Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Verilmemiş Zekatlar Vergi Barışıyla mı Çözülecek?

İnsan… 

Daha dün yoktu dünyada... Canını Allah verdi... 

Daha dün bomboştu eli, elini Allah verdi, elinde tuttuğu her şeyi Allah verdi... 

Ve Allah, şimdi insandan, bağlar, dağlar, ovalar, denizler bağışladığı insandan bir salkım üzüm istiyor, bir yudum su, bir tebessüm... 

ZEKAT: Allah verdi, Allah istiyor... 

Bunun idrakinde mi insanoğlu? 

 

Yanı başındaki muhtacı görebiliyor mu? 

İstese ona da verirdi her şeyi veren, belki sadece ona verirdi.  

Ama bir sınavı var her insanın... elinde olanın, olmayanın... Her davranışın değerinin mizana vurulacağı bir başka dünyada her şey tek tek gündeme gelecek... 

“Sadakaları Allah alır” şeklindeki ilahi kelam, bize, bu işin zenginle fakir arasında cereyan etmediğini göstermiyor mu? 

Eline imkan verilene sorulan soru şu: 

-Acaba elinde bulundurduğu şeyin mahiyetini biliyor mu? Onun bir emanet olduğunun farkında mı? Vereni biliyor mu? Verenin çağrısına hazır mı? Çağrıya ne ölçüde uyuyor? Elindekinden verirken, kimi görüyor karşısında, ayırdığı kısmın Yaratan’ın “el”ine verilecek güzellikte olup olmadığı kaygısını taşıyor mu? Ya Rezzak’ı gücendirirsem... Böyle bir kaygı yakıyor mu içini? 

Zahiren imkansızın çözmesi gereken soru da şu olmalı: 

-Bu dünya bir imtihan dünyası... Herkes elinde avucunda bulunanın hesabını verecek... Azın az hesabı olacak, çoğun çok... Acaba elimde az bulunması mı hayırlı olacaktı benim için, çok bulunması mı? En iyisi Rezzak’ın hükmüne razı olmak ve var olanın imtihanını tam vermek değil mi? 

Böyle nice sorular... 

“Zekat” üzerine bir kere daha düşünmek gerekiyor, diyorum. 

Hesabı verilemeyecek ömür, hesabı verilemeyecek sıhhat, hesabı verilemeyecek mal – mülk çok zor bir hadise olmalı değil mi? 

Dünyada hesabı doğru yapılmayan şeylerin ahirette hesabının bizi güldürmesi mümkün olmayacak... Ahiretin hesabı dünyada iken tanzim edilecek... 

“Müslümanın hayati sorumlulukları”na dair uyarılar, kimseyi yadırgatmamalı... Müslüman olarak en önemli gündemimiz ne olabilir ki! 

Şöyle bir geçmiş yıllara bakalım... Kılamadığımız namazlar gözümüzde büyümüyor mu, malımızın içinden çekip çıkaramadığınız zekatlar ne olacak? Yoksa elimizde yıllarca zekat arınması yaşamamış mal – mülk mü var? 

Acaba içimizden “Bize, verilmemiş zekatların hesabı sorulmaz” diye mi geçiriyoruz? 

Acaba “elbet orada da vergi barışı yapacak bir iktidar bulunur” umudu mu yeşeriyor? 

Nasıl yeşeriyor bu umut? 

Zihni koordinatlarımızı bir kere daha gözden geçirmemiz gerekiyor. 

Bu yazı toplam 848 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar