Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Suriye Konusunu Yeni Baştan Konuşmak Gerekiyor Artık...

Özgürder"in 21 Ekim Cuma günü Ali Emiri salonunda "Müslümanlar Suriye İntifadasına Nasıl Yaklaşıyor" konulu forumunda yapılan konuşmalar üzerine Suriye konusunu yeni baştan tartışma gereğini hissettim.

Duyurulardan takip edildiği üzere "Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Kenan Alpay, Osman Atalay, Davud Güler, Ahmet Kaya, Turan Kışlakçı, Şemsettin Özdemir, Nureddin Şirin, Hamza Türkmen, Ahmet Varol ve Türkiye'deki Suriyelilerden Fevzi Zakiroğlu"nun katıldığı forumda dile getirilen hususlar, ileri sürülen görüş ve iddialar, bu konunun Türkiyeli Müslümanlar arasında ciddi anlamda tartışılması gerektiği hususunu doğuruyor.

Öncelikle, Suriye konusunu İslami camianın değişik şahsiyetleri ile birlikte bir forumda tartışmaya açmasından dolayı Özgürder"i tebrik etmek istiyorum; programda da dile getirdiğim gibi, keşke böylesi forumlar değişik aylar öncesinde olsaydı da, kimin ne düşündüğü, neyi savunduğu, düşüncesini hangi veri ve delillere dayandırdığı çok daha önceden ortaya çıkmış olsaydı.

Özgürder, bu forumla bu konuya öncülük etti, umarım bu forumlar veya paneller değişik platfor mve düzlemlerde devam eder.

Foruma katılamayan kardeşlerimizin, konuşmaları izleme fırsatını bulmaları için, forumun tamamını Kudüs TV"den yayınlayacağız.

Forumun TV"de yayınlanmasıyla birlikte, ileri yazılarımızda forumda dile getirilen hususları kritik etmeye çalışacağız.

Bununla birlikte, Suriye konusunun Türkiye"de tartışılırken, ya da yansıtılırken, eleştiri konusu yaptığımız birkaç noktaya başlıklar halinde dikkat çekmek istiyorum:

1- Suriye olayı ve ilgili gelişmeler Türkiye kamuoyuna eksik ve yanlı olarak yansıtılmakta, özellikle bazı hususlarda karartma yapılmaktadır.

2- Suriye"deki muhalif gösteriler ve protesto eylemleri, İhvan-ı Müslimin liderliğinde sürdürülen bir devrim hareketi gibi sunulmakta, dolayısıyla, Türkiye Müslümanlarının İhvan"a olan ilgi ve sempatilerinden hareketle, Suriye"deki rejim karşıtı muhalefetin kimliğinin "ihvan" gibi görülmesine çalışılmaktadır.

3- Suriye"deki silahlı grupların eylemlerine ilişkin örtülü bir sansür uygulanırken, bu eylemlerin kritiğinin yapılmasından kaçınılmaktadır.

4- Suriye olaylarında ve muhalefet hareketi içinde Amerika, Avrupa, Suud ve körfez ülkelerinin yeri ve rolü "komplo teorileri" denilerek geçiştirilmeye çalışılmakta, bu dış müdahalenin Suriye"deki olaylarda belirleyici olmadığı ileri sürülmektedir.

5- Suriye"nin Filistin ve Lübnan direnişine verdiği stratejik destek hakkında da karartma yapılıp, Suriye yönetiminin direniş noktasında ciddi, samimi ve güvenilir olmadığı vurgulanmakta.

6- Suriye ile siyonist rejim arasındaki düşmanlığın sanal bir düşmanlık olduğu, aslında Suriye"nin İsrail"e koruyan bir kalkan vazifesi gördüğü, siyonist rejimin da Suriye yönetiminin yıkılmaması için çaba sarf ettiği ileri sürülmekte.

7- Suriye"deki Esad yönetiminin yıkılması için NATO veya bir Batı müdahalesinin olabileceği görüşü örtülü olarak kabul görmekte.

8- Suriye"deki uzun süren diktatörlük dolayısıyla, Esad yönetimi sonrasında kurulacak yönetim İslami yönetim olmasa da, Müslümanlara belli özgürlükleri sağlayacak bir yönetim olacağından, şimdiden İslami olmayan yönetim alternatiflerine "kabul edilebilir" bir gözle bakılmakta.

9- Sadece "Suriye rejim karşıtlığı ve Esad yönetiminin yıkılması"na odaklanıldığından Suriye muhalefeti içinde ABD, Batı, İsrail ve Amerikancı Arap rejimleriyle ilişki ve işbirliği içinde olan siyasi-askeri grup ve kişilerin siyasi programları ve "yeni Suriye" projeleri sorgulanmamakta.

10- Suriye"nin de içinde yer aldığı "direniş cephesi"nin özelde Filistin davası, genelde de emperyalizmin İslam dünyasındaki sultasına bütünüyle son verme amacı göz ardı edilmekte, bu bağlamda "İran-Suriye" ve "Hizbullah-Suriye" ilişkileri ya "mezhepçi ilişki" de ya da "milli çıkar" ilişkisi noktasına indirgenmekte.

Forumda yapılan konuşmalarda bu on noktanın değişim biçimlerde kendini gösterdiğini fark ettim. Elbette ki bu görüşleri dile getiren kardeşlerimiz ve hocalarımız kendileri açısından bu düşüncelerini savunma durumundadır.

Ancak, Müslümanları ve özellikle de bölgemizin geleceğini yakından ilgilendiren bir konunun delilleri ve tüm boyutlarıyla ortaya konulması, buradan hareketle yargı ifadelerine yer verilmesi hem insani, hem ahlaki hem de İslami bir sorumluluktur.

Suriye rejiminin halka karşı uyguladığı şiddet, saldırı ve haksız yere döktüğü her bir damla kan onun suç defterine eklenmiş büyük ve affedilmez zulümlerdir. Bu zulümlerin tepki görmemesi ve karşılıksız kalması da başka bir suçtur. Suriye rejimin suç dosyasını konuşmak, onu sorgulamak ve yargılamak ayrı bir konudur; Suriye gerçeğini hiçbir karartma ve yanıltma yapmaksızın olduğu gibi yansıtma sorumluluğu da ayrı bir konudur.

Bundan sonraki yazılarımızda bu hususları delilleri ile ortaya koymaya ve Suriye konusunu bu bağlamda tartışmaya devam edeceğiz.
velfecr

Bu yazı toplam 2668 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar