Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Terâvih namazı, fetva ve maslahat

Hay Allah, Ayasofya’da terâvih namazını Boynukalın hocanın arkasında kılma planı yapanlar vardı! Ama olmadı. Birileri ondan ve onun mesajlarından rahatsız oldu. O da geldiği gibi gitti. Onun yerine gelecek olanın, yerini doldurması kolay olmayacak. Kudüs’te Doğuş ve Kıyamet kiliselerinin anahtarı hâlâ bizde ama, Ayasofya’nın anahtarını eline verdiğimiz zatın elindeki anahtarı koruyamadık!

Bu Ramazan’da cemaatle terâvih namazı kılınamayacak olması, mütedeyyin insanlar arasında üzüntüye sebeb oldu. Parti kongresi yapılıyor, ama cemaatle namaz kılınamıyor. İftar programları yok. Bayram namazı ne olacak bilmiyorum.

Sahi, yatsı ile vitir arasına terâvih kılınıp kılınmadığını nasıl anlayacaksınız. İçeriye muhbir mi sokulacak, kamera mı koyacaksınız. İmam fiilen engelleyecek mi. İmam mı ceza yazacak, imama mı ceza yazılacak. Cemaat camiden zor kullanılarak mı çıkarılacak. Cemaatle baş etmek için polis gücü mü kullanacaksınız. Yapmayın! Bill’in adamlarına kanıp, Diyaneti de böyle şeylere zorlamayın. Bırakın insanlar Allah’ın evine sığınsın, ibadetini yapsın, duasını etsin. Vakit namazında bulaşmayan mikrop, terâvihde mi bulaşacak. Zaten bu caydırıcı baskılar, namazda huşuyu, cemaati bitirme noktasına getirdi. Cemaat o mahallede bir şekilde sık sık bir araya geliyor. Siz tüm il ve ilçelerden gelen insanları parti kongresinde bir araya getirmediniz mi!

Bir de bu işler ne zamana kadar böyle devam edecek! Zaten bu işler tüm dünyada tartışma konusu.

Aslında lokanta ve pastahaneler 19.00 değil 21.00’e kadar açık olmalı. Sokağa çıkma yasağı da 23.00, hatta 24.00 olmalı. Hiç olmasa daha iyi de, madem yapıyorsunuz, zaten her yer 21.00’de kapanacaksa insanlar özellikle İstanbul gibi bir şehirde ancak 2 saatte eve gidebiliyor.

Mevsim şartları uygun olan yerlerde açık hava teraviye izin verişlse keşke. Tekrar söylüyorum, bana kalırsa hiç yasaya gerek yok, maskeye de. PCR testine de gerek yok, aşıya da.

Bu konuda Diyanet niye açıklama yapmak zorunda. Valilik açıklama yapıyor, sağlık bakanlığı, içişleri bakanlığı açıklama yapıyor ve herkes kabul etsin ya da etmesin insanların büyük kısmı kerhen bu konuda kurallara uyuyor! 

Bu konuda nas yok. Kaldı ki, nas da, muhkem ve müteşabih olarak iki kısımdır. Hadislerden yola çıkarak fetva yoluyla, “def-i mazarrat ve celbi menafi” maksadı ile bir maslahat gözetiliyor.

Aslında asıl sorun, Diyanet siyasi otoriteye bağlı. Madem öyle, siyaset kararını veriyorsa, Diyanet’in ayrıca bu yönde bir karar vermesini istememek gerek. Hem Diyanet’in fetva kurulu bir karar verdiğinde ben ona uymak zorunda mıyım. Bu konuda icma mı var, cumhur mu, onun dışında başka görüş olamaz mı. Nas gibi kural koyan bir fetva olabilir mi? Şafi, parmağı kanayanın abdesti bozulmaz der, Hanefi bozulur der. Bu iki farklı, birbirinin tam zıddı görüştür.

 

Madem Diyanet bu işe memur ediliyor, keşke başkanlık bu işe alet edilmese. Fetva kurulundan bir üye, sağlık bakanlığı ya da cumhurbaşkanlığı, içişleri bakanlığının bu yönde bir tasarrufu var. Bu konuda ilim heyetinin incelemeleri bize de ulaştı. Uygulamaların maslahat açısından bu yönde olması gerektiği konusunda bazı görüşler de kurulumuzda dile getirilmiş olduğundan bunu din görevlilerimizle paylaşmayı uygun gördük mealinden bir açıklama yapılabilir. Öbür türlü, bu tür tasarruflar kötü bir emsal oluşturuyor. Metodik açıdan bu mesela Mısır’da, Suudi Arabistan’da, BAE’de çok tehlikeli uygulamalara kapı aralıyor.

Yarın Türkiye’de farklı bir iktidar çok farklı uygulamalara imza atabilir ya da aynı şekilde mesela Avusturya, Fransa, Almanya, Hollanda gibi halkının büyük çoğunluğu Müslüman olmayan, Müslümanların azınlıkta olduğu hükümetler, Müslümanlara siyaset yolu ile bazı uygulamaları dayatabilirler. Diyanet konusu kanal İstanbul ya da Boğazlardan daha basit bir mesele değil. Toplum vijdanında açtığı yara ve Din ve Diyanet tartışmalarının da aynı şekilde olumsuz sonuçları olacağı unutulmamalıdır.

Ne yani, İstanbul sözleşmesine dayalı yasa yaptınız diye din görevlileri için LGBT’lilere pozitif ayırımcılık mı uygulayacaksınız. Bir din görevlisi “Toplumsal cinsiyet” bağlamında erkekken kadın, kadınken erkek olsa aile hayatını eşcinsel olarak sürdürebilecek mi, ya da erkek “artık kadın oldum” dese, imamlıktan alıp, kız Kur’an kursuna mı tayin edeceksiniz! Yasada var diye, siyaset bu yönde bir irade ortaya koydu sen de bunu böyle yapacaksın diyebilir misiniz. Bakın bazı işler ucu açık olarak bırakılırsa bu işler yol olur ve nerede duracağı belli olmaz. Yarın AİHM gider, karar alır gelir. Onun için Diyanet-Siyaset ilişkisine herkesin dikkat etmesi gerekir. Bu özenin sadece CHP’liler tarafından değil, mütedeyyinlerin çoğunlukta olduğu partiler tarafından da hassasiyetle korunması gerekir.

Ramazan’da aşı olur meselesi, mesela bir görüş olarak belirtilebilir ama bir görüşün muhkem nas gibi dayatılması asla kabul edilemez. İhtilaflı konuların, tek bir görüş çerçevesinde hutbede dile getirilmesi de aynı derecede yanlıştır. Dilerim Ramazan boyunca bu yönde tartışma konusu olacak yeni bir açıklama yapılmaz. Daha sonra Kurban Bayramı geliyor. Bu arada dini açıdan hassasiyet gösteren daha birçok konu gündeme gelecek. Zaten daha şimdiden “Sentetik et” konusu gündemde. Gıda, aşı, ilaç konusunda gündem oluşturacak daha birçok konu var. İnsan, hayvan, makine arasında kurgulanmaya çalışılan Nesnelerarası iletişim, Neuralink, Chip, ya da Kripto para aynı şekilde dini açıdan üzerinde hassasiyetle durulması gereken konular.

Zorlamayın. Bu bir grib salgını, tedbir ve tedavi yöntemlerinizle, kaş yapalım derken göz çıkarıyorsunuz. “Mayıs’ta turist gelecek” tedbirleri ile esnafı bitirdi bu Bill’in adamları. Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Esnaf batıyor. Zekat verenler zekata muhtaç hale geldi. Onlara ha bire şu kadar yok, şu kadar sınıf yaptık demeyin. Sizin ne dediğiniz kadar insanların bu sözlerden ne anladığına bakın. Aynı şeyi bu kadar sık tekrarlarsanız sözün etkisi tepkiye dönüşür. Siz cami sayısından söz edersiniz, o cemaat sayısı ve haline bakar. Siz okul, dershane sayısına bakarsınız, o evdeki çocuğuna bakar, siz adalet saraylarından söz edersiniz, hiç mahkemeyle işi olmayanlar bile aile mahkemesi koridorlarında yaşananları hatırlar. Siz tuzu yasaklarsınız, o yemeğe tuzla başlamayı hatırlar. Siz şekerden söz etmezsiniz ama o rafine şeker insanları öldürmeye devam eder. Siz aşı ol dersiniz, o kısırlaştırmayı hatırlar. Siz bilirsiniz. Şunu bilin ki, Bill’in adamlarının peşinden kaçtığınızı sandığınız akıbete doğru koşuyorsunuz. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 781 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar