Türkiye'deki Darbenin Başarısız Olması Sam Amca'yı Üzdü!

Türkiye'deki Darbenin Başarısız Olması Sam Amca'yı Üzdü!

Beyaz Saray için tehlike çanlarının çaldığını düşünebilirsiniz, ne de olsa, Türkiye’nin Şam ile ilişkilerini normalleştirmeyi istemesi...

Counterpunch.org sitesinde Mike Whitney imzasıyla yayınlanan bir analizde Türkiye'deki başarısız darbe girişiminin Amerika'nın Türkiye'nin değişen dış politika önceliklerine bir darbe niyetiyle gerçekleştirildiği fakat başarılı olunamadığı; bundan sonraki süreçte Türkiye'nin Rusya ile karşılıklı saygı ve çıkar ilişkisine dayalı yeni bir sayfa açtığı ve bu sürecin ABD'nin hem bölgesel hem küresel hesaplarını alt üst edeceği iddiası masaya yatırılıyor.
 "Türkiye’deki Başarısız Darbe, Sam Amcanın “Esas” Planına Taş Koydu" başlıklı analizi Enes Berat Gürler'in tercümesiyle İslâmi Analiz okuyucuları için sunuyoruz: 
 "Türkiye’deki Başarısız Darbe, Sam Amcanın “Esas” Planına Taş Koydu"
 MIKE WHITNEY
 Türkiye’deki başarısız darbe, bir gecede tüm jeopolitik manzarayı alt üst ederek Ankara ile Moskova’nın birbirine yakınlaşmasına ve Washington’un Orta Doğu’yu yeniden çizme planlarının darmadağın olmasına sebebiyet verdi. Darbeyi Tayyip Erdoğan’ın kurguladığı iddiasının büyük resimde çok da önemli bir yeri yok. Bu olay, genel olarak Washington’un Katar’dan Avrupa’ya uzanan enerji koridorundaki kritik doğal kaynakları ve boru hatlarını kontrol altına alma planlarını suya düşürmüş; yerelde de Erdoğan’ın gücünü pekiştirmiştir. Obama yönetimi, müttefiklerinin çıkarlarını görmezden gelerek, Türk Cumhurbaşkanını Moskova tarafına itti ve Washington’un küresel hegemonyasını yeni yüzyılda devam ettirebilmesi için ihtiyacı olan Asya ile Avrupa arasındaki hayati köprüyü yıkmış oldu. Washington’un Rusya’yı çevreleyip parçalamak, Çin’in büyümesini kontrol altında tutup küresel güç noktası üzerindeki kendi sağlam duruşunu devam ettirmeyi öngören Asya’ya “dönüş” planı artık karmakarışık bir hal aldı.
 Son günlerde yaşanan olaylar her şeyi değiştirdi:
 Daily Sabah gazetesinden bir bölüm:
 “Türkiye’nin Rusya’ya ilişkin söylemlerindeki değişiklik, Ankara’nın Suriye krizine dönük beklentilerinin karşılık bulmamış olmasının da doğrudan bir sonucu. ABD’nin Suriye politikası, özellikle de Washington’un Suriye’de YPG çatısı altındaki Kürt savaşçılara desteğini sürdürmesi ile birlikte, Türkiye açısından her geçen gün bir hayal kırıklığına dönüştü. Ankara, bu grubu terör örgütü PKK’nın bir bileşeni olarak görüyor (12 Haziran, Daily Sabah).
 Obama yaşanan bu felaketten ötürü yalnızca kendini suçlayabilir. Erdoğan, Türkiye’nin kırmızı çizgileri konusunda çok net idi. En önemli kırmızı çizgisi de Kürt militanların Fırat’ın batısına geçmemeleri ve Türkiye’nin güney sınırında Suriye tarafında bir komşu devlet kurmamaları idi. Erdoğan’ın birkaç ay önce bu konu hakkında verdiği demeç şöyleydi:
 “Şu anda Suriye’nin kuzeyinde ciddi bir proje, bir plan uygulanıyor. Bu proje ve plan üzerinde bize “dost” gibi görünenlerin sinsi planları yatıyor. Bu çok net. Dolayısıyla bizim de net olmamız lazım.”
 Obama, Erdoğan’ın güvenlik endişelerini bir kenara bırakarak ABD’nin, nihayetinde Katar’dan Avrupa’ya uzanacak boru hattı rotası için, Doğu Suriye’de toprak ele geçirme ve üs kurma hedefinin peşinden koştu. Erdoğan da, doğal olarak, aynı şekilde karşılık verdi ve Türk dış politikasını resetleyerek ve güney kanadından büyüyerek gelmekte olan Kürt devleti tehdidine karşı eski düşmanlar (Rusya, Suriye ve İsrail) ile ittifaklar kurmaya başladı. Türkiye, ABD’nin Suriye’deki yeni temsilcisi olan –Kürt YPG-nin PKK ile bağlantılı olduğuna inanıyor. PKK, ABD ve AB’nin terör listesinde yer alan bir örgüt. Obama, (YPG’yi kullanmak yerine) Amerikan askerlerini bölgeye savaşmaları için gönderseydi; Erdoğan böylesi bir karşılık vermezdi. Fakat Obama, Türkiye’nin geleneksel rakiplerinin batıya doğru hareketlenmesine destek verdi ve bu hamle, Erdoğan’ın dayanabileceği boyutları aştı.
 Erdoğan Özür Diledi
 Haziran ayının sonunda, Erdoğan Vladimir Putin’den geçtiğimiz Kasım ayında Suriye topraklarını bombalarken Türkiye tarafından düşürülen uçakta ölen Rus pilot için özür diledi. Uçağın düşürülmesi hadisesi, Putin’in Ankara ile tüm ilişkileri kesmesine ve iki ülke arasındaki iletişim kanallarını tıkamasına yol açmıştı. Haziran ayının sonuna gelindiğinde Erdoğan Putin’e bir mektup göndermiş ve “ölen Rus pilotun ailesine taziyelerini” sunarak, “derin üzüntü” duyduğunu ifade etmişti. Erdoğan mektubunda Rusya’nın “dost ve stratejik bir partner” olduğunu belirtip Türk makamlarının bu ilişkilerin zedelenmesini istemediğini kaleme almıştı. (Rus Su-24 tipi uçağı düşüren Türk pilotlar tutuklandı ve Gülenci darbenin üyeleri arasında yargılanıyorlar.)
 Beyaz Saray, ABD’nin bölgesel emelleri açısından bariz riskler oluşturan Türkiye ile ilişkilerin çözülmesine sessiz kaldı!
 Neden?
 Bundan sadece 2 hafta önce, Erdoğan’ın Suriye ile normal ilişkilere geçilmesi için uğraştığı haberleri ortaya çıkmaya başladı. Bu haberler, batılı birçok medya organında yer almasa da “the Guardian”, “Suriyeli muhalifler, Türkiye’nin Şam ile ilişkiler noktasında normalleşme sinyali vermesine şaşkın” başlığıyla bir yazı yayımladı. O yazıdan bir bölüm şöyle:
 “Suriye’de iç savaşın sürdüğü beş yılı aşkın süredir, Esed yönetimine karşı sürdürülen isyana en fazla destek veren ülke olan Türkiye, Şam yönetimi ile normalleşmek için adım atabileceğini ima etti.
 Binali Yıldırım tarafından Çarşamba günü gündeme getirilen teklif, Ankara’nın ev sahipliği yaptığı Suriye muhalefetinin liderlerini ve Türkiye ile Esed’i devirme hedefiyle işbirliği yapan bölgesel liderleri şaşkına çevirdi.
 “Eminim ki Suriye ile ilişkilerimizde normale döneceğiz” diyen Yıldırım, resmi düzeydeki Suriye’de acil rejim değişikliği söyleminden uzaklaşarak “Buna ihtiyacımız var. İsrail ve Rusya ile ilişkilerimizi normalleştirdik. Suriye ile de normal ilişkilere döneceğimizden eminim” dedi.
 Beyaz Saray için tehlike çanlarının çaldığını düşünebilirsiniz, ne de olsa, Türkiye’nin Şam ile ilişkilerini normalleştirmeyi istemesi; beş yılı aşkın zamandır (vekili olduğu militan ve cihadçılar üzerinden sürdürdüğü) destek verdiği savaştan bariz bir şekilde çekileceği ve politikasında köklü bir değişiklik yapacağı anlamına geliyor ki bu, ABD’ye geniş çapta etkileri olacak bir hamle. Fakat Obama yönetimi, Erdoğan’ı kendi yanında tutmak için herhangi bir açıklama, herhangi bir eylem ya da girişimde bulundu mu?
 Tabii ki hayır! Washington emir verir ve diğer herkes de topuk çakarak hazırola geçer! Obama ve Kongre, Türkiye’nin ulusal güvenliğine doğrudan tehdit unsuru sayılabilecek, Kürt devleti oluşacağı korkusu gibi teferruatlara takılmaz! Böyle basit bir şeyi niçin kafaya taksın ki? Nihayetinde yönetmesi gereken bir imparatorlukları var.
 Sonra darbe geldi… Bu arada Erdoğan, Türkiye’de güçlü bir varlık barındıran Rus istihbarat yetkilileri tarafından bilgilendirilmiş olabilir. Putin, Erdoğan’ı darbe hakkında bilgilendirerek Erdoğan’ın NATO’nun Karadeniz’de daimi filo bulundurma teklifini reddetmesini ummuş ve böylelikle Rusya’yı daha da çevreleyecek olan tehditten emin kılmak istemiş olabilir. (Evet, Putin için, Erdoğan’ın tasvip edilemeyecek bazı yönleri var fakat NATO, Rusya’yı çevrelemek için her türlü çabayı ortaya koyarken Rusya’nın buna karşı koymak için seçici olmak gibi bir şansı olmadığını biliyor Putin. Dolayısıyla, dost buldu mu yapışmak zorunda. Kaldı ki bazı uzmanlar Putin’in Erdoğan ile kurduğu bu yeni ittifakta Putin’in Erdoğan’a Suriye’deki cihatçılara verdiği desteği kesmesini şart koşacağını ileri sürüyorlar.)
 Putin ve Erdoğan her şeye rağmen farklılıkları bir kenara bırakarak Ağustos başına bir görüşme ayarladılar. Diğer bir deyişle, dünyanın birinci lideri Erdoğan, darbeden sonra yeni arkadaşı Putin ile buluşma ayarladı. Erdoğan bir açıklama mı yapmak istiyor? Büyük ihtimalle öyle gözüküyor. Daily Hürriyet’in konu ile ilgili haberi şöyle:
 “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kasım ayında bir Rus uçağının Türk hava kuvvetleri tarafından düşürülmesi sonrasında aylar süren gerilimden sonra karşılıklı çabalar çerçevesinde ikili ilişkilerin normalleştirilmesi için Ağustos ayında bir araya gelecekler…
 İlişkilerin normalleşmesiyle Rusya ticari ve turistik alandaki bazı yaptırım ve kısıtlamaları kaldıracak fakat Türk vatandaşlarına vize uygulamaya devam edecek. İki ülke arasında Putin-Erdoğan görüşmesi öncesinde dışişleri bakanları düzeyinde Suriye ve Kırım konularının da yer aldığı çeşitli uluslararası meseleler derin bir şekilde masaya yatırılacak.”
 Türkiye’nin Washington’un yörüngesinden çıkıp kendi çıkarlarına saygılı olacak daha güvenilir dostların yanına doğru kaymaya mı başladı?
 Gerçekten de öyle! Bu ani yakınlaşmanın ABD’nin Orta Doğu siyasetine yıkıcı etkileri olabilir. Örneğin, ABD, Suriye’deki operasyonlarını yalnızca İncirlik üssünden gerçekleştiriyor ve buraya bağımlı; öte yandan “yaklaşık 90 taktiksel nükleer silah başlığına” yine aynı tesis ev sahipliği yapıyor. Ya Erdoğan birdenbire ABD’nin bu üste varlığını sürdürmesinin Türkiye’nin çıkarlarına uygun düşmediğine karar verirse, ya da Rus uçaklarının da bu üssü kullanmasına müsaade ederse? (Bazı haberlere göre bu süreç başladı bile!) Daha da önemlisi Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan hayati öneme sahip kıtaköprüsü (Türkiye), Washington ile ilişkisini kesip Sam Amca’nın bunaltıcı baskısından kurtulduktan sonra aralarında yeni bir serbest ticaret bölgesi kuran Orta Asya devletleri koalisyonuna katılırsa ABD’nin Asya’ya “dönüş” planlarına ne olur?
 Son bir şey: Reuters’ın Pazartesi günkü Moskova mahreçli haberinde batı medyasına yansımayan bir paragraflık bir bölüm vardı. Onu burada not etmek yerinde olacaktır:
 “RIA haber ajansının aktardığı bilgiye göre Rusya başbakan yardımcısı Arkady Dvorkovich, Pazartesi günü yaptığı açıklamada Rusya’nın Türkiye ile deniz altından geçecek Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesi de dahil olmak üzere üzerinde çalıştığı ortak projenin halen masada olduğunu ve geleceğe dair somut adımları beklediğini belirtti.”
 Bu büyük bir haber! Erdoğan, Obama ekibinin sert bir şekilde kapatmayı denediği o kapıyı yeniden açıyor. Bu, Washington’un Asya’dan Avrupa’ya akacak hayati doğal kaynakları kontrol etme ve onları Amerikan dolarına çevirme planına büyük bir darbe. Eğer anlaşma yapılırsa Putin, gelişmekte olan AB (Avrupa) pazarına güney koridordan bir giriş yapacak iki kıta arasındaki ilişkileri güçlendirerek enerji kaynakları ticaretinde Ruble-Euro kullanımının artmasını ve Lizbon Vladivostok arasında serbest ticaret bölgesi kurulmasını sağlayacak. Sam Amca ise tüm olan biteni bir kenardan izliyor olacak.
 Washington’un “dönüş” planı, birdenbire ciddi bir sorunla karşılaşmış gibi görünüyor.
enes berat güler islamianaliz