Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Viyana"ya başka türlü girmek, ve.. (Yolboyu notları) -2

Bir gece vakti, Linz"in 35-40 km. kadar kuzeyinde, Çek Cumhuriyeti"nin hemen sınırında yer alan Freistadt"ın dağlık kesiminde, bir kamp yerine ulaştık..

Bu kamplar daha çok uzunca süren tatil günlerine rast getiriliyor tabiatiyle.. Bizim götürüldüğümüz kamp da, 10 gün süren Ostern Tatili"ne denk geliyordu.. (Ostern, ortodoksların, paskalya adını verdikleri ve yumurta bayramı diye de bilinen bayramın Kuzey Avrupa"nın hristiyan halklarının anonim kültüründeki ismidir.. Hristiyanlıkla ilgisinin olup olmadığı da şüphelidir.. Çünkü, Kuzey Avrupa halklarının paganlık / putperestlik dönemlerinde de, "yumurta" yenilerek kutlanan benzer bayramlar varmış.. Ama, Hz. İsâ aleyhisselam"ın yahudilerin tahrikleriyle çarmıha gerildiği, öldürüldüğü ve üç gün sonra dirildiği ve sonra da göklere yükseldiği şeklindeki inancın genel çerçevesi etrafında, 50 gün kadar süren ve protein yememeyi esas alan ve bir çeşit oruç sayılan "fasten" sınırlamaların sona ermesi üzerine yapılan ve bereketi de simgeleyen bir bayram / tatil şekli..)

Bu tatil günlerinden, genelde, "Jugendherberge" diye isimlendirilen "misafirhane ve kamp evlerinde tertib olunan etkinlikler için istifade edilir.. Biz de, götürüldüğümüz böyle bir mekanda -çeşitli yerlerden gelmiş ve tamamı Türkiye kökenli olan- 50-60 kadar ve çoğu genç bir kampçılar grubuyla kısa sürede kaynaştık..

Yol yorgunluğunu gidermek için çaylar gelirken, sohbetler de derinleşiyordu.. Esasen, kampı düzenleyenler ve katılımcılar, belirli inanç hassasiyetini gözetleyen kimselerdi.. Aralarında gıyabî ya da kalbî ve fikrî bir âşinâlık  zâten vardı.. Bu bakımdan kaynaşma zor değildi..

Gece epeyce serin idi..

Sabah olduğunda, bulunduğumuz yeri şöyle bir temâşa ettiğimizde.. Bulunduğumuz yerin, o bölgenin en yüksek yeri olduğu anlaşılıyordu.. Aşağılarda derin vâdiler, dereler, karşı yamaçlarda çamlarla kaplı ormanlar ve bir mikdar da ekim için hazırlanmış tarlalar ve de, çook uzaklarda, 80-100 km. kadar güneylerde, Alp dağlarının Salzburg taraflarındaki karlı silueti, buğulu bir manzara halinde seçilebiliyor..

Hava oldukça mülayim ve güneşli..

Halbuki, her yıl bu mevsimde bu yöreler karla kaplı olurmuş..

Bu yıl kar yağmaması, bayağı üzüyor, yöre halkını..

Çünkü, sadece bu yöre halkının değil, bütün Avusturya"nın en büyük gelir kaynağı, turizmden.. Turizm de kış sporları ve kayak sporlarına dayalı..

Güneş isteyenler, genelde Akdeniz kıyısındaki ülkelere gidiyorlar..

Kış sporları "hasta"ları ise, genelde  Avusturya"yı tercih ediyorlar..

Bu dağlara kar yağmadı mı, turist de gelmiyor..

Turist deyip de geeçmiyelim.. Avusturya"nın nüfusu, 8 milyon..  2008 yılı resmî rakamlarırına göre, Türkiye"ye gelen turist sayısı 19 milyon iken, Avusturya"ya gelenler,  20,5 milyon imiş.. Yani, ülke nüfusunun yaklaşık 2,5 mislini bulan bir turist sayısı.. de aynı mikdarda turist gelecek olsa, yılda, 190 milyon kadar turist gelmesi gerekir.. Tasavvuru bile muhal.. 

İşte bunun için, buradaki yerli halk, kar yağmadığı zaman bayağı kaygulanıyor..

Ve bu "Ostern" tatili onlar için hiç de bereketli olmadı.. Çünkü, 10 gün boyunca hep güneş vardı ve hiç kar yoktu dağlarda..

*

Kampta düzenli bir proğram uygulanıyor.. Belli saatlerde, dersler veriliyor, konuşmalar yapılıyor, paneller tertib ediliyor ve belli saatlerin dışında da, dileğe bağlı olarak, serbest sohbet faslı başlıyor veya spor..

Duygu ve düşünce planında yeni kazanımlar elde etmek için gelinen ve üç gün süren kamp sonunda, yeni dostluklar da kurulmuş olarak vedâlaşma faslı başlıyor.. Daha genç olanların elbirliğiyle, mıntıka temizliği yapılıyor ve kamp yeri,  sahibine tertemiz teslim ediliyor ve gelinen yerlere dönüş başlıyor..

Biz ise.. Linz"e doğru hareket ediyoruz..

Linz, Avusturya"nın sanayi merkezlerinden birisi.. Tuna vâadisinde üzerinde, işçi ağırlıklı bir halkı var..

Ben Linz"i, 1913"lerde buraya gelmiş ve o dönemin şairlerinden olan Huseyn Dâniş"in şiirlerinden biliyordum.. 30 sene öncelerde Sahaflar"da elime geçen bir osmanlıca şiir antolojisinden.. Şimdi anlıyorum ki, o zamanın İstanbul seçkinleri, İstanbul"un güzelliklerini artık farketmemiyecek kadar kanıksamışlar ve ülkenin diğer yerlerine pek gitmediklerinden oralardaki tabiî güzellikleri görememişler  ve buralara meftûn olmuşlar.. Çünkü, Eskişehir görüntüsünü, Düzce taraflarını veya Karadeniz kıyılarını, Sivas, Kayseri ve Adana"yı hatırlatan tabiî güzellikler.. Linz"in Diyarbakır, Van veya Bursa gibi şehirlerle mukayesesi ise, bu şehirlere haksızlık olur herhalde..

Bununla, Linz"in görmeye değer bir yer olmadığını da söylemek istemiyorum..  

Nitekim, biz de epeyce gezip dolaştık..

Şehrin Tuna kıyısının iki dik yamaçlarının kıyılarına serpilmiş olan lüks yerleşim birimlerini temaşa ederek, bir 15-20 km. kadar şehir dışına da çıktık..  Bazı yerler, İstanbul Boğazı"ının iki yakasını hatırlatıyordu insana.. Tabiî, nehrin genişliği, Boğaz"ın yarısından fazla değildiyse de.. 10-15 bin tonajlı nehir gemileri yük ve yolcu taşıyorlar..

Neue Kirche denilen ve yapımı 1850"lere varan bir kadertral, şehrin ortasındaki en dikkat çekici yapı..

Sonra, şehre tepeden bakan, bir "bazilika"nın, büyük kilisenin olduğu yere semte gittik.. Arabayla gidebilmek için, bir yarım dolana dolana bir yarım saat kadar tırmanmak gerekiyor..  Burası, Linz"in yukardan en iyi görüldüğü yer..

Basilika"nın girişinde, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa"nın 1683"teki Viyana Kuşatmasını kıran ve onu geri püstürten ve böylece onun trajik sonunu da hazırlayan Polonyla kralı İan Sobiesky"nin bir heykeli var..

Bir diğer tarafında da, 5 sene öncelerde vefat eden, önceki Papa II. Yuhannes Paulos (Jean Paul)"ün heykeli..

İkisinin de Polonyalı olması  açısından, burada Polonyalılara bir şükran borcu nişanesi olarak, bu heykeller özellikle seçilmiş..

(Sovyetler çöküp, Polonya üzerindeki Sovyet yumruğu ve şemsiyesi kalkınca.. Onbinlerce insan, Avusturya"ya çalışmak için gelmişler.. Hükûmet çaresiz kalınca, gelenleri geri göndermeye kalkışmış, ama, Polonya yöneticileri, Leh Valesa ve diğerleri, Avusturya"ya, "Sizi biz kurtarmıştık, Osmanlı"nın elinden.. Unutmayın bunu.." taktiğiyle karşı çıkınca..

Onların geri gönderilmesi durdurulmuş ve yerine, Türkiye"li işçilerden binlercesi , çeşitli bahanelerle geri gönderilmiş.. Ayrıca, Avusturya vatandaşlığına geçmek isteyen Polonyalılar için bütün yollar açılırken; Türkiyelilerin yoluna yeni engeller konulmuş.. Yani, Kara Mustafa Paşa"nın başarısızlığının bedelini 3 asır sonraki Türkiyeliler de ödemekteler..)

Bu arada, Eylûl 2008 sonundaki bir haber eski gazete kupürlerinden gözüme ilişti.. Buna göre, Linz"deki bir Müslüman Mezarlığı"na yapılan saldırıda da, 90 kadar Müslüman kabri tahrib edildiğini okudum.. Yani, demek ki, bedel ödemeye devam ediyoruz..

Bu mezar tahribleri bu zamana kadar, daha çok yahudi mezarlıklarına karşı sergileniyordu..  (Linz`in dış kesimindeki Traun`daki kabristana Müslümanlar 2002 senesinden beri defnedilmeye başlanmış.. Müslümanlar 8,3 milyon nüfuslu Avusturya`da nüfusun yüzde 4`ünü teşkil ediyor. 400 bin kadar Müslümanın üçte ikisi Türkiyeli, diğerleri Bosnak ve arab ülkelerinden... Avusturya`da İslam karşıtlığıyla tanınan aşırı sağcılar son genel seçimde oylarını arttırdılar, oyların yüzde 29`unu elde ettiler..)

Linz"de, hemen her köşe başında göze çarpan heykelciklerde, ayaklar altında çiğnenen sarıklı bir asker bedeni ile, bir hilâl arma ve sembolü görebilirsiniz..

Linz"in ilginç bir özelliği, Adolf Hitler"in bu şehrin halkından olması.. Onun, 20 Nisan 1889"da, Linz"e bağlı Inn- Braunau  kasabasında doğmuş olmasının hatırası da, halk arasında gizliden gizliye gururla yaşatılıyormuş.. Çocukluğunun  9 yılını burada geçirmiş, ve burada okula gitmiş Hitler.. Bu bakımdan Hitler"in hayatında Linz"in ayrı bir önemi vardı..

Hitler, Avusturya"nın Almanya"ya ilhakını (anschluss"u) sağladıktan sonra, Linz"i  "kültür başkenti" yapmak istemiş ve Nazi Almanyası"nın "5 führer (öncü-lider) kenti"nden birisi olarak ilan etmiş imiş.. Esasen, şehir alman kültürünün birçok ortak değerlerini taşıyor..

Bizim Linz"de bulunduğumuz günlere denk gelen Hitler"in 120. doğum yıldönümü için, herhangi bir özel  proğramın varlığını hissetmemiştik, ama, daha sonra medyaya yansıyan haberlere göre, bazı neo-nazi gruplarının, yine de boş durmadıkları anlaşılıyordu..

Linz, ayrıca, AB tarafından 2009 yılı"nın Avrupa Kültür Başkenti de ilan edilmişti.. (Bilindiği üzere, gelecek yıl da İstanbul,  Avrupa Kültür Başkenti olarak anılacak ve kültürel etkinliklere daha yoğunluklu olarak sahne olacak..)

Linz belediye yetkililerinin, büyük turizm geliri getirmesi beklenen `kültür başkenti` uygulaması dolayısıyla, şehrin Hitler geçmişini  kazı bağırtmadan yolmaka taktiğine uygun olarak kullanmayı amaçladığına dair haberler, Ocak 2009 başında, medeyaya da yansımış..

Hitler, M. Kemal"in tersi bir durumda, hukukî açıdan.. M. Kemal"i yermek yasak iken, Hitler"i ise, övmek en büyük suçlardan.. Onun için, onun hakkında övücü hiçbir şey yapılamıyor, yazılamıyor.. Hemşehrileri ise, serbest bırakılacak olsa, onda övülecek çok nitelikler olduğunu anlatmaya hazır durumdalarmış; çekilmeye hazır bir tetik gibi.. 

Bu hassasiyet yüzünden, Linz belediyesi de, daha çok çekebilmek için,  yerli ve yabancı turistleri, kentteki Nazi kalıntılarını keşfetmeye davet perdesi altında yürütüyormuş çabalarını... Halkın genelde işçi kökenli olması hasebiyle, Kültür çalışmalarına daha bir ağırlık verilmiş ve "Linz: Avrupa Kültür Başkenti-2009" proğramları için yapılan çalışmalar `Herkes İçin Kültür" ana başlığında toplanmış.. ayrıca, şehrin bir endüstri merkezi olmasına rağmen, endüstriel artıklarla kirlendiğine dair fazla bir şey göze çapmadığını da belirtmek gerekiyor..

"Führer`in kültür başkenti` adlı sergide de Hitler`in Linz`i,  Paris, Viyana ve Berlin"e  alternatif bir sanat merkezi haline getirmek için taslak ve planlar sergileniyor. Bu cümleden olmak üzere, 2009 etkinliklerinden sorumlu müdür yardımcısı Ulrich Fuchs`un "Linz`e geldiğinizde bu konuyla ilgili, hep bir şeyler bulacaksınız. Hitler`i halının altına süpürmeyeceğiz..` sözleri tartışma meydana getirmiş... Halbuki, Linz, uzun süre, Hitler"i yok saymak zorunda kalmış.. Şimdi ise, `Tarihimizdeki bu kötü dönemlerden korkmuyoruz ve onları cesurca ele alabildiğimizi göstermek istiyoruz` mesajı verilmek isteniyor.

Şehrin en merkezî meydanının adı, Adolf Hitler Meydanı imiş, Nazi döneminde..

Daha bir çok yerler de hatırlanıyor- hatırlatılıyor..

Mesela..

- Nazilerin Avusturya`yı 1938`de ele geçirmesi sonrası Hitler`in Linz sakinlerine hitab ettiği Belediye sarayı..

- Hitler`in, üzerine alman  kahramanların heykellerini dikmek istediği Niebelungen Köprüsü

- Hitler`in ailesinin mezarının bulunduğu ve doğum ve ölüm yıldönümlerinde, neo-nazilerin  mum yaktıkları Leonding köyü

- Cephane ve çelik üretiminin yapıldığı fabrikalarda çalışan işçilerin kalması için düzenlenmiş, `Hitler Meskenleri` adlı bir yerleşim yeri..

- Hitler`in bir Afrodit heykeli bağışladığı Bergbaupark..  (Heykel kaldırılmışsa da, kaidesi duruyor..)

-Savaş sırasında Nazi birliklerinin kışla olarak kullandıkları Linz Kalesi

-Yahudilerin ve esirlerin köle işçi olarak kullanıldığı ileri sürülen yeraltı uçak fabrikası

Bundan ayrı olarak, Hitler döneminin, Linz"de görmeye değer önemli kalıntılarından birisi de, 300 bin kadar insanın öldüğü ileri sürülen Mauthausen Temerküz / Toplama Kampı.. Linz"e 50 km. kadar doğuda, Tuna kıyısındaki Mauthausen"ın gözlerden uzak bir bölgesinde, müstahkem bir kale/ hapishane görünümünde kurulmuş olan bu toplama kampına ise, daha fazla ve ayrıca değinmek gerekiyor..

(Devam edeceğim, inşaallah.

Bu yazı toplam 5011 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar