Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ya hu!

Bayram süresince saldırılar da operasyonlar da devam etti.

Arkası arkasına yapılan hava operasyonlarında silah ve lojistik depoları vuruluyor.. 

Dönüp dönüp tekrar vuruyorlar.. Öyle anlaşılıyor ki, ilk saldırıdan kısa süre sonra silah ve mühimmatlar kamplardan kırsala ve şehirlere taşınmış. Bir ilçeye 200 uzun namlulu silah gönderildiğine göre, 250 il ve ilçede bunların hücre faaliyetlerinin olduğu düşünülürse, ülke genelinde 50.000 dolayında uzun namlulu silah dağıttıkları hesap edilebilir.. yüzlerce ton patlayıcı ve mühimmatın da şehirlerde saklandığı  söylenebilir..

Bakın, Esed, MOSSAD, ABD, Alman, İngiliz, Fransızların PYD’ye verdiği silahlar da PKK’ya gitti.. Bir yandan bizim uçaklar mühimmat depolarını vuruyor, öte yandan ülkeye silah girişi sürüyor. Her şehirde PKK’nın silah deposu var. Hatta bu silahlar sadece doğu ve güneydoğuda değil birçok büyük şehirde de var..

PKK’nın önemli bir miktarda militanı, silah ve mühimmatı Irak, Suriye ve İran’da. 2. Grub Türkiye sınırları içinde kırsalda. 3. Grub ise yerleşim bölgelerinde. Bunların önemli bir kısmı şehre yakın, güvenli ve stratejik öneme sahip köy, yayla ve mezralarda. Bir kısmı doğu ve güneydoğu il ve ilçelerinde. Diğer bir bölümü ise, batıya doğru büyük şehirlerde. Bunların bir kısmının tehditle evlerini terk ettirdikleri, başkalarına ait evlerin bodrumlarında gizlendiği söyleniyor. Bu tür yerlere giden sokaklar kazılıyor ve sık sık bu bölgelerde olaylar çıkartılarak kurtarılmış bölge havası verilmeye çalışılıyor. PKK’nın gençlik yapılanması, kadın ve çocukları öne çıkarıyor, sivil bir direniş, sivil itaatsizlik, barışçı gösteri havası verilmeye çalışılıyor..

Bu bölgeler, olay çıkartılan sokaklar aynı zamanda para, ilaç, gıda deposu olan, arşivlerinin bulunduğu, hücre evlerinin yer aldığı, yargılamaların buralarda yapıldığı sokaklar; bu sokaklarda vergi tahsil evlerinin bulunduğu söyleniyor.

Bakın, bu yapının şehir kadroları, parti, STK şemsiyesi altında icrai faaliyet ediyor. Bir kısmı, CHP ve HDP’li belediyelerin kadrosunda işçi ve memur. PKK’lı şirketler belediyelerden ihale alıyor, ya da başkaları bölge ile ilgili bir ihale aldığında örgüte himmet vermek zorunda kalıyor. PKK’nın şirketleri var. Henüz bu seviyede bir operasyon başlamadı.

Bazı örgüt elemanlarının ifadelerinde, kamplarda 3 yıllık stok tutulduğunu söylediler.. Bu da muhtemel bir çatışma sürecinde, Türkiye ve Irak, Suriye bağlantısı koptuğunda 3 yıl sürecek bir direniş için hazırlık yaptıkları anlaşılıyor. Karayollarına, yol inşası sırasında yerleştirilen tonlarca patlayıcı, ilaç ve gıda stoğu yanında, tanksavar ve uçaksavarlarla zenginleştirilen silah stokları niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır.

Son operasyonlarla bu planlar deşifre edildi ve dağdaki, yurtiçindeki ve dışındaki stoklar havaya uçuruldu.. Seçimden hemen sonra, 2016 itibarı ile yeni hükümetin önündeki en önemli iş, bu terör örgütünün şehir yapılanmasının tasfiyesi olacaktır. Onun için 2015 içinde örgütün yurtdışı ve dağ kadro ve depolarının tasfiyesi planlanıyor.

PKK sadece Türkiye içinde ya da Irak, İran ve Suriye’de değil. ABD, İsrail, AB ülkeleri ve Rusya’da ve İran’da da var. O ülkelerin istihbarat örgütleri ile yakın temasları var. Bazıları aynı zamanda o ülkelerin vatandaşı. Örgütün içi casus kaynıyor. Geçen gün PKK kamplarında bir Alman casus operasyonda öldürüldü. Son haber daha da ilginç. PKK’ya askeri ve lojistik konularda eğitim ve destek veren, yani program dışı eğit donat faaliyeti yapan Alman ordusundaki en etkin ajanlarından Albay Stephan Spöttel, Irak Kürt Bölgesel Yönetim başkenti Erbil’de alnından tek kurşunla vurulmuş halde ölü bulundu. PKK bu hali ile giderek taşeron bir örgüt haline gelmeye başladı.

Halk gelinen noktada, bölgede ya da batıda artık oynanan kirli ve karanlık oyunun farkına  vardı. Gezi sonrası yaşananlar son derece öğretici ve açıklayıcı idi..

Sahi Aydın Doğan niye durup dururken bu “Topyekûn savaş”ın “Amiral gemisi”nde yerini aldı ve taarruz emri verdi ki.. Yol uzun, deniz dalgalı hava sisli.. Bütün bu yaşananlar aslında kapitalizmin krizidir. 1. ve 2. Dünya savaşı sonunda oluşturulan dünya düzeninin sonuna geldik. Bana kalırsa bütün bu sancılar bir doğum sancısı. “Bu da geçer ya hu!” diyelim, acılara karşı sabredelim ve zalimlere karşı direnelim..

Bu konuya yarın da devam edelim.

Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1036 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar