Zaman yazarı: Gül'ün Ayak Sesleri mi?

Zaman yazarı: Gül'ün Ayak Sesleri mi?

Mustafa Ünal, Anayasa Mahkemes'nin dershanelerin kapatılmasına yönelik kararda Abdullah Gül'ü işaret etti...

Zaman Gazetesi yazarı Mustafa Ünal, bugünkü "Gül'ün ayak sesleri mi?" başlıklı yazısında Anayasa Mahkemesi'nin oy çoğunluğuyla dershanelerin kapatılmasına yönelik kararın iptal edilmesinde Abdullah Gül ile ilgili önemli bir ayrıntıyı ortaya çıkardı. Anayasa Mahkemesi'nde Abdullah Gül'ün atadığı üyeler çoğunlukta olduğunu söyleyen Ünal, "Gül'ün görevlendirdiği isimler kapatılmasını isteseydi karar olumsuz çıkardı. Yasayı iptal eden çoğunluğun omurgasını Gül'ün atadığı üyelerin oluşturduğu kesine yakın bir tahmin," dedi.

İşte Mustafa Ünal'ın yazısından bir bölüm: 

‘Hani 10 gün önce Gül cephesinde hareketlenmeden söz etmiştin ya' dedi Ankara gelişmelerini yakından takip eden arkadaş. ‘Evet, yazdım'. ‘Anayasa Mahkemesi'nin dershane kararını duyunca o yazıyı hatırladım. Gül'ün ayak sesi mi?' diye sordu. Netameli konularda ‘net cevap vermekten kaçındığımı bildiği için' onu şaşırtmadım, ‘Gülümsemekle' yetindim. ‘Tamam anladım, ben cevabımı aldım' dedi, gitti...

Dershanelerin kapısına kilit vuran yasanın iptali için birilerinin devreye girmesi gerekmiyor elbette. Kanunun Anayasa'ya aykırılığını tespit için hukuk tahsili yapmak da şart değil. Basit anayasa ve hukuk kültürüne sahip olmak kafi.

‘Mahallenin okumuş çocuğu' Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ‘Düzenlemeyi savunacağım' diye ne hallere düştü, gördünüz. Siyasete girdiğine de gireceğine de pişman olmuştur herhalde. Ne entelektüel kişiliği kaldı ne de siyasetçi kimliği. Yılların Nabi Avcı'sını zavallı durumuna düşürdü.

Yer yer komediye kaçan çelişkili ve garip savunmasıyla tarihe geçti. Siyaset adamlarının hayatında ‘savunmalar' önemlidir. Kale gibi sağlam altın harflerle tarihe kaydedilmiş nice müdafaa metni edebiyat ve hukuk klasikleri arasına girmiştir. Avcı'nın savunması tersinden tarihe not edildi. İnanmadığı davayı savundu çünkü. Daha doğrusu savunamadı.

Avcı ve diğer AK Partililerin dershanelerin kapanmasına karşı çıktığı Ankara'da herkesin malumu. Dershane davasına siyasi hayatını koyan sadece bir kişiydi. İki değil... Herkes onu iknaya çalıştı. Başaramayınca çaresiz yanında saf tuttu. İKendisinin inanmadığı dershane davasını Anayasa Mahkemesi üyelerine inandırması mümkün değildi, eşyanın tabiatına aykırıydı. Gülünç duruma düştüğüyle kaldı Avcı. Daha Avcı'yı ‘Sigaya çekecek Molla Kasım' gelecek.

Yasanın iptali için birilerinin telkinine ihtiyaç yok aslında. Ama normal şartlarda. Bugün Ankara'ya haliyle ülkeye olağanüstü şartlar hakim. Ne Anayasa, ne hukuk ne adalet yürürlükte. Özellikle ‘dershane meselesinde' Anayasa Mahkemesi'nin ağır baskı altında olduğu herkesin bildiği sır.  Nitekim karar vermek için çok zorlandı. Ateşten topa dönen dosyayı hükme bağlamamak kolay olmadı, bekledi. Anayasaya aykırılığı aşikâr olmasına rağmen. İptal için illa dışarıdan etki olması gerekiyor mu? Kapatılması için tazyik oluyorsa ‘hukukun gereği, adaletin tecellisi' için de telkin olması doğal.