Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 224.,Sakarya'da 328., Sakarya'da 329.,

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 224. kez biraraya geldi. Platform adına Ersoy Kağnıcıoğlu basın açıklaması yaptı.

Kağnıcıoğlu yaptığı açıklamaya Nisa Suresi 75. ayeti okuyarak başladı. Açıklamasında Kaski Spor - Maccabi Bnot Euro CUP kadınlar basketbol müsabakası sırasında Filistin bayrağı açarak ''Kahrolsun İsrail!'' şeklinde slogan atan 30 gencin 1 yıl hapis cezası istemiyle yargılanmasını değerlendirdi. ''Biz, yukarıda adı geçen maddenin sınırları İsrail'e kahrolsun demeyi gerektiriyorsa bu suçu teammüden, bile bile işliyoruz ve bunu inancımızın bir gereği sayıyoruz. Aynı suçu işlemiş olmaktan dolayı (!) onur duyuyoruz ve tekrar ediyoruz: "Kahrolsun İsrail! Kahrolsun İsrail! Kahrolsun İsrail!'' ''diyen Kağnıcıoğlu'nun açıklamasının tam metni şöyle:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla,

Size ne oldu ki Allah yolunda ve "Rabbimiz bizi şu, halkı zalim kentten çıkar, bize katından bir koruyucu ver, bize katından bir yardımcı ver!" diyen zayıf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?(Nisa Suresi 75. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları,
Kayseri Kadir Has Kongre ve Spor Merkezi'nde Kayseri Kaski Spor ile, İsrail'in Maccabi Bnot takımları arasında oynanan Euro CUP kadınlar basketbol müsabakası sırasında Filistin bayrakları açtıkları ve yine hep ''Kahrolsun İsrail!'' şeklinde slogan attıkları için 30 genç hakkında "Din, Dil, Irk, Etnik Köken, Cinsiyet Veya Mezhep Farkı Gözeterek Hakaret" suçlamasıyla dava açıldı. Söz konusu davada 30 genç Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un 14/2 ve TCK'nın 53/1 maddelerinden 1 yıl hapis cezası istemiyle yargılanmaktadır.
Kurulduğu günden beri yeryüzü fesadının sembolü haline gelen Siyonist İsrail Terör Örgütü rejimi ülkemizdeki bir takım kanun adamlarınca korunma altına alınmaya mı çalışılıyor? Varlığı ile birlikte gönülleri özgürlüğe sevdalanmış kimseler tarafında yok olması ve kahrolması çalışılan habis Siyonist rejimi korumak ve kollamanın ardında yatan gerekçeler nelerdir? Çok merak etmekteyiz"
Siyonist rejime kahrolsun demek hangi dine, hangi dile, hangi ırka, hangi etnik kökene, hangi mezheb farkına hakaret etmektir. Yukarda sayılan unsurlarla bir rejim nasıl bir tutulabilir? Terörist İsrail rejimi bir ırkın adı değildir. Bu görüş İsrailoğulları ırkından, Yahudi dininden olan kimseler tarafından da kabul edilmektedir. Devletlerin isimleri ırkı ve dini çağrıştırsa da asla bir ırkla ve dinle aynı kabul edilemez.
Fransa'nın sözde soykırım iddialarına karşı çıkanları cezalandırılması kanununu kabul etmesinden dolayı, Sarkozy ve yandaşlarının aynaya, kendi tarihlerine, kendi vicdanlarına bakıp, elleri ve ağızlarındaki, milyonlarca Cezayirli, Ruandalı ve benzeri bir çok mazlum halkın kanlarını temizlemeye davet ediyoruz.
Başkasının camına taş atan, sırçalı evde oturmasın!
Fransa'nın sözde soykırım iddialarına karşı haklı bir çıkış yapanların da Filistin'de ki soykırımı gerçekleştiren rejimi lanetleyip onlara ''Kahrolsun!'' diyen kimseleri yargılayanlara karşı ne yapacağını ve nasıl tavır takınacağını merak ediyoruz. Etkili ve yetkili kimseleri görev başına davet ediyoruz.
Ve diyoruz ki:
"Kahrolsun İsrail": Mescid-i Aksa'ya ve kutsallara saldırdığı için.
"Kahrolsun İsrail":Peygamberleri ve Salihleri öldürdüğü için.
"Kahrolsun İsrail": Kendi din ve ırkından olmayanları aşağı gördüğü için.
"Kahrolsun İsrail": Bebekleri ve sivilleri katlettiği için.
"Kahrolsun İsrail": Filistin topraklarını işgal ettiği için.
"Kahrolsun İsrail": Özgürlük mücadelesi verenlere savaş açtığı için.
"Kahrolsun İsrail'':Mavi Marmara'ya saldırdığı için.
"Kahrolsun İsrail":Kahrolmasını gerektirecek her şeyi yaptığı için.
Biz, yukarıda adı geçen maddenin sınırları İsrail'e kahrolsun demeyi gerektiriyorsa bu suçu teammüden, bile bile işliyoruz ve bunu inancımızın bir gereği sayıyoruz. Aynı suçu işlemiş olmaktan dolayı (!) onur duyuyoruz ve tekrar ediyoruz:
"Kahrolsun İsrail! Kahrolsun İsrail! Kahrolsun İsrail!''
Kanunların, hakkın ve hukukun üzerinde olmadığı, tevhid ve adalet sınırlarıyla sınırlandırıldığı; mazlumun arkalanıp, zalimin kahrolduğu bir dünyada yaşama umudu ile 225. Hafta'da aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
29 Muharrem 1433

Sakarya Adalet Girişimi 328. Hafta basın açıklamasında kesintisiz eğitime karşı çıkılırken İstiklal Mahkemeleri'nin mağdur ettiği insanları hatırlatarak, onlardan da özür dilenmesi gerektiğini söyledi

Haftalık eylemlerine devam eden Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 328. Hafta basın açıklaması Vahdet Vakfı Sakarya Temsilciliği tarafından gerçekleştirildi. Yunus Aslan'ın okuduğu ve İmam-Hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması amacıyla başlatılan kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasının eleştirildiği açıklamada "İmam Hatipler ile birlikte meslek okullarını da mahkum eden bu uygulamayla, öğrenciler zorla düz liselere yönlendirilmiştir. Böylece elinde hiçbir mesleği olmayan, üniversiteye girmek için yıllarca dershanelerde emek, zaman ve para harcayan milyonlarca gencin hayatları karartılmıştır. Oysa gelişmiş ülkelerde öğrenciler daha ilkokuldan itibaren yetenek ve isteklerine göre meslek eğitimine yöneltilmektedir. Böylece üniversiteler önündeki yığılma önlenerek gençlere hayatlarını kazanabilecekleri meslekler zamanında kazandırılmış olmaktadır. 28 Şubat ürünü "kesintisiz sekiz yıl" zulmünün ne zaman sona ereceğini merakla bekliyoruz." denildi.

İstiklal Mahkemesi mağdurlarından özür dilensin!

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 328. Hafta basın açıklamasında gündeme getirilen bir diğer konu ise İstiklal Mahkemeleri oldu. "Geçtiğimiz haftalarda Dersim Olayları sebebiyle Başbakan Erdoğan özür dilemişti... Oysa yurdumuzda özür dilenmesi gereken öyle olaylar yaşanmıştır ki! Hangisini sayalım? İskilip'li Atıf Hoca şapka kanunu çıkmadan iki yıl önce yazdığı Firenk Mukallitliği ve Şapka adlı kitabı yüzünden idam edilmiştir" Erzincan'ın Muşakkak Köyü'nden İbrahim Efendi İstiklal Mahkemesi'nce gıyabında idama mahkûm edilir. İnfaz için İbrahim Efendi yakalanmak üzere köye gidildiğinde İbrahim Efendi'nin bir gün önce öldüğü öğrenilir. Ancak yine de kabir açılır taze ceset darağacında idam edilir" Bunun gibi nice dramların yaşanmasına sebep olan İstiklal Mahkemeleri'nde 55 000 kişi yargılanmış, 1350 kişi derhal idam edilmiştir. Avukatı, temyizi, kanunu olmayan bu mahkeme kararlarından meşhur bir örnek: "Sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine" İstiklal Mahkemeleri zabıtlarının bir an önce açıklanarak, devletin gerçek mazlumlardan özür dilemesini bekliyoruz."

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU'NUN 328. BASIN AÇIKLAMASI

Değerli basın mensupları ve değerli katılımcılar, basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Geçtiğimiz günlerde YÖK tarafından Üniversiteye giriş sınavlarında uygulanan katsayı uygulamasının kaldırıldığı açıklandı. Böylece 28 Şubat'ın zulümlerinden birisi daha yürürlükten kalkmış oldu. Sınavda aynı sorular sorulmasına rağmen, az doğru cevaba; katsayı, okul başarı puanı gibi bahanelerle çok puan verilmesi, çok doğru cevaba da aynı bahanelerle daha az puan verilmesi kepazeliği de tarihe karışmış oldu. Sadece İmam Hatip Lisesi mezunları da üniversiteye girecek diyerek eski yanlış uygulamayı savunanların bulunmasını ise kınıyoruz.

28 Şubat'ın bir diğer zulmü olan "İlköğretimde kesintisiz sekiz yıl" uygulaması ise halen devam etmektedir. 25 Şubat'ta sadece İmam Hatip Liseleri'nin orta kısmını kapatarak Üniversiteye girişlerini engellemek için icat edilen ve İmam Hatipler ile birlikte meslek okullarını da mahkum eden bu uygulamayla, öğrenciler zorla düz liselere yönlendirilmiştir. Böylece elinde hiçbir mesleği olmayan, üniversiteye girmek için yıllarca dershanelerde emek, zaman ve para harcayan milyonlarca gencin hayatları karartılmıştır. Oysa gelişmiş ülkelerde öğrenciler daha ilkokuldan itibaren yetenek ve isteklerine göre meslek eğitimine yöneltilmektedir. Böylece üniversiteler önündeki yığılma önlenerek gençlere hayatlarını kazanabilecekleri meslekler zamanında kazandırılmış olmaktadır. Bu sayede emek, zaman ve para israfı önlendiği gibi kalifiye eleman sıkıntısı çekilmeden sanayinin iş gücü ihtiyacı karşılanmaktadır. Türkiye'de ise üniversiteye girememiş milyonlarca genç işsiz atıl vaziyette dururken, sanayiciler ve iş verenler meslek sahibi eleman bulamamaktadır. Sadece İmam Hatip Lisesi düşmanlığı yüzünden bu kadar gence ve memlekete bu zararları verenlerin ne zaman yargılanarak hesap vereceklerini ve 28 Şubat ürünü "kesintisiz sekiz yıl" zulmünün ne zaman sona ereceğini merakla bekliyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda Dersim Olayları sebebiyle Başbakan Erdoğan özür dilemişti. İzmir'de karakolda dayak yiyen kadın görüntüleri üzerine İzmir Valisi de özür diledi. Bunun üzerine Bakan Fatma Şahin "Devlet özür dilemesini öğrendi" demiş. Oysa yurdumuzda özür dilenmesi gereken öyle olaylar yaşanmıştır ki! Hangisini sayalım?

İskilip'li Atıf Hoca şapka kanunu çıkmadan iki yıl önce yazdığı Firenk Mukallitliği ve Şapka adlı kitabı yüzünden idam edilmiştir. İdamdan sonra İstiklal Mahkemesi Hakimi Kılıç Ali, Merhumun cesedine şapka giydirerek içindeki kini böyle dışarı vurmuştur.

Erzincan'ın Muşakkak Köyü'nden İbrahim Efendi İstiklal Mahkemesi'nce gıyabında idama mahkum edilir. İnfaz için İbrahim Efendi yakalanmak üzere köye gidildiğinde İbrahim Efendi'nin bir gün önce öldüğü öğrenilir. Ancak yine de kabir açılır taze ceset darağacında idam edilir.

Bir gurup esrarkeş Menemen'de camideki Kelime-i Tevhid bayrağını açarak "Şeriat isteriz" diye mümayiş yapar. Karakol komutanı Kubilay ve askerleri mermisiz olarak olay yerine gelirler. Esrarkeşler Kubilay'ın başını keserler. Olay bastırıldığında Derviş Mehmet götürülürken "hani bizi serbest bırakacaktınız, para verecektiniz?" diye feryat eder. Yurdun dört bir yanında toplanan mazlum, ilim ehli 28 alim Menemen'deki düzmece bu olay bahanesiyle idam edilir. Hatta İzmir'e gelemeyecek kadar hasta ve yaşlı olan Erbil'li Esat Efendi Bursa'daki otelde zehirlenerek öldürülür.

Bunun gibi nice dramların yaşanmasına sebep olan İstiklal Mahkemeleri'nde 55 000 kişi yargılanmış, 1350 kişi derhal idam edilmiştir. İşin ilginç yanı bu mahkemelerde kanuna göre yargılama yapılmaz, mahkeme kararları kanun yerine geçerdi. Avukatı, temyizi, kanunu olmayan bu mahkeme kararlarından meşhur bir örnek: "Sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine" İstiklal Mahkemeleri zabıtlarının bir an önce açıklanarak, devletin gerçek mazlumlardan özür dilemesini bekliyoruz.

Emperyalist işgallere, kapitalist kuşatmalara ve Müslümanların kanı üzerinden yapılan planlara karşı direneceğimizi , zalim Amerika ve işgalci İsrail'in zulümlerinin sona ermesi için gereken mücadeleyi vereceği-mizi buradan tüm Sakarya halkına duyuruyoruz. Zalimlerin zulmü bitene kadar direnişe devam edeceğiz.

Bütün insanların can, mal, akıl, nesil ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünya özlemiyle, katılımlarınız için hepinize teşekkür ederiz. Haftaya aynı yer ve saatte buluşmak ümidiyle"

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına VAHDET VAKFI Sakarya Temsilciliği

Sakarya Adalet Girişimi 329. Hafta basın açıklamasında Uludere'de 35 köylünün öldürülmesinde sorumluluğu olanlardan mutlaka hesap sorulması gerektiğini belirtti

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, yılın son gününde gerçekleştirdiği 329. Hafta basın açıklamasında Şırnak'ın Uludere kırsalında gerçekleşen ve 35 köylünün hayatını kaybettiği hava saldırısını kınadı. Platform adına İlim ve Hikmet Vakfı'ndan Behzat Çakmak'ın okuduğu açıklamada "Bu saatten sonra o sivillerin orada ne işi var diye sormadan ve meselenin üstünü örtmeye çalışmadan Hükümet, sorumlulardan ivedilikle hesap sormalıdır. Hükümet'e sesleniyoruz ve tatmin edici cevap bekliyoruz. Ortada ahmakça bir hata ve fütursuzluk mu söz konusu, yoksa provokasyon amaçlı bir katliamvar? Bu kadar vahim bir olay karşısında sadece özür dilemek, bahanelere sığınmak yetersiz kalır. İstifa ve görevden alma dâhil, idari ve hukuki her türlü yaptırım derhal uygulanmalıdır." dedi.

Baro ve BMW'ye başörtüsü tepkisi!

Asgari ücretlilerin ve emeklilerin yoksulluk sınırı altında yaşadığı bir vasatta milletvekillerinin bir gece vakti yaptığı zam oranına tepki gösteren Behzat Çakmak, "Milletin kendisine yüzde üç yüzde dört zam yapalım diye günlerce tartışırken, bu denli bir yüzsüzlüğün milletvekillerine yakışmadığını hatırlatmak istiyoruz" denildi. İstanbul Barosu'nun başörtülü avukatlara dönük uyguladığı yasağın kınandığı açıklamada ayrıca BMW distribütörlüğü adına Ralli pilotu Burcu Çetinkaya ile yapılan sponsorluk anlaşmasının, programa başörtülü arkadaşı ile çıkmasını "imajının bozulduğu" gerekçesi ile iptal edildiğini ifade etti.

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ (SAGİR) BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 329. BASIN

AÇIKLAMASI

Değerli Sakaryalılar, sayın basın mensupları,

2011 yılının bu son haftası da yasaklar ve hak ihlalleri ile başörtülülere uygulanan ayrımcılık örnekleri ile geçti.

Ama önce, milletvekillerimizin kendi emekli aylıkları ile ilgili yaptıkları yüzde yüz oranındaki zamma değinmek istiyoruz. Neredeyse hiçbir konuda uzlaşamayan partilerimiz,başka bir yasa teklifi görüşülürken, gece yarısı araya sıkıştırılan önergeye tam bir mutabakat sağlayarak,kendi maaşlarını yüzde yüz oranında arttırdılar.Kamuoyunda oluşan rahatsızlığı ve verdikleri destekten sonradan çark eden muhalefet partisi başkanlarının da taleplerini dikkate alan Cumhurbaşkanı ise, bu ahlaksız yasayı veto etmiştir. Kamu vicdanını yaralayan, eşitlik ve adalet duygularını yerle bir eden bu ahlaksız yasanın, daha güçlü gerekçelerle veto edilerek geri gönderilmesi ve milletvekillerinin yüzüne çarpılması gerekirken, maalesef daha hafif bir üslup ile ve kısmen veto edilmiştir.Ancak yine de bu tarihi ayıptan dönülmesi için Meclise imkan doğmuştur. Bu imkanı iyi kullanmalarını temenni ediyoruz. Fakat, hükümet sözcüleri ile Başbakan'ın, vetodan sonra yaptıkları açıklamalarda, sözkonusu yasanın arkasında olduklarını ve tekrar meclisten geçirileceği yönündeki açıklamalarını hayretle ve ibretle izledik. Seçimlerden önce, kimsesizlerin kimsesi olma, üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü tesis etme vaadi ile halkımızdan oy alan Ak Partiyi buradan ikaz ediyoruz.Milletvekilleri şunu iyi bilmelidirler,"2 yıl milletvekilliği yapmış birisini ömür boyu beslemek zorunda değiliz"
Milletvekilleri emekli olduklarında daha rahat yaşamanın tedbirlerini şimdiden almak ihtiyacı duyuyorlarsa, kendilerini seçip oraya gönderen asıllarının emekli aylıklarını da düşünmeleri gerekmez mi? Haksızlığı,açgözlülüğü yasayla yapınca meşru hale mi geliyor.? Milletvekillerinin görevleri devam etmekte iken çok kazanmalarını anlayabiliriz belki ama, emekli olduktan sonra niye çok maaş almaları gerektiğini kabul edemeyiz. Bu yasanın arkasında iseniz, niçin gece yarısı operasyonu ile adeta yangından mal kaçırır gibi bu yasayı çıkarttınız?Milletin kendisine yüzde üç mü yoksa yüzde dört mü zam yapalım diye günlerce tartışırken, bu denli bir yüzsüzlüğün milletvekillerine yakışmadığını hatırlatmak istiyoruz.

Baro kapısına astıkları "Başörtülüler Giremez" yazısı ile Başörtülü avukatların, staj eğitim merkezlerine girmesini yasaklayan İstanbul Barosundaki yasak devam ediyor.

Darbeci baro olarak ün kazanan İstanbul Barosunu, insanlık onuruna aykırı, kadınların çalışma hayatına katılımını engelleyici ve ayrımcılık örneği olan bu yasakçı tavrı nedeniyle kınıyor, Baroların, doğası gereği kişi hak ve özgürlüklerinin benimsenmesi ve yerleşmesinde öncü olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz

Gazetelere yansıyan bir başka habere göreBMW , ralli şampiyonu Burcu Çetinkaya ile olan sponsorluk anlaşmasını iptal etmiş. Ralli pilotu ve aynı zamanda televizyon sunucusu Burcu Çetinkaya BMW'nin distribütörü Borusan'la bir sponsorluk anlaşması yapmış,ancak daha sonra Burcu Çetinkaya, bir yıllık kullanım hakkını aldığı BMW'yi ekranda başörtülü bir arkadaşı ile test edince, Borusan "imajımız bozuldu diyerek sponsorluğunu iptal etmiş. Başörtülü birisiyle test yapmak, BMW' nin imajını bozuyormuş! Kayıtlara geçmesi açısından,BMW ve Borusan'ın bu tavrını Müslüman Kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz.

Hepimizin yüreğini yakan bir acı haber de Uludere'den geldi. Şırnak Uludere'de 35 kürt vatandaşımız, TSK tarafından terörist zannedilerek uçaklar tarafından bombalanmak suretiyle öldürüldü. Olayla ilgili, AK Parti adına yapılan açıklamada, "İnsansız hava araçlarının tespiti sonucu bu insanların terörist zannedilmesi sonucu saldırı düzenlenmiştir... Türkiye bir hukuk devletidir. Yapılan bir hata varsa, hukuk devleti mantığı içinde bu tespit edilecektir. Bunun gereği neyse bu yapılacaktır." dedi. Olayın örtbas edilmeyeceğinin söylendiği bu konuşma, olumlu olmakla birlikte, meselenin başka boyutlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Güneydoğu'da pek çok ailenin geçimini "kaçakçılık"la sağladığının bir devlet sırrı olmadığı gibi, kimse kaçakçılık yaptı diye üstüne bomba yağdırılmasını hak etmez.

Ölenler de kaçakçılık ile geçimlerini sağlayan insanlar. Onların kaçakçılık yaptıklarını herkes biliyor. Her akşam kaçağa gittikleri yol da belli olduğu halde, ve tüm bunlar bölgedeki sınır karakolları tarafından da bilindiği halde, ayrıca TSK'nın elindeki teknolojik donanımların hata yapmayacak kadar mükemmel olduğuna dair açıklamalar yapılırken, o kadar istihbarat çalışmaları varken, PKK'lılar ile köylülerin nasıl ayırt edilemediğini anlamakta güçlük çekiyoruz?

Bu saatten sonra,o sivillerin orada ne işi vardı diye sormadan ve Meselenin üstünü örtmeye çalışmadan hükümet ,sorumlulardan ivedilikle hesap sormalıdır.

Hükümete sesleniyoruz ve tatmin edici cevap bekliyoruz. Ortada ahmakça bir hata ve fütursuzluk mu söz konusu, yoksa provokasyon amaçlı bir katliam mı var ? Bu kadar vahim bir olay karşısında sadece özür dilemek,bahanelere sığınmak yetersiz kalır.İstifa ve görevden alma dahil, idari ve hukuki her türlü yaptırım derhal uygulanmalıdır.

Haftaya yine burada gerçekleştireceğimiz basın açıklamamızda görüşmek üzere, hepinize teşekkür ederiz.

SAGİR ADINA: İLİM VE HİKMET VAKFI