Türkiye'ye 'Terör Finansmanı' Suçlaması

Türkiye'ye 'Terör Finansmanı' Suçlaması

Amerikalı bir uzman tarafından kaleme alınan bir rapor, Türkiye’yi Washington’un yıllardır sürdürdüğü yaptırım politikalarına aykırı hareket etmekle suçluyor ve bunun iki müttefik arasındaki ilişkilerin zedelenmesine yol açabileceği uyarısında bulunuyor

Raporun yazarı Jonathan Schanzer, Washington merkezli Demokrasileri Koruma Vakfı’nın başkan yardımcısı. Schanzer 25 sayfalık raporunda, Türkiye’nin İran’la uluslararası yaptırımlara rağmen yaptığı altın karşılığı doğal gaz ticaretini örnek gösteriyor; Amerika Ticaret Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarat Dairesi’nin Şubat ayı başında Türkiye’yi Suriye’deki el Kaide finansmanında aracı olmakla suçladığını hatırlatıyor; bunun dışında Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetiyle İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) cihatçı ve terörist örgütlerle ilişkileri olduğu iddialarına yer veriyor; hükümetin özellikle Yasin el Kadı gibi geçmişte el Kaide’nin finansörlüğü yaptığı ya da Salih el Aruri gibi Hamas’ın silahlı kanadı için finansman topladığı iddia edilen kişilerle ilişkilerine dikkati çekiyor. Rapor, son rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarının bu iddiaları daha da güçlendirdiğini savunuyor ve AKP hükümetin aldığı tavrı da eleştiriyor.

Amerika Maliye Bakanlığı eski çalışanlarından Schanzer, raporunu bir süre önce Türkiye’nin kara para aklamayla mücadele çabalarının değerlendirildiği uluslararası bir toplantının ardından yayınladı.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bünyesinde faaliyet gösteren ve kara para aklama ile mücadele edilmesi için kurulan Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force - FATF), Şubat ayı ortasında Paris’te yaptığı değerlendirme sonucu Türkiye’yi, ‘kara listesine’ almamıştı. Kara liste, İran ve Kuzey Kore gibi, teröre destek veren ve kara para aklamanın önemli miktarlarda yapıldığı ülkeleri içeriyor. Ancak Türkiye yıllardır FATF’ın ‘gri listesinden’ çıkmayı başarabilmiş değil. Gri liste kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadele çabalarında yetersiz görülen ülkelerin bulunduğu liste. Bununla birlikte FATF değerlendirmesi, Türkiye’nin 2103 yılında ilerleme sağladığına da dikkat çekiyor.

Jonathan Schanzer, Türkiye’nin son değerlendirmede kara listeye alınmaktan ‘kılpayı’ kurtulduğunu, kara listeye girmesi durumunda ekonomisinin bundan zarar göreceğini savunuyor. Uzman bununla birlikte, 2007’den bu yana Türkiye’nin FATF listesindeki yerini koruduğuna işaret ederek, Ankara’nın kara para aklama ve terörle mücadele çabalarını samimi bulmadığını da gizlemiyor.

Schanzer aynı zamanda, İran’la yapılan doğal gaz karşılığı altın ticaretinin altı ay içinde Amerika tarafından öğrenildiğini hatırlatarak, Türkiye’ye nükleer programından dolayı İran’a uygulanan yaptırımları delen bu ticarete bir süre daha devam etmesi yönünde fırsat verildiği görüşünde. Amerikan Kongresi’nin, Ocak 2013’te İran’a altın ticaretini yaptırım kapsamına alan kararı, yönetim tarafından aynı yıl 1 Temmuz’da yürürlüğe konmuştu. Schanzer bu süre boyunca İran’ın Merkez Bankası’nın kasasına 13 milyar dolarlık altın girdiğini söylüyor.
 

Jonathan SchanzerJonathan Schanzer

‘Rapor açık kaynaklara dayalı’

Amerika’nın Sesi’ne konuşan Schanzer, raporunun gizli bilgilere dayanmadığını, ‘açık kaynaklardan derlenen birkaç yıllık bir çalışmanın ürünü’ olduğunu belirtti. Yazarının da belirttiği gibi 25 sayfalık raporda her sayfayı oluşturan metnin neredeyse yarısı, gazete haberlerine ve bu konuda yapılan araştırma ve açıklamalara atfedilen dipnotlarla dolu. Rapor, Türkiye’nin terör finansmanında rolü olduğu iddialarına yer verirken, bunun Amerika’da gittikçe artan bir kaygı unsuru olduğuna işaret ediyor.

Raporunu dün diğer uzmanlarla Washington’da bir toplantıda da değerlendiren Jonathan Schanzer, ABD Maliye Bakanlığı’nın elinde bu suçlamaları destekleyecek çok sayıda bilgi bulunduğunu ve bunların kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini de savundu.

Schanzer, raporu yayınlamaktaki amacının Türkiye gibi müttefik bir ülkenin cezalandırılması için değil, Washington’un, gerek Beyaz Saray, gerekse Maliye ve Dışişleri Bakanlıkları nezdinde Türkiye’yle daha sıkı bir ilişkiye girmesi olduğunu söyledi. Schanzer ve toplantıya katılan diğer uzmanlar, yaptırım politikalarına aykırı hareket edilmesinin iki ülke ilişkilerine zarar vereceği uyarısında bulundu.

Bununla birlikte toplantıyı izlemeye gelen bazı uzmanlar, raporu Türkiye’ye yönelik ‘ağır ifadeler’ kullandığı konusunda eleştirdi. İzleyiciler arasında bulunan Türkiye uzmanı Alan Makovski de, raporu “Türkiye gibi bir müttefik hakkında sunulan bir iddianame” diye yorumladı.

Washington’daki Türk Büyükelçiliği adına toplantıyı izleyen Can Oğuz da, Türkiye’nin de el Kaide terörizminin hedefi olduğunu ve bundan dolayı da raporda yer alan iddiaların kabul edilemeyeceğini söyledi. Oğuz, Türkiye’nin terörle mücadele ve Suriye krizi konularında müttefikleriyle işbirliği içinde olduğunu kaydetti.

Raporun yazarı Jonathan Schanzer, toplantıdan sonra Amerika’nın Sesi muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde, özellikle de Gezi Parkı olayları, internet yasası ve yargıyı hedef alan yasalar yüzünden Türk-Amerikan ilişkilerinde zayıflama yaşandığını, Amerika’da son dönemde Türkiye’deki demokratik kurumların önemli ölçüde aşınmaya uğradığı izlenimi edinildiğini söyledi. Türk-Amerikan ilişkilerinin önemine vurgu yapan Schanzer, raporunda belirttiği Türkiye’nin terör finansmanında aracı olduğu ya da aşırı faaliyetlere destek verdiği yönündeki iddiaların Washington ve Ankara arasında en üst düzeyde ele alınması ve kaygıların zaman kaybetmeden giderilmesi gerektiğini savundu.