Tahran Bildirisi


Türkiye'nin arabuluculuğunun sonuçsuz kaldığı söyleniyordu. İran'ın arabuluculu olarak sadece Brezilya'yı görmek istediği, Türkiye'yi dışladığı da söyleniyordu. Bunları söyleyenler 'o an için' doğru söylüyorlardı belki; ama uzun ve zorlu bir süreç ile -tekrar ediyorum: SÜREÇ ile- karşı karşıya olduğumuzu ve bu sürecin hâlâ devam ettiğini dikkate alarak daha dikkatli konuşmaları gerekirdi.

Süreçte gelinen son noktayı hepiniz biliyorsunuz: Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun İran yönetimine telkinleri etkili oldu; uranyum takasını kesin olarak kabul eden İran, Türkiye ile ilgili çekincesini (şayet var idiyse) kaldırarak, takasın Türkiye'de gerçekleştirilmesini de kabul etti.

İran, Türkiye ve Brezilya dışişleri bakanlarının önceki gece Tahran'da -İran ve Brezilya devlet başkanları ile Başbakan Erdoğan'ın huzurunda- imzaladıkları ortak bildiride, takasın şöyle gerçekleşmesi öngörülüyor: "İran İslam Cumhuriyeti 1200 kg düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumun Türkiye'de muhafazası konusunda mutabıktır. Türkiye'de olduğu süre zarfında sözkonusu düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum İran'a ait olmaya devam edecektir. İran ve UAEA, Türkiye'de bahse konu düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumun muhafazasını izlemek için gözlemci konuşlandırabilir... 'Viyana Grubu'nun (ABD, Rusya, Fransa ve UAEA) olumlu yanıtı üzerine, değişimin ayrıntıları İran ve özellikle Tahran Araştırma Reaktörü'ne (TAR) ihtiyaç duyulan 120 kg yakıtın aktarılmasını taahhüt etmiş olan Viyana Grubu arasında yazılı bir anlaşma ve uygun bir düzenlemeyle tespit edilecektir... İran İslam Cumhuriyeti bir ay içinde düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumu (1200 kg) teslim etmeye hazır olduğunu açıklamıştır. Aynı mutabakat temelinde Viyana Grubu bir yıl geçmeden Tahran Araştırma Reaktörü'ne gerekli 120 kg yakıtı iletmelidir."

Ya Viyana Grubu üzerine düşeni yapmazsa? Bildiride bu sorunun cevabı da var: "Bu bildirinin şartlarına saygı gösterilmediği takdirde, İran'ın talebi üzerine, Türkiye süratle ve şartsız olarak İran'ın düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyumunu İran'a iade edecektir."

Sürecin nasıl devam edeceğini, Viyana Grubu'nun bu bildiriye nasıl karşılık vereceğini henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz şu ki, Birleşmiş Milletler'de İran'a karşı ambargo kararı alınması için sabırsızlanan ve "Diplomasi bitmiştir, Türkiye boşuna uğraşıyor" deyip duran şer güçler fena halde 'ofsayt'a düştüler. Bunların işleri iyice zorlaştı. Nitekim İsrail, İran-Türkiye-Brezilya inisiyatifine ateş püskürüyor.

Bildiğimiz bir şey daha var: İran'ın barışçıl nükleer enerji elde etme hakkını öteden beri savunan ve İran'a yaptırım uygulanmasını engellemek için canla başla çalışan Türkiye, bu meselede İran'ı kollamayı sonuna kadar sürdürmeye azimlidir.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Tahran Bildirisi'nin imzalanmasından sonra düzenlenen basın toplantısında, İran'a uluslararası yaptırımın artık gündemden kalkması gerektiğini -ve dolayısıyla Türkiye'nin böyle bir şeyi kabul etmesinin kesinlikle sözkonusu olamayacağını- şu sözlerle ifade etti: "İran, bu adımıyla, uluslararası toplumun beklentilerine olumlu cevap verdiğini göstermiştir. İran'la ilgili şüpheler bertaraf edilmiştir." Nokta.


* * *
Nükleer silahlara sahip olan devletlerin İran'a nükleer enerji konusunda baskı yapmalarını elbette hazmedemiyoruz. Gönül isterdi ki İran ve diğer Müslüman bölge ülkeleri "Vahşi Batı"nın yüzsüzlüklerine hiçbir şekilde prim vermek zorunda kalmayacak kadar güçlü olsunlar. Ne yazık ki, bölgeyi dış müdahalelere kapatacak olan bölgesel entegrasyon henüz gerçekleşmediği için o kadar güçlü değiller / değiliz. Fakat "uranyum takası" gibi diplomatik manevraların kazandırdığı zaman ve bölge ülkelerinin bu gibi zorlu süreçlerde dayanışmaya girerek kazandıkları -yahut hatırladıkları- yoldaşlık tecrübesi, bunun gerçekleşmesine yarayacaktır inşaallah.

Tahran Bildirisi hayırlı olsun.

yenişafak

Bu yazı toplam 1900 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar