gerçeklerinden yola çıkarak değişik fikirler ileri sürebilirler. Zaman ve şartlar değiştiğinde başka bir ideoloji ortaya çıkar, diğerinin yanlışlarını ortaya koyar. Bu kısır döngü devam eder gider. Ancak hiçbir ideolog, ölüm sonrası için bir şey söyleyemez, çünkü gaybı bilebilmesi mümkün değildir.
İslâm ise yaratıcımız Allah (cc) tarafından vahiy yolu ile Peygamber Efendimiz'e (sav) indirilen, insanlara dünya ve ahiret mutluluğu sunan bir inanç ve hayat nizamıdır. Bu nizama teslim olan insana da Müslüman denilir. İsteyen insan İslâm'ı seçer, isteyen de herhangi bir ideolojiyi tercih eder. Her tercihin bir karşılığı ve bedeli vardır. Şunu açıkça ifade edelim ki, Allah'ın (cc) dini ile insan zihninin ürünü olan ideolojileri sentez yapmaya kalkmak başlı başına itikadi bir felakettir. Hayatı İslâm'a göre yorumlamak esas iken, İslâm'ı ideolojilerin veya sosyalizmin prensiplerine göre yorumlamak, İslâm'ı hiç bilmemenin zaruri bir neticesidir. Kendilerine "Antikapitalist Müslümanlar" diyen bu gruba tavsiyemiz, İslâm'ı istismar etmeyi bırakıp kızlarla el ele tutuşup halay çekmeye devam etmeleridir.
Suriye'de kaybolan ve kendilerinden 56 gündür haber alınamayan gazeteci Adem Özköse ve Hamit Coşkun'un biran önce sağ salim ülkelerine dönmeleri için çalışmaların hızlandırılmasını bekliyoruz. Kardeşlerimize "Allah (cc) yardımcıları olsun" diyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA
İsmail AYDAR
VAHDET VAKFI

SURİYEDE AKAN MÜSLÜMAN KANI DURSUN, Kocaeli'de 369.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI.

 

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 243. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI Rahman,Rahim, Allah'ın adıyla Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir, kötülükler kuranlara gelince onlara şiddetli bir azâb vardır ve onların tuzakları hep tarumar olur. (Fatır Suresi 10. Ayet) Sevgili dostlar değerli basın mensupları; İslam Allah'ın dinidir. Müslümanlarda bu dine inanan ve hayatlarını bu dine göre şekillendiren insanlardır. Din tamamlanmış ve kemale erdirilmiştir. Herhangi bir eksikliği nakısası ve kusuru da yoktur. Başka bir dinden başka bir inanç dan veya başka bir ideolojiden etkilenmesi veya alacağı bir şeyin olması düşünülemez. Herhangi bir inanç veya ideoloji ile de adı bir arada anılamaz. Müslümanlarında başka bir adla birlikte anılmaya ihtiyaçları yoktur. Başka adlarla anılmak Müslümanlara bir izzet ve şeref getirmediği gibi eziklik ve zilletle anılmaktan başka fayda da sağlamaz. Allah'ın aziz dini İslam her hangi bir ideolojinin hizmetine sunulamaz. İslami kapitalizm diye bir ucube anlayışı nasıl reddediyorsak benzeri tüm ucube anlayışları da öylece reddediyoruz. İslam kapitalizmi, İslam sosyalizmi, İslam demokrasisi, İslam liberalizmi hepsi cahili olmakla aynı kategoride ele alınmalıdır. İslamın bunların hiçbirine ihtiyacı olmadığı gibi İslam bunların hizmetine de sunulamaz. Kapitalist yaşam biçimine sahip Müslüman anlayışına tepki göstermek makul ve gerekli bir tavırdır. Kuran'ın dünyevileşme diye ifade ettiği vasfın içerisine giren ahireti öteleyen bu yaşam biçimini tabi ki reddetmek zorundayız. Fakat kapitalizme karşı oluşumuz bizi sosyalizmin ve solun kucağına da itmemelidir. İki cahiliyenin birine karşı çıkmak diğerini kabul etmeyi veya desteklemeyi gerekli kılmaz. Biz Müslümanlar olarak kendimizi ifade edecek tüm anlayış ve birikime sahibiz. Başkalarının anlayışlarına, yaşam biçimine ve söylemlerine ihtiyacımız da yoktur. Despotizme ve sömürüye karşı çıkışımız bizi ne sosyalist, ne demokrat nede liberal yapmaz. Biz bütün baskılara sadece Müslüman kimliğimizle karşı çıkıyor ve bu kimliğimizle izzetli olduğumuza inanıyoruz. Ve izzeti Allah'ın Resulünün ve müminlerin yanından başka hiçbir yerde de aramayacağız. Başkalarının şiarlarını yükseltmeyecek onların cahiliye'ye bulanmış hak arayışlarının yanında da olmayacağız. 1 Mayıs işçi festivallerine Müslümanlardan bir grubun katılması sadece kendi düşünce ve inançlarını ifade eder. Ne buraya katılmayanları –bu katılmayışları- ve bu anlayışa sahip olmayanları emperyalizm yanlısı kılar ne de katılmayanların emperyalizme karşı olmadığını ortaya çıkarır. 1 Mayıslara ve kökeni cahiliye olan her hangi bir bayrama katılmayacağız. Ve onların şiarlarıyla İslam'ın şiarlarını -lafızlarda aynı olsalar bile sebep ve saik itibari ile farklarından dolayı- birlikte yükseltmeyeceğiz. Sadece emperyalizme ve kapitalizme değil zulmün her türlüsüne karşı çıkışımızın sebep ve Saiklerini dinimizden almaktayız. Başka bir itici gücede ihtiyaç duymuyoruz ve duymayacağız. Arap baharı diye adlandırılan sosyal vakıanın İslam dünyasına yönelik yeni baskı ve zulümlere evrilmesi ve İslam dünyasında yeni işgallerin sebebi olarak sunulmasından endişe etmekteyiz. Suriye'de İslami olmayan adaleti gerçekleştirmeyecek ve halkların mazlumiyetini gidermeyecek her çözüm anlayışına karşıyız. Emperyalist batının ve onların işbirlikçilerinin çözüm önerilerinin mevcut zulümden daha büyük zulümler getireceğinin tedirginliği içerisindeyiz. Zalim işgalci İsrail zindanlarında ki kardeşlerimizin zulmün sona ermesi ve insanca yaşamak için 17 Nisan'da başlattıkları "onurumuzla yaşayacağız" sloganıyla devam ettirdikleri açlık grevlerini destekliyor ve bu sebeple zalim işgalci İsrail'i bir daha tel'in ediyor onların nev-i şahsında tüm zalimleri de yeniden tel'in ediyoruz. Kardeşlerimize sabrı cemil diliyor, direnişlerinin zaferle sonuçlanması ve biran önce özgür olmaları için dua ediyoruz. Kardeşlerimizin yanındayız ve direnişin zafere götüreceğini biliyoruz. İzzetin aziz kaynağının Aziz olan olduğu kimseye zulmedilmeyen ve zulme sessiz kalınmayan tevhid ve adalet üzere kurulu yepyeni bir Dünya'da buluşmak üzere hepinizi 244. Hafta'da aynı yer ve saatte buluşmak üzere hepinizi Allah'a emanet ediyoruz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

14 Cemaziyel Ahir 5 Mayıs 2012

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu,  274. basın açıklamasında AK Parti Kadın Kollarının anayasa için Meclis Başkanlığına sunduğu raporu eleştirirken Suriye'de Esed rejiminin döktüğü kna da dikkat çekti. Açıklamada "Suriye'de, Mısır'da ve Libya'da devam eden devrim sürecinin inşallah bölge haklarının özgürlüğe kavuşmasına vesile olacağına inanıyoruz." ifadeleri yer aldı.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Mazlumder sözcüsü Burhan Cimşit'in okuduğu basın açıklamasının tam metnini ilginize sunuyoruz:

YASAKÇI KADIN KOLLARINI KINIYORUZ!

Ak Parti kadın kolları anayasa sürecine katkı sağlamak üzere meclis başkanlığına sunduğu raporda başörtüsüne kısmi kısıtlama istenmesi başörtüsüne hakaret olarak görüyoruz. Başörtülü hizmet verecek kardeşlerimize haksızlık olarak görüyoruz.  AKP idarecilerinin bu konuda bir an önce açıklama yaparak niyetlerinin ne olduğunu belli etmelidirler.

Ülkemizde darbe dönemlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin, baskı ve zulmün hesabının sorulmakta olduğu yeni bir sürece girilmiştir.

Milletimizin iradesine ipotek koyan bu zihniyetin neden olduğu zulümden en fazla Müslüman kimliğine sahip insanlarımız etkilenmiş ve acı çekmişlerdir.

12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri yüzünden Müslümanların eğitim, ibadet ve iş hayatında büyük depremler yaşanmıştır. Aradan geçen onlarca yıldan sonra insanlarımız ancak yeni yeni temel haklarından yararlanmaya başlamışlardır. İnşallah darbeler artık geride kalacak ve sivil hayata bir daha askeri vesayet el koyamayacaktır.

Diğer yandan Suriye başta olmak üzere bölgemizdeki Müslüman coğrafyada kan akmaya devam etmektedir. Zalim Esad rejimi ateşkes kararını hiçe sayarak masum sivilleri katletmeye devam etmektedir. Suriye'de yanan isyan ve direniş ateşi inşallah zalim Esad ve onun işbirlikçilerini döktükleri kanda boğacaktır. Suriye'de, Mısır'da ve Libya'da devam eden devrim sürecinin inşallah bölge haklarının özgürlüğe kavuşmasına vesile olacağına inanıyoruz. Diktatörlüklerin İslam dünyasından bir daha asla geri gelmeyecek şekilde yıkılmalarını, adalet ve özgürlük temelinde bir düzenin hayata geçmesini umuyoruz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu

akyazi-platformu01.jpg

Paylaşırsak Allah'ın rızkı hepimize yeter!

Sakarya Adalet Girişimi 348. hafta basın açıklamasında neoliberal üretim-tüketim çılgınlığının ahlaki erdemleri yozlaştırdığına dikkat çekerken, asgari ücret ve taşeronluk sistemini eleştirdi. Açıklamada başörtüsüne sadece üniversitelerde değil her alanda özgürlük istendi

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun haftalık eylemleri 347. basın açıklamasıyla devam etti. Platform adına Diriliş Saati Dergisi'nden Enes Berat Gürler'in okuduğu açıklamada neoliberal ekonomi eleştirilerek "Toplumumuzda tüketim çılgınlık seviyesine çıkmıştır.  Adalet, ahde vefa, dürüstlük gibi ahlaki erdemler yerini kapitalist ahlaksızlığın umdelerine bırakmıştır. Küçük ve orta ölçekli sermaye büyük sermaye karşısında her geçen gün güç kaybetmekte, büyük sermaye önüne geleni ezerek hızla tekelleşmektedir. Banka, borsa gibi finansal kurumlar hiçbir emek sarf etmeksizin sanal para hareketlerinden büyük paralar kazanmakta ve Allah'ın faiz olarak isimlendirip lanetlediği bu haksız kazanç her geçen gün daha da meşrulaştırılmaktadır. Emeğin sendikal mücadele ile elde ettiği kazanımlar 12 Eylül sonrası süreçte aşama aşama kaybedildi" Hem sendikalar etkisizleştirildi hem de sendikalı olmak işveren nezdinde suçlu olmak için yeter sebep haline getirildi. Açlık sınırının altında bir asgari ücret uygulaması hepimizin malumu" Bu şartlar altında yapılması gereken nedir? Başta Müslüman halklar olmak üzere tüm dünya halkları küresel güçlerin özgürlük, daha iyi yaşam, kalkınma gibi yalanların arkasına gizlenerek sunduğu neoliberal politikalara asla teslim olmamalıdır."

347. hafta basın açıklamasında hafta içi MAN firmasının başlangıçta başörtülü bir stajyeri kabul etmemesi ve kamuoyundaki tepkilerden sonra geri adım atmasıyla ilgili olarak da "Başörtüsü ilk, orta ve yüksek öğrenimi içerecek şekilde tüm okullarda ve kamusal alanda serbest olmalıdır. Bu konuda kısmi özgürlük anlamındaki kararlar ve uygulamalar kesinlikle çözüm olmayacaktır. Başörtüsü Müslüman kadının şiarıdır ve hiçbir gücün buna müdahale etmeye hakkı yoktur. Başörtüsü üzerindeki tüm baskılar kalkıncaya kadar direnişimiz devam edecektir." denildi. Açıklamada bölgesel gelişmelerle ilgili olarak da şu ifadelere yer verildi: "Suriye'de kanın durması ve taraflar arasında müzakerelerin başlamasının tek çıkar yol olduğunu bir kez daha deklare ediyoruz. Türkiye, İran ve diğer bölge ülkelerinin müzakere süreci için bütün güçlerini seferber etmelerinin tarihi bir sorumluluk olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Mısır'ın İsrail'e verdiği doğalgazı  kesmesi ile Mısır-İsrail ilişkileri gerildi. Mısır'ın bu son çıkışının İsrail urunun Ortadoğu'dan kesilip atılması açısından olumlu bir aşama olmasını diliyoruz" Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa" Ümmetin vicdanlarını kanatan, yüreklerini dağlayan birincil sorunu"  Siyonist rejim zindanlarında 4000 kişi açlık grevinde. Ümmet ise suskun" Türkiye'de bu olay medya tarafından gözden kaçırıldı. Gün direnişe destek günüdür."

347. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

DİRENİŞ KAZANACAK!

Emekçiler 1 Mayıs'ta bir kez daha meydanlara indi. Bu vesile ile kapitalizmin Müslüman halklara bir kurtuluş reçetesi olarak sunulması ve buna bağlı olarak emeğin sermaye tarafından ayaklar altına alınması sorununu bir kez daha dillendirmek istiyoruz.

Türkiye'de 12 Eylül darbesi ile başlayan neoliberal süreç, Ak Parti hükümeti döneminde olgunlaşma aşamasından geçiyor. Bu süreç iyi analiz edildiğinde şu hususların öne çıktığı görülecektir:

-Toplumumuzda tüketim çılgınlık seviyesine çıkmıştır.

-Adalet, ahde vefa, dürüstlük gibi ahlaki erdemler yerini kapitalist ahlaksızlığın umdelerine bırakmıştır.

-Küçük ve orta ölçekli sermaye büyük sermaye karşısında her geçen gün güç kaybetmekte, uluslar arası sermaye ve onun Türkiye ayağını oluşturan büyük sermaye önüne geleni ezerek hızla tekelleşmektedir.

-Banka, borsa gibi finansal kurumlar hiçbir emek sarf etmeksizin sanal para hareketlerinden büyük paralar kazanmakta ve Allah'ın faiz olarak isimlendirip lanetlediği bu haksız kazanç her geçen gün daha da meşrulaştırılmaktadır.

-Emeğin sendikal mücadele ile elde ettiği kazanımlar 12 Eylül sonrası süreçte aşama aşama kaybedildi. Bugün özel sektörde çalışan kayıtlı 10,5 milyon işçinin sadece iki yüz bininin toplu sözleşme hakkına sahip sendikalı olduğunu biliyoruz. Kalan işçiler ise işverenin insafına bırakılmış durumda" Hem sendikalar etkisizleştirildi hem de sendikalı olmak işveren nezdinde suçlu olmak için yeter sebep haline getirildi. Açlık sınırının altında bir asgari ücret uygulaması hepimizin malumu" Taşeronluk sistemi ile emekçilerin sendikal örgütlenmesinin önüne geçildiği gibi, yıllarca da çalışsa emekçinin gelirinin asgari ücret düzeyinde kaldığı bir tür kölelik sistemi ihdas edildi.

Bu şartlar altında yapılması gereken nedir? Başta Müslüman halklar olmak üzere tüm dünya halkları küresel güçlerin özgürlük, daha iyi yaşam, kalkınma gibi yalanların arkasına gizlenerek sunduğu neoliberal politikalara asla teslim olmamalıdır.

Müslümanlar olarak; Allah'ın bütün dünyaya yetecek ölçüde rızık verdiğine, açlıktan ölenlerin ve obezlerin olmadığı bir dünya için küresel zalimlerin devrilerek adil yönetimlerin kurulması gerektiğine iman ediyoruz.

Müslümanlar olarak; paylaşma ve dayanışma üzerine kurulu İslam ahlakının İslam inancının en temel unsurlarından biri olduğuna iman ediyoruz.

Müslümanlar olarak; tüm emekçilerin haklarının adil bir şekilde ve zamanında verildiği; işgücünün kârlılık oranlarının artırılması alanı olmaktan çıkarılıp, insanca yaşamanın karşılığı olan ücretlendirmenin yapıldığı bir dünya kurmamız gerektiğine iman ediyoruz.

Başörtüsü yasağı değişik boyutlarda devam ediyor. Son olarak, Ankara'da bulunan MAN Kamyon ve Otobüs Fabrikası'na staj için başvuran ve başvurusu kabul edilen Konya Selçuk Üniversitesi 1. Sınıf öğrencisi Büşra Nur Uslu; staj belgelerini vermek üzere fabrikaya gittiğinde başörtülü olarak staj yapamayacağı kendisine bildirilmiştir. Bu uygulama başörtüsü sendromunun nerelere kadar uzandığının belirgin bir örneğidir.

Başörtüsü ilk, orta ve yüksek öğrenimi içerecek şekilde tüm okullarda ve kamusal alanda serbest olmalıdır. Bu konuda kısmi özgürlük anlamındaki kararlar ve uygulamalar kesinlikle çözüm olmayacaktır. Başörtüsü Müslüman kadının şiarıdır ve hiçbir gücün buna müdahale etmeye hakkı yoktur. Başörtüsü üzerindeki tüm baskılar kalkıncaya kadar direnişimiz devam edecektir.

Suriye'deki iç savaş süreci devam ediyor. Amerika ve yandaşı batılı emperyalist ülkelerin pompalaması  ile Türkiye, Arabistan ve Katar bu süreçte başrol oynuyor. Küresel zalimler Suriye'yi de Irak'ın durumuna düşürmek için her yolu deniyorlar. Küresel zalimler hiçbir risk almadan, maddi/manevi bir kayıp vermeden bölgedeki işbirlikçileri üzerinden Suriye'yi dizayn etmeye çalışıyorlar. Bu çabaları yeterli sonucu doğurmuyor olacak ki; Suriye muhalefetinin manevi önderlerinden olduğu ifade edilen ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen Şeyh Adnan Arur, Suriye'ye NATO müdahalesini savundu.

Şeyh Adnan Arur ve benzeri şahsiyetlerin duruşu Suriye muhalefeti konusundaki ciddi şüphelerimizi maalesef doğruluyor. Amerika'nın bölgedeki işbirlikçilerinin sadece laik elitler değil, aynı zamanda ılımlı İslam/Amerikancı İslam söylemine ram olmuş dindar görünümlü elitler ve bazı din adamları olduğunu müşahede ediyoruz. Şeyh Adnan Arur'u şiddetle kınıyoruz. Suriye'de kanın durması ve taraflar arasında müzakerelerin başlamasının tek çıkar yol olduğunu bir kez daha deklare ediyoruz. Türkiye, İran ve diğer bölge ülkelerinin müzakere süreci için bütün güçlerini seferber etmelerinin tarihi bir sorumluluk olduğunu hatırlatmak istiyoruz.


Mısır'ın İsrail'e verdiği doğalgazı  kesmesi ile Mısır-İsrail ilişkileri gerildi. İsrail'in bölgedeki tek taraflı keyfi uygulamalarına ses çıkarmayan, hatta destekleyen Mübarek dönemi Mısır'ının bu dönüşümü takdire şayan"  Umudumuz Mısır ile İsrail arasındaki Camp David Antlaşması'nın da iptali veya askıya alınmasının sağlanması" Bu aralar Güney Sudan üzerinden Sudan'ı karıştırma ve yıpratma operasyonları gerçekleştiren İsrail'in Ortadoğu'ya yerleştirilmiş habis bir ur olduğu hepimizin malumu" Mısır'ın bu son çıkışının İsrail urunun Ortadoğu'dan kesilip atılması açısından olumlu bir aşama olmasını diliyoruz.

Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksa" Ümmetin vicdanlarını kanatan, yüreklerini dağlayan birincil sorunu"  Siyonist rejim zindanlarında 4000 kişi açlık grevinde" Son gelen haberlerde açlık grevindeki bazı mahkumların hayati tehlike sınırında olduğu belirtiliyor. Ümmet ise suskun" Türkiye'de bu olay medya tarafından gözden kaçırıldı. Gün direnişe destek günüdür. Direnişin öncüleri tüm Müslümanların Siyonist rejimin elçilik ve konsoloslukları önünde Filistinli esirlerle dayanışma eylemleri düzenlenmesini istedi. Müslüman halkımızı bu çağrıya cevap vermeye, gerekli duyarlılığı göstermeye davet ediyoruz.

Zafer mutlaka direnenlerin olacaktır. Rabbimizden tüm dünyadaki mazlumların direnişlerini başarıya ulaştırmasını  niyaz ediyoruz.

 Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi