Suud Devlet Kanalı Gülen'le Röportaj Yaptı

Suud Devlet Kanalı Gülen'le Röportaj Yaptı

Suudi Arabistan resmi kanalı El-Arabiya Gülen'le röportaj yaptı FETÖ lideri Gülen, Suudi Arabistan resmi kanalı El-Arabiya'ya röportaj

ABD ve NATO destekli darbe girişiminin maşası FETÖ lideri Fethullah Gülen, Suudi Arabistan resmi kanalı El-Arabiya'ya röportaj verdi. Darbe sürecinde Suud rejiminin sessiz kalışı, Katar merkezli El-Cezire Arapça'da darbe girişiminden birkaç gün sonra "Fethullah Gülen belgeseli" yayımlanması, Birleşik Arap Emirlikleri'nden Mısır'daki darbeyi finanse eden Muhammed Dahlan'ın Türkiye'deki darbe girişimine de desteğinin ortaya çıkması ve son olarak Wikileaks'te darbe girişiminin Suudi Arabistan tarafından desteklendiğini ortaya çıkaran belgelerinin yayımlanması, başta Suudi Arabistan olmak üzere ABD güdümündeki körfez ülkelerinin darbe girişimine verdikleri desteği ortaya çıkarmıştı. Son olarak Suudi Arabistan'In resmi televizyon kanalı El-Arabiya'nın FETÖ lideri ile yaptığı bu röportaj Suud rejiminin darbe yanlısı duruşunu tasdikleyen son hamle oldu.
 
El-Arabiya'nın söz konusu röportajı sitesinden kaldırdığı görülürken, Arap basınında birçok site röportajı kaldırılmadan aldı. Kanalda yayımlanan röportaj da pek çok kişi tarafından kayıt altına alınarak paylaşıldı.
 
 
El-Arabiya muhabiri Talal El-Hac Pensilvanya'da FETÖ lideri Fethullah Gülen ile özel bir görüşme gerçekleştirdi. 
 
Röportajda kendisine oturum hakkı verme teklifinde bulunan ülkelerin olduğundan söz eden FETÖ lideri, darbelere karşı durduğunu iddia etti ve darbe girişiminde "hizmet mensupları"nın parmağının olduğunu savunanlarla hesaplaşacağını söyledi. FETÖ lideri darbenin arkasında “ulusalcılar”ın olduğunu da ifade ederken, bu girişimin "tiyatro" olduğunu ileri sürdü ve Türkiye'nin ABD ve AB ile olan ilişkilerinin bozulmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. FETÖ lideri bu girişimin ardından Türkiye'nin yalnızlaştığını ileri sürdü. 
 
FETÖ lideri ayrıca kendilerini terörist olmakla suçlayanların bizzat kendilerinin gerçek terörist olduğunu ileri sürdü.
 
FETÖ lideri ile yapılan röportaj, övgü ve methiyelerle başladı ve şu ifadelere yer verildi: “Hizmet hareketinin kurucusu ve lideri, altın nesli yetiştirdiği itikaf ve ibadet evinden bize özel röportaj verdi.”
 
FETÖ liderinin Suudi Arabistan resmi kanalına verdiği röportajın geniş özeti şöyle:
 
"Asıl ihanet, yönetimi elinde tutanlara ait!"
 
*Ne kadar Türkiye’deki başarısız darbe girişimini kınamayı sürdürseniz de, size ve hareketinize yöneltilen suçlamalar devam ediyor. Takipçilerinize buradan Türk hükümetiyle işbirliği yapma ya da gelecekte benzeri bir darbe girişimine karşı durma ve yalnızca seçim sandıkları üzerinden yapılacak olan bir değişimi destekleme çağrısı yapmak ister misiniz? 
 
Bu fakir kul uzun zamandan beri demokrasinin herkes için en önemli bir talep haline geldiğini, yönetimin ise ancak seçimle değişebileceğini ısrarla söylüyor. Darbelerden dolayı yaşadığım sıkıntılar beni daima darbelere karşı bir tavra bürüdü. Ancak ben hiçbir zaman ülkede kritik bir yere sahip olan askeri kurumun karşısında da yer almadım. Ordu bu ülkenin bağımsızlığı ve barışı için büyük işler başarmıştır. Bu tavrım biraz çelişkili gibi durabilir. Ancak bunun sebebi Türkiye halkının darbeler dolayısıyla maruz kaldığı sıkıntıları derinden hissetmem… Bundan dolayı ben tüm benliğimle darbelerin karşısındayım. Bunu da sürekli dillendirdim. 
 
Mevcut yönetimin ne bu fakiri ne de hizmet mensuplarından birini darbeye karşı durmak için yardıma çağıracağını sanmıyorum. Fakat biz dünyanın dört bir yanında darbelere karşı durmaya çağrılırsak bu çağrıya da tereddütsüz olumlu yanıt veririz. Ancak bu yönetim bunu istemeyecektir. Çünkü bizim bu tiyatral kanlı darbe üzerine detaylı bir şekilde düşündüğümüzde önceden planlanmış olduğunu görebileceğimizi tahmin ediyorlar.
 
Bu ihanet,yönetimin tedbirciliğinden kaynaklandı. Her muhalif sesi susturdular. Muhalif gazete ve kanalları kapattılar. Farklı bir görüş beyan eden herkesi tutukladılar. Bu yüzden bugün Türkiye’de düşüncesini, duygularını doğrulukla ve özgürce, sıkıntılara maruz kalmadan dile getirilebilen hiçbir ses kalmadı. 
 
Şu anda hizmetle gönül bağı olan liberal, sosyalist, ulusalcı ayırt etmeden herkesi tutukluyorlar. Gazeteci yazar Şahin Alpay’ı, Mümtazer Türköne’yi, Ali Bulaç’ı, Ali Ünal’ı, tüm muhalif yazarları tutukladılar. Büyük suçlar işlediklerinin farkındalar ve bunu kamuoyunun duymaması için uğraşıyorlar. Bu yüzden de hiçbir muhalif sese izin vermiyorlar. 
 
"Erdoğan’ı “cumhurbaşkanı” olarak tanımak zorundasınız!"
 
*Siz bir Türk vatandaşısınız. Demokrasiye ve seçime de inandığınızı söylüyorsunuz. Peki, Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanınız olarak kabul ediyor musunuz? 
 
Birini beğenmek ayrı şeydir, halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı olduğunu kabul etmek ayrı şeydir. Bunu halkın iradesine olan saygıdan dolayı yapmak gerekir. Bu kişi bulunduğu konuma layık mı? Bazı konular var ki, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ehliyetine sahip olmadığını gösteriyor. Mesela taraf tutması… 
 
Bir diğer konu da şu ki; bugün hizmetle ilgili 18 yıl önce yapılanların soruşturmaları yürütülüyor. Daha önceden de anlattım; Erdoğan partiyi ilk kuracağı zaman bana geldi ve benim görüşlerimi sordu. Olumlu bir görüşme gerçekleştirdik. Onun hakkında hüsnü zanna sahiptim ve bu hüsnü zannın kurbanı oldum. Daha sonra bana ulaşan bir bilgiye göre yanımdan ayrıldıktan sonra beraberindeki arkadaşına “Yönetime gelirsem ilk yapacağım iş bunları tasfiye edip tutuklamak olacak” demiş. Bize karşı sahip olduğu duyguları bu olay ortaya koyuyor. Özellikle de hizmetin okullarının ve kültür merkezlerinin tüm dünyada yayılmasının ve etkin bir rol oynamaya başlamasının ardından sanıyorum ki Erdoğan bu kurumların kendisinin dünya çapında tanınması ve Müslümanlarca lider kabul edilmesi için etkin bir araç olabileceğini düşündü.
 
Amacına ulaşamadığında gördü ki, hizmet içerisinde işler daha farklı ilerliyor. Hizmetten kişisel çıkarları için faydalanmak imkansız… Bu yüzden önce dershaneleri kapatmaya yöneldi. Ardından bizzat okulları hedef aldı. 
 
Son darbe senaryosunun ardından etrafındaki muhalif seslerin tamamını susturunca bizim terör örgütü olduğumuz yönünde bir kara propaganda başlattı. Yoluna çıkan herkesi tutukladı. “Cadı avı” operasyonu kapsamında binlerce kişiyi tutukladı. Muhalif olduğunu hissettiği anda içeri aldı. Niyeti önceden belliydi. Dünya lideri, müminlerin emiri olmak istiyordu. Çünkü destekçileri onu buna inandırmışlardı. Her yaptığını alkışladılar, adeta bir tirana dönüştürdüler. O da bu ünvanı hak ettiğini düşünmeye
başladı.
 
"Darbe demokrasiye ve cumhuriyete zarar verdi"
 
*Sizce bu darbe girişimi Türkiye’nin geleceğine demokrasi açısından büyük zararlar verdi mi?
 
Tabi ki, hem demokrasiye hem de cumhuriyete zarar verdi. Türkiye’nin dış ilişkilerine, Avrupa Birliği’yle ilişkisine ve NATO’daki konumuna zarar verdi. Türkiye’nin İslam dünyasındaki adını lekeledi. Son süreçte izlenen adımların olumlu hiçbir sonuç doğurmamasına rağmen bu hatalı yol üzere ilerlemek istiyorlar. 
 
"Bazı ülkeler oturum hakkı verme teklifinde bulundular"
 
*Türk hükümeti 4 Ağustos tarihinde hakkınızda tutuklama kararı çıkardı. Bu konuda 16 Ağustos’ta da Amerika’ya Türkiye’ye teslim edilmeniz yönündeki taleplerini bildirdiler. Bu hafta ise bir Türk parlamenter heyeti teslim edilmeniz için, darbeyi planladığınıza dair hazırlanan 85 kutuluk kanıtı sunmak üzere Adalet Bakanlığındaki yetkililerle bir araya geldi. Siz Adalet Bakanlığının delil bulamayacağı için sizi teslim etmeyeceği hususundan emin misiniz?
 
Bu konuda bir şey diyemem. Ancak Türkiye’de daha önceden aleyhimde açılan davalarla ilgili Adalet Bakanlığı yetkilileriyle muhatap olduğumda hukukun değerlerine ne ölçüde bağlı olduklarına şahit oldum. Bu yüzden bu değerleri çiğnemeyeceklerine ve dolayısıyla iddia edildiği gibi hatalı kararlar almayacaklarına inanıyorum. 
 
Sanırım tüm dünya Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Son süreçte bazı Latin Amerika ülkeleri ve Mısır’daki üst düzey yetkililerden, daha önceden de Jirinovski’den ülkelerinde oturma hakkı verilmesi hususunda teklif gelmişti. Tüm dünya Türkiye’de yaşananların yapay olduğunu, gerçekçi olmadığını görüyor. 
Aldığım duyumlara göre Türkiye, yakın zamanda tutuklanmamı talep etmiş olsa da yargı bu talebi reddetmiş. Şu anda da önlerinde hakkımda açılmış çok sayıda soruşturma dosyası bulunuyor. Bazı kardeşlerimin ifade ettiğine göre, bu dosyalarda yer verilen delillerin hiçbir makul ve muteber bir tarafı da bulunmuyor. Bu yüzden ABD’nin böyle bir kara lekeyi alnında taşımak pahasına bu hataya düşeceğini sanmıyorum.
 
"Yönetim insanların desteğini kazanmak için onlara villallar, paralar vadediyor"
 
*Hareketinizin siyasi olmadığını, bilakis dini içerikte olup, sevgi ve hoşgörüyü yayma hedefinde olduğunu söylediniz ama istatistiklere göre Türk halkının büyük çoğunluğu sizin ve takipçilerinizin bu darbenin arkasında olduğuna inanıyorlar.
 
Bunun sebebi muhalif tüm seslerin susturulması ve hapsedilmesi… Şu an tüm medya onların elinde… Bu durum karşısında da insanlar sürü halinde Firavun’un, Hitler’in, Saddam’ın arkasında olduğu gibi onların da peşlerine takılıyorlar. 
 
Tüm muhalif sesler susturulduğunda toplulukları etkilemek, oyuna getirmek daha kolay olacaktır. Türk halkının büyük çoğunluğu bu etkiye maruz kalıyorlar. Bazıları tehditler gereği, bazıları ise kendisine vaat edilen çıkarlar karşısında boyun eğiyor. Bir akrabam bana yönetimin bunun için villalar, köşkler vaat ettiğini söylemişti. Bazen insanlara toplu ortamlarda kalabalığı sağlamak için para veriyorlar. Bu şartlar altında insanları oynatmak, istenilen yöne çekmek de kolay hale geliyor. Ancak halk arasında bir söz vardır: Yalanın ipi kısadır, diye… O gün gelecek ve zalimler o gün “Vallahi, Allah seni bize üstün kıldılar” diyecekler. 
 
"Olayların arkasında ulusalcılar var"
 
*Türk toplumunu ve Türk hükümetini iyi biliyorsunuz. Ayrıca yargıda, orduda ya da diğer alanlarda takipçileriniz var. Bu yüzden başarısız darbe girişiminin planlayanların kim oldukları hususunu en iyi cevaplayabilecek olan da siz olmalısınız.
 
Bana Türkiye’den haberler ulaşıyor, ancak yine de bu konuda kesin bir şey söylemek çok zor. Sadece şunu söyleyebilirim; darbenin arkasında ulusalcılar var. Yönetim de bunu biliyor. Darbenin Doğu Perinçek’in temsil ettiği sol kanat öncülüğünde yapıldığı söyleniyor. Nitekim Perinçek’in ekibinden bazı kişileri de tutukladılar. Bu yüzden bu darbenin mütedeyyin ya da hizmetle bağlantılı kimselerden kaynaklı olduğu söyleniyorsa bu iddiaların kaynağı ulusal cephedir diyebiliriz. Ordunun ulusalcı kesimi hizmet mensuplarını “demokrasi için çıkıyoruz” diyerek harekete geçirmeye çalıştı. Bazıları da bu oyuna geldiler. Bu yüzden diyorum ki, hakkımı helal etmiyorum ve onlarla Allah’ın huzurunda hesaplaşacağız!
 
Demokrasiye vurulan darbe karşısında asla müsamahakar olamayız. Çok sayıda kişiyi kandırmış olabilirler. Eğer senaryoya bakacak olursak yönetimin darbe girişiminden iki saat sonra darbeyi planlayanların hizmet hareketinden olduklarını iddia ettiğini, hemen ardından da binlerce kişinin tutuklandığını göreceğiz. Bu yüzden görüyoruz ki, asıl darbe senaryosunu hazırlayanlar yönetimini güçlendirmek isteyenler… Aynı Hitler, Lenin gibi davranılıyor. 
Ordu tamamen mevcut yönetime boyun eğiyor
 
*Çok sayıda kişi olağanüstü hal ilan etmesine rağmen Erdoğan’ı katiyetle eleştirmiyor. Bir yandan da 12 sene önce kaldırılmış olan idamın geri gelmesi için çabalar var. Olağanüstü hal ve idamın geri gelmesi ihtimali ile ilgili düşüncen nedir?
 
Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlar bunu kabul ederse ne olur bilemiyorum. 
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda isyancı olup yeni devlet kurmaya kalkıştıkları iddia edilen 10.000 civarında kişi idam edildi. Sanıyorum ki, o zaman da toplum tehdit edilerek ve zorbalıkla kullanılıyordu. Bilmiyorum, dünya bunu kabul eder mi etmez mi? Olağanüstü hal ilanının işledikleri her türlü suçun, hak ihlallerinin, tutuklamaların üzerinin örtülmesini hedeflediğini düşünüyorum. Ordudan bile kendisine muhalif olan çok sayıda kişiyi tutuklayan yönetim, orduyu da kendisine boyun eğdirmiş durumda… Askerler şu anda iktidarın emri altında olduklarını söylüyorlar. 
 
Olağanüstü hal sayesinde kimi isterlerse tutukluyorlar ve bu kişiler hakkında her türlü hak ihlalini yapmaktan çekinmiyorlar. Aileleriyle görüşmelerine müsaade etmiyorlar, daracık hücrelerde hapsediliyorlar. Türkiye’de “olağanüstü hal” adı altında insan hakları tamamıyla ihlal ediliyor.
Soruşturma için uluslararası bir heyet kurulması yönünde çağrısı
 
*Fransa’da yayınlanan Le Monde gazetesinde darbe soruşturmalarını yürütmek için uluslararası bir heyet kurulması yönündeki talebinize yer verilmiş. Neden böyle bir talepte bulundunuz? Türk yargısı dürüstlüğünü mü kaybetti?
 
İktidar yargıyı paramparça etti. Çok sayıda hakim açığa alındı, görevinden oldu. Sonra da Türkiye cumhuriyetinin kurulduğu yıllarda olduğu gibi istiklal mahkemelerine benzer mahkemeler kurdular. Şu anda yargıya “şunu tutuklayın”, “şunun mallarına el koyun”,  “şunun sahip olduğu şirketlere kapatma kararı çıkarın” gibi emirler yağdırıyorlar. Böyle bir ortamda hukuk ve adaletten söz edilebilir mi? Bu yüzden uluslararası heyet oluşturulması yönünde çağrı yaptım. Bu çağrının bir karşılık bulmayacağını biliyordum. Çünkü ayıplarının, kusurlarının ortaya çıkmasından korkuyorlar. Eğer mevcut iktidar cesur olsaydı AB’den, Avrupa Parlamentosundan, NATO’dan ya da İslam dünyasından gelen bir heyetin soruşturma yürütmesini kabul ederdi. Böylece gerçekler de ortaya çıkardı. Daha önceden de olduğu gibi asla bu fakirin taleplerine karşılık vermeyecekler. 
 
"Putin Türkiye’den istediğini alacak, sonra da bırakacak"
 
*Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’le gerçekleştirdiği son görüşme, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in Türkiye’ye bir günlük bir ziyaret düzenlemesi, tüm bunlar batıdan gelen baskıların yol açtığı bir sonuç mu? Yoksa Türkiye’nın dış politikasında bir dönüşüm mü var?
 
Görünen o ki, iktidar çözüme kavuşturamadıkları sorunların ortasında boğuluyor. İsrail’le ilişkilerin yeniden tesisi ve İsrail’e yönelik sevgi dolu ifadeler bunu gösteriyor. Daha önceden Rusya’ya karşı tavır alan iktidar şimdilerde Rusya’yı yanına çekmeye çalışıyor. Ayrıca iki tarafın petrol, doğalgaz gibi ya da Türkiye’nin Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirme çabası gibi bazı ortak hedefleri var. Bana göre, Rusya’ya sığınmaları içinde bulundukları darboğaza bir çıkış arayışından kaynaklanıyor. Putin’in zeki biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye yönetiminden istediğini alıp sonra da onları yüz üstü bırakacağını düşünüyorum. Türkiye’yi yakın gelecekte Rusya ilişkilerinde büyük sorunlar ve yaptırımlar bekliyor. İsrail’le ilişkiler de sıkıntılı… Çünkü dün “öldürmekten başka bir şey bilmemekle” itham ettiği İsrail’i bugün “yakın dost” olarak tanımlayan bir adama güvenilebilir mi? Hayatını çelişkiler üzerine kurmuş bir adamın başarı elde etmesi mümkün mü? Rusya zayıf noktalarını iyi biliyor. Sevsek de sevmesek de Putin zeki bir adam… Ama ben Putin’in doğru söylediğini ve Erdoğan’ın yanında durmaya devam edeceğini düşünmüyorum. Putin oyuna gelecek kolay biri değil… 
 
"Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunlar yalnızlığını da artıracak!"
 
*Türk hükümeti hareketinizi FETÖ (Fethullahçı terör örgütü) olarak tanımlıyor. Eğer Erdoğan burada olsaydı onu hayır kurumu olduğunuz hususunda ikna etmek için neler söylerdiniz? Yargıyı ve hükümeti, olağanüstü hali eleştiriyorsunuz. Buna karşı sunduğunuz bir çözüm öneriniz var mı? Nereye bu gidiş? Sizce çare ne?
 
Erdoğan’la bir araya gelseydim beni dinleyeceğini sanmıyorum. Onlar da çok iyi biliyor ki, hizmet hareketi bir terör örgütü değil… Binlerce masumu tutukladılar, yüzlerce kurumu mühürlediler. Aynı Hitler’e bağlı birimlerin yaptığı gibi… Kendileri aleyhinde tek bir söz sarf etmeyen masum insanlara saldırdılar. Şimdi bu kişilerin mi hassas bir kalbi var? Hizmet hareketinin masum mensuplarının maruz kaldığı onca zulme ve şiddete rağmen tek bir eziyet gösterdiklerini bile kabul etmiyorlar. Hizmet mensupları da asla karşılık vermeden durumu Allah’a havale etmiş haldeler… Oysa “Eğer ceza verecekseniz, onlara size yaptıkları gibi ceza verin!” ayeti gereği hareket etme hakkına da sahipler… Ancak hizmet mensupları “Sabrederseniz bu sizin için daha hayırlıdır” ayetiyle hareket ediyorlar.
Böyle kişileri terörist olmakla suçlayanların bizzat kendileri gerçek teröristtir. Kendilerini dünyanın dört bir yanında hizmete adamış olan Müslüman Anadolu çocuklarını terörist olarak tanımlayamazsınız!
 
Biz burada 24 seneden beri dünyanın dört bir yanında okullar, kültür merkezleri açmış bir hareketten söz ediyoruz. Bu faaliyetleri gittikleri ülkelerin insanlarıyla birlikte yürüttüler. Bu ülkelerin insanları “aptal” değiller… İlk önce bu faaliyetlere şüpheyle yaklaştılar. Şunu çok net söyleyebilirim; dünyadaki hizmet mensuplarının binde 1’i bile herhangi bir terör faaliyetinde bulunmamıştır. Bu yüzden diyorum ki, Türkiye’deki iktidar günü gelip gerçekler ortaya çıktığında başını önüne eğmek zorunda kalacak.
 
Üstelik bütün bu sorunlar Türkiye’yi daha da yalnızlaştıracak. AB’ye, Avrupa Parlamentosu’na, NATO’ya üye olma çabaları ya da üyelikleriyle ilgili olarak çeşitli yaptırımlara maruz kalacak. Ak Parti içerisinde bile bölünmelerin olacağını söyleyebiliriz. Hak ihlallerinin ve zulümlerin Allah’ın izniyle daha fazla sürmeyeceğine inanıyorum. 
 
islami-analiz