Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 300., Sakarya'da 321., Akyazı'da 248., Kocaeli'de 342.,...

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 300. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Hak arama ve özgürlük mücadelemize ara vermeksizin 300 haftadır devam ediyoruz. Nerede ise insanlık tarihi ile yaşıt olan hak ve batıl savaşında zafer sabredenlerin ve yorulmaksızın çalışanların olacaktır. Bizler inanıyoruz ki " Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar." Bu sebeple geride bıraktığımız 300 hafta mücadele azmimizi daha da bir perçinlemiştir. Bu süreçte bizlerle beraber ter döken kardeşlerimizden Allah razı olsun diyoruz.

Kurban" Kelime anlamı ile yakınlaşmak, yakın olmak anlamına gelen kurban tersi ile düşünüldüğünde uzaklaşmak, uzak durmak anlamlarını da barındırır bünyesinde. Allah'a kurban, Allah yolunda kurban olanların yanında, nefsine kurban, şeytana kurban olanlarda vardır. Yine bir kurban bayramı yaklaştı. Bizi Allah'a yaklaştıracak olan kurbanlarımızdan evvel kurban olmamız gerek. Etlerin ve kanların yanına takvamızı, terimizi, göz yaşımızı ve gayretimizi koymamız lazım Allah'a yakınlaşmak için. Kurban yaklaşmak için vesile olmalı kardeşlerimize. Türk, Kürt, Arap, Çerkez etnik hiçbir ayrım yapmaksızın kardeş kılmalı kurbanlarımız. Şövenist hırsa kurban edilen kardeşlerimiz kanı durmalı bu vesile ile. Bir zamanlar kardeşlik ikliminin yaşandığı bu coğrafyaya kardeşliğin yeniden gelmesi temennisi ile. Kurbanınız mübarek olsun.

Ortadoğu yine hareketli" Halkların özgürlük talepleri yıkılmaz sanılan diktatörlüklerin temellerini teker teker sarsmakta ve demir yumruklu liderler koltuklarına acı bir şekilde veda etmektedirler. Toplumlarına yabancılaşmış yönetimler her seferinde refleks olarak dış odaklı hareketler olarak nitelemekte ve şiddetle halklarının taleplerini bastırma yolunu seçmektedirler. Şiddetin gözü kör, kulağı sağır ve kalbi nasırlı kıldığına inanarak şiddete son verip halklarının taleplerine kulak kesilmelerini tavsiye ediyoruz. Diğer yandan emperyalist gözü dönmüşlük hedef tahtasına İran'ı oturtmuş gözüküyor. Terör şebekesi İsrail'in nükleer gücüne ses çıkarmayan, balistik füze denemelerini, Filistin'deki ve bölgedeki işgali ve zulmü görmezden gelen batılı emperyalistlerin yalan propaganda mekanizmaları yeniden işlemeye başladı. Ellerinde tutukları kartelci ve işbirlikçi basın vasıtası ile gündemi sıcak tutan emperyalist diktatörlük Irak ve Afganistan işgalinde ve daha pek çok bölgede uygulaya geldikleri yalan haberler üretme yöntemi ile ilk önce zihinleri işgal etmektedirler. Daha yaşanır bir dünya ve demokrasi hikâyeleri ile akla-hayale gelmeyen, tarihte eşi ve benzeri görülmemiş katliamlara imza atan sömürgeci zihniyet kan üzerine çalışan aklını yine sahneye koymak üzere. Kan akacak, acı çekecek, yağmalanacak topraklar ise yine mazlum İslam toprakları. Bizler bu ülke yöneticilerine çağrıda bulunuyoruz ve diyoruz ki; NATO'nun taşeronu, batılıların maşası olmaktan vazgeçin. Füze kalkanı projesinden derhal çıkın. İncirliği pazarlık konusu olmaksızın bu coğrafyadan def edin. Safların netleşmeye başladığı şu günlerde tarafınızı belli edin. Mazlumların sessiz gücü gün gelecek tüm zalimleri ve iş birlikçilerini yok edecektir.

Son olarak 13 yaşındaki bir kız çocuğu ile cinsel ilişkiye girmeyi rıza gerekçesi ile meşrulaştıran yargı mekanizmasının nasıl bir çıkmazın içerisinde olduğunun ve bu ve diğer konularda verdikleri kararların meşruluğu tartışılır bir hal almıştır. Bugüne kadara yargı kararlarını kutsal metinlermiş gibi karşılayan kesimlerin bu karar karşısında göstermiş oldukları göstermelik ve şova dönük tepkiler ise gerçeklikten uzak sanal tepkilerdir. Zinayı suç olmaktan çıkaran bir devlet ve yargı algısından zina fiilini işleyenlere karşı cezai müeyyidede bulunmasını beklemeleri en hafif tabirle aymazlık olarak görülmektedir. Biz diyoruz ki zina toplumun ve geleceğimizin köküne konmuş bir dinamit mesabesindedir. Yaşına, cinsine ve cinsiyetine bakmaksızın bu fiili işleyenler toplum ve yargı önünde yargılanmalı ve sonucuna katlanacakları bir ceza ile cezalandırılmalıdırlar.

Zulüm sürdüğü müddetçe zulmü ve zalimi deşifre etmeye devam edeceğiz. Daha güzel günlerde buluşmak dileği ile bayramınız mubarek olsun.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

İHH ANKARA YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Serkan CODAL

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 321. Hafta basın açıklamasını Bulvar AKM önünde gerçekleştirdi. Platform adına Diriliş Saati Dergisi'nden Muhammed Emin Duman'ın okuduğu açıklaması Kurban Bayramı'nın tüm İslam âlemi için kardeşlik ve kaynaşmaya vesile olması temennisi ile başladı.

Sakarya Adalet Girişimi 321. Basın Açıklaması

KÜRESEL ZULME KARŞI KÜRESEL DİRENİŞ

Kurban Bayramının halkımız ve tüm İslam alemi için kardeşlik ve kaynaşmaya vesile olmasını Allah(cc)'dan niyaz ediyoruz.

Kurbanlarımızın, "kurban"ın kelime anlamına uygun olarak bizleri Allah'a yaklaştırmasını, Allah'a adanmış bir ömür geçirmemizi sağlamasını temenni ediyoruz. Özellikle de oğlu İsmail'i Allah'a adayan İbrahim (as) örneğini tüm yeni nesillerimiz için hayata geçirmenin bu mübarek bayramın ana mesajı olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

Van depreminin yaralarını sarmaya çalıştığımız bu günlerde tüm etnik, mezhebi, meşrebi farklılıklara rağmen "Vahdet" bilinciyle hareket etmenin bereketini yaşıyoruz. Etnik kimliğin bir üstünlük vesilesi olamayacağını ilan eden, üstünlüğün ancak Allah'a karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirmedeki hassasiyeti ifade eden "Takva" ile ölçülebileceğini ifade eden bir dinin müntesipleriyiz. Tüm etnik kimliklere saygılı bir ümmet bilincinin tekrar yeşertilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Ülkemizde ve bölgemizde etnik ve mezhebi ayrışma üzerinden hayata geçirilmeye çalışılan çatışmaların küresel emperyalizmin bir oyunu olduğunun farkında olmalıyız. Çatışmaların nedenlerine indiğimizde çatışan bütün tarafların kendilerine göre haklı olabilecek argümanlarının var olduğunu görüyoruz. Ancak fotoğrafı bir bütün olarak göremediğimiz ve algılayamadığımız sürece, maalesef küresel bir oyunun içinde olduğumuzu fark edemiyoruz.

Ülkemizde son süreçte Türk ve Kürt etnik kimlikleri üzerinden yürütülen ayrıştırma çabaları, Ortadoğu'da Şii-Sünni mezhebi kimlikleri üzerinden yürütülmektedir. Küresel güçler, bütün problemlerine rağmen küresel hegemonyaya karşı direnişin merkezinde bulunan İslam coğrafyasında, direnişin gücünün ümmetin vahdeti ile doğru orantılı olduğunun farkındalar. "Vahdet" şiarını yüceltmek zorundayız. Etnik ve mezhebi kimliğe dayalı ayrıştırmaları şiddetle reddediyoruz. Tüm halkımızı vahdet bilinciyle kenetlenmeye davet ediyoruz.

Türkiye'nin dış politikası ile ilgili de kısa bir analiz yapmak istiyoruz. Bir sene öncesine kadar komşularla sıfır sorun politikasını hayata geçirmeyi temel prensip olarak ilan eden Türkiye, ne oldu da Suriye ve İran ile ilişkilerini en üst seviyede sorunlu hale getirdi? Bir sene öncesinde neredeyse sınırları kaldırmanın konuşulduğu Esad rejimi ile ne oldu da tüm ilişkiler koparıldı. Başbakan 'zulme rıza göstermeyiz' diyor. Peki, bir sene önceki Suriye farklı mıydı? Irak'ta, Afganistan'da, Somali'deki zulme sesini çıkaramayan, Ortadoğu'nun en zalim yönetimi olan Suudi Arabistan için tek laf etmeyen başbakan niçin kafayı Suriye'ye taktı acaba? Bu öyle bir takıntı ki Suriyeli muhaliflerin Türkiye'de askeri eğitim aldıkları ve çok sayıda silahın muhalifler için Türkiye'den Suriye'ye sokulduğu bütün batı basınında yazılıp çiziliyor.

Bu durumda iki senaryo ortaya çıkıyor. Birincisi, Türkiye başından beri Amerika ekseninde yürüyordu ve İslam coğrafyasında güven kazanmak adına zaman zaman rol yapıyordu. İkincisi ise, Türkiye işin başında samimi idi. Ancak Amerika ve yandaşlarının baskısı ile son bir yıl içinde eksen değiştirdi. Hangi senaryo gerçek olursa olsun, geldiğimiz nokta çok tehlikelidir. Türkiye tam anlamıyla Amerikan ekseninde hareket etmektedir. Türk dış politikası küresel güçlerin oyuncağı haline gelmiştir.

Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada tekrar barış eksenli politikalara dönmesi zorunludur. Öncelikle sorgulanacak bir zalim var ise, o da Amerika'dır. Amerikan zulmünü sorgulamadan Suriye'yi sorgulamak olsa olsa politik şovmenlik yapmak ile ifade edilebilir. Hükümeti dış politika konusunda uyarıyoruz. Bu vebal onlara yük olarak bu dünyada da ahirette de yeter.

Geçtiğimiz hafta Gazze'ye insani yardım götürmek üzere Fethiye'den yola çıkan iki gemi İsrail donanması tarafından durdurularak İsrail'deki Ashdod Limanı'na çekildi. Gazze'deki insanlık dramını hala görmezden gelen bir İsrail var karşımızda. Mavi Marmara baskını ile 9 vatandaşımızı şehit eden ve karşılığında hiçbir yaptırımın uygulanamadığı bir İsrail" Amerika ve batılı yandaşlarının mutlak desteğini almış bir İsrail" Zulmü kendisine şiar edinmiş bir İsrail" Bu zehirli ur ortadan kaldırılmadan, İsrail Ortadoğu haritasından silinmeden dünya Müslümanlarına huzur gelmeyeceği gerçeğini çok açık bir şekilde görüyoruz. Yine geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler genel kurulunda büyük çoğunluğun desteği ile Unesco'ya Filistin'in üye olması İsrail ve Amerika'yı delirtti. Sembolik bir anlamı olan bu üyeliği bile sindiremeyen İsrail ve Amerika Unesco'ya olan para desteklerini kestiklerini ilan ettiler ve Filistin'in üyeliğini protesto ettiler.

Başörtüsü zulmü çeşitli boyutlarda devam ediyor. Son olarak yeni bir keyfi uygulama Osmaniye'de önümüze çıktı. Osmaniye Toprakkale Cezaevi'nde yatmakta olan ağabeyini ziyaret etmek isteyen Zeynep Ertaş, çarşaflı olduğu gerekçesiyle Kurban Bayramı açık görüşüne alınmadı. Zeynep Ertaş daha önceleri de ağabeyini ziyaret ederken çarşafı bahane edilerek zorluklar çıkartıldığını belirtti. Keyfi uygulamanın böylesine de pes dedirtecek bir tablo bu.

Üniversitelerde kısmen gevşeyen başörtüsü yasağı, ilk ve orta öğretimde, kamusal alanda olanca şiddetiyle devam ediyor. Başörtüsünün Müslüman'ın şiarı olduğu gerçeğini görmek istemeyen yasakçılar direnişin karşısında er geç kaybedeceklerdir.

Yaşasın küresel zulme karşı küresel direniş!

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

Van'da meydana gelen depremin ardından ülkemiz insanları kardeşlik sınavında başarılı olmuştur. Tebrik ederiz. Acıların dinmesi, yaraların sarılması, mağduriyetlerin tamamen giderilmesi için bundan sonraki günlerde Van ve çevresindeki kardeşlerimize elimizi uzatmaya gönlümüzle dilimizden duaya devam edelim.

Yara kanamaya devam ediyor.

Gaziantep Şahinbey'den sonra şehit Kamil İMKB ilköğretim okulu 5.sınıfa giden Gülenden Kiraz ve Ayşe Şuheda Çevik geçen hatta Perşembe gününden beri başörtülü oldukları gerekçesiyle okula alınmıyor. İlçe milli eğitim müdürü ile okul idarecilerini bu zulümlerinden dolayı kınıyoruz. Milli eğitim bakanının ne zaman sesi çıkacak merak ediyoruz.

Osmaniye Toprakkale kapalı cezaevinde yatmakta olan ağabeyini kurban bayramı açık görüşü için ziyarete giden Zeynep Ertaş, çarşaflı olduğu gerekçesiyle bayan gardiyan tarafından içeriye alınmadı. Başörtülü olarak cezaevinde yakınıyla görüşemez ibareli bir yasak olmamasına rağmen başörtülü bacılarımıza zulmedenleri kınıyoruz. Başka mağduriyetlerin yaşanmaması için adalet bakanlığını göreve davet ediyoruz.

Bütün bu zulümler yasaklar karşısında Başörtülü çocuklarına sahip çıkan aileleri tebrik ediyoruz. Akyazı adalet ve özgürlükler platformu olarak yanlarında olduğumuzu belirtiyoruz.

Dünyadaki bütün işgallerin katliamların sorumlusu emperyalist güçlerdir, ABD ile batının himaye ettiği İsrailli cani Korsanlar Gazze'ye ilaç ve insani yardım götüren, içinde 9 farklı ülkeden 27 aktivistin bulunduğu Tahrir, MV Saoirse adlı 2 gemiye uluslararası karasularda müdahale etti. ABD ile batılıların himaye ettiği bu şımarık Siyonistleri ve destekçilerini işbirlikçilerini lanetliyoruz. Türk hükümeti ve yetkililer 2 Kasım günü Fethiye'den yola çıkan bu iki insani yardım gemisine sahip çıkmalıdırlar.

Nato'nun isteği ile Malatya'da kurulması planlanan füze kalkanı radar üssüne karşı olduğumuzu belirtiyoruz. Ülkemizin ABD ve emperyalist güçlerin istihbarat üssü olmasını istemiyoruz. FÜZE KALKANI İÇİN RADAR ÜSSÜNE HAYIR.

Tüm Müslümanların kurban bayramlarını tebrik ediyoruz.

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder sözcüsü

Burhan CİMŞİT

Başörtüsüne özgürlük 342.hafta basın açıklaması, 5 kasım 2011 cumartesi günü saat 12.30'da İzmit İnsan hakları parkı, Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını Kocaeli (Kartepe) İnsan Hakları ve Dayanışma Derneği üyesi Behlül Metin yaptı.Bir kurban derisi üzerine, "28 Şubatçılar kurban derimi gasbettiler, davacıyım", "yasakçılar yargılansın", yasakçı zorbaların, çocuklarımıza uyguladığı çağdışı psikolojik şiddete son verilesin" pankartları taşındı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK 342.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI 5 KASIM 2011

Değerli halkımız ve basın mensupları, 342. hafta başörtüsüne özgürlük basın açıklamasına hoş geldiniz. Üniversitelerde kalkan başörtü yasağına rağmen, minik bir azınlığın bu yasağı kanunsuz olarak, ısrarla devem ettirmek istemesi üzerine YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın müdahalede bulunduğunu öğrendik. Bunu takdirle karşılayıp, kendilerine teşekkür etmekle beraber yeterli bulmadığımızı belirtmek istiyoruz.

Eğer bir kamu görevlisiyseniz, kanunsuz olarak, keyfi yasaklar uygulayıp, öğrencilerin eğitim hakkını elinden almazsınız. Yönetmelikler bu konuda size tutanak tutmayı emretmesine rağmen, başka psikolojik yıldırma metotlarına başvurulması, Türk Ceza Kanuna göre suçtur. Sınıfa başörtülü geldiği için bazı öğrencilere ayrımcılık uygulayarak onları derse almamak, onların kamu hizmetinden yaralanmasını engellemek T.C.K'nın 122.maddesine göre, 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Yine T.C.K'nın 112.maddesine göre, hukuka aykırı bir şekilde öğrencilerin kamu binalarına girmesine engel olmak, 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi gerektiren bir suçtur. Öğrencilerin, derse girmesine, yasa dışı olarak engel olup, suç işleyen öğretim görevlileri hakkında gerekli idari soruşturma ve işlemlerin başlatmasını, YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan'dan istiyoruz.

Devlet vatandaşını korumak için vardır. 13 yaşında bir çocuğa tecavüz vakası konusunda, yargının verdiği karar halkımızda derin bir tepkiye yol açmıştır.Üniversiteye yeni başlamış 16-17 yaşındaki çocuklara, bu tür psikolojik tacizlere devletin sesiz kalmasını anlayabilmek mümkün değildir.Devlete buradan sesleniyoruz, vatandaşına sahip çık, özellikle yaşı küçük çocuklarımıza sahip çık.Cumhuriyet savcılarına buradan suç duyurusunda bulunuyoruz.Okullarda öğrencilere ayrımcılık yaparak, psikolojik tacizde bulunanlar hakkında, kanuni işlemler bir an evvel başlatılmalıdır. Halk bu yasakçılara maaşını, okullarda patronluk yapmaları için değil, memurluk yapmaları için vermektedir. İşleri de okullarda kanunsuz bir şekilde eğitime engel olmak değil, kendilerine verilen eğitim görevi yönetmelikler çerçevesinde yerine getirmektir.

Yarın bir kurban bayramının daha sevincini yaşayacağız.Filistin'den, Afganistan'a, Irak'tan, Patani'ye Müslümanların katledildiği, kurban edildiği ve bizlerin de elinden bir şey gelmediği bir dünyada! bu, buruk bir sevinç olacak. Yarın hac farizası dolayısıyla, putkıran İbrahim Halilullahın makamında, Kabe -i Muazama'da hacı olacak kardeşlerimizin, haclarını Allah kabul etsin, katında mübarek kılsın diyoruz.Bayramda Silahlı kutlama yaparak, başka insanların canına zarar vermek, bir insan hakları ihlalidir.Bunun sonucunda meydana gelen ölüm, kaza değil cinayettir.Allah katında, bir insanı katleden, tüm insanlığı katletmiş gibi günahkardır ve cezası da çıkmamak üzere cehennem azabıdır.

Laik bir sistemde devletin, halkın dini inancı gereği kestiği kurbanının derisinin, resmi kurum ve kuruluşlarca toplanması, laiklik anlayışının ihlaldir. Devletin dini yaşama müdahalesidir. Buna son verilmesi gerekir. Geçmiş yıllarda, 28 Şubat sürecinde darbeciler tarafından, vatandaşın kurbanın derisine hukuksuz olarak el konulmuştur. Bu tam anlamıyla bir insan hakları ihlali ve hukuksuzluktur. Bunun altında yatan amacın,28 Şubatçı zumlun sebebinin, halkın derisinin, kuran kursu, İmam Hatib gibi dini eğitim veren kuruluşlara gitmemesi olduğunu herkes çok iyi bilmektedir. Kurbanının derisi, vatandaşın şahsi malıdır. Devlet dahi olsa, hukuksuz olarak buna el koyma hakkı yoktur.

Türkiye geçmişindeki bu insan hakları ihlalinin, kara sayfalarından kurtulmak için, zorla vatandaşın derisini gasp edenler hakkında gerekli hukuki, kanuni işlemleri başlatmalı, bunun hesabı yargı yoluyla sorulmalıdır.Devlet, mağdur ettiği vatandaşlarından, bu ayıptan dolayı özür dilemelidir. Bu, sosyal hukuk devleti olmanın bir gereğidir.

Son olarak vatandaşlarımıza sesleniyoruz, kurbanınız derisiyle kurbandır ,deriniz hayıra ulaşın, havaya gitmesin ki, Allah katında kurbanınız kabul olsun.Yarın idrak edeceğimiz, İslam Ümmetinin, Kurban Bayramını bugünden kutlar, katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.

Kocaeli (Kartepe) İnsan Hakları ve Dayanışma Derneği üyesi

Behlül METİN