Tahran'da Kur’an-ı Kerim sergisi

Tahran'da Kur’an-ı Kerim sergisi

İslâm dünyasından sanatkârlar Tahran Kur’an-ı Kerim sergisinde buluştu. Sergide Türkiye’yi Hattat Levent Karaduman ve Hattat Gürkan Pahlivan temsil etti

Diğer ülkelerden katılan sanatçıların da eserleri çok güzeldi. Sanat ve teknik açıdan bazı sohbetlerimiz oldu. Sülüs ve nesih hattın zirvesi tarih boyunca İstanbul olmuştur.

İran’da her yıl Ramazan ayında “Kur’an-ı Kerim Sergisi” düzenleniyor…

Bu yıl 22’incisi düzenlenen ve artık geleneksel bir hüviyet kazanan sergi etkinliğine 16 ülkeden yüzlerce sanatkâr katıldı…

Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı Kerim kavramlarının tanıtılmasına matuf olarak İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen sergile Rusya’dan Tunus’a, İspanya’dan Filistin ve Türkiye’ye kadar 16 ülkeden sanatçılar iştirak etti…

Tahran’da Mukaddeslerin Korunması Müzesi’nde 6-16 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen sanat etkinliğinde Türkiye’yi Hattat Levent Karaduman ve Hattat Gürkan Pahlivan temsil etti…

Hat Hocası Levent Karaduman ile Tahran Kur’an-ı Kerim sergisi üzerine hasbıhal ettik…

İbrahim Ethem Gören: Levent Bey İran’daki sanat etkinliğine davet süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?

Hattat Levent Karaduman: İranlı minyatür sanatçısı dostum Reza Hemmatirad İran devletinin her sene Ramazan ayında, uluslararası Kuran-ı Kerim hat ve semineri yaptığını ve tüm İslam coğrafyasından değerli hocaları bir hafta süreliğine bir kaç eserleriyle misafir etiklerini, bu programa Türkiye’yi temsilen benim katılmamı ve İranlıların benim eserleri görmelerini arzu ettiğini ve bunun için zamanımın olup olmadığını sordu.

Aslında halen hazırlığında olduğum 2 sergi vardı ve yoğunluğumdan pek vaktim yoktu açıkçası. Ancak İran’a daha önce hiç gitmemiştim ve bu ülkeyi merak da ediyordum. Tahran müzelerini, Isfahan, Tebriz, türbe ve camilerini... Yani İran coğrafyası büyük bir medeniyet yatağıdır, merak etmemek elde değil. Sevgili Reza’nın teklifini kabul ettim ve bunu üzerine İran Konsolosluğu benimle irtibata geçti. 8 eserimle bu programa katılmış oldum.

Tahran Uluslar arası Kur’an-ı Kerim sergisinin düzenleme amacı ve içeriği hakkında bilgi verir misiniz?

Burada amaç; Müslümanların bir araya gelip ortak paylaşımlarda bulunması ve tüm Müslümanların kardeş olduğunu tekrar hatırlatmak. Elbette böyle bir amacın Ramazan ayı gibi tüm günahların affedildiği mübarek bir ayda olması ise çok manidardır. Programda sadece İslam coğrafyasından değil, Müslümanların yaşadığı diğer ülkelerden de katılımlar oldu. Gerçekten büyük bir organizasyondu. Daha önceleri bu kadar kapsamlı bir program yapılmamış. Kuran-ı Kerim’le ilgili halka seminerler düzenlendi ve sanatsal açıdan da Kuran-ı Kerim konusu işlenerek desteklenmiş oldu.

Kur’an-ı Kerim sergisinde hangi ülkelerden sanatkârlar vardı?

İspanya, Hırvatistan, İtalya, Rusya, Kuveyt, Filistin, Cezayir, Tunus, Malezya, Pakistan ve Türkiye’den sanatkârlar katıldı.

Bahsettiğiniz ülkelerin sanatkârların hangi sanat nevilerinde eserlerini arz ettiler? Hat sanatının dışında hangi sanat nevileri izleyicilere ulaştı?

Kitap cildi, ahşap oyma, dokuma, rölyef gibi diğer etnik kökeni olan sanat dalları da vardı.

Canlı performanslar icra edildi mi?

Evet, bazı ülkelerden sanatçı arkadaşlar icra yaptılar. Ancak biz tv. programlarından ve röportajlardan dolayı vakit bulup da bir türlü yapamadık. Türk sanatçılara çok büyük ilgi vardı.

TV programları dediniz. Nelerden bahsettiniz, sanatınıza, Türk hattatlarının çalışmalarına yönelik ne türden sorulara muhatap oldunuz?

En başta gelen sorulardan biri şuydu “İran’ı nasıl buldunuz? İran sanatı hakkında ne düşünüyorsunuz?” Bu sorunun cevabı çok mühim?

İRAN BUGÜNÜN SANAT ÜLKESİDİR

Neden mühim?

Çünkü İran sanatı sadece İran’la ilgili değil; tüm İslâm coğrafyasını ilgilendiriyor. Cevabım şu oldu: “İran, büyük bir medeniyet toprağıdır. Bu nedenle İran, dünya sanatının başladığı nokta ve bugünün sanat ülkesidir. Ancak, İran’ın zenginleri sanatlarına yatırım yapmıyor. Bu nedenle maddi kıymet olarak dünya sanatından biraz geri kalmış. Türkiye’de özellikle son 10 yılda sanat yatırımcısı gerçekten çok arttı. Sanata yatırım yapmak kişinin şahsi kültürüyle ilgilidir. Belirli seviyede gelişmiş kültürü ve bilgisi olmayanlar sanatı anlayamazlar ve yatırım yapmayı gereksiz görürler. Ama bilinmelidir ki sanata yatırım yapmak dünyanın en prestijli ve en kazançlı yatırımıdır. Bizim sanatlarımıza Müslümanlardan çok diğer din mensuplarının yatırım yapması da bundandır. Kendilerini kültür açısından çok geliştirmişler bu yüzden sanatlarımızla ilgileniyorlar…

Standınıza ilgi nasıldı? İranlı, Pakistanlı, Kuveytli hat sanatkârlarıyla neler konuştunuz? Sanatınıza, çizginize, sülüs&nesih hat yorumunuza dair ne tür geri bildirimler aldınız?

Gerçekten diğer ülkelerden katılan sanatçıların da eserleri çok güzeldi. Sanat ve teknik açıdan bazı sohbetlerimiz oldu. Sülüs ve nesih hattın zirvesi tarih boyunca İstanbul olmuştur. Halen de bu keyfiyet devam ediyor. Bütün katılımcılar da bunun bilincindeydi ve bizimle tanışıp sohbet etmek için çok istekliydiler. Sadece klasik anlamda değil aynı zamanda modern üslupta geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz eserler de çok ilgi iltifat gördü. Sülüs ve nesihte eğitim almak isteyenler vardı. Türk hattat olduğum ve İstanbul’da yaşadığım için tekrar gurur duydum.

Tahran’daki sergi afişinde celi sülüs yazının modernize edildiğini gördük. Klasik yazıda modern arayışlara dair kanaatinizi öğrenmek isterim.

Bu tarz tasarımlar İran için aslında yeni değil. Eskiden de Farisî yazmalarda ve mimarîde buna benzer birçok çalışmayı görmek mümkün. Bunun dışında yeniliğe açık biriyim. Ancak bunu klasik çizgiden çıkmadan, yoz hale getirmeden yapmak gayet mümkün. Şahsen nacizane olarak eski üstadların asırlarca arayış içinde oldukları bazı çizgi karakterlerini ve dengeleri kullanarak hat sanatına günümüze nazaran farklı bir bakış açısı getirmeye çalıştım. Ancak yine eski üstadların dediği gibi “Bunlar bizatihi benim fikirlerimin birleşmesi ve denemelerimdir. Tarih süzgecinden elbette geçecektir.” Son zamanlarda mimaride de hattın rölyef olarak uygulandığını görüyoruz. Bunlar yine eskilerin yaptığı gibi birer arayıştır. Ancak merhum üstadların bu arayışları kendi devirlerinde büyük ve yıkıcı eleştirilmesine rağmen tarih süzgecinden geçerek bugün klasik anlamda bizlere ışık tutmaktadır. Kısacası bu konuyla ilgili düşüncem “Şirazeyi kaydırmadan, çığırdan çıkmadan, her zaman mütevazı olarak, fikri veren Rabbe şükrü terk etmeden, haddi aşmadan, ne yaptığını çok iyi düşünerek bazı istif ve tasarımlarda yeni formlar aramak gereklidir. Yoksa gelecek nesillere bu çağın sosyal, ekonomik, kültürel ve dinsel yaşam biçimini doğru şekilde aksettiremeyiz.

KLASİK HER DEVİRDE VAZGEÇİLMEZDİR

Sizce hat sanatında klasik ve modern dengesi nasıl sağlanabilir?

Klasik her devirde vazgeçilmezdir. Ancak klasikler devrinin en modern eserleridir. Bu nedenle izleyicinin dikkatini celb etmiş, fikrin yakından incelenmesine vesile olmuştur. hem klasik üslupta hem de modern üslupta eserler vermeye çalışan nacizene bir hattat adayı olarak şunu özellikle söylemeliyim ki; klasik, klasik olarak kalmalı, sevilerek izlenmeli ve incelenmeli. Modern de modern olarak kalmalı ve tarih için kesinlikle desteklenmeli. Yalnız bu konuda doğuyu ve batıyı sanat, inanış, felsefe ve yaşayış açısından iyi inceleyip değerlendirmeden ön yargılarla eleştiri yapılmamalı. Bu konularda hiç bir şey bilinmiyorsa en azında eseri yapan sanatçısına “Ne yapmak istediği ve ne anlatmak istediği” pek ala sorulmalıdır.

İran’da hattatlık tabana yayılmış. 5 bin üyesi olan Hattatlar Derneği var. Türkiye’de da hat sanatının daha geniş kitleler nezdinde icra edilmesi ve geniş bir taban kazanmasına matuf ne tür çalışmalar yapılabilir?

Bunun için ilk yapılması gereken şey başta devlet bünyesinde üst düzeyde bulunan insanlara sanat kültürü edindirmek. Sonra aydınlar dediğimiz ve özellikle ilahiyat bölümlerinde görev yapan öğretim üyelerine sanata harcanan paranın gereksiz olmayıp medeniyeti destekleyen birer damla olduğunu öğretmek gerek. Son olarak da iş adamlarının sergi ve organizasyonları severek desteklemesi gerekmektedir. Sanatçılar zaten üstlerine düşen vazifeyi hakkınca yapıyorlar. Bu üç grup da üzerlerine düşeni yaparlarsa sanatımız tüm dünyanın gözünde en üst zirveye yerleşecektir.

SANAT NEFESTİR; HİÇ KİMSE NEFESSİZ KALMASIN

Bu tür uluslararası sanat etkinliklerinin kalıcı tesirler meydana getirmesi için sizce neler yapılmalıdır?

Bu konu çok kapsamlı bir meseledir ve özel bir röportaj gerektirir. Şunu belirtmeliyim ki, konu ile ilgisi olan 150-200 seçme uzmandan oluşan bir heyet kurulup bunların hiç birinin birbirinden haberdar olmaksızın önergelerinin alınıp Kültür Bakanlığı tarafından değerlendirmeye alınması gerekmektedir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Sanat nefestir, hiç kimse nefessiz kalmasın.

İlginiz için teşekkür ederim.

Ben de teşekkür ederim İbrahim Ethem Bey.