Sünni Araplara özerklik talebi ve Haşd-i Şaabi'nin Statüsü

Iraklı Sünni Araplar birkaç senedir özerkliği tartışıyor. Çoğunlukta oldukları bölgeler için “Önce özerklik, ardından bağımsızlık” fikrini savunan, hatta doğrudan bağımsızlık isteyen Sünni Araplar da var.

Özerklik taraftarları özetle diyorlar ki:

1. Şiilerin kontrolündeki merkezî hükümet, Sünni bölgelerine yeterince hizmet götürmüyor.

2. Sünnilerin haklarını savunan siyasetçiler  merkezî hükümetten baskı görüyor ve tutuklanıyor.

3. Haşd-i Şaabi gibi Sünni düşmanı milis kuvvetleri, merkezî hükümetin teşvikiyle Sünni bölgelerinde terör estiriyor.

4. Mevcut siyasi nizam içinde bu meselelerimizi çözmemiz ve haklarımızı teminat altına almamız mümkün görünmüyor, zira resmî nüfusumuz demokratik seçimler vasıtasıyla siyasette tayin edici bir rol oynamamıza el vermiyor.

5. Kürtlerin hakları nasıl ki özerklik uygulamasıyla anayasal teminat altına alınmışsa, bizim haklarımızın da aynı şekilde teminat altına alınması gerekiyor.

6. Sünnilerin çoğunlukta olduğu Anbar, Selahaddin ve Neyneva (Ninova) bölgeleri özerklik kazanıp Kürdistan Bölge Yönetimi’ne benzer bir yapıda birleşmeli.

7. Kurulacak olan yeni federe yönetimlerin yahut müşterek federe yönetimin kendine ait -Peşmerge gibi- bir ordusu olmalı.

***

Başkenti Tikrit olan Anbar, başkenti Ramadi olan Selahaddin ve başkenti Musul olan Neyneva toplamda yaklaşık 200 bin kilometrekarelik bir sahayı kaplıyor ve 6,5 milyonluk bir nüfus barındırıyor.

2011 senesinde Anbar ve Selahaddin’in vilayet meclisleri (bölge meclisleri) özerklik kararı aldılar. Başkenti Bakuba olan yaklaşık 1,5 milyon nüfuslu Diyala bölgesinin meclisinden de -Sünni Arap ve Kürt temsilcilerin ittifakıyla- özerklik kararı çıktı. Bağdat yönetimi bu kararların hayata geçmesine mani olduysa da, konu kapanmış değil.

Özerklik isteyen Sünni Araplara göre, bu projenin hayata geçmesi halinde Irak halkını oluşturan gruplar arasındaki gerilimler azalacak, çatışmalar duracak, işbirliği ve müşterek kalkınma için gereken vasat oluşacak.

Özerkliğe karşı çıkan Sünni Araplar ise, bu uygulamanın yoksulluğu derinleştireceği ve güvenlik sorunlarını artıracağı endişesini taşıyorlar.

Bağdadi Grubu’yla mücadele bahanesiyle Sünni illerini gittikçe artan bir şiddetle terörize eden Haşd-i Şaabi’ye ve bu zulüm ordusunun arkasındaki hükümet iradesine duyulan kitlesel tepki, ikinci gruptakilerin endişelerini ‘marjinalleştirerek’, hiç değilse özerklik yoluyla merkezî hükümetin kötülüklerinden mümkün mertebe kurtulma eğilimini güçlendiriyor.

Yaygın kanaate göre bu eğilimin er veya geç bağımsızlık eğilimine evrilmesi kaçınılmaz.

Daha şimdiden bu yönde işaretler görmek mümkün.

Neyneva bölgesinin önde gelen Arap aşiretlerinden bazıları, geçen haziran ayında,  Kürdistan Bölge Yönetimi İstihbarat Müsteşarı Mesrur Barzani’nin “daha fazla kan dökülmemesi için Irak’ın üçe bölünmesi” teklifini desteklediklerini, zira “taifeci” (mezhepçi) ve “ırkçı” uygulamalara tahammüllerinin kalmadığını bildirdiler. Bazı bölge temsilcileri, egemenlik sahasıyla ilgili muhtemel çatışmaların önüne geçmek için Kürdistan Bölge Yönetimi’yle müzakerelere bile başlamışlar.

***

Aklı başında olsaydı, Bağdat yönetimi, kendisinden ümidi büsbütün kesme istidadı gösteren Sünni Araplara ümit vermek ve itimat telkin etmek için elinden geleni yapardı.

Gelin görün ki bunun tam tersini yapıyor; son ümit kırıntılarını da yok ediyor ve itimadın i’sine dahî mahal bırakmıyor.

Haşd-i Şaabi’ye Irak Başbakanına bağlı resmî bir ordu statüsü verme kararı, akıl tutulmasının zirvesidir.

Önümüzdeki süreçte Iraklı Sünni Arapların özgürlük yahut bağımsızlık taleplerinin her zamankinden daha ‘sıkı’ bir gündem maddesi teşkil edeceğini zannediyorum.

karargazete

Bu yazı toplam 794 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar