TBMM raporu tehlikeye 2010 yılında işaret etmiş

TBMM raporu tehlikeye 2010 yılında işaret etmiş

Meclis'te 2010 yılında kurulan Madenciliğin Sorunlarını Araştırma Komisyonu raporunda, güvenlik konusunda önemli ayrıntılara işaret edilmişti

TBMM'de 2010 yılında kurulan Madenciliğin Sorunlarının Araştırılması Komisyonu raporunda, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve sektörün ihtiyacını karşılayacak nitelik ve nicelikte iş güvenliği uzmanı yetiştirilmesi gerektiği belirtilmişti.

Ermenek'te yaşanan maden faciası, madencilik sektöründe güvenlik konusunu yeniden gündeme getirdi. TBMM'de 2010 yılında kurulan ve ayrıntılı bir rapor hazırlayan TBMM Madenciliğin Sorunlarının Araştırılması Komisyonu, sektördeki güvenlik konusuna yönelik bilgilere yer vermişti.

Raporda, madencilik sektörünün sorunlarının çözümü ve sağlıklı bir gelişme ortamı sağlayabilmesi için kurumsal yapılanmaya ihtiyaç olduğu, bu kapsamda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın ikiye ayrılarak madencilik için ayrı bir teşkilat oluşturulması gerektiği belirtilmişti.

Söz konusu raporda, sektörde yönetimsel sorunlara da işaret edilerek, şu ifadelere yer verilmişti:

"Sektörde ortaya çıkan sorunlarda yönetimsel problemler, koordinasyon eksikliği ve siyasi irade eksikliği önemli bir rol oynamaktadır. Yapılmak istenen birçok uygulama ve düzenlemede gecikmeler yaşanmakta, yasalar ve ortaya konulan düzenlemeler etkin bir şekilde uygulanamamaktadır.

Madencilikle ilgili bütün izinlerin tek bir otorite tarafından verilmesi ülke yararına olacaktır. Madencilik alanında gelişmiş ülkelerde uygulanan raporlama standartları, ülkemiz madenciliğine uyarlanmalıdır. 

Mevcut iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulanmasındaki yetersizlikler, yapılan iş sağlığı ve güvenliği araştırmalarının yetersizliği, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve sosyal diyalog eksikliği de üzerinde durulması gereken önemli konulardır. 

Sektördeki iş sağlığı ve güvenliğini artırmak ve kazaları azaltmak için, iş güvenliği kültürünü oluşturmak üzere faaliyetlere öncelik verilmeli; maden iş yerlerinde, rödovans ve taşeron uygulamaları olan iş yerleri de dahil olmak üzere, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri yaygınlaştırılmalı, sektörün ihtiyacını karşılayacak nitelik ve nicelikte iş güvenliği uzmanı yetiştirilmelidir.

Bu gibi iş yerlerinde yapılan teftişlerin, işçi ve işvereni yönlendirici, bilgilendirici, koruyucu ve önleyici yaklaşım esas alınarak kalıcı tedbirleri oluşturma amaçlı yapılmasına önem verecek şekilde etkinliği sağlanmalıdır.

Türkiye’nin iş sağlığı ve güvenliği sorunları, ülkenin genel sosyoekonomik gelişmişlik ve eğitim düzeyi, işsizlik sorunları ile doğrudan ilgilidir. Mevcut iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulanmasındaki yetersizlikler, yapılan iş sağlığı ve güvenliği araştırmalarının yetersizliği, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve sosyal diyalog eksikliği de üzerinde durulması gereken önemli konulardır. 

Politikaların uygulamaya geçirilmesinde ortaya çıkan sorunların yanında, mevzuatın karmaşıklığı ve uygulamada tek tip sağlanamaması, yetişmiş personel eksikliği, etkin bir denetimin yapılamaması, ülkemizdeki risk sermayesinin ve finansman imkanlarının, ayrıca iş kültürü ile işletmecilerimizin risk algısının sektörün gerekleriyle tam olarak uyuşmaması gibi sorunların da bir an önce giderilmesi gerekmektedir."

"İlkel yöntemlerle yapılıyor" 

Komisyon Başkanı Altan Karapaşaoğlu, rapora ilişkin açıklamasında, dünya standartları ile karşılaştırıldığında, Türkiye'deki madenciliğin çok ilkel yöntemlerle yapıldığı sonucuna ulaştıklarını söylemişti.

Yurt içi ve yurt dışında maden ocaklarında incelemeler yaptıklarını belirten Karapaşaoğlu, maden ocaklarındaki kazalara ilişkin şu tespitlerde bulunmuştu:

"Kanada'da bir ocakta, güvenlik için muhteşem bir yer altı şehri yapılmış. Ocakta kurulan odalarda, olası kazalara ve mahsur kalma durumlarına karşı bir insanın 10 gün yaşamını sürdüreceği kadar gıda, su ve oksijen tüpleri mevcut. Yani oradaki işçi yer altında mahsur kalsa ve bu odalara ulaşsa, 10 gün boyunca kurtarılmayı bekleyebilecek. Bizde durum, karşılaştırılamayacak kadar ilkel."

Dilekçe Komisyonu'na da sunulmuştu 

Komisyon, raporlarındaki önerilerin değerlendirilmesi ve ilgili kurumlarca hayata geçirilmesi amacıyla, raporunu TBMM Dilekçe Komisyonu'na da sunmuştu.

Dilekçe komisyonuna sunulan raporda, sektörle ilgili davalarda genellikle bilirkişilere başvurulduğu ancak bunun her zaman sağlıklı sonuç vermediği belirtilmiş ve bilirkişi bağımlılığının engellenmesi ve daha geniş perspektiften bakış açısı sağlanması amacıyla, hakim ve Cumhuriyet Savcısı adaylarının Adalet Akademisindeki eğitim programlarına madencilik dersinin de konulması önerilmişti