Süleyman Şah türbesinin bilinmeyenleri

Süleyman Şah türbesinin bilinmeyenleri

Suriye’nin Halep şehrinin Karakozak köyü sınırları içerisinde bulunan Süleyman Şah Türbesi ve çevresindeki alan Türkiye’nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçasıdır

Suriye’nin Halep şehrinin Karakozak köyü sınırları içerisinde bulunan Süleyman Şah Türbesi ve çevresindeki alan Türkiye’nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçasıdır. Türbede Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazinin dedesi olduğu kabul edilen Süleyman Şahın naaşı bulunduğuna inanılmaktadır. Bununla beraber Süleyman Şahın Osman Gazinin dedesi yani Ertuğurul Gazinin babası olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Aşık Paşazade başta olmak üzere Ahmed Cevdet Paşa gibi Osmanlı vak'anüvisleri Süleyman Şahın Ertuğrul Gazinin babası olduğu yönünde bilgiler vermelerine karşın son dönemlerde yapılan ilmi çalışmalarla ve “Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp” şeklindeki bulunan bir sikke ile Ertuğrul Gazinin babasını Gündüz Alp olduğu kabul edilmektedir.

Aşık Paşazade Osman Gazinin şeceresini verirken Türk mezarında yatan Süleyman Şahı Osman Beyin dedesi olduğunu şu diyalogla belirtir:

" Osman Gazi; - "Size ne lazımsa onu öyle yapın" dedi.

Tursun Fakıh, bunun üzerine; Han'ım!

Bu iş için Sultan'dan icazet ve izin gerektir" deyince

Osman Gazi; - Bu şehri ben bizzat kendi kılıcımla aldım, Sultan'ın bunda bir faydası olunmadı. Ondan niçin izin alayım? Ona Sultanlık veren Allah, bana da gaza ile Hanlık verdi. Eğer, kastedilen şu sancak ise ben, sancak götürüp kafirlerle uğraşmadım. Sonra o, Ben Selçuk soyundanım der ise ben de Gök Alp oğluyum, derim. Yok eğer ben bu ülkeye onlardan önce geldim derse, benim dedem Süleyman Şah da, ondan önce gelmiştir" dedi. Halk Osman Gazi'den bu haberi işitince kabul ettiler".

Aşık Paşazade ve birçok Osmanlı vakanüvisi bu bilgiyi tekrar etse de günümüzdeki bir çok Osmanlı tarihçisi Süleyman Şah isminin Anadolu fatihi ve Türkiye Selçuklu devletinin kurucusu olması sebebiyle bir hatıra olarak ifade edildiğini düşünmektedir. Klasik nakillere göre göçebe Türklerin ileri gelenlerinden Süleyman Şah kendisine bağlı Türkmen aşiretleri ile Türk boylarının çıktığı Anadolu seferine katılmış ve Erzurum, Erzincan yörelerini ele geçirdikten sonra bir takım sıkıntılar dolayısıyla tekrar Türkistan'a yönelmişti. Ancak geldiği yoldan dönmeyip güneye doğru ilerleyerek Halep'e ulaştı. Burada Süleyman şah Fırat nehrini atıyla geçmeye çalışırken boğularak hayatını kaybetti. Bunun üzerine yanında bulunanlar Süleyman Şah'ı Ca'ber Kalesi'nin önüne defnettiler. Caber Kalesi yakınındaki bu menkıbevi mezara daha sonraki dönemlerde "Türk Mezarı" adı verildi.

Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim döneminde Suriye’nin fethi ile birlikte Ca’ber Kalesi Osmanlı topraklarına dahil oldu. Osmanlı döneminde bu türbeye hanedanın atası gözüyle bakılıyordu ve ilki Yavuz Sultan Selim döneminde olmak üzere türbe birçok kez bakım ve restorasyondan geçirildi. II. Abdülhamid devrinde ise buradaki türbe yeniden yaptırıldı. Türbe ve Ca’ber kalesi Osmanlı devleti yıkılınca Fransa mandaterliği altındaki Suriye’de kaldı. Kurtuluş savaşı sürecinde Fransızlarla yapılan Ankara antlaşması ve sonrasındaki Lozan antlaşması ile türbenin bulunduğu alan ve kale Türkiye toprağı kabul edildi. 1938 yılında Türbe yanına bir Jandarma karakolu inşa edildi ve Türbenin korumasını Türk askeri yapmaya başladı. 1939 yılında ise eski türbenin tamiri mümkün olmadığından yeni bir türbe inşa ettirildi ve mezar buraya nakledildi.

Türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde modern bir karakol yaptırıldı. 1939 yılında da eski türbe tamiri imkânsız hâle geldiği için tarihî önem ve özelliğine uygun olarak karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirildi ve mezar buraya nakledildi.

1973 yılına gelindiğinde ise Suriye hükümeti Tabka Barajının yapımı sonrasında türbenin sular altında kalacağını bu sebeple türbenin yerinin değiştirilmesini bildirdi. Bunun üzerine iki ülke yetkilileri arasında yapılan görüşmelerden sonra türbe ve karakol Halep şehrine bağlı Karakozak köyündeki yaklaşık 10 dönümlük bir alana taşınması kabul edildi.

2003 yılında bölgede yapılan bir diğer baraj olan Teşrin barajının da suyunun yükselmesi türbenin tekrardan taşınmasını gündeme getirdiyse de Türkiye türbenin yerinde kalmasını sağlayıcı bir mühendislik projesi hazırlatıldı. Suriye tarafının da kabul etmesi ile proje uygulandı.

Kaynaklar:

İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi

FuadKöprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, 

Asaf Özkan,Caber Kalesi ve Türk Mezarı