Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 230., Sakarya'da 335., Ankara'da 313., Akyazı'da 261.,

Konya'da 230. Eylem
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla, "İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez. İşte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir. Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır." (Al-i İmran Suresi 86-88. Ayetler)
Sevgili dostlar ve değerli basın mensupları,
Rahmettir yağmurun bir diğer adı" Getirdiği faydalardan dolayı bu şekilde adlandırılır. Verdiği küçük zararlar onun rahmet diye adlandırılmasına mani olmaz. Fakat yağmur sel olur büyük zararlar vermeye başlarsa ondan elde edilen faydalar artık göze görünmez olur. Başlangıçta adı rahmet olan âfet diye nitelendirilir. Çünkü zararı beklenilen faydadan çok büyük olmuştur.
Suriye'deki Esed rejimi israil'e karşı duruşu ve direniş hareketlerine verdiği destekle olumlu bir intiba bırakmıştı. Ona rahmet gözü ile bakmakta normal sayılmıştı. Fakat bugün onun saldırıları tuğyana dönüşmüş yatağından taşmış, büyük bir âfet haline gelmiştir. Baasçı Suriye rejimi kendisi için mazeret olarak ileri sürülebilecek her şeyi yok etmiştir. Onun yaptığı katliamları hiçbir mazeret haklı gösteremez. Baasçı Esed rejiminin halkı için halkının faydasına yapabileceği hiçbir reform kalmamıştır. Bir an önce halkını katletmekten vazgeçerek muhaliflerle görüşmeli ülkesini Nato ve haçlı saldırıları için açık hedef haline getirmekten korumalıdır. Bir an önce yönetimden ayrılmalı halkın adalet taleplerini yerine getirecek bir yönetime ülkeyi teslim etmelidir.
Hem Esed hem de muhalifler içinde bulundukları bu hassas durumu göz önüne alarak emperyalizme karşı direnişin yanında bir yönetim tesisi için çaba sarf etmelidir. Esed ve katilleri bağımsız, adil bir mahkemede yargılanmalıdır.
Suriye halkının mücadelesini destekliyor yanlarında olduğumuzu beyan ediyor. Onları ve tüm direnişçileri emperyalizmin oyunlarına karşı dikkatli olmaya davet ediyoruz.
Ülkemizin gündemi dindar bir nesil yetiştirme üzerinden tartışılıyor. Dindar olmayanlar dinsiz mi? Yetiştirilecek nesil kimin ve neyin dindarı olacak? Başbakan yetiştirilecek bu dindar nesli muhafazakâr demokrat olarak nitelendiriyor. Bu dindar nesil neyi muhafaza edecek? Ve demokratlığının sınırları nereye kadar olacak? Bu demokratlığın içini kim ne ile dolduracak?
Şerefli doğum gününü andığımız kutlu Nebi (a.s) ne kadar muhafazakâr ve ne kadar demokrattı? Bu dindar nesil Efendimizin dindarı olacak ise; ne muhafazakârlık ne de demokratlık onun sıfatı olamaz. Yok başkalarının dindarı olacak ise; bu bize göre dindârlık değil dini darlık olur"
Önemli bir gündemiz de; İskilipli Atıf Hoca neden idam edildi? -Atıf Hoca'nın İslami düşünce ve faaliyetlerinden kimler, neden rahatsız oldular? İskilipli Atıf Hoca gibi bu toprakların değeri ve birikim olan idam edilmiş daha kaç âlim ve insanımız vardır? İstiklal Mahkemeleri misyonunu ve gücünü kim ya da kimlerden alıyordu?
Şehadetinin 86. yıl dönümünde İskilipli Âtıf Hoca'nın, O'nun şahsında İstiklal Mahkemeleri mazlumlarının itibarlarının iadesini ve İstiklal Mahkemeleri sorumlularının yargılanıp sembolik de olsa yargılanıp cezalandırılmalarını talep ediyoruz.
Zalimin ve zulmün olmadığı, mazlumun hakkının çiğnenmediği, kardeşlik, Tevhid ve adalet üzere kurulu yepyeni bir dünyada yaşama umudu ile 231. Hafta'da aynı yer ve saatte buluşmak üzere hepinizi Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
12 REBÎ'UL-EVVEL 1433
(04 Şubat 2012)

Sakarya'da 335. Eylem

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati dergisi temsilcisi Berat Gürler tarafından okunan basın açıklaması eyleminde "Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak Siyonist rejim cumhurbaşkanın "herkes İran'ın karşısında durmalı ve onu kınamalıdır" çağrısını ayaklarımızın altına alıyor; ve açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz ki olası bir durumda Türkiyeli Müslüman Halkın desteği, İran halkının yanında olacaktır ve emperyalizm ile savaşta İran halkı yalnız bırakılmayacaktır" denildi.

BASIN AÇIKLAMASI METNİ

Bugün 4 Şubat; cumhuriyetin ilanından 3 yıl sonra, 4 Şubat 1926 tarihinde toplumun alim kişilikli önderlerinden biri olan İskilipli Atıf Hoca'nın Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından idam kararı ile şehit edilmesinin 86. yılı" İskilipli Atıf hocanın idamı, ülke yönetimindeki tehlikeli zihniyetin halkın İslami ve insani duyguları üzerinde nasıl tezahür ettiğinin açık bir göstergesidir. Bu minval üzere değerlendirildiğinde Diyarbakır'da yapılan kazı çalışmaları esnasında ortaya çıkan insan kemiklerinin de aynı zihniyetin son dönemlerdeki tezahürlerinden olduğunu söyleyebiliriz. En son dört gün önce yapılan kazılarda 3 adet daha kafatası bulunmuş ve toplamda faili meçhul cinayetlerin kurbanlarına ait olduğu düşünülen kafatası sayısı 26'ya yükselmişti. Türkiye halkının bu durumdan rahatsız olduğunu belirterek durumun bir an önce açıklığa kavuşturulmasını temenni ediyor ve yöneticilerin zalim zihniyetinin değişmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

Ambargo ve Savaş Tamtamlarına Karşı İran'ın Yanındayız!

Emperyalizm, dünya halklarının başına bela olma kulvarındaki yarışta kendisine rakip tanımıyor. Büyük şeytan Amerika'nın başını çektiği emperyal siyasetin azgın bekçileri ise, özellikle Müslüman halkların ensesinde nefes alıp vermeye devam ediyorlar.

Orta Doğu'da bir takım değişimler gerçekleşirken; bu değişimlerin emperyalizm karşısında köklü birer adıma dönüşmesini engellemek isteyenler, öyle ya da böyle bir şekilde olaylara müdahil olmaya ve mazlum halkların fitilini ateşlediği İslami Uyanış sürecine engel olmaya gayret etmişlerdir. Fakat başlarındaki kukla rejimleri devirmeye muktedir olan halklar, Allah'ın izniyle enselerindeki nefes kesilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceklerdir.

33 yıl önce bugünlerde, mazlum İran halkı Orta Doğu'da yeni bir tarih yazmış; ABD'ye, siyonizme ve bunların bölgesel işbirlikçilerine ağır bir darbe indirmiştir. Emperyalizme ve kendi başlarındaki kukla rejime başkaldıran İran'ın Müslüman halkı, gerçekleştirdiği şanlı devrimle Orta Doğu'daki emperyal siyasetin tekerine çomak sokmayı başarmış ve geride bıraktığımız 33 yıl boyunca emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmeyi reddetmiştir.

O günden bugüne, İran birçok defa yaptırım ve ambargolarla karşı karşıya bırakılmış fakat buna rağmen hiçbir şekilde boyun eğmemiştir. İran'a karşı uygulanan yaptırımlardan bir kaçını şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Evvela daha devrimin ilk günlerinde Irak-İran savaşı baş göstermiş; bu süreçte bütün batı dünyası ve bölgesel Arap işbirlikçileri Saddam'a sınırsız destek vermenin yanı sıra İran'a her türlü silah satışının da önüne geçmişlerdi. O dönemi anlatan bir İranlı, savaş sürecinde yabancı ülkelerin kendilerine bir metre dikenli tel dahi satmadıklarını belirtiyor.

2) 1995'te ABD başkanı Bill Clinton, İran'a yönelik tam ekonomik yaptırımları başlattı. Bu yaptırımlar çerçevesinde İran ile 20 milyon doları aşan bütçeyle ticaret yapan şirketler, boykotla tehdit edildi. Dolayısıyla gelinen süreçte İran bankalarının tamamının ismi özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerin boykot listesinde yerini almış durumdadır.

3) Geçtiğimiz günlerde kendini iyice hissettiren petrol ambargosu mevzusu, İran'a karşı yaptırımlarda son günlerin ana gündem maddesi haline geldi. Bu hamlenin İran'ı emperyalist siyasetin uşağı etme çabaları uğruna onu masaya oturtmak için yapılan son hamlelerden olduğunun farkındayız. Zira dünyanın bu ambargodan doğacak ekonomik buhranı kaldırabilecek düzeyde olmadığını biliyoruz.

İşte bu yüzden, NATO'nun Malatya Kürecik'te Türkiye eliyle nihayete erdirdiği füze kalkanı projesini; ABD ve müttefikleri tarafından Basra Körfezi bölgesine askeri savaş uçakları ve türlü mühimmatlar transfer edilmesini; Katar'a Amerikan bombardıman uçakları yerleştirilmesini; Ürdün krallığına ait olan ve Amerikan hava üssünün bulunduğu Masira adasına binlerce Amerikan askerinin gelmesini; İsrail'de bulunan 10 bini aşkın Amerikan askerinin İsrail'in füze savunma sistemini bir dizi teknolojik testten geçirmesini; Kuveyt'e 15 bin kadar Amerikan askerinin konuşlandırılmasını; Hint Okyanusundaki Diyego-Garsiya adasında bulunan Amerikan üssüne yüzlerce adet 'bunker-buster' cinsi ağır bombalardan oluşan bir cephanelik kurulmasını; Basra Körfezi bölgesinde Amerikan donanmasına ait iki uçak gemisi filosunun nöbet beklemesini ve Fransa ile İngiltere tarafından da bu bölgeye askeri birliklerin kaydırılmasını endişe ile takip ediyoruz.

Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak savaş çıksın istemiyoruz; fakat takip ettiğimiz kadarıyla İran'a karşı sürdürülen kara propaganda son virajı almak üzeredir" Siyonist rejim savaş bakanlığının yanı sıra Kanada, Fransa ve İngiltere gibi emperyal işbirlikçilerin son dönemde İran aleyhinde sarf ettiği sözler, bu dönemin kritik bir dönem olduğunu kanıtlar niteliktedir. Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak Siyonist rejim cumhurbaşkanın "herkes İran'ın karşısında durmalı ve onu kınamalıdır" çağrısını ayaklarımızın altına alıyor; ve açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz ki olası bir durumda Türkiyeli Müslüman Halkın desteği, İran halkının yanında olacaktır ve emperyalizm ile savaşta İran halkı yalnız bırakılmayacaktır.

Sakarya Adalet Girişimi Başörütüsü Platformu Adına
DİRİLİŞ SAATİ DERGİSİ

VELFECR FOTO

VELFECR FOTO

VELFECR FOTO

VELFECR FOTO

Geçtiğimiz günlerde gazeteci Uğur Mumcu ölüm yıl dönümünde anıldı. Türkiye'nin karanlık günleri bir kez daha bir film şeridi gibi gözlerimizin önünde canlandı. Ülkemizde ne zaman demokratikleşme yönünde adım atılmaya çalışılsa dâhili ve harici bedhahlar sanal düşman üretirler. Sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk en sonunda da laik-anti laik çatışmasını çıkartarak kendilerinin bile tanımını bilemediği irtica paranoyasını yaratmaya çalıştılar. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu,Hablemitoğlu cinayetleri inançlı insanların üzerine yıkılmaya çalışılarak yeni bir psikolojik propaganda başlattılar. Bu propagandanın sonucunda sadece İslami kimliklerinden dolayı insanlar, haksız tutuklamalara, haksız yaş kararlarına,hak mahrumiyetlerine, başörtüsü yasaklarına maruz bırakıldılar.

Bu gün başörtüsü kararları sebebiyle işlendiği söylenen Danıştay saldırısının sonucunda yapılan planlar, saldırganın yakalanmasıyla alt üst oldu. Bu yöntemlerle amacına ulaşamayan insanlar yine orduyu göreve çağırarak 27 Nisan e-muhtırasının yayınlanmasına zemin hazırladılar. E-muhtıra metninin TSK resmi internet sitesinde bu güne kadar yer almasını oldukça düşündürücü buluyoruz. Bununla birlikte 27 Nisane-muhtırasının mimarı olduğunu TV kanallarında açıklayan dönemin Genel Kurmay Başkanı hakkında soruşturma başlatılması ve bunun akabinde e-muhtıranın internet sitesinden kaldırılmasını da olumlu bir adım olarak görüyoruz. Ayrıca bir olumlu adımda Milli Güvenlik dersinin farklı bir ders olarak verilmesi ve derslere sivil öğretmenlerin girecek olmasıdır.

Bugün yani 4 Şubat İskilipli Atıf Hocanın İstiklal Mahkemeleri'nin keyfi, hukuksuz kararları neticesinde idam edilişinin yıl dönümü. Türkiye Cumhuriyeti kendi tarihiyle yüzleşmeli, bugüne kadar hain ilan edilip toplumda itibarsızlaştırılmaya çalışılan bu seçkin insanların hakları iade edilmelidir.

Faili meçhul cinayetler ve kayıplar Diyarbakır'da yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan kemiklerle bir kez daha gündeme geldi. Aslında kayıp ailelerinin gündeminden hiç düşmeyen bu gerçek bugüne kadar onların yüreklerinde bir yaradır. Başında dua edecekleri bir mezarın dahi olmaması onların acılarını arttırmaktadır.Şeffaflaşma ve demokratikleşmeden bahsedilen bu dönemde neye mal olursa olsun gerçekler ortaya çıkarılmalı ve Uludere saldırısının altında yatan gerçekler de bir an önce aydınlatılmalıdır. Acılı annelere de bir kez daha baş sağlığı diliyoruz.

Yakın komşumuz Suriye'de çoluk çocuk, kadın demeden yapılan katliamlar tüm dünyanın gözleri önünde devam ediyor. Mazlum Suriye halkının yanında olduğumuzu bildiriyor ve halkın geleceği hakkında kendilerinin karar vermesi gerektiğine inanıyoruz.Esed ve yandaşlarının halkına kan kusturmayı bırakmasını er ya da geç o koltuktan kalkacağını bilmesini istiyoruz.

Başörtüsünün yılmaz savunucusu, herkes susarken korkmadan konuşan mert insan Sağlık Sen onursal başkanı Sayın Mustafa Başoğlu hakka yürümüştür. Kendisine Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

314. haftada yine hak ve özgürlükleri savunmak için burada olacağız. Hepinize teşekkür ederiz. Allah'a emanet olunuz.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına

İLKDER Hadiye Kılıç

İLKDER

Zalimlere karşı mazlumların haklarını savunan, başörtüsü üzerinden islama hakaret edenlerle mücadeleden taviz vermeyen ve yasakçıların zulmettiği başörtülü öğrencilere okullarına giderek destek veren güzel insan muhterem Mustafa BAŞOĞLU hakka yürüdü. Allah C.C.'den rahmet diliyoruz. Yakınlarına sevenlerine sağlık iş sendikası camiasına başsağlığı diliyoruz. Mekanı cennet olsun AMİN.

Allahın dinine ve onun dinine inananlara karşı her dönemde inkarcılık gösteren ve zalimce uygulamalarda bulunanlar olmuştur ve olacaktır. Suriye'de yıllardır Müslümanlara kan kusturan zalim Esad güçleri en son dün gece humusta bir katliam gerçekleştirmiş ve çok sayıda kardeşimizin Şehid edildiği bildirilmiştir. Babası ve aynı zamanda Suriye'nin firavunu olarak bilinen Hafız Esad'ın oğlu olduğunu kanıtlama ihtiyacı duyan Beşar Esad Müslüman kanı dökerek kendi sonunu hazırlamış ve inşallah döktüğü kanda boğulmasına az kalmıştır. Suriye'deki katliamı ve bu katliamın mimarı Esad'ı lanetliyor ve tüm Müslümanlara daha fazla duyarlı olun çağrısı yapıyoruz.

Ülkemizin yakın tarihinde yaşanan insan hakları ihlallerinin aydınlatılması için biz Müslümanlara önemli görevler düşmektedir. Dini özgürlüklerin baskı altına alındığı dönemde birçok İslam alimine zulmedilmiş ve düzmece mahkemelerde cinayetler işlenmiştir. Bu olaylardan biri de rahmetli İskilipli Atıf Hoca'nın şapka devrimine karşı çıktığı gerekçesiyle 4 Şubat 1926 Yılında Ankara'da eski meclis binasının önünde idam edilmesidir.

Atıf hocayı idam edenler yıllarca bunu halktan gizlediler. Haksız yere idam edilen Atıf hoca son devrin Osmanlı alimlerinden biriydi ve inancını korkmadan ifade eden onurlu bir Müslümandı. Atıf hocayı Şehid eden zalim güçler yıllarca Atıf hocanın isminin dahi anılmasını yasakladılar."Frenk Mukallidliği" kitabı bahane edilerek idam cezasına çarptırılan hocanın son sözü ise, "Ben bu zalimlerle ancak mahkeme-i Kübra'da hesaplaşacağım" olmuştur. Hala günümüzde şapka kanunu olarak anılan yasal mevzuatın değiştirilemediği göz önüne alındığında nasıl bir korku ortamı oluşturulduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Atıf hocamızı Şehadetinin yıldönümünde rahmetle anıyor ve devletin başta Atıf hoca olmak üzere o dönemde hayatlarına kastettiği tüm mazlum Müslüman kanaat önderlerinden özür dilemesini bekliyoruz. Yeni ve sivil anayasa ile inanç özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Zalimler için yaşasın cehennem. Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allaha emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder sözcüsü

İsmail KAHYA