“Yahya Ayyaş’ın Yerini İşgalciye Filistin Yönetimi Bildirdi”

“Yahya Ayyaş’ın Yerini İşgalciye Filistin Yönetimi Bildirdi”

İzzeddin El-Kassam Tugayları'nın önemli komutanlarından Mühendis Yahya Ayyaş’ı eşi anlattı.

İslamî Direniş Hareketi (Hamas)’ın askeri kanadı İzzeddin El-Kassam Tugayları'nın önemli komutanlarından Mühendis Yahya Ayyaş’ın eşi Ummu'l-Bera Ayyaş, insanların zannettiğini aksine büyük komutan Ayyaş’ın bir gün bile gizlenmediğini belirterek, Gazze’de bulunduğuna dair önemli bilginin işgal rejimine Filistin Yönetimi tarafından ulaştırıldığını söyledi.

Filistin Enformasyon Merkezi'nin kendisiyle yaptığı röportajda önemli bilgileri paylaşan Ummu’l-Bera, Ayyaş’ın tamamıyla gözden kaybolmadığını, gündüzleri mümkün mertebe ortalarda görünmeyen komutanın daha çok geceleri hareket ettiğini, giydiği elbiselerin de herkesin giydiği elbise türünden olduğunu ifade etti.

Kendisiyle nasıl görüştüğüne de değinen Ummu'l-Bera, kendisinden bir kurye vasıtasıyla “şu saatte ve şu mekânda bekliyorum” şeklindeki mesajları şifahen veya yazılı olarak aldığını ve belirtilen yere istenen saatte gittiğinde onun kendisini bir araçta beklediğini ifade etti.

Yahya Ayyaş'ın Gazze’de nasıl bulunduğuna da açıklık geçiren Ummu'l-Bera şu notu düştü: “Bir gün Filistin Yönetimi'ne bağlı güçlerden kalabalık bir grup evimizi kuşatıp aramalar yaptı. Evde eşimin patlayıcı yapımında kullandığı bazı maddelere rastladılar. Bunun üzerine onun resimlerini Gazze’deki birçok mahalle ve camiye astılar.”

Gazze’ye nasıl geldiklerine de değinen Ayyaş’ın eşi, sanıldığı gibi Yahudi din adamı kılığında değil, Batı Yaka’dan Gazze’ye gelen sebze yüklü aracın arkasında sebze kasalarının arasında geldiklerini hatırlattı.

Düşmanı eylemleriyle sarsan büyük komutan Yahya Ayyaş’ın şehit edilmesinin 18. yıldönümünde eşi Ummu’l-Bera ile yaptığımız röportajı sunuyoruz:

Her genç kız evleneceği kahramanı önce zihninde canlandırır ve buna göre evlilik kararı verir. Evlilik teklifi size geldiğinde Yahya’yı seçmenize sebep olan neydi?

Yakınım olması nedeniyle Yahya’yı çocukluğundan beri görüyordum. Teyzemin oğlu ve aynı zamanda komşumuzdu. Aramızda sadece bir duvar vardı. Çoğu zaman teyzem Ummu Yahya’nın evine gider gelirdim. Yahya’nın kız kardeşleri olmadığından teyzemin yardımına giderdim. Daha küçükken bile annem beni yardım için ona gönderirdi.

Yahya’nın sıradan bir genç olmadığını görüyordum. Sakin, vakarlı, dengeli ve dinine bağlı biriydi. Yaşadığım beldede işgale karşı çabalarını da görüyordum. Birinci intifadada yüzü maskeli gençlerdendi. İşgal askerlerine karşı taş atan gençleri organize eder, duvarlara sloganlar yazardı. Onun yazdıklarını başkasının yazdıklarından ayırıyordum. Onun duvarlardan birine yazdığı şu sloganı hâlâ hatırlıyorum.

Müslüman olarak öldükten sonra

Allah için ne şekilde öldürüldüğüme bakmam

Yahya son derece ihlaslı biriydi. Anne babasına muti idi. Annesi hastalandığında yardımına koşar, başkasının gelip yardım etmesine mahal bırakmazdı. Anne babasına yük olmamaya özen gösterir, okul döneminde bir taraftan çalışı, bir yandan da okula giderdi. Lise birinci sınıftayken bana evlilik teklifi geldi. O zaman 17 yaşındaydım. Bir yıl sonra Ağustos 1991 yılında evlendik.

 

Yahya ile olan evliliğiniz ilk yılları nasıl geçti. Evliliğinizin üzerinden henüz 4 ay geçmemişken işgal güçleri tarafından başlayan takip ve kovalamaca sizi nasıl etkiledi?

Evliliğimizin üzerinden dört ay geçmişti ki işgal güçleri Kasım ayında eşimi takip edip kovalamaya başladılar. İşgal güçleri gerçi resmi olarak onu aradıklarını duyurmadı ve bunun için eve baskın yapmadı ama gizli olarak onu tutuklamak istiyorlardı. Bunun üzerine Yahya günlerce eve gelmedi. Bazen haftaları buluyordu bu süre. Sonra ansızın ortaya çıkıyor, birkaç gün göründükten sonra tekrar kayboluyordu. Çalışmalarında son derece titiz ve gizli davranıyordu. Bazen yaptığı patlayıcılarda kullandığı kömür ve barut nedeniyle ellerinin simsiyah olduğunu görürdüm. Nedenini sorduğumda aracın arızalandığını, tamir ederken böyle olduğunu söylerdi.

Yahya Ayyaş’ın resmen aranması ve durumunun ortaya çıkması nasıl oldu. Aile olarak bu sizi nasıl etkiledi. Yahya sizi bu aşamaya nasıl hazırlamıştı?

25 Nisan 1993 yılında işgal ordusuyla işgal istihbaratına bağlı çok sayıda asker evimizi bastı. Evin altını üstüne getirdiler. Her tarafı didik didik aradılar. Yahya’ya ait bazı eşyaları ve başka eşyalarımızı kırdılar. İşgal güçleri bu baskını, işgal altındaki Filistin topraklarında tesadüf eseri patlayıcı dolu bir aracı bulduktan sonra yaptılar. Bu Yahya’nın resmen aranmasına neden oldu. Bu olaydan dört ay sonra Yahya eve döndü. Aile fertlerini topladıktan sonra önümüzdeki aşamayla ilgili bilgiler verdi. Ailesini bilgilendirdi. Hiçbirimiz o zamana kadar Yahya’nın Kassam Tugayları içindeki kritik konumunu bilmiyorduk. Ailesiyle görüşürken babası ona, tutuklanması halinde sadece bir iki yıl içerde kalacağını söylerken, Yahya işgalcinin kendisine ulaşamayacağını, ulaşması durumunda ya şehit olacağını veya işgalcinin kendisini yerin altına gizleyeceğini söyledi. Aile fertlerine “bu yolumun dönüşü yok. Kassam Tugayları içindeki konumum bildiğiniz gibi değil. Benden dolayı size bir zarar gelirse ne olur beni affedin” dedi.

Ardından benimle konuştu. Bu şartlarda evliliği sürdürme veya boşanma konusunda kararın bana ait olduğunu söyledi. Kendisiyle ilgili durumumu netleştirmemi istedi. Biraz ağladım. Gözyaşlarımı sildikten sonra “Cihad yolunda seninle birlikte yürüyeceğim. Son nefese kadar seninle beraberiz” dedim.

Yahya istişhad eylemlerinin sonuçlarını nasıl karşılıyordu?

Yahya’yı en fazla üzen şey operasyonun başarısız kalması, istişhad eylemini yapan mücahidin tutuklanması veya eylemle düşmana fazla zarar verilememesiydi. Yakınlarından biri tutuklandığında bir süre bekler, daha sonra eve gelmez olurdu. Soruşturmanın sonucunu öğrendikten sonra yeniden görünürdü. Düşman Yahya hakkında fazla bir şey bilmezdi. İsmini, şeklini, nereli olduğunu bilmiyordu. Çünkü hareket içindeki ismi Batı Yaka’nın kuzey kesiminde Ebu’l-Abd, güney kesiminde ise Ebu Suheyb idi.

Operasyon başarılı olduğunda ise yüzünde sevinç belirir, bunu gözlerinden okurdum. Ama bir tek kelime etmezdi. Eline sağlık dediğimde ise, başını biraz sallar ve “ben bir şey yapmadım” derdi.

Şehid Ayyaş’ın düşman tarafından aranmaya başlanmasından sonra onunla nasıl görüşüyordunuz ve bu dönemde nasıl gizleniyordu?

Yahya Ayyaş gündüzleri gizlenmiyordu, sadece ortalarda fazla görünmemeye özen gösteriyordu. Hareket alanı geceydi. Siyah bir gömlek üstüne mont, altına ise siyah bir pantolon giyerdi. Kovalandığı yıllarda kendisiyle en fazla 1994 yılında görüştüm. Bütün görüşmelerimiz Nablus’ta oldu. Bana mesajlar kurye aracılığıyla yazılı veya sözlü olarak “Yahya sizinle şu yerde şu saatte görüşmek istiyor” şeklinde gelirdi. Kendisi beni söylenen yerde ve saatte beklerdi. Araçta beni bekliyor olurdu çoğu zaman. Ben gidince hemen araca biner onunla yaşadığı yerlerden birine giderdik. Aynı yıl ben ve oğlum Bera onu bir arada ziyaret ettik. Süre olarak ayda bir kez görüşüyorduk. Güvenlik durumuna göre ziyaretleri kendisi ayarlardı. Bera’yı görünce çok sevindi. İkisini bir arada görünce benim sevincim ise tanımlanamaz boyuttaydı. Bir kere Yahya’ya “Bera sana baba deyip büyüyünceye, sana bağlanıp senden çok şeyler öğreninceye, bu takip ve kovalamacada senin yükünü hafifletinceye kadar seninle yıllar boyunca bu şekilde yürümeye hazırım” demiştim.

Yahya bir defasından Nablus’tan Rafat beldesine kadar yürüyerek gelmişti. İşgal güçlerinin yolları tutmaları ve onu getirip götüren gençlerin tehlikelere maruz kalmamaları için bazen üç günlük mesafeyi yürüyerek gelirdi.

Burada uydurulan bir yalanı da hatırlatmak ta yarar var. Kassam mücahitlerinden Ali Asi ve Beşşar El-Amudi Nablus’ta kuşatılıp şehit edilirken servis edildiği şekilde Yahya Ayyaş onların yanında değildi, Rafat beldesine gelmek üzere Nablus’tan yola çıkmıştı ve o zaman yollarda yürüyordu.

Yahya Ayyaş’ın normal hayatından biraz bahseder misiniz? Hobileri, sevdikleri marşlar ve yemekler nelerdi mesela?

Şehid Yahya’nın en önemli tutkusu kitap okumaktı. Şehid Seyyid Kutub, şehid Abdullah Azzam ve Zeynep Gazali’nin kitaplarını çok okurdu. Abdunnasır’ın Müslüman Kardeşler’in mensuplarına yaptığı işkenceleri anlatan Ahmet Raif’in kitabını da okurdu. İlmi dergi ve kitapları da takip ederdi. Birçok grubun ilahi ve marşlarını da sever ve dinlerdi.

Bunların yanında işgalciye ateş açmayı, onunla çatışmayı da çok severdi. Silahı patlayıcıdan daha fazla severdi. Yol arkadaşı şehit Ali Asi’yi işgalciye saldırmak için davet eder ve ona “takip edildiğimiz ve kovalandığımız için oturacak değiliz. Biz de işgalciyi kovalayacağız” derdi.

Yahya Ayyaş Batı Yaka’da her yerde aranmaya başlanmasının ardından Gazze’ye geldi. Gazze’ye nasıl girdi ve işgal ordusunun kontrol ettiği Erez sınır kapısını geçmeyi nasıl başardı?

Yahya Ayyaş Gazze’ye Kassam komutanı Sa’d El-Arabid ile birlikte geldi. Kassam Tugayları Gazze’ye geçişi kolaylaştırmak için elçi olarak El-Arabid'i Ayyaş’a göndermişti. İki komutan Nablus’tan sebze meyve yüklü araca binip kasaların arasında Gazze’ye gönderildiler. Elleri tabancalarının tetiğindeydi. Araç onları sınır kapısından selametle geçirdi. Haberlerde iddia edildiği gibi Ayyaş Gazze’ye Yahudi din adamı kılığında giriş yapmadı.

Yahya Ayyaş Batı Yaka’dayken ondan uzak kalmanıza karşın Gazze’de fazla bulunmanız geçmişi biraz telafi etti mi?

Gazze dönemi benim en fazla sevindiğim dönemdi. Çünkü burada nispi bir sükûnet bulan Yahya'yı daha fazla görme imkanımız oldu. Gazze’ye gelmişti ve işgalci onun nerede olduğunu bilmiyordu. Biz de sınırlı alanda hareket ediyorduk. Bir ailenin yanında kalıyor ve bu kalışımız aylar sürüyordu. Güvenliğimiz için böyle yapılıyordu. Ben de bu süre içinde onun sevdiği yemekleri yapıyordum. Haftada üç dört gün bizimle olurdu. Ben bu sürenin daha çok olmasını arzuluyordum. Çünkü oğlu Bera’nın onunla daha fazla zaman geçirmesini istiyordum.

Gazze’de hayatınızı karartan ve havayı bozan neydi?

Gazze’deki varlığımız işgalciye gizli kaldı. Bu konuda kuşkuları olduysa da kesin bir bilgiye varamadılar. Bir gün Yahya’nın evde bulunmadığı bir vakit Filistin Yönetimi'ne bağlı çok sayıda asker kaldığımız evi kuşattı. Evin hürmetini çiğneyen askerler kapının açılmasını beklemeden pencerelerden eve dalmaya başladılar. Bayanların örtünmelerine bile fırsat vermediler. Her tarafı didik didik arayan bu güçler Yahya'nın operasyonlarda kullandığı patlayıcıların izine rastladılar. Bunun üzerine Filistin Yönetimi Yahya Ayyaş’ın resimlerini Gazze’deki cami ve mahalle duvarlarına asmaya başladı. Baskında ev halkına beni sorduklarında kızları olduğumu söylediler. Bundan sonra güvenlik açısından bir baskı oluştu. Biz de evden eve geçiyorduk. Her evde en fazla bir hafta kalıyorduk. Sınır kapılarında aramalar fazlasıyla artmıştı. Öyle olmuştu ki sınırı geçen kadınların Ayyaş olup olmadığından bile kuşku duymaya başlamıştılar.

Gazze’de bulunduğunuz ortaya çıktıktan sonra şehit Yahya Ayyaş Batı Yaka’ya dönmek istedi mi?

Evet, Yahya Gazze’de bulunduğunun ortaya çıkmasının ardından yeniden Batı Yaka’ya dönmek istedi. Gazze’de bulunmayan Batı Yaka’daki dağlarda gezinmek ve eylemlerde bulunmak istiyordu. Her Perşembe sınıra gider tel örgülerle çevrili yerleri gezer, hissettirmeden burayı nasıl geçebileceğinin hesabını yapardı. Şehit olmadan bir gün önce yani 4 Ocak 1996 tarihinde böyle bir yol bulduğunu söyledi ve geri dönmek için düşündüğü planı hayata geçirmek için kolları sıvadı. Ancak kaderi bir gün sonra onu yakaladı. Kendisi bu planı kullanamadı ama şehit edilmesinden sonra komutan Hasan Selame bu planı kullandı ve sınırı geçip Yahya Ayyaş’ın şehit edilmesine misilleme olarak Batı Yaka’da operasyon yaptı.

Yahya Ayyaş Kassam’ın Gazze’deki komutanlarından bazılarıyla görüştü mü?

Tabi ki. Gazze’de birçok Kassam komutanıyla görüştü. Komutan Muhammed Dayf (Allah onu korusun), esir komutan Hasan Selame, şehit komutan Adnan El-Ğul bunlardan bazılarıydı. Yine Kassam’ın füzelerini geliştiren büyük komutan Nidal Ferhat, komutan Kemal Halife ve Abdulfettah Eş-Şetri ile de görüşmüştü.

Yahya ile geçirdiğiniz süreyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu süre içinde ondan nasıl istifade ettiniz?

Yahya ile 5 yıl yaşadım. Bu süre içinde birçok şey öğrendim. Bu süre içinde belalara karşı sabrı, ihlas ve samimiyeti öğrendim. Açıkçası bugün onun sahip olduğunun ayarında bir ihlas göremiyorum. Mazlum olduğumu hissettikçe aklıma Yahya geliyor. O benim liderim ve önderimdi. Yahya’nın babam olmasını isterdim. Yahya şehit olunca çok şey kaybettim. O aklımdan hiç çıkmıyor. Onu her gün oğulları Bera ve Yahya’da görüyorum.