Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 229., Kocaeli'de 355., Ankara'da, Sakarya'da 333., Akyazı'da 260.,

Konya'da 229. Basın Açıklaması
Bu hafta ki basın açıklamasını platform adına Emrah Gülbahar yaptı.
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla,
Hem Allaha ve Resulüne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle niza'laşmayın(çatışmayın) sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden gider ve sabırlı olun çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
ENFAL 46
Sevgili dostlar ve değerli basın mensupları,
Siyaset günü birlik yapılan bir olay değildir. Uzun hesaplar gerektirir. Her yapılan hamle bir sonraki hamlenin hazırlığı niteliğindedir. Taşların etkisini ve hareket sınırlarını bilenler yapılan hamlelerin sonuçlarının ne olacağını da kestirebilirler.
Tarih bir tecrübeler alanıdır. Hem galipler tecrübe edinir,hem de mağluplar.Galipler ne şekil hareket ederler, nasıl yaparlarsa galip geleceklerinin kurallarını da öğrenirler ve bundan sonra hamlelerini buna göre yapmaya çalışırlar.Zaferlerin en önemli sırlarından biri kendinin güçlü olması kadar düşmanında zayıf olmasıdır.Düşmanın gücünü kırmak, onu zayıflatmak galibiyetlerinin teminatı gibidir.
Düşmanın gücünü kırmanın en önemli yöntemi ihtilafları tefrikaya, tefrikayı düşmanlığa düşmanlığı savaşa dönüştürmektir. ''İti ite kırdırmak ''politikası diye de tarif edilen bu yöntem en etkili yöntemdir.
İslam dünyasının en büyük zaaf noktası ve yumuşak karnı mezhebi ihtilaflardır. Bu ihtilaflar kaşındığında fanatiklerin eliyle kangren olmuş bir yaraya dönüştürebilir. Batılı emperyalist işgalcilerin tezgâhlamaya çalıştıkları en tehlikeli oyun da budur.
Başta Irak, Suriye, Bahreyn, Pakistan ve benzeri çok mezhepli ,çok etnik yapılı bölgelerde mezhebi bir iç çatışma tezgâhlanmaktadır. İşgal ettiği topraklarda beklediğini elde edemeyen AmeriKAN emperyalizmi direnişin gücünü ancak içi çatışmayla kırabileceğini anladığı günden beri mezhep çatışmalarını körüklemektedir. Mezhep olgusunu bir düşmanlık meselesi olarak sunmaya çalışmaktadır. Şii, Sünni çatışması şeklinde tezahür edeceği ön görülen bu çatışmanın ayak sesleri güçlü bir şekilde gelmektedir.
İslam dünyasında içinden çıkılamaz sorunlar oluşturacak olan bu mezheb çatışmalarının panzehiri İslam'ın kardeşlik öğretisidir. Müslümanları ancak kardeşler olarak nitelendiren Kuran'ı mübin onların kâfirlere karşı şiddetli kendi aralarında merhametli olduklarını belirtir. Merhametin en üst noktası ihtilafları tefrikaya dönüştürmemektir.
Ortak düşmanlara karşı mücadeleyi büyük bir zafiyeti uğratacak olan çatışmalar ancak işgalcilerin ekmeğine yağ sürmek ve pek çok İslam yurdunun işgaline sebep olmakla sonuçlanacaktır. Farklı mezheplerin müntesipleri kendi mezheplerinin din olmadığını bilmelidir. Kendi mezhebini din saymadığı gibi muhaliflerini de din dışı saymamalıdır.
Suriye olayları baascı bir diktatörlüğün azgın saldırılarıdır. Mezhep veya etnik yapıyla izah edilmesi büyük bir yanlıştır. Nasıl ki Bahreyn'deki baskıcı rejimi Sünnilik olarak nitelendirmiyorsak, orada ki baskıyı bir mezhebe maletmiyorsak ve Suriye'deki zorbalığı da bir mezhebe malederek mezhep çatışmasına da çanak tutmamalıyız.
İslam ümmetinin düşmanlarına karşı birlik beraberlik içinde olması en büyük temennimizdir. Kardeşliğimizi yok etmeye yönelik her türlü anlayış lanetlenmiş ve çirkin bir anlayıştır.
Zalimin ve zulmün olmadığı, mazlumun hakkının çiğnenmediği, kardeşlik, Tevhid ve adalet üzere kurulu yepyeni bir dünyada yaşama umudu ile 230. Hafta'da aynı yer ve saatte buluşmak üzere hepinizi Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
5 REBÎ'UL-EVVEL 1433
(28 Ocak 2012)






















 

Kocaeli'de 355. Basın Açıklaması

Kartepe İnsan Hakları Dayanışma Derneğine üye bir grup, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine ait ''Kartepe'' adlı deniz otobüsünün kaçırılmasını protesto etti.
İzmit Sabri Yalım Parkı'nda toplanan grup adına konuşan dernek başkanı Ali Akbaş, insanların ölümüne sebep olan terör örgütünü protesto etmek için toplandıklarını söyledi.
Terör örgütünün kendisini Kürt halkının hamisi gibi gösterip hem Kürtlerin hem de Türklerin ölmesine sebep olduğunu dile getiren Akbaş, 'Müslümanım' diyen herkesin terör örgütüyle mücadele etmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde halkın canına kastedenlerin yakalandıkları zaman küçük bir ceza ile kurtulup yeniden terör örgütüne katıldığını ileri süren Akbaş, yapılacak yeni anayasada bu tür suçların insan öldürmeyle eşdeğer tutularak, buna göre ceza verilmesi gerektiğini ifade etti.
Kocaeli'nin huzurlu bir şehir olduğuna değinen Akbaş, şunları kaydetti:
''Bizler memleketimizde rahat ve huzurlu yaşamak istiyoruz. Bazı kendini bilmez kişiler ve teröristler ile onların yardakçıları rahatımızı ve huzurumuzu kaçırmaya yeltenmesinler, bizim ülkemizi asla bölüp yabancı timsahlara ve domuzlara yem yapamayacaklardır. Kendini bilmez bir kişi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesine ait Kartepe deniz otobüsünü, Kandil Dağı'ndan aldığı emirle kaçırıp gemideki yolculara ve Türkiye'ye zor bir gece yaşattı. Bizler özgür olana, yasaksız bir Türkiye kurulana kadar bu meydanlarda olmaya devam edeceğiz.''
(EY-TE-MUR)


Basın açıklamasının tam metni:

Bugün burada toplanmamızın nedeni, yıllardır ülkemizde canice, masum insanların, genç kızlarımızın, beşikteki bebeklerimizin, askerlerimizin ve polislerimizin hunharca ve haince şehid edilip katledilmesini, kâinatın yaratıcısı şanı yüce olan ALLAH ile ve onun sevgili peygamberi Hz Muhammed aleyhisselam ve ibadetlerin en üstünü namaz ile alay eden katiller sürüsü PKK'yı ve onun uzantıları olan devlet yapılanmasıKCK'yı ve kısa adı HPG olan halk savunma güçleri'ni, tel'in etmek ve milletimizi bilgilendirmek için Sabri yalım özgürlük meydanında bir arada bulunuyoruz.

Kendilerini Kürt halkının hamisi gibi gösterip hem Kürtleri hemde Türkleri katleden Siyonist İsrail ve işgalci Amerikan yapımı terörist örgüt PKK ve yandaşı örgütler % 99 u Müslüman olan Anadolu halkının hiçbir ırk gözetmeksizin tek ve en büyük düşmanıdır, hangiırka ait olursa olsun hangi partiye üye olursa olsun ben müslümanım diyen her insan, insanlığın düşmanı ve islam'ın düşmanı kalleş PKK ile mücadele etmesi onun boynunun borcu ve en büyük insani görevidir.

Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde ellerindeki Molotof kokteyler ile halkımızın canına kastedenler yakalandıklarızaman küçük bir ceza ile kurtulup yeniden bir suç makinesi olarak PKK'ya katılmakta can ve mal kaybına sebebiyet vermektedirler, yapılacak yeni anayasada bu tür suçlar insan öldürmeyle eşdeğer tutularak ceza verilmelidir.

Kocaeli kenti huzur dolu birşehirdir, bizler memleketimizde rahat ve huzurlu yaşamak istiyoruz bazı kendini bilmez kişiler ve teröristler ve onların yardakçıları rahatımızı ve huzurumuzu kaçırmaya yeltenmesinler, bizim ülkemizi asla bölüp yabancı timsahlara ve domuzlara yem yapamayacaklardır, bizler özgür olana kadar yasaksız bir TÜRKİYE kurulana kadar bu meydanlarda olmaya devam edeceğiz

Kocaeli Büyükşehir belediyesine ait olan KARTEPE deniz otobüsünü, KANDİL dağından aldığı emir ile kaçırıp gemideki yolculara ve Türkiye'mize zor bir gece yaşatan terörist'e ve teröristin cenazesini almaya gelen BDP milletvekili SABAHAT TUNCEL ve BDPİstanbul il başkanı ASİYE KOÇAK'ında aralarında bulunan bir gurup BDP'lişahısların gerçek yüzleri ortaya çıkmıştır, bu şahısların ne Kürtlerle ne Türklerle nede Müslümanlarla hiçbir ilgisi yoktur, bu şahıslar ve örgütler tamamen yabancılardan ve Müslüman olmayan unsurlardan oluşmaktadırlar ve amaçları Müslüman ülkemizi parçalayıp büyük İSRAİL yılanına yem yapmaktır.

Çok önem arz ettiği için söylüyorum bir dönem MAZLUMDER genel başkanlığı yapan AYHAN BİLGEN BDP milletvekili olmak istemiştir ve bu isteği daha sonra değerlendirilmek üzere ileri bir tarihe ertelenmiştir, PKK'nın yayın organı ÖZGÜR GÜNDEM gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır, buradan yola çıkarak bu tarihten itibaren 10 yıldır üyesi bulunduğum Kocaeli MAZLUMDER üyeliğinden istifa ediyorum ve MAZLUMDER genel merkezine aklını başına almayı attığı adımları hangi kıstaslara göre attığını iyi hesap etmesini tavsiye ediyorum.

Ayrıca cumhuriyetin kuruluşyıllarında CHP'nin tek parti olarak hükümet olduğu dönemde DERSİM'de (TUNCELİ)binlerce Müslüman Kürt kardeşlerimize karşı yaptıkları katliamlardan dolayıKürt halkından özür dilemeye davet ediyorum.dedi.

Ankara'da

6 yıl evvel bugün " BİSMİLLAH " diyerek başladık açıklamalarımıza. Bugün platformumuz 6. yaşını bitirdi. Uzun soluklu olan hak ve batıl savaşında gücümüz nisbetinde ama ara vermeksizin haktan yana batıla karşı yer alma çabası içerisinde olduk. Şahit olma bilinci ve sorumluluğu ile zulmü deşifre etme tarih ve vicdanlar önünde hem bu dünyada zulme engel olmak adına hem de ilahi hesap gününde sorumluluğumuzu yerine getire bilme niyeti ile hareket ettik. Zulme karşı elimizle, dilimizle engel olma yada en azından kalbimizle buğuz etme sorumluluğumuzun olduğunu asla unutmadık. Sözlerin en güzeline uyup azda olsa devamlılık içerisinde olma çabası içerinde olduk bugüne kadar. İnsanlık tarihi ile yaşıt olan bu mücadelede bundan sonrada hakkın taraftarları olma çabamız ile burada bulunmaya devam edeceğimizi bir kez daha tüm kamuoyuna beyan ederiz.

Kayseri'de yaşanan ve devamı geleceği anlaşılan bir olay, Fransa meclisinde oylanıp kabul gören " Ermeni" soykırımının inkârını suç sayan ve bu cürümü işleyenleri hapis ve para cezası cezalandıracak olan yasayı akıllarımıza getirdi. Kayseri'de Türk ve İsrail bayan basketbol takımları arasında oynanan maç esnasında " Kahrolsun İsrail " şeklinde slogan attıkları için 30 kişi hakkında dava açıldı. Savcı iddianamesinde bu kişiler hakkında "Din, Dil, Irk, Etnik Köken, Cinsiyet Veya Mezhep Farkı Gözeterek Hakaret" suçlamasında bulunarak 1 yıl hapis cezası istemiyle mahkemeye sevk etmiştir. Dış politikada özellikle güncel olan ve Fransa ile krize sebeb olan meselede olduğu gibi insan haklarına ve ifade hürriyetine aykırılık iddiası üzerinden hareket eden devlet mekanizması söz konusu kendi vatandaşları olduğu zaman yine politik çıkarları adına sopa göstermekten geri durmuyor. Açılan bu davanın Fransa'da oylanan mesele ile hiçbir farkı yoktur. Devlet biran evvel ikiyüzlülüğü bırakmalıdır. İnsanların inanç ve düşüncelerini hapis ve para cezası yöntemi ile değiştiremeyeceğinin farkına varmalıdır. Bizler biliyor ve diyoruz ki; İsrail 63 yıl önce emperyalist güçler eli ile dünyanın ve bu coğrafyanın kalbine saplanmış bir hançer mesabesindedir. Birer terör şebekesi olan İsrail ve büyük ağabeyi ABD uyguluyor oldukları terör politikaları ile dünyayı ifsada uğratmakta ve milyonlarca insan, hayvan ve bitkinin ölümüne ve daha fazlasının da sakat kalmasına neden olmaktadırlar. Spor müsabakası adı altında da olsa bu ve bunlar gibi devletlerin insanlar nezdinde meşrulaştırılmasına karşı elimizden geldiğince mücadele edeceğimizi bildirir ve deriz ki "Kahrolsun İsrail", "Kahrolsun ABD".

Avrupa sosyalist enternasyonal toplantısında Türkiye'de Ergenekon davası aşamasında yaşanan tutuklamaları dile getirip insan haklarının ihlal edildiği ve ifade özgürlüklerinin kısıtlandığını savunan CHP zihniyeti kendi zulüm dolu politik tarihleri ile çelişkiye düşmektedir. Daha geçen hafta onlarca yıldır süren ve milyonlarca gencimizin hayalleri ile oynayan katsayı zulmüne dönük iyileştirme çabalarını yargıya taşıyacağını bildiren görev yaptığı dönemde zulmü ile meşhur yasakçı isimleri milletvekilli olarak bünyesinde barındırıyor olması özgürlükler konusunda ne denli samimi olduğunu ortaya koyan bir durumdur. CHP istiklal mahkemeleri ile yüzleşmelidir, dersimle yüzleşmelidir, İskilipli Atıf Efendinin ve binlerce mazlumun hesabını vermelidir, başörtüsü ve katsayı yüzünden mağdur ettiği milyonlarca insanla hesaplaşmalıdır ve daha sonra insan haklarından ve ifade özgürlüğünden bahsetmelidir. Başkalarından hesap sormazdan evvel kendisi hesap vermelidir. Aksi takdirde söylemleri kamuoyu nezdinde normal yollarla iktidar imkanı kalmamış ancak kendi oluşturmuş olduğu bürokratik saltanatında yıkılmaması amacı ile yapılan ve suçlarını gizlemeye dönük manevralar olarak algılanmaktan öteye anlam taşımayan süslü sözler olarak kalacaktır.

Son olarak milli güvenlik derslerinin müfredattan kaldırılması, katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, askere sivil yargı yolunun açılması çalışmalarını olumlu bulmakla birlikte özgürlükler adına yapılması gereken daha çok iş olduğunu hatırlatmak isteriz.

Özellikle kamusal alan, hizmet alan – hizmet veren gibi muallak kelimeler üzerinden mağdur edilen milyonlarca insanın hakları kayıtsız ve şartsız tekrar iade edilmeli ve müsebbiblerinden hesap sorulmalıdır.

İnsanların bir tarağın dişleri gibi eşit oldukları, zulmün alkışlanmadığı zalimin efendi olmadığı bir gün ve dünyada buluşmak temennisi ile. Zulüm sürdüğü sürece her hafta cumartesi günü burada olmaya devam edeceğiz.

A.İ.Ö.P Adına

İ.H.H. Yönetim Kurulu Üyesi

Serkan CODAL

Sakarya'da 333., Eylem

Sakarya Adalet Girişimi 333. hafta açıklamasında yeni anayasada resmi ideolojiye ve Fransa'dan ithal edilen laikliğe yer verilmemesi gerektiğini söylerken, artan boşanma oranların toplumsal dokuyu tahrip ettiğine dikkat çekti

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 333. hafta açıklamasını Vahdet Vakfı Sakarya Temsilciliği'nden Derda Şanalmış okudu.

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 333. BASIN AÇIKLAMASI

Değerli Basın mensupları ve duyarlı Sakarya Halkı

T.B.M.M ve Anayasa Hazırlık Komisyonu Başkanı Cemil Çiçek yaptığı açıklamalarda tüm sivil toplum kuruluşlarına çağrıda bulunarak, anayasa hazırlık çalışmalarına katkıda bulunulmasını istedi. Üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının yeni anayasa çalışmalarına bekledikleri katkıyı sağlamadıklarından yakınan Cemil Çiçek "söyleyecek sözü olanların bugün konuşmaları gerektiğini" vurguladı. Bu cümleden olarak biz de Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak yeni anayasa konusunda önemli gördüğümüz hususları kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

Din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak lanse edilen laiklik ilkesi, uygulamada din ve vicdan özgürlüğüne en büyük darbeyi vurdu. Türkiye'ye Fransa'dan ithal edilen, tanımı bile yapılmayan, hiçbir kanun ve kurala tabi olmadan, adeta din düşmanlığının bahanesi olarak uygulandı. Evlerinde dini kitap okuyanlar, zikir ibadeti yapanlar, cemaatle namaz kılanlar yıllarca zindanlarda çürütüldüler. Fransa'dan ithal edilen ve 'Türkiye'ye mahsus' olduğu' ileri sürülen laiklik ideolojisinin, fitne ve fesadın yayılmasına sebep olduğu malûmdur. Son günlerde 'Fransız Mallarının' boykot edilmesini' teklif eden medya aydınları, öncelikle Fransız-aydınlanma kültürüne dayanan laikliğe boykotu gündeme getirmelidirler.

28 Şubat döneminde laiklik uygulamalarının tam bir vahşete dönüştüğünü inkar etmek mümkün değildir. Yurt dışına Arapça öğrenmek için gidenler terörist muamelesine tâbi tutulmuş, Kur'an kursları Terörle Mücadele Ekipleri'nce basılmıştır. Laikliği koruma adına "İrtica ile Mücadele Eylem Planları" hazırlandığı malûmdur. Başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, birçok askeri personel bu sebeple tutuklanmışlardır. Başörtüsünü serbest bırakmanın laikliğe aykırı olduğunu ileri süren müstekbirler, keyiflerini kanun haline getirmişlerdir. Son olarak Ege Üniversitesi'nde başörtülü kızların fotoğraflarını çekerek onları fişleyen Astronomi Profesörü Esat Renan Pekünlü, bu köhne zihniyetin son kalıntılarındandır. Bu zulümlerin önlenmesi için, hazırlanacak yeni Anayasa'da laiklik ilkesine yer verilmemelidir. Ancak bütün keyfiyetiyle 'din ve vicdan hürriyeti' teminat altına alınmalıdır.

Anayasada yer almasını istemediğimiz bir diğer konu da "resmi ideoloji" meselesidir. 12 Eylül Cuntası tarafından anayasaya koyulan "Atatürk Milliyetçiliği" dayatması da fikri hür, vicdanı hür nesillerin yetişmesine engel olmaktadır.. Dini olmayan devletin ideolojisi nasıl olabilir? Osmanlı mirası bu topraklar üzerinde yaşayan çeşitli etnik kimlikler dikkate alınarak, bütün insanları kucaklayıcı, kısa ve öz bir anayasa hazırlanmalıdır. Yeni anayasada zorunlu eğitim yer almamalıdır. Gönüllülük esası getirilmelidir. Tek tip insan yetiştirme projesinden vazgeçilmelidir. Zorunlu askerlik uygulaması kaldırılarak gönüllü ve profesyonel askerliğe geçilmelidir. Dayatmaların, değiştirilemez maddelerin olduğu, resmi ideolojiyi yücelten, iç barışı sağlayamayacak bir değişikliğin hiçbir faydası olmayacağı aşikârdır.

Son günlerde dikkatlerden kaçan çok önemli bir haberi gündeme getirmek istiyoruz. Geçenlerde yayınlanan bir habere göre "Türkiye'de boşananların sayısının evlenenleri geçtiği" ifade edildi. Yani Türkiye'de evlenen her 100 kişiye karşı 100'den fazla kişi de boşanıyor. Toplumun geleceği açısından çok büyük bir felaket olan bu durum üzerinde yeterince durulmadığı kanaatindeyiz. Oysa aile toplumun temel taşıdır. Ailenin bozulması o toplumun çöküşünün yakın olduğunu gösterir. Türkiye'de "kadına şiddet" konuşulurken bu olayları hazırlayan sebepler üzerinde yeterince durulmamıştır. Sebepleri iyi tespit edilmeyen toplumsal yaraların tedavisi de başarılı olmaz.

Bu gün batıda aile hayatı çökmüştür. Avrupa'da nüfus hızla yaşlanmaktadır. Çocuk büyütmek aile ortamı dışında mümkün olmadığı için birçok Avrupa ülkesinde insan nüfusu sayısı düşmektedir. Fransa ve Almanya gibi ülkelerde yabancılar olmasa okullardaki öğretmenler işsiz kalacaktır. Bütün bu yaşanmış tecrübeler ortada iken Türkiye'de hâlâ körü körüne bir batı taklitçiliği yaşanmakta, bizim toplum yapımıza uyup uymayacağı hiç düşünülmeden, "AB Uyum Yasaları" adı altında aile hayatını dinamitleyecek yasal değişiklikler uygulamaya konmaktadır. Kadına şiddet ve boşanma olaylarındaki artışların sebebi, medeni kanundaki aksaklıklardan kaynaklanmaktadır. Zinayı serbest bırakan, boşanmayı teşvik eden son değişikliklerle toplum nereye götürülmek isteniyor? Avrupa Birliği Uyum Yasaları ile her yönden Avrupa'yı taklit etmek mecburiyetinde miyiz? Toplum hayatına yön veren yasalar hazırlanırken; toplumun dini, örf ve adetleri ile o toplumun geleceği göz önünde tutulmalı, medeni kanundaki çarpıklıklar çok geç olmadan bir an önce düzeltilmelidir. Hatta farklı inançtaki insanların aynı yasaya uyma zorunluluğundan vazgeçilerek aile hayatında çok hukuklu uygulamaya geçilmelidir.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına

VAHDET VAKFI SAKARYA TEMSİLCİLİĞİ

Akyazı'da 260. Eylem

Ülkemizdeki en temel eğitim hakkı sorunlarından biri olan katsayı adaletsizliğinin kaldırılması amacıyla yapılan düzenlemeye CHP milletvekillerinin karşı çıkarak Danıştay'a dava açması, CHP zihniyetinin gerçekte İmam-Hatip düşmanlığı ile meşhur ilkel zihniyetini bir kez daha göstermesi bakımından ibret vericidir.28 şubat sürecinde başörtülü öğrencilere kan kusturan, yanılmadık zulüm ve haksızlık bırakmayan ve zalimliği ile meşhur CHP milletvekilinin bu girişimi bizi kesinlikle şaşırtmamıştır. İnanan insanlarımıza her fırsatta saldırmaktan geri kalmayan bu zihniyet mensuplarının eşitlik ve özgürlük ilkelerine tamamen aykırı olan bu çabaları inşallah sonuçsuz kalacak ve gençlerimizin önündeki tüm engeller kaldırılacaktır. Bu vesile ile İmam-Hatip düşmanlığına devam eden CHP zihniyetini bir kez daha kınıyoruz.

Yeni anayasa çalışmaları devam ederken, güneydoğuda yapılan kazılarda çok sayıda insanımızın cesetlerinin bulunması, faili meçhul cinayetlerin korkunç ve dehşet verici boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu cinayetlerin toplu mezarlara atıldığı bölgenin 1990′lı yıllarda Jitem tarafından kullanılan bir yer olması olayın vahametini daha da artırmaktadır. Bugün Ergenekon davası sanığı olan bazı askeri görevlilerin Jitem adına bu tür cinayetlerin işlenmesindeki rolleri araştırılarak hesap sorulmalıdır. Terörle mücadele adı altında büyük hukuksuzluklara imza atılan o dönemin üst düzey siyasi karar vericilerinin de bu cinayetlerle ilgili ifadelerinin alınması gereklidir. Türkiye yakın tarihinin acı verici olayları ile yüzleşmeden insan haklarına dayalı bir hukuk devleti olamaz.

 

Yargıdaki zafiyet dün Kayseri'de giderildi. Kahrolsun İsrail sloganı atan gençlere dava açan İsrail sevdalısı savcıya, tokat ümmet şuuru taşıyan hakim kahrolsun İsrail demenin suç olmadığını söyleyerek gençleri serbest bıraktı. Bundan sonra da böyle olayların olmaması diliyoruz.

 

Bölgemizde ise Suriye'deki zulüm ve cinayetlerin devam ettiğini, İran ile Batı dünyası arasında yeni gerginliklerin baş gösterdiğini ve Arap baharının öncüsü bir ülke olan Libya'da iç huzursuzluğun artmakta olduğunu gözlemliyoruz. Irak yönetiminin ise ülkeyi etnik ve dini bir bölünmeye doğru sürüklemeye başlaması ise bölgeyi daha da karıştıracak tehlikeli bir süreçtir. Bölgemizde akan kanın biran önce durmasını, Müslümanların kardeşlik ve siyasi birlik içinde sorunlarını çözmek için daha çok çaba harcamasını istiyoruz. Batılı emperyalist güçlerin ellerini ovuşturarak yeni bir işgal girişimine asla izin vermemeli, aklımızı başımıza almalıyız. Allah tüm İslam alemine basiret versin, diktatörlerin ve onların efendilerinin şerlerinden hepimizi korusun.

 

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

 

 

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder Akyazı Şb.Bşk.

Mahmut ALEMDAR