"Suriye'ye Esad'ı Devirmek İçin Girdik"

"Suriye'ye Esad'ı Devirmek İçin Girdik"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Wow Otel'de düzenlenen "Parlamentolararası Kudüs Platformu: Kudüs ve Sürecin Problemleri Sempozyumu"nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada İsrail'deki 'ezan yasağı' tartışmalarına ilişkin "Yakın dönemde ezan konusunda yaşanan tartışmaları son derece tehlikeli buluyorum. Parlamentoda karar alınması bir yana, böyle bir tartışma bile akıl ve vicdan dışıdır. Önceki gün şahsımı arayan İsrail Cumhurbaşkanı’na bu hususu ifade ettim." dedi.

İşte o konuşmadan satır başları

"15 Temmuz'da bizim için ellerini semaya açan Filistinli kardeşlerimize minnettarlığımızı sunuyorum. Bugün Kudüs-ü Şerif'e sahip çıkmak için burada bir araya gelmiş bulunuyoruz. Sizler Filistin halkına yapılan büyük adaletsizliğin davacısı olarak buraya geldiniz. hepinize bu kutsal davaya omuz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

KUDÜS İNSANLIĞIN AYNASIDIR

Kudüs'ü korumak tüm Müslümanların müşterek davasıdır. Kudüs nice peygamberin vatandır. Kudüs barış ve esenlik yurdudur.Kudüs, Daru's Selam'dır. Kudüs, tüm insanlığın aynasıdır. Miraç hadisesiyle Müslümanların da arş-ı alaya açılan kapısıdır.

YARIM ASIRDIR DEVAM EDİYOR

Bir çocuk düşünün. Her gün namlusu kendisine çevrilmiş silahların gölgesinde okula gidiyor. Bir genç düşünün. Geleceğe dair hayalleri dikenli tellerin vahşiliğinde kayboluyor. Bir kadın düşünün yıllarca gözü gibi baktığı evi bir anda buldozerlerle üzerine yıkılıyor. Bir baba düşünün sudan sebeplerle çocukları hapse atılıyor. Bir millet düşünün meskunu oldukları öz yurtlarında horlanıyor. Filistinli çocukların, gençlerin, kadınların, babaların her gün yaşadıkları hayat budur. Filistin'de her gün kendini tekrar eden baskı ve zulüm düzeni vardır. Bu adaletsizlik tüm dünyanın gözü önünde yarım asırdır katmerlenerek devam ediyor. 

BM İÇİN TURNUSOL KAĞIDI OLDU

1 milyar 700 milyonluk İslam aleminin içini yaralayan bu tablo değişmedikçe kalıcı huzurun olması mümkün değildir. Birçok sorunun temelinde buradaki hak haspının yattığı aşikardır. BM kararları bu haksız durumu gidermeye yetmedi. Üstünlerin hukukunun geçerli olduğu bu sistemde kararların hiçbiri uygulanamıyor. 1948 yılından bu yana baskı, tehcir, ayrımcılık politikaları devam etti. Filistin meselesinin BM Güvenlik Konseyi için turnusol kağıdı olduğunu düşünüyorum. Bu durum Müslümanlar nezdinde büyük bir güven kaybı oluşturdu. BM Güvenlik Konseyi gibi kurumlara yönelik güvensizlik DEAŞ gibi örgütlere zemin hazırlıyor. 

MÜSLÜMANLARA AİT VE ÖYLE KALACAK

Ortadoğunun kalbindeki bu yara tedavi edilmeden bölgenin huzur ve sükuna kavuşması düşünülemez. İsrail ve diğer ülkeler gerilimi artıracak adımlar atıyor. Filistinlilere yönelik pervasızlaşan saldırılar bunun en çarpıcı örneğidir. Müslümanların ibadetlerini kısıtlayan mütecaviz eylemlere sessiz kalamayız. Mescit'i Aksa'nın içinde yer aldığı Haramül Şerif Müslümanlara aittir, öyle kalacaktır.

İSRAİL'İ UYARDIK

Yakın dönemde ezan konusunda yaşanan tartışmaları tehlikeli buluyorum. Böyle bir tartışmanın varlığı dahi akıl ve vicdan dışıdır. Bu tartışmanın kimseye faydası yoktur. Bu uygulama yalnızca Filistinlileri değil, tüm Müslümanları rencide etmektedir. Bu konuda endişelerimizi, böyle bir tasarının yasalaşması halinde ne tür tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini İsrailli yetkililere ilettik.  Kalıcı barış için tek yol 1968 haritası temelinde bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır. Filistin'i tanıyan ülkelerin sayısını 137'nin üzerine çıkarmamız gerekiyor. Bu bir insanlık vazifesidir. Filistin'in İsrail ile aynı şekilde temsil edilmesini sağlamalıyız. Müslümanlar olarak uluslararası planlar yanındaki bu çalışmalar yanında Kudüs'teki tarihi mirasımızın üzerine titremeliyiz. 

BİZ SURİYE'YE NİYE GİRDİK?

Buradan tekrar ifade edeceğim. Sizler 400 kadar milletvekili olarak bulunuyorsunuz. Ama bir konu var ki bunu lütfen unutmayalım. Ve tüm İslam dünyası bu hassasiyeti kavraması gerekir. 1 milyar 700 milyon Müslümanın dünyada acaba 193 devletin olduğu BM’de temsil edildiğine inanıyor muyuz? Bu çok önemli. Hayır. 

HİÇ BİR KIYMETİ YOK

Onun için her uluslararası toplantıda dünya beşten büyüktür derken bir şey kast ediyorum. BM Güvenlik Konseyi’nde beş devlet var. Diğer 15 geçici üyenin orada hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Ve dünyanın kaderi bu beş devletin elindedir. Bir tanesi hayır dediği anda oradan karar çıkaramazsınız. Peki 1 milyar 700 milyonluk islam dünyasının BM’de bunu zorlayacak bir adım attığını hiç duydunuz mu? Böyle bir gayret var mı? Ne yazık ki yok. Hepsi ürkeklik, korkaklık içerisinde acaba böyle bir şey yaparsak ne olur endişesi taşıyorlar. Dünyada bir çok yer demokrasi demokrasi demokrasi diyor. O zaman demokratik hakkımızı almamızın mücadelesini vermemiz lazım.

 BM'DEN ADALET BEKLEMİYORUM

İkinci dünya savaşının şartlarında oluşturulmuş bir BM ve BM Güvenlik Konseyi var. Bugün şartlar değişti. Bugünün şartlarına göre BM Güvenlik Konseyi’nde 20 üye mi var? Şimdi daimi geçici ayrımı olmayacak. Ne olacak? 20 üyesi olacak ve bu dönerli olacak. İki yılda bir bu üyeler değişecek. 20’nin 10’u iki yılda değişebilir, hafıza sağlam kalsın diye. Biz BM Güvenlik Konseyi’nde yokuz kimse dememeli. Eğer BM adalet dağıtacaksa bu böyle olur. Ama şu andaki haliyle ben BM’den adalet beklemiyorum, böyle bir adalet de oradan çıkmaz bunu bilin. Suriye meselesinde BM Güvenlik Konseyi bir adım atabiliyor mu? BM’den Suriye’de Irak’ta bir şey görebildiniz mi? Şu anda 600 bin rakamları konuşuluyor ama hayır, bana göre Suriye’de 1 milyona yakın insan öldü. Çocuk, kadın ayrım yapılmaksızın devam ediyor. Nerede BM? Ne yapıyor? Irak’ta var mı?

DİKTATÖR ESED'İN HÜKÜMRARLIĞINA SON VERMEK İÇİN GİRDİK

Yok. Biz sabır sabır dedik, en sonunda dayanamadık Suriye’ye ÖSO ile girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Mesele toprağın gerçek sahipleri, toprağına sahip olsunlar. Bunu sağlamak için. Orada adaletin tesisi için varız. Devlet terörü Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik. Kimse de ırkı milliyetçilik yapmasın. Çünkü bizim asabi bir milliyetçiliğe asla olumlu bakmamız mümkün değildir. 

HOCA FALAN DEĞİL ŞARLATAN

Irak'ta ve Suriye'de mezhep çatışmaları oluyor. Buna seyirci mi kalalım? Gelin el ele verelim ama dik duralım. Duygusal davranmayalım. Atmamız gereken adımları atalım. 15 temmuz'da milletim F-16'ların, tankların, topların insanoğluna işlemyeceğini gösterdi. neden çünkü onlar şehadete yürüdü. FETÖ bu ülkede hedefine ulaşamadı ve ulaşamayacak. Bu bir şarlatandır, hoca falan değildir. Ne diyorlar o bize şah damarımızdan daha yakın. Bunu yazan da profesör. Profösör olsan ne yazar. Bunlar işi işte buralara kadar getirdiler."