Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Zorbalığa, zulme dayalı bu dünya düzeni değişmeli!

Atom Bombası’nı kullanan bir anlayış, medenî bir dünyaya ait değildir’ demişti bir fransız mütefekkiri; Ağustos 1945’te, ‘atom bombası’nın kullanılmasından sonra..

Şimdi, üzerinden 71 sene geçtiği ve bir masal gibi anlaşıldığı için, beşer tarihindeki o en büyük barbarlığı yeni nesillerin anlaması zor.. O faciayı görenlerin büyük kısmı da hayattan çekildiler; o dönemde çocuk yaşta olanlar
ise o faciayı bir kâbus gibi bile hatırlamıyorlar.

Ama daha da önemlisi, o korkunç güç denemesi üzerine kurulu dünya düzeni..

Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda iç ve dış siyaset platformlarında devamlı vurguladığı ve son BM toplantısında da ‘Dünyayı 5 ülkenin iki dudağı arasından çıkan söze mahkûm edemezsiniz.. Birleşmiş Milletler’in reforme edilmesi gerekir’ açıklamasıyla tekrarladığı, ‘Dünya 5’ten büyüktür..’ sözü ile o dünya düzeni anlatılmak isteniyor; çoğu kimse bunun ne demek olduğunu bilmese de..

* * * 

Halbuki, işte bu Birleşmiş Milletler ve onun üzerine bir gulyabanî gibi abanmış olan 5 devletin tahakkümü, o ‘atom bombası’nın kullanılmasıyla sona eren 2. Dünya Savaşı sonrasında bütün dünyaya zorla giydirilen bir deli gömleği idi..

I. Dünya Savaşısonunda oluşturulan Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Aqvâm / Kavimler Cemiyeti) isimli kuruluş, kendisine bağlanan ümitlerin altında kalmış ve 2. Dünya Savaşı patlamıştı.

I. Dünya Savaşı’nın sona erdiren ve amma, ‘barışı yok eden barış’ diye nitelenen ‘Versailles Andlaşması’nın kaçınılmaz sonucu olarak, sonralarda patlayan 2. Dünya Savaşı, 60 milyona yakın hayatına mal olarak, Avrupa’da 8 Mayıs 1945’te Almanya’nın kayıtsız-şartsız teslim olmasıyla sona erdiğinde, Uzakdoğu’daki Japonya ise henüz teslim olmamıştı ama savaşı sona erdirmek için, Moskova’ya bir heyet gönderiyordu. B. Amerika ise bir daha, kendisine karşı koyacak bir başka devletin ortaya çıkmaması için, geliştirdiği müthiş bir silahı, ‘atom bombası’nı kullanmayı aklına koymuştu.

* * * 

Franklin Roosvelt’in 12 Nisan 1945’te ölümü üzerine yeni başkan olan Harry Truman, bir savaş gemisinin güvertesinde, şezlongunda uzanırken, denemenin başarıyla sonuçlandığına dair aldığı bir haberle yerinden elektriklenmiş gibi hoplarcasına fırlıyordu.

Çünkü hiçbir askerî birlik ve tesisin olmadığı bilinen Japon şehri Hiroşima, henüz sâkin bir sabah mahmurluğundayken, beşer tarihinin ilk atom bombasına hedef oluyor ve bir anda 100 binden fazla insan kavruluyor ve kocaman şehirden geriye birkaç direk ve duvar kalıyor, küllüğe dönüyordu. Ve ikinci bomba da iki gün sonra, Nagazaki’ye atılıyor ve 300 binden fazla insan hayattan siliniyordu.

* * * 

Artık, B. Amerika, dünyanın karşı konulamaz en büyük maddî ve askerî gücü idi. Ve bir Dünya Savaşı daha yaşanmaması için, yeni bir uluslararası yapılanmaya ihtiyaç duyuluyor ve Birleşmiş Milletler’den(UN/ United Nations) söz ediliyordu.

Ama bu yeni uluslararası kuruluşa üye olmak isteyen bütün devletlerin, Almanya ve Japonya’ya savaş açması dayatılıyordu. (Türkiye de, bu iki devlete, fiiliyata geçmeyecek olan bir savaş ilân ediyordu.)

Ama bununla yetinmiyordu, savaşın galipleri.. Birleşmiş Milletler’in en önemli karar organı, Güvenlik Konseyi olacaktı ve bu Konsey’in üyelerinden 5’i, Daimî Üye olacaktı ve onların veto ettikleri hiçbir karar yürürlüğe konu
lamayacaktı.

* * * 

Bu 5 ülke, B. Amerika, S. Rusya, İngiltere, Fransa veÇin idi. Tayyîp Erdoğan’ın ‘Dünya 5’ten büyüktür’ sözü ile anlatılmak istenen, işte bu, dünyayı 1945’lerdeki zaferleriyle rehine alıp, bu zorbalığını hâlâ da sürdüren ‘5’li global çete’dir..

Erdoğan’ın BM’nin ‘reforme edilmesi gerekir’ sözü, önemli.. Ama belirtmek gerekir ki BM, ‘deforme’ olmadı; taa baştan; bozuk idi...

Evet, bu dünya düzeni değiştirilmeden, zorbalık ve zulmün dünyadan sona erdirilmesi nasıl mümkün olabilir.

stargazete

Bu yazı toplam 815 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar