Türkiye ile Bugünkü Türkiye Arasında Çok Fark Var

Türkiye ile Bugünkü Türkiye Arasında Çok Fark Var

Hizbullah Hareketi adına Şeyh Naim Kasım, bölgedeki son gelişmelere yönelik açıklamarda bulundu.

Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, Hizbullah’ın Ortadoğu’daki son gelişmelere bakışını değerlendirdi.

Şeyh Kasım’ın açıklamaları şöyle:

"Şu anda, Suriye, Irak, Yemen ve Bahreyn’de yaşanan olayların yanı sıra Lübnan, Mısır, Libya’daki gelişmeler nedeniyle bölge, en stresli günlerini yaşıyor.

Yaşanan gerginlikler, Ortadoğu’yu yıkmak isteyerek hâkimiyeti tamamıyla ellerine almak isteyen Amerika ve İsrail’in planlarının bir parçası. Lübnan ve Gazze’yi vuran Siyonistler, bölgenin içeriden fethedilerek daha kolay yıkılabileceğinin farkına vardı. Suriye’yi İsrail’in askeri destekçisi olacak bir rejime dönüştürmek istiyorlar. Ama daha önce başarısız oldular ve bundan sonra da savaş ne kadar devam ederse etsin başarısız olacaklar.

İsrail, Hizbullah’a karşı her hangi bir askeri operasyon yapamaz. Çünkü bu saldırının doğuracağı sonuçtan korkuyor. Hizbullah’ın herhangi bir Siyonist saldırıya vereceği cevabın otuz üç gün savaş savaşından daha şiddetli olacağını çok iyi biliyor.

BÖLGEYİ BÖLME ÇALIŞMALARI

Bölgede yaşanan tüm gelişmeler Ortadoğu’nun bölünmesine yöneliktir. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden dâhil olmak üzere ABD’li yetkililer, konuyla ilgili birkaç kez açıklama yaparak Irak’ın üç parçaya bölüneceğini söylemişti. Ayrıca ABD’nin Suriye’deki kaos ortamını desteklemesi, bir Kürt bölgesinin oluşması ve Suriye’nin bölünme olasılığı yönündeki sözleri bölgesel bölünme hayalinin ipuçlarıdır.

Ayetullah Hamanei’nin de söylediği gibi İran bölgesel bölünmelere karşı. Aynı şekilde Irak ve Suriyeli resmi makamlar da herhangi bir bölünmeye karşı olduklarını açıkladı. Bu nedenle bölünme projesinin başarısız olması için engelleyici her türlü karşı hamle yapılmaya devam ediyor.

Bizim Suriye’yi desteklememiz ve Suriye ile ortak bir savaş yürütmemizin sebebi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden ve Amerika, Suudi Arabistan ve bazı bölge ülkelerince desteklenen aşırıcı silahlı grupların yenilgiye uğratılmasıdır.

NÜKLEER ANLAŞMA

Nükleer müzakerelerde İran’ın resmi ve esas konumunu Ayetullah Hamanei’nin sözlerinden takip ediyorduk. Müzakereler sadece nükleer çalışmaları kapsıyordu ve bölgesel sorunlar, müzakerelerin dışındaydı. Şöyle ki; Nükleer anlaşma sadece ve sadece nükleer sorunla alakalıdır ve Ortadoğu’nun diğer sorunlarının çözümü ayrı bir diyalog ve müzakere ortamına muhtaçtır.

Ayetullah Hamanei, müzakerelere öyle bir yön verdi ki bir yandan müzakerelerin İslam Cumhuriyeti aleyhine sonuçlanmasını önledi diğer taraftan da hem Hizbullah’ın geleceğe yönelik kaygılarının hem de düşmanların İran'ın Hizbullah’a olan desteğini kestiği iddialarının önünü aldı.

'İran, Hizbullah’a olan desteğini kesti‘ iddialarında bulunanlara sormalıyız; Ayetullah Hamanei’nin rehberlik ve gözetiminde bugüne kadar gelen ve yıllarca maruz kaldığı ağır yaptırım ve ambargolara rağmen Hizbullah’a olan desteğinden vazgeçmeyen İslam Cumhuriyeti’nin ambargo ve yaptırımların kalmasından sonra desteğinden vazgeçmesi sizce mantıklı mıdır?

Bu rasyonel bir yaklaşım değil özellikle İran’ın İslami ilkeler ve kurallara göre hareket ettiğini ve insanların zararına olacak bir girişimde bulunmayacağını bildiğimizden %1 bile endişe duymuyoruz. İran’ın Hizbullah’a olan desteğinin devam edeceğine inandık ve inanacağız.

SURİYE MESELESİNDE RUSYA VE ARABİSTAN AYRILIĞI

Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleşen ve Rusya, Amerika ve Katar Dışişleri Bakanları’nın katıldığı son toplantıdan sızan bazı detaylar, Suudi Arabistan, Amerika ve Rusya arasında derin görüş ayrılıklarının olduğunu ortaya koydu. Bu toplantı Suriye’deki savaşa siyasi çözüm bulmak için yapılmıştı ancak başarısız oldu ve bu zamana kadar ciddi anlamda siyasi bir çözüm planı bulunamadığı söylenebilir.

Biz Suriye’de direniş cephesi için savaştığımızı söylemiştik. Çünkü Suriye direnişin destekçisi ve bölgeye açılan kapısıdır. Suriye, Ortadoğu’da askeri direnişin aktif hamisidir.

Terör gruplarının Lübnan ve Suriye sınırında giderek genişlediğini gördüğümüz an tehlikenin de büyüdüğünü hissettik. Lübnan ve Hizbullah için önemli olan Beyrut, Rankos, Kalamun, Zahiye, Baalbek vb. bölgelerin tehdit altında olduğunu fark edince Suriye ordusuyla birlikte Kalamun operasyonunu başlattık. Kalamun’un teröristlerden temizlenmesinde sonra Lübnan’da bombalı saldırılarda büyük oranda azalma oldu. Lübnan ve Suriye’nin sınır bölgelerinin aşırıcı grupların istilasından kurtarılmasını insanların emniyet ve güvenliği için zorunlu kabul ediyoruz.

TÜRKİYE SİYASİ HAREKETLERİN MİHVERİ OLMAYI PLANLIYOR

Türkiye’nin ülkelerdeki toplumsal ve siyasi hareketlerin yönetim merkezine dönüşme ve bu hareketleri yönlendirmeye niyetinde olduğu açık bir mesele. Bu nedenle Türkiye, Suriye olaylarının başladığı ilk günden itibaren aktif rol oynadı. Suriye topraklarının belli bir bölümünü en azından ‚tampon bölge‘ adıyla da olsa kontrol altına alarak sınır bölgelerindeki Kürt hareketlerinin önünü almak istiyor.

Türkiye’nin bu isteğinin yenilgiye uğradığını gördük. Zira Amerika ve bazı ülkeler, bu görüşle yani Türkiye’nin diğer ülkeler üzerinde hâkimiyet kurmasına karşı. Bu nedenle Türkiye’ye daha fazla hareket iradesini vermek istemiyorlar.

Türkiye’nin Suriye’de güç denkleminin yapısını değiştireceğini umduğu grupları kontrol altında tutma girişimi başarısız oldu. 4 yıldan fazladır devam eden savaşta Esad hala görevinin başında ve iktidar gücüne sahip. Türkiye’deki muhalif partilerde hükümetin dış politika yanlışlarını açık bir dille söylüyor.

Türkiye bu savaşta yenildi ve bugün bu yenilginin bedelini ödüyor. Bugünün Türkiye’si ile dünün Türkiye’si arasında çok fark var. İktidar partisi ilk günlerinde bölgede sıfır sorun sloganıyla yola çıkmıştı. Ancak Suriye savaşına müdahil olması ve Suriye topraklarına yönelik mütecaviz siyasetleri nedeniyle ilk günlerde söyledikleri sözün tam aksine bir duruma düştüler. Türkiye’nin hedeflerinin ilerleyen zamanlarda da başarılı olamayacağını düşündüğümüzden bu konu üzerinde daha fazla konuşmaya gerek olduğunu sanmıyorum.“

Kaynak: Ehlader