Suud Krallığının Siyonistlere Saldırı Onayı

Suud Krallığının Siyonistlere Saldırı Onayı

"Sadece Filistinlileri değil, aynı zamanda İsraillileri de benimle buluşmak için Riyad’a davet etmek ne büyük bir zevktir."

İsrail Ordusu’nun Gazze’ye saldırısının ardında çeşitli destekçiler var. Amerika, Hamas’ın uğradığı bu bozgundan mutsuz değil. Shejaiya sokaklarındaki katliam görüntülerine karşın, John Kerry Pazar günü NBC’deki Meet the Press programında İsrail’in kendisini savunma hakkına sahip olduğunu söyledi. Birleşik Devletler büyükelçisi Dan Shapiro ise, Israil’de yayın yapan Channel 2’deki haberlere, Filistin Otoritesi’ni kastederek, ılımlı güçlerin Gazze’deki güçlerinin artması için verdiği desteğin artarak devam edeceğini ifade etti. 

Benzer biçimde Mısır da acıyla sonuç alınamayacağı kanaatinde. Dış işleri Bakanı Sameh Shoukry, ateşkesin reddinden sonra yaşanan sivil ölümlerden Hamas’ı sorumlu tutuyor.

Diğer yandan Netanyahu’nun dabu kutsal olmayan ittifakın henüz ilan edilmemiş üçüncü ortağı olduğunu iddia edebiliriz. Vahşet dolu askeri bir operasyon için ihtiyacı olan teminatı kendi kendilerine sağlayabilirler. Bu durumda ABD, zorlayıcı olmayan, aciz bir “ebeveyn” gibidir, bu tür izinler sadece bir Arap “kardeş”ten gelmektedir.

Gazze saldırısı Suudi Krallık onayı ile gerçekleşmiştir. Bu onay İsrail’de herkesin bildiği bir sır gibidir ve hem eski hem de mevcut savunma görevlileri bu konu açığa çıktığında rahatlamışlardır. Eski İsrail Savunma Bakanı Shaul Mofaz Channel 10 sunucusunun, İsrail’in, Hamas’ın sivilleşmesinde, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne de yönelik bir rol biçilmesi gerektiğini söylemesine hayret etmiştir. Bu cümle ile ne kastedildiğini sormuş ve Suudi ve Emirlik fonlarının Gazze’nin Hamas sonrası yaşadığı yıkımın telafisinde kullanıldığını söylemiştir.

Mübarek döneminde İsrail savunma kadrosunun önderi şimdi de İsrail Savunma Bakanlığı’nın politik ve askeri ilişkileri ile ilgili departmanın yöneticisi olan Amos Gilad, James Dorsey’e “Her şey yeraltından yürüyor, hiçbir şey kamusal değil. Ama bizim Mısır ve Körfez Ülkeleri ile aramızdaki güvenlik işbirliğimiz eşsizdir. Bu dönem Araplarla güvenlik ve diplomasi ilişkilerimizin en iyi dönemidir.” demiştir.

Jerusalem Post analistlerinin incelemelinden çıkan sonuç şudur kiaslında karşılıklı bir kutlama gerçekleşmiştir. Kral Abdullah, Abdel-Fattah El-Sisi’yi aramış ve Hamas’ın gerçekten bir ateşkes niyetinde olup olmadığını sormuştur.

Mossad ve Suudi istihbaratı düzenli aralıklarla görüşmektedirler. Hatta Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesi sürecinde iki istihbarat kurumunun yetkilileri İran hava sahasına yönelik bir saldırının planlarını yapmaktaydı. Bu saldırıyla İran’ın nükleer programına yönelik bir sabotaj planlamaktaydılar. Hatta Mossad’ın İran’a yönelik pahalı operasyonlarının Suudiler tarafından finanse edildiği iddiaları da mevcuttur.

Suudi Arabistan ve İsrail neden böyle konforlu bir dostluk kurdular? Uzun bir süredir iki ülke de çevrelerine baktıklarında aynı şeyi hissediyordu: korku. Tepkileri de benzerdi. Ellerinden gelen tek şey, komşu ülkelere girerek (Lübnan, Yemen) ya da vekâlet savaşlarına veya darbelere para sağlayarak (Suriye, Mısır, Libya) kendilerini sağlama almaktı. İran, Türkiye, Katar, Gazze’deki Hamas ve Müslüman Kardeşler ortak rakipleri, ABD ve İngiliz askeri-endüstriyel kurumları ise ortak müttefikleridir. El Fetih liderlerinden ve ABD için önemli biri olan Muhammed Dahlan bir defa Gazze’de yönetimi ele geçirmeye çalışmıştır ve bir dahaki sefer muhtemelen öncekine nazaran daha başarılı olacaktır.

Bugünün farkı, iki ülkenin tarihinde de ilk defa, iki askeri güç arasında bir açık koordinasyon olmasıdır. Bu uzlaşmanın ilk sinyali İsrailli bir akademisyenin yazmış olduğu bir kitabın Suudi Arabistan’da yayınlanmasıyla ortaya çıktı ve Abdullah’ın yeğeni Prens Turki bu uzlaşmanın kamudaki yüzü oldu. Prens Mayıs’ta, Mavi Marmara saldırısındaki rolü nedeniyle Türkiye Mahkemesi tarafından hakkında dava açılan eski istihbarat başkanı General Amos Yadlin’le görüşmek için Brüksel’e uçtu.

Prens Turki’nin eski tabuları kırmak istemesinde kötü bir niyet olmadığı ve bu durumun takdire şayan olduğu söylenebilir. Kendisi, Suudi Kralı Abdullah tarafından sunulan bu önemli barış girişiminin sağlam bir destekçidir. Gerçekten de, 22 Arap Devleti ve 56 Müslüman ülkesi tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi, yaklaşık 12 yıl önce İsrail’in de üzerinde durduğu barış için bir temel oluşturmuştur.

Prens Turki barış umutlarını Haaretz’de yayımlanan bir yazıda büyük bir zevkle anlattı:

Sadece Filistinlileri değil, aynı zamanda İsraillileri de benimle buluşmak için Riyad’a davet etmek ne büyük bir zevktir. Nebukadnezar ve Romalıların Kudüs’e çektirdikleriyle, İbrahim Paşa’nın zulmü nedeniyle aynı kaderi paylaşan, atalarımızın memleketi Diriyah’ı ziyaret edebilecekler.

Bu açıklama bahsedilen ittifakın gerçek maliyetini açığa çıkaran bir araç niteliğindedir. Prens Turki’nin Arap Barış Girişimi desteği, uzun zamandan sonra krallığın Filistin direnişini desteklemeyi bırakmasına mâl oluyor.

Önemli bağlantıları olan Suudi analiz uzmanı Jamal Khashogji, üstü kapalı bir şekilde, direniş mefhumunu eleştiren entelektüellere değindi: 

Ne yazık ki, Suudi Arabistan’daki bir takım entelektüeller her zamankinden daha öfkelidir. Eğer böylesi bir eğilim devam ediyorsa, bu, krallığın Abdülaziz El-Suud döneminden beri devam eden, Filistin’i desteklemeye ve savunmaya yönelik onurlu taleplerini tahrip edecektir. 

Gerçekten de, barış artık sadece Gazze yetkililerince değil, herkes tarafından hoş karşılanır. Öyle ki bu sayede İsrail’in Suudi Arabistan ve Mısır’daki müttefikleri burada gerçekten neler olup bittiğini sorguluyor ve İsrail’i Hamas ile anlaşmaya  teşvik ederek, barışı sağlamaya yaklaşıyorlar. Turki’nin babası Kral Faysal bin Abdülaziz, ismini koyduğu oğluna ne olduğunu görse kemikleri sızlardı.

Suudi Krallık ve İsrail arasındaki bu ittifak Pazar günü, Shejaiya’da, 100’ün üzerinde insanın kanıyla gerçekleşmiştir.   

 

Bu yazı ilk olarak The Huffington Post’ta yayımlanmıştır.

Kaynak: www.middleeastmonitor.com/

Dünya Bülteni için çeviren: Cansu Gürkan