Türkiye, Hz. Muhammed’in ‘Devleti’dir

Türkiye, Hz. Muhammed’in ‘Devleti’dir

Türkiye, Hz. Muhammed’in (as) ‘Devleti’dir. Bu sebeple ‘Reis’ de, yalnızca bir Cumhurbaşkanı değildir.

Diriliş Postası yazarı Mansur Tuncay, bir ‘methiye’ olmadığını iddia ettiği yazısında, Erdoğan’ın sadece bir ‘cumhurbaşkanı’ olmadığını belirterek, “Ehli küffar emperyalistlerin Müslüman toplumları değiştirip dönüştürebilmek için üzerlerinde kurdukları ceberut baskılar, işkence ve katliamların içinde geçen yaklaşık bir asırlık süreç içinde, süzülüp gelen, ‘sürgününü geri çağıran’ bir damarın siyaseten göğeren yüzünün bir simgesidir ‘Reis’” ifadelerini kullandı.
 İşte o yazı:
 Modern zaman insanlarının ve İslamcılar’ın ‘Devlet’ten anladıkları, ehli küffar eğitim formasyonu içinde kazandıkları mantığın ürünü olan anlamsız bir kavramdan ibarettir. Bu mantık, fütuhat ve fütüvvetle vatan kılınmış toprakların nasıl bir ‘Devlet’ olduğunu kavrayamaz. Bu mantık, devleti modern manada bir ülke olarak algılayan bir mantıktır.
 Birçoğumuzun algısı, içimize sokulmuş siyaseten muktedir olmuş hainlerin cürümlerini devlet üzerinden işlemelerine bakarak yanlış bir ‘Devlet’ anlayışına evrildi.
 Aynı cürmü bu hainler, aziz İslam’ın ismini, kavramlarını ve değerlerini kullanarak işlediler/işlemeye devam ediyorlar. Modern zaman Müslümanlar’ı, Hz. Peygamber’in ‘DEVLET’inin, hicret neticesinde fütuhat ve fütüvvet ile doğmuş olduğunu idrak edemiyor. (bak/Haşr/7)
 Yeryüzünde herhangi bir yer, fütuhat ve fütüvvete uğramışsa orası, üzerinde bırakın Müslümanlar’ın hükümran olmasını, yaşayan tek bir Müslüman olmasa da kıyamete kadar ‘Vatandır’ Dar’ül İslam’dır. Bir yerin ehli küffar tarafından işgal edilmesi, oraları ‘Vatan/dar’ül İslam’ olmaktan çıkarmaz. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İslam coğrafyası üzerinde ehli küffar tarafından işgal edilerek oynanan oyunlar karşısında, ‘Türkiye’, ‘Ruhaniyeti Muhammediye’ olan, şekli modernize edilmiş bir ‘Devlet’e büründü. Bu sebeple bir mezhep bir meşrep devleti değildir Türkiye.
 Türkiye, bir fütuhat ve fütüvvetten baki kalan bir ‘Devlet’dir.
 Türkiye, Hz. Muhammed’in (as) ‘Devleti’dir. Bu sebeple ‘Reis’ de, yalnızca bir Cumhurbaşkanı değildir.
 Bu yazı da bir methiye değildir. (Sayın Cumhurbaşkanı methiye hak etmediği için değil, aksine fazlasıyla methedilmeyi de hak etmektedir.)
 Ehli küffar emperyalistlerin bütün bir İslam coğrafyasında, işgalleri sonucu başa geçirdikleri kendi adamlarından müteşekkil yöneticiler, çakma ideolojilerle inşa ettikleri yönetimler ve Müslüman toplumları değiştirip dönüştürebilmek için üzerlerinde kurdukları ceberut baskılar, işkence ve katliamların içinde geçen yaklaşık bir asırlık süreç içinde, süzülüp gelen, ‘sürgününü geri çağıran’ bir damarın siyaseten göğeren yüzünün bir simgesidir ‘Reis’...
 ‘Reis’ yalnızca bir siyasi organizasyonun bir partinin ‘CEO’su da değildir. Yalnızca bir Başbakan olmadığı gibi yalnızca bir Cumhurbaşkanı da olmamıştır olmayacaktır da...
 Rahmetli annesinin yüzüne bakanlar, Ümmeti Muhammedin, Aziz Türk Milleti’nin, İslam coğrafyasının her bir köşesinde, yaşanan hüznüne im olan Anadolu gibi bir çehre görürler. Anadolu, memleket sevdasıyla niyetlenip bu aziz vatana, aziz İslam yurduna kurban olacak kınalı kuzulara hamile kalan anaların yurdudur... Bir asırlık süreç içinde aziz İslam milleti milyonlarca evladını (80 milyonu aşkın) ehli küffara kurban vermiştir. Ümmeti Muhammed, seçkin çocuklarını kurban verirken yaşanan süreçte her İslam ülkesi kendi kaderiyle baş başa kalmıştır.
 Türkiye de kendi kaderi içinde, emperyalizmin her türlü iç/dış hile ve operasyonlarıyla boğuşmuştur/boğuşmaktadır.
 Aziz Türk Milleti (İslam milleti) bu süreç içinde, eğrisiyle doğrusuyla bir siyasi tecrübe elde etmiştir.
 Bu tecrübe içinde birçok vatan haini dış güçlerin içerideki maşası olarak siyasette boy göstermiş ve Türkiye’nin toparlanması önünde engel olmuştur.
 PKK&PYD&DAEŞ&DHKP-C vs. emperyalist kâfirlerin, aziz İslam milletinin iç yapısını bozmak ve iç dinamizmini boşaltıp parçalamak için kurduğu örgütler ile darbe ve işgallerle siyasi ülke yönetimini ele geçirerek (Mısır da sisi/28 Şubat vs.gibi) uygulattıkları yöntemler ile küfürlerini küreselleştirmeye çalışmaktadır... Bu küresel küfrün içinde, hedeflenen amaç; Tüm İslam coğrafyasını, işgal ve kurdurdukları terör örgütleri vasıtasıyla iç çatışma ile bölüp parçalayarak, siyasi ekonomik ve kültürel derin bir anarşik ve kaotik ortamın içine hapsedip yönetmektir.
 Bin yılı aşkın bu ruhaniyetle ‘Devlet’ geleneği olan Türkiye, İslam coğrafyasının ‘Kalb’i konumundadır. Bir asırlık süreç içinde bu kalbin ruhuna ve ritmine uygun ‘irade eli’ olabilecek bir şahsiyeti çıkarmıştır Anadolu. Anadolu’nun yiğit analarının niyeti, duası, bu siyasi şartlarda böyle tecelli etmiştir.
 Reis ile birlikte Türkiye, hem İslam coğrafyasının hem de insanlığın umududur.
 Vatanını seven bu aziz milletin evlatları, görüş farklılıklarına, partilerine mezhep ve meşreplerine bakmaksızın, bu süreç içinde yapılan siyasi hatalara bakmaksızın, ‘REİS’in arkasında bir kalenin surları gibi dimdik durmalıdır.
 Dünya, bölgemiz ve Türkiyemiz, siyasi anlamda çok zorlu bir 2-3 yıllık sürece girmektedir.
 Reis ve AK Parti’den başka, bir güçlü alternatifin olmadığı herkesçe malumdur.
 ABD, AB vs. emperyalist ülkelerin, Reis’i yıkmak ve AK Parti’yi iktidardan indirmek için medya başta olmak üzere iç ve dış elemanları vasıtasıyla nasıl bir canhıraş çalıştıklarına odaklanın.
 Türkiyemizin fitne ve fesada ayıracak bir saniyelik vakti yok. Vesselam...

Mansur Tuncay/ Diriliş Postası