Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Akyazı'da 251., Ankara'da 303., Sakarya'da 324.,323., Akyazı'da 250., Ankara'da 302...

Ülkemizde bu günlerde yakın tarih tartışmaları yapılmaktadır. Bugün geçmişiyle yüzleşmekten çekinenler ya atalarının yaptıklarından utanç duymaktalar ya da yapılan zulümleri onaylamaya devam etmekteler.

Her ne adına yapılmış olursa olsun istiklal mahkemelerinin idam sehpalarına gönderdiği binlerce masum, savunmasız ve günahsız insanların vebali, şapka giymedikleri için asılan insanların vebali, dersim katliamının vebali kimin kimlerin? Tek partili dönemin acımasızca halkına uyguladığı baskılar zulümler beraberinde irtica bahanesiyle acımasızca yapılan idamlar sorgulanmalıdır. İktidarın özür dilemesi olumludur. Ancak dönemin iktidar partisi CHP'nin bugünkü mirasçıları hem özür dilemeli hem de yapılanların ya gerekçesini anlatmalı yada iğrençliğini söyleyerek Lanetlemelidirler.

Bir beldede olağanüstü durum vehmederek o beldedeki insanları katletmek ancak diktatörlere mahsustur. Dünya'da dünde bugünde hiçbir idare halkına zulmederek abâd olmamıştır.

28 Şubat sürecinin gecikmeli de olsa sorgulanmaya başlamasını önemli buluyoruz. Post modern darbe olarak adlandırılan ve meşru iktidar haksızlıklarla ithamlarla, irtica bahaneleriyle iktidardan uzaklaştırıldı. Birçok mütedeyyin insan günlük yaşamlarını İslami olarak düzenledikleri gerekçesiyle düşman ilan edildi, kışlalardan atılarak memuriyetlerine son verildi, başörtülü oldukları için öğrenciler okullardan atıldı. Dahası hiçbir hukuki gerekçesi olmadan sorgulandılar işkence gördüler. Darbeciler bu zulümlerin bin yıl daha süreceğini söylediler. Beyler cuntacıların bir hesabı varsa elbette mazlum halkın Allah'ı, Rabbimizin'de bir hesabı var elbette. Evet 28 Şubat'ı kabusa çevirenler kim olursa olsun adil olarak sorgulanmalı ve yargılanmalıdır. İnsanların şahsiyetlerine maneviyatlarına kastedenlere gerekli cezai müeyyide uygulanmalıdır.

Komşumuz Suriye'de, Baascı diktatör Beşar kendi halkını katletmeye devam ediyor. Halklarını öldüren tüm diktatörleri lanetliyoruz. Temennimiz Suriyeli kardeşlerimizin bir'an önce arzuladıkları idareye kavuşmalıdırlar.

26 Kasım 2011 Bugün İstanbul'da Mazlumder, Akdav ve birçok sivil toplum kuruluşunun desteklediği Kardeşlik Adalet ve Barış yürüyüşü yapılıyor. Tüm katılanları Akyazı'dan selamlıyoruz, yürüyüşü destekliyoruz.

Bugün Hicri yılbaşımız 1 muharrem 1433 tüm Müslümanların yeni yılını tebrik ederiz.

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder sözcüsü

Burhan CİMŞİT



Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 303. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Hak arama ve özgürlük mücadelemize ara vermeksizin 303 haftadır devam ediyoruz. Nerede ise insanlık tarihi ile yaşıt olan hak ve batıl savaşında zafer sabredenlerin ve yorulmaksızın çalışanların olacaktır. Bizler inanıyoruz ki " Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar." Bu sebeple geride bıraktığımız 303 hafta mücadele azmimizi daha da bir perçinlemiştir. Bu süreçte bizlerle beraber ter döken kardeşlerimizden Allah razı olsun diyoruz.

Devlet kendi insanına yaptığı zulümlerle yüzleşmeye başladı. Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN'IN başta Dersim katliamı olmak üzere ülkede yaşanan zulümlerden , devlet adına özür dilemesi son derece sevindiricidir. Aynı özrün meclis çatısında yapılması ve tutanaklara yer alması , resmi gazetede yayınlanması gerektiğine inanıyoruz. Başta Dersim olmak üzere, cumhuriyet tarihinde ne kadar inancı ve düşüncesinden dolayı zulme uğramış, hapsedilmiş, sosyal hayatta yok edilmeye çalışılmış insanlardan da resmi olarak özür dilenmelidir. Mağdur olan kişi ve ailelerine mahkeme yolu açılmalı, maddi ve manevi tazminat ödenmelidir.

Suriye ayaklanması güç oyunlarına kurban gitmesin. Suriye hükümetinin, Suriye nüfusunun büyük bir kısmının güvenini kazanmayı başaramaması, muhalefetin dış güçlere giderek artan bağımlılığı ve bazı Arap medya kuruluşlarının mezhepçilik ve iç savaş yangınını körüklemesi, Suriye'deki çıkmazı daha tehlikeli bir hale dönüştürüyor. Lübnan tarzı bir iç savaş ya da Libya tarzı yabancı askeri müdahale gündemde olan Suriyede ki bu durum kaygı verici. Suriye, kaderini kendilerine hizmet eden dış kuvvetlerin elinden kurtarmak için mücadele etmezse Suriye'deki ayaklanma ve bir bütün olarak Suriye, belirsizliklerle malul kalacaktır.

Bir diğer sıcak gelişmede Yemende yaşanmaktadır. Yemen diktatörü Ali Abdullah Salih, Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) barış planı için geldiği Riyad'ta Kral Abdullah'ın hazır bulunduğu toplantıda yetkilerini devrederek antlaşmayı imzalaması Yemen'in başkenti Sana'da 9 aydır Ali Abdullah Salih'in iktidardan gitmesi için gösteri yapan gençleri ikna etmedi. Yemenli gençler Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da imzalanan yetki devri anlaşmasını reddederek, gösterileri sürdürme çağrısı yaptı.

Suriye ve Yemen halklarının diktatörlere karşı başlattıkları onurlu direnişlerini Ankara'dan selamlıyoruz.

Tahrir Meydanına da Ankara'dan selamlar gönderiyoruz. Onurlu direnişlerinin yanında olduğumuzu tekrar vurgulamak istiyoruz. Bu direnişleri dünyada ses getirdi, getirmeye de devam ediyor. Geçtiğimiz gün Amerika'da "Washington'u İşgal Et" protestocuları sürpriz bir şekilde girdikleri ABD Kongresi'ni birkaç dakikalığına "İşgal" etti. Direnişin sadece Arap baharıyla kalmayacağını gösteren insanlık onuru kapitalist sistemlerinde çöküşünü yavaş yavaş dünyaya göstereceğine inanıyoruz.

Ülkemizde hala başörtüsü yasağını çeşitli alanlarda uyguladığına şahit olmaktayız. Başörtüsüne her alanda özgürlük talebi bir insan hakları talebi olarak önümüzde durmaktadır. Başörtüsü söz konusu olunca hizmet alanlar ve verenler gibi bir ayrım yapıldığını ve sanki sadece hizmet alanlar için başörtüsü serbest olduğunda bir özgürlük bahşedilmiş gibi davranıldığını görmekteyiz. Bu ayrımın bir an önce son bulmasını şiddetle talep ediyoruz.

İstanbul'da bugün 26 Kasım Cumartesi günü 15.00'da Barış İnisiyatifleri çatısı altında toplanan kurumlarla birlikte Tünel'den Taksim'e yapılacak "KARDEŞLİK, ADALET, BARIŞ" yürüyüşüne Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak gönülden destek veriyoruz. Zulüm sürdüğü müddetçe zulmü ve zalimi deşifre etmeye devam edeceğiz. Daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle"

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

MAZLUMDER ANKARA ŞUBE 

Yönetim Kurulu Üyesi

Yavuz Mücahid MUSTAFA


 

Sakarya Adalet Girişimi 324. Hafta basın açıklamasında Malatya'ya Füze Kalkanı Projesi için kurulan sistemin İsrail'i koruyacağını ve mutlaka kaldırılması gerektiğini söylerken, İsrail'in Gazze'ye giden son yardım gemilerine müdahalesini de protesto etti

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 324. Hafta basın açıklamasında Gazze'de ablukanın sürdüğü ve ablukayı delme girişimlerine İsrail işgal ordusu tarafından yeni müdahalelerde bulunduğu belirtilirken, Malatya'ya konuşlandırılan Füze Kalkanı Erken Uyarı Sistemi Radarları'na da tepki gösterildi. Platform adına Vahdet Vakfı Sakarya Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada "İstediği zaman Gazze'ye hava saldırısı düzenleyip katliam yapan Siyonist İsrail son olarak, Gazze'ye insani yardım götüren İrlanda Teknesi Saoirse ile Kanada teknesi Tahrir'i durdurarak teknelere el koymuştur" Konu uluslararası kamuoyunda can kaybı olmaması sebebiyle Mavi Marmara olayı kadar ses getirmemiştir. Uygulanan ablukanın kaldırılacağına dair hiçbir emare de gözükmemektedir. Halen devam eden Gazze ablukasını bir kez daha kınıyoruz." denildi.

Füze Kalkanı'ndan vazgeçin!

324. hafta basın açıklamasında NATO Füze Kalkanı Projesi'ne ilişkin ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'nın "Nato Füze Kalkanı İran'dan bölgeye yönelik füze saldırı tehdidine karşı İsrail'i korumayı amaçlıyor" sözlerine karşı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Malatya'da kurulacak sistemi kastederek "Burası kesinlikle füze kalkanı değildir, erken uyarı sistemidir" şeklinde verdiği cevap ise şöyle eleştirildi: "kamuoyunda tartışılan konu Malatya'ya kurulacak sistemin ne olduğu değil, İsrail'in güvenliğini sağlamaya yönelik olduğu meselesidir. Zaten radar sisteminin kuruluş yeri ve yönü de konuyu açıklamaktadır. Hükümetin bu projeden vazgeçmesini, Filistin ve Gazze'de müslümanlara zulmeden İsrail ile yapmış olduğu askeri ve istihbarat anlaşmalarının iptal edilmesini istiyoruz. Bilindiği gibi yapılmış anlaşmalar uyarınca Mossad Türkiye'de operasyon yapma yetkisini elinde bulunduruyor. Siyasal gözlemciler; intihar ettiği öne sürülen Aselsan mühendisleri olayı, Mavi Marmara baskını sırasında İskenderun'daki askeri birliğe yapılan saldırı ve son olaylarında Mossad parmağı olduğu konusunda ciddi deliller ileri sürmektedir."

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU

324. BASIN AÇIKLAMASI

Değerli basın mensupları ve değerli katılımcılar,

Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Bilindiği gibi Gazze'ye uygulanan insanlık dışı İsrail ambargosuna dikkat çekmek ve Gazzeli kardeşlerine insani yardım götürmek isteyen Mavi Marmara gemisine İsrailli korsanlarca Uluslar arası sularda müdahale edilmişti. 9 kardeşimizin şehid edildiği ve gemideki yardımlara el konulduğu hepimizin malumudur. İsrail'in Uluslararası hukuku hiçe sayarak yaptığı bu menfur saldırının hesabını henüz vermemiştir. Gazze'li kardeşlerimizin en temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasına bile müsaade etmeyerek Gazze ablukasını sürdüren Siyonist İsrail aynı tutumuna devam etmektedir. İstediği zaman Gazze'ye hava saldırısı düzenleyip katliam yapan Siyonist İsrail son olarak, Gazze'ye insani yardım götüren İrlanda Teknesi Saoirse ile Kanada teknesi Tahrir'i durdurarak teknelere elkoymuştur. Gazze'ye uygulanan İsrail ablukasını delmek ve haksız ablukaya dikkat çekmek için yola çıkan aktivistleri de gözaltına alan Siyonist İsrail, bir taraftan yaptığı açıklamada teknelere şiddete başvurmadan el konduğunu ifade ederek uluslararası kamuoyunu yanıltıyor, diğer yandan Mavi Marmara'ya el koyduğu yöntemi aynen tekraralıyor. Konu uluslararası kamuoyunda can kaybı olmaması sebebiyle Mavi Marmara olayı kadar ses getirmemiştir. Uygulanan ablukanın kaldırılacağına dair hiçbir emare de gözükmemektedir. İrlanda'lı aktivistlerden Dr. Fintan Lane ülkesine döndükten sonra yaptığı açıklamada, "amaçlarının Gazze'de yaşananları ve ablukanın acımasızlığını bir kez daha gündeme getirmek olduğunu ve bunu başradıklarına inandıklarını" söylemiştir. Halen devam eden Gazze ablukasını bir kez daha kınıyoruz.

Biz İsrail ile yapılan anlaşmaların iptalini beklerken yaşanan gelişmeler bizleri fazlasıyla üzmektedir. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'nın "Nato Füze Kalkanı İran'dan bölgeye yönelik füze saldırı tehdidine karşı İsrail'i korumayı amaçlıyor" itirafına rağmen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Malatya'da kurulacak sistemi kastederek "Burası kesinlikle füze kalkanı değildir, erken uyarı sistemidir" demiştir. Hâlbuki kamuoyunda tartışılan konu Malatya'ya kurulacak sistemin ne olduğu değil, İsrail'in güvenliğini sağlamaya yönelik olduğu meselesidir. Zaten radar sisteminin kuruluş yeri ve yönü de konuyu açıklamaktadır. Hükümetin bu projeden vazgeçmesini, Filistin ve Gazze'de müslümanlara zulmeden İsrail ile yapmış olduğu askeri ve istihbarat anlaşmalarının iptal edilmesini istiyoruz. Bilindiği gibi yapılmış anlaşmalar uyarınca Mossad Türkiye'de operasyon yapma yetkisini elinde bulunduruyor. Siyasal gözlemciler; intihar ettiği öne sürülen Aselsan mühendisleri olayı, Mavi Marmara baskını sırasında İskenderun'daki askeri birliğe yapılan saldırı ve son olaylarında Mossad parmağı olduğu konusunda ciddi deliller ileri sürmektedir.

Bu arada Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Muharrem Balcı'nın feryadını hatırlatmadan geçemeyeceğiz. Yeşilay Genel Başkanı kumarın şans oyunları adı altında yaygınlaştığını, denetimsizlik yüzünden çocukların küçük yaşlarda bu kötü alışkanlıklara tutulduklarını söylüyor. İçki ve uyuşturucudan daha beter olan bu görünmez tehlike konusunda acil tedbir alınmasını istiyor. Bilindiği gibi kumarı; şans oyunları adı altında bir devlet kurumu olan Milli Piyango İdaresi oynatmaktadır. Milli kelimesi sözlüklerde dini kelimesinin karşılığıdır. İsmi bile bu kadar saçma olan bu kurum kapatılmalı, insanlarımız ve gençlerimiz kumar belasından kurunmalıdır. İşin diğer bir ilginç yönü de şudur: Hakkında yasaklayıcı hiçbir kanun maddesi bulunmamasına rağmen başörtüsü yasağı kanuna aykırı yönetmelikler bahane edilerek sürdürülürken; Allah'ın (cc) haram kıldığı, toplum için tehlikeli, aileleri perişan eden kumar illeti devlet tarafından organize edilmektedir. Bu çarpıklığın düzeltilerek devletin kumar ile ilgili caydırıcı önlemler almasını ve kanunsuz başörtüsü yasağına da bir an önce son vermesini bekliyoruz.

Bütün insanların can, mal, akıl, nesil ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünya özlemiyle hepinize katılımlarınız için teşekkür ederiz. Haftaya aynı yer ve saatte buluşmak ümidiyle" 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına

Vahdet Vakfı Sakarya Temsilciliği

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 323. hafta basın açıklamasında Van halkıyla dayanışma mesajı verirken, platform adına açıklamayı okuyan Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü Kadrican Mendi "Şu anda sorunu çözmek için bölgeyi "insansızlaştırmak" gibi kadim bir devlet politikasına sarılma yanlışı söz konusu. Deprem mağduru vatandaşı neredeyse bir ay süründürdükten sonra şimdi de şehri terk etmeye teşvik ediliyor." dedi.

 

 Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 323. Hafta basın açıklaması

 VAN'LA DAYANIŞMA GÜNÜ!

Van halkı yaşadıkları deprem felaketinin ardından zorlu kış şartlarıyla savaşmaya devam ediyor.

Dün maalesef yine çadırlarında yanarak ölen iki çocuğun acı haberini öğrendik.

12 senedir gündeminde muhtemel bir deprem felaketi olan ve bunun için halktan deprem vergisi toplayan devlet, bu paraları duble yollara harcadığını hiç sıkılmadan ifade edebiliyor.

Yani anlıyoruz ki bugün Sakarya'da da deprem olsa, Hükümetimiz amacı dışında kullanılan bu fonun hesabını vermek yerine bizlere de aynı mazereti sunacak.

Bölgeyi kanunen "afet bölgesi" ilan etmesi gerekirken "Bahara kadar sabredin" diyen Başbakan, herhalde Başörtüsü meselesinde de uyguladığı "biraz daha bekleyin" mesajının kitle(si) üzerindeki inandırıcılığına güveniyor.

Van'ın ayağa kalkabilmesi için afet bölgesi ilan edilmesi zorunluluğu ortada iken Başbakan "Bunu ilan edersek oranın belediyesi daha çok para alır, bunun da nerelere gideceğini biliyorsunuz" gibi gerçekten anlamakta zorluk çektiğimiz bir mazeret ileri sürüyor.

Deprem mağduru vatandaşı neredeyse bir ay süründürdükten sonra şimdi de şehri terk etmeye teşvik eden bir devlet ve hükümet anlayışı ile karşı karşıyayız.

Şu anda sorunu çözmek için bölgeyi "insansızlaştırmak" gibi kadim bir devlet politikasına sarılma yanlışı söz konusu.

Ağustos sonuna kadar gittikleri yerlerde misafir olarak kalmaları ve yeni yerleşimlerin yapılmasını beklemeleri istenen Vanlılar, işte asıl o gün geldiğinde nasıl bir açmaza düştüklerini görecekler maalesef.

Bu kadar bir süre sonunda ayrılanların önemli bir kısmı geri dönmeyecektir.

Dönenlerin ise eski düzenlerini kurmaları mümkün olmayacaktır.

Ve dahası "Kentsel dönüşüm" adı altında yeniden düzenlenen mülkiyet yapısı beraberinde sosyal ve ekonomik yapının da yeniden düzenleneceği anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla şehrin boşaltılması, beraberinde çok daha derin sosyal ve siyasal sorunları getirecektir.

Van'ın insansızlaştırılması değil, bir an önce bölge insanının kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak çalışmaların ve devlet desteğinin gösterilmesi gerekmektedir.

Evet, kendi vatandaşının en acil mağduriyetlerini çözmede isteksiz davranan hükümetimiz komşumuz Suriye'ye nizamat verme konusunda oldukça istekli görünüyor.

Suriye, ABD tarafında çok net bir şekilde işgale hazır hale getirilmeye çalışılırken, Suudiler ve Türkiye bu proje tam destek veriyor.

Komşumuzu iç savaşa götüren bu süreçte, Türkiye muhalif unsurlara silah ve siyasal destek vererek maalesef bu kirli tezgâhın bir parçası konumuna düşmüştür.

Tüm büyük kentlerde Türkiye aleyhine gösteri yapan yüz binleri görmezden gelen basınımız, Suriye halkı olarak rejim karşıtı gösteriler düzenleyen birkaç yüz kişilik toplulukları zumlamakta.

Hükümet ve muhalif güçler Suriye'nin diğer iki komşusu olan Irak ve Lübnan tarafından uzlaştırılmaya çalışılırken, maalesef ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye, işbirliği içinde muhalefeti rejime karşı kışkırtmaktalar.

Suriye halkının dökülen kanını halkımızın da ellerine bulaştırmak gibi tarihi ve affedilemez bir hatanın içerisindeler.

Bundan sonraki aşamada İran'ın karıştırılmasına ilişkin senaryolar açıktan konuşulurken , "Füze Kalkanı" nın neden topraklarımıza konuşlandırılmaya çalışıldığı da netleşmiş oluyor.

NATO ve ABD ile ittifak ilişkilerinin tüm dış siyasetini belirlediğini gördüğümüz hükümetin, "Komşularla sıfır sorun" söyleminden sadece ekonomik ilişkilerin sorunsuz yürütülmesinin kastedildiğini anlıyoruz.

Hükümet maalesef, içerde Kürt sorununu bitirmek adına ABD'nin dümen suyuna girmiş durumdadır.

Hükümeti bir sivil toplum inisiyatifi olarak buradan uyarıyoruz; komşularımıza karşı geliştirilen bölge dışı ittifaklar üzerinden yapılan "bir koyup üç alma" hesapların sonu hüsrandır.

Son olarak Meclis'te başlayan yeni anayasa çalışmalarını da dikkatle takip ettiğimizi bildirmek isteriz.

Ortaya konacak yeni anayasa metninin, yeni bir "toplumsal sözleşme"nin de en azından hazırlayıcısı olmasını ümit ediyoruz.

Açıklamamızı bitirirken halkımızla ve komşu halklarla tam bir dayanışma içinde olduğumuzu buradan bir kez daha bildirmek istiyoruz.

Yaşasın halkların kardeşliği

Yaşasın İslami direniş!

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU

Adına Sakarya Dayanışma Derneği

Adana'nın Yüreğir ilçesi Mehmet ali Yılmaz ilköğretim okulu öğrencileri Rumeysa SAMSAMA ve Bahar GÜZEL, İsmail Sefa ÖZLER ilköğretim okulu öğrencileri Şüheda DURSUN ve Besra YAVUZ, Koza ilköğretim okulu öğrencileri Sena Nur KAYA, Hacer SÜLÜN ve Zehra Betül ŞANVERDİ, Karacaoğlan ilköğretim okulu öğrencileri Zeynep TANIŞ ve Sümeyye TANIŞ için okul idareleri ayrı ayrı sürgün kararı alıp velilerine tebliğ ettiler. İzmir menemen asırlık 100 yıl ilköğretim okulu öğrencileri melek ve mümine kalkan kardeşler de okul idaresi tarafından sürgün edildiler.

Tüm okul idarecilerine ve milli eğitim müdürlerine sesleniyoruz. Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların çocuklarına başörtülü oldukları gerekçesiyle ayrımcılık yaparak İslam dinine düşman olmayın! Milli eğitim bakanlığı kendine bağlı birimlerdeki bu insanlık dışı ayıpları biran önce ortadan kaldırmalıdır.

Ülkemiz ve dünyada yine çok sıcak gelişmelerin yaşandığı bir haftayı geride bırakırken, Müslüman coğrafyalardaki acı, kan ve gözyaşı dinmek bilmiyor. Van'daki depremzede kardeşlerimizin kış şartlarına girdiğimiz şu günlerde daha çok yardım ve duaya ihtiyaçları olduğunu unutmayalım. Bu yüzden şartlar düzelinceye kadar Van'daki kardeşlerimize gereken ilgiyi göstermek ve yardım kampanyalarımızı sürdürmek zorundayız.

Diğer taraftan yanıbaşımızdaki Suriye'deki dikta rejiminin baskıcı uygulamaları devam ederken,muhaliflerin Esad rejimine karşı isyanı ve direnişi de hız kazanmaktadır..Eli kanlı diktatör Esad'ın Arap birliğinin aldığı yaptırım kararlarını da hiçe sayarak zulüm ve katliamlarını sürdürmesi, Suriye'deki baas rejiminin karakterini çok iyi yansıtmaktadır.Zulüm ilelebet payidar olmayacağı gibi zalimler de bir gün nasıl bir inkılap ile devrileceklerini göreceklerdir.Suriye'deki kardeşlerimizin zorba Esad rejimine karşı olan direnişini bir kez daha selamlıyor,tüm mazlum Suriye halkının yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.

Ülkemizdeki önemli gündem maddelerinden biri olan yeni anayasa konusundaki çalışmaların bir süredir yavaşladığı gözlenmektedir. Siyasi parti temsilcilerinin meclis başkanı tarafından oluşturulan anayasa çalışma grubunda şu ana kadar beklenen çabayı sergilememeleri ve özellikle muhalefet çevrelerinin işi yokuşa sürecek açıklamalarda bulunmaları kaygıyla izlenmektedir. Halkımız askeri darbe ürünü olan 82 anayasasının biran önce yürürlükten kaldırılmasını talep etmektedir. Siyasetçilerin görevi ise sivil toplumun isteklerini dikkate alarak özgürlükçü bir anayasa yapımını kolaylaştırmaktır. Dolayısıyla anayasa çalışması şu anda ülkenin en acil ve önemli meselesi olup bu süreci dikkatle izlemeye devam edeceğiz.

Son günlerde tartışılmakta olan vicdani ret ile ilgili yapılacak düzenlemeleri ise insan hakları bağlamında önemsiyoruz. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi zorunlu askerlik uygulamasına karşı vicdani ret hakkından yararlanmak isteyen gençlerin dini ve felsefi inanç ve görüşlerine saygı gösterilmeli ve bu insanlarımız hemen vatan haini yaftalamasıyla itham edilmemelidir. Hemen hemen tüm batı ülkelerinde olan bir uygulamadan kendi insanlarımızın yararlandırılmasına karşı çıkmak doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Ülkemizde ve dünyada adalet, hukuk ve özgürlüğün hâkim olması temennisiyle gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allaha emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder Akyazı Şube Bşk.

Mahmut ALEMDAR

Bilindiği gibi Gazze'ye uygulanan insanlık dışı İsrail ambargosuna dikkat çekmek ve Gazzeli kardeşlerine insani yardım götürmek isteyen Mavi Marmara gemisine İsrailli korsanlarca Uluslar arası sularda müdahale edilmişti. 9 kardeşimizin şehid edildiği ve gemideki yardımlara el konulduğu hepimizin malumudur. İsrail'in Uluslararası hukuku hiçe sayarak yaptığı bu menfur saldırının hesabını henüz vermemiştir. Gazze'li kardeşlerimizin en temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasına bile müsaade etmeyerek Gazze ablukasını sürdüren Siyonist İsrail aynı tutumuna devam etmektedir. İstediği zaman Gazze'ye hava saldırısı düzenleyip katliam yapan Siyonist İsrail son olarak, Gazze'ye insani yardım götüren İrlanda Teknesi Saoirse ile Kanada teknesi Tahrir'i durdurarak teknelere elkoymuştur. Gazze'ye uygulanan İsrail ablukasını delmek ve haksız ablukaya dikkat çekmek için yola çıkan aktivistleri de gözaltına alan Siyonist İsrail, bir taraftan yaptığı açıklamada teknelere şiddete başvurmadan el konduğunu ifade ederek uluslararası kamuoyunu yanıltıyor, diğer yandan Mavi Marmara'ya el koyduğu yöntemi aynen tekraralıyor. Konu uluslararası kamuoyunda can kaybı olmaması sebebiyle Mavi Marmara olayı kadar ses getirmemiştir. Uygulanan ablukanın kaldırılacağına dair hiçbir emare de gözükmemektedir. İrlanda'lı aktivistlerden Dr. Fintan Lane ülkesine döndükten sonra yaptığı açıklamada, "amaçlarının Gazze'de yaşananları ve ablukanın acımasızlığını bir kez daha gündeme getirmek olduğunu ve bunu başradıklarına inandıklarını" söylemiştir. Halen devam eden Gazze ablukasını bir kez daha kınıyoruz.

Biz İsrail ile yapılan anlaşmaların iptalini beklerken yaşanan gelişmeler bizleri fazlasıyla üzmektedir. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'nın "Nato Füze Kalkanı İran'dan bölgeye yönelik füze saldırı tehdidine karşı İsrail'i korumayı amaçlıyor" itirafına rağmen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Malatya'da kurulacak sistemi kastederek "Burası kesinlikle füze kalkanı değildir, erken uyarı sistemidir" demiştir. Halbuki kamuoyunda tartışılan konu Malatya'ya kurulacak sistemin ne olduğu değil, İsrail'in güvenliğini sağlamaya yönelik olduğu meselesidir. Zaten radar sisteminin kuruluş yeri ve yönü de konuyu açıklamaktadır. Hükümetin bu projeden vazgeçmesini, Filistin ve Gazze'de müslümanlara zulmeden, PKK terör örgütüne destek olan İsrail ile yapmış olduğu askeri ve istihbarat anlaşmalarının iptal edilmesini istiyoruz. Bilindiği gibi yapılmış anlaşmalar uyarınca Mossad Türkiye'de operasyon yapma yetkisini elinde bulunduruyor. Siyasal gözlemciler; intihar ettiği öne sürülen Aselsan mühendisleri olayı, Mavi Marmara baskını sırasında İskenderun'daki askeri birliğe yapılan saldırı ve son PKK terör olaylarında Mossad parmağı olduğu konusunda ciddi deliller ileri sürmektedir.

Bu arada Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Muharrem Balcı'nın feryadını hatırlatmadan geçemeyeceğiz. Yeşilay Genel Başkanı kumarın şans oyunları adı altında yaygınlaştığını, denetimsizlik yüzünden çocukların küçük yaşlarda bu kötü alışkanlıklara tutulduklarını söylüyor. İçki ve uyuşturucudan daha beter olan bu görünmez tehlike konusunda acil tedbir alınmasını istiyor. Bilindiği gibi kumarı; şans oyunları adı altında bir devlet kurumu olan Milli Piyango İdaresi oynatmaktadır. Milli kelimesi sözlüklerde dini kelimesinin karşılığıdır. İsmi bile bu kadar saçma olan bu kurum kapatılmalı, insanlarımız ve gençlerimiz kumar belasından kurunmalıdır. İşin diğer bir ilginç yönü de şudur: Hakkında yasaklayıcı hiçbir kanun maddesi bulunmamasına rağmen başörtüsü yasağı kanuna aykırı yönetmelikler bahane edilerek sürdürülürken; Allah'ın (cc) haram kıldığı, toplum için tehlikeli, aileleri perişan eden kumar illeti devlet tarafından organize edilmektedir. Bu çarpıklığın düzeltilerek devletin kumar işinden elini çekmesini, kanunsuz başörtüsü yasağına da bir an önce son vermesini bekliyoruz.

Bütün insanların can, mal, akıl, nesil ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünya özlemiyle hepinize katılımlarınız için teşekkür ederiz. Haftaya aynı yer ve saatte buluşmak ümidiyle"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına

Vahdet Vakfı

İsmail AYDAR

 

 

platform haber