Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Uzaktaki Yakın

Elimde bir kitap. Bu 28 Şubat yıldönümünde “Vatanını terk etmek zorunda kalan başörtülü bir hekimin anıları” alt başlıklı bu kitabı okuyorum. Nurdan Özyılmaz’ın kaleminden arka planda İngiltere’nin sembol resmi İngiliz Parlementosu ve Big Ben portreli kapağı ilginç kılansa Hz. Ali’ye ait, “Kendisini ezen ele bile rayıhasını bırakan bir çiçek gibi ol!” sözleri…..Sana vatanını dar eden, insanlığa sığmayan muameleleri sırf başın örtülü diye sana reva gören, süründüren, hakaret eden, darb edip, hapse atan, ikna ikna ikna üstüne gelip ve fakat ikna edemeyen herkese, her bir zalime, her bir İslam düşmanına sen “rahiyasını bırakan bir çiçek gibi ol…”

Olgun, bilgin, dingin olmak düşüyor başörtülü kadınların hanesine. Geçmişi unutmadan, geleceğe bakmak, geçmiş üzerinden bir gelecek tahayyül etmek ve fakat kırgınlıkları, durgunlukları, hastalıkları alabildiğince gömerek ilerlemek düşüyor başörtülü kadınlara. Nurdan Özyılmaz da başındaki örtüden vazgeçmemeyi seçmiş bir bilim insanı olarak, bir hekim, bir kadın, bir müslüman olarak başından geçen ibretlik olayları kaleme almış. Hem uzakta hem yakında, uzakta iken yakında, yakında iken nasıl uzakta olunabileceğini, biz okurlarla paylaşmış.

Yazmanın ne kadar da zor olduğunu, bunu yapması gerektiğini bilmesine rağmen, neden hemen başlayamadığını, başlayınca da yaşanmışlıklarla gelen duygu selinde nasıl da boğulduğunu anlatıyor Özyılmaz. Türkiyeli başörtülü bir kadının, özyurdunda parya iken dışarıda nasıl da el üstünde tutulabildiğinin acı tenakuzunu resmediyor.

Şiddetin ille de top ve tüfekle değil, kaba kuvvetle değil, bilakis, söz ve bakışlarla, tutum ve davranışlarla ne denli acıtıcı olabildiğinin hikayesini anlatıyor bize. Amacının şikayet olmadığının altını çizerek, ki bence buna da hakkı vardır, tarihe ışık tutmak adına kendi tecrübesini paylaşıyor. “Bu kitap, tek ümidi bize bahsedilen bu kısa hayat yolculuğunu Rabbını razı etmiş olarak tamamlayabilmek olan bir kulun, bu yolda verdiği onurlu bir direniş hikayesi”dir diyor. Özyılmaz, “Büyük bir azim ve sebat ile, inandıklarından taviz vermeden mücadele ettikten sonra, artık gücünün tükendiğini hissettiğinde, Nisa Suresi’nin “ve kim Allah için kötülük diyarını terk ederse, yeryüzünde çok tenha yollar ve bereketli hayatlar bulacaktır” ayetiyle yolunu belirlemiş genç bir hekim.”…

Geçtiğimiz hafta sonunu 28 Şubat’ın yıldönümü vesilesi ile yapılan zulümleri hatırlayarak geçirdik. Geçtiğimiz dört sene zarfında darbelerle yüzleşme çerçevesinde hareketli ve heyecanlı bir döneme şahitlik ederken, bu sene postmodern darbeyi hatırlama çok abartılı olmazsa, sanki hafta sonunun iki gününe hapsedildi. Belli ki gündem postmodern darbeyi hatırlamaktan öte önem arz eden memleket meseleleri ile doluydu.

Darbeyi anlatan birkaç programı seyrettiğimde ne kadar çabuk unuttuğumuzu bizzat fark ettim. Zihnim tazelendi, yeni perspektiflerle verilen bu programlarda, darbeye dair olayları ve aktörlerini daha etraflı ve daha da önemlisi sağlıklı bir şekilde analiz etme imkanı buldum.

1000 yıl sürmedi belki ama içimizde hâlâ bir miktar yaşıyor. Özyılmaz’ın Uzaktaki Yakın da buna ışık tutuyor.

yeniakit

Bu yazı toplam 648 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar