Suç işleyen partililerin cezalandırılması” meselesi

Diyarbakır'da halkın nabzını yoklayan muhabir arkadaşımız Behçet Güngör anlatıyor: "PKK ve DTP'ye ciddi eleştiriler var, fakat Anayasa Mahkemesi'nin DTP'yi kapatma ve Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk'un milletvekilliklerini düşürme kararı bu eleştirileri ikinci plana itti. İnsanlar, 'Silahlarını bırakan PKK militanları bile mahkemelerde salıverilirken, silahı bir çözüm aracı olarak görmediklerini öteden beri söyleyen Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un cezalandırılması nasıl izah edilebilir?' diye soruyorlar"

Yerinde bir soru.

"Partiler kapatılmasın, sadece suç işleyen partililer cezalandırılsın" deyip duranlar bu soru üzerinde biraz düşünseler iyi ederler.

Güya 'demokratik sağduyu' adına söylüyorlar bunu.

Hiç alâkası yok.

Mevcut haliyle Anayasa Mahkemesi'nin "suç işleyen partililer"i cezalandırması, onların milletvekilliklerini düşürmesi nasıl münasip görülebilir?

'Şiddet yolu yol değil' diye bas bas bağıran Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un suçlu ilan edilip Meclis'ten atılması Kürt'üyle-Türk'üyle bütün sağduyu ehlini şoka sokmuşken, böyle bir şey hangi sağduyu adına savunulabilir?

"Mevcut haliyle Anayasa Mahkemesi" dedik, ama Anayasa Mahkemesi'nin elden geçirilmesi halinde bile milletvekilliklerini düşürmek gibi bir yetkinin bu kuruma bırakılmaması gerekir.

Anayasa Mahkemesi 'Falanca beyan ve filanca davranış milletvekilliğinin düşürülmesini gerektiren bir suçtur' dese bile, bu konuda son sözü söyleyecek merci –nitelikli çoğunluk şartıyla- Meclis olmalıdır.

AK Parti, şu günlerde, Anayasa Mahkemesi'nin yapısını 'demokratikleştirecek' ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın parti kapatma davası açmak için Meclis'ten onay alması şartını getirecek yasal düzenlemeler üzerine çalışıyormuş, ne güzel; ama o kadarla kalmamalı.

Yeni yasal düzenlemelerde, partilerin kapatılması, siyasetçilere yasaklar getirilmesi, milletvekillerinin Meclis'ten atılması yönündeki Anayasa Mahkemesi kararlarının ancak Meclis tarafından onaylanması halinde geçerli olacağı hükmüne de mutlaka yer verilmeli.

"Nasıl olur? Mahkeme kararı Meclis'te oylamaya sunulur mu? Hukuki bir mesele siyasetin takdirine bırakılır mı?" diye sorulursa, cevap hazır:

Mahkemelerin verdiği idam kararları da Meclis'te oylanıyordu...

En azılı katiller hakkında verilen hükümler bile Meclis'in onayına sunuluyordu"

Bugün ise, barış için çalıştıkları herkesçe bilinen iki siyasetçinin milletvekilliklerinin Meclis'e söz hakkı verilmeden düşürülmesine tanık oluyoruz"

Yenir-yutulur şey değil.

Şairlerin Gazze'si


İlke Yayıncılık, nefis bir kitap bastı: Şairlerin Gazze'si.

Adem Turan'ın hazırladığı kitapta Mehmet Ragıp Karcı'dan Cahit Koytak'a, Arif Ay'dan Şaban Abak'a, İlhami Atmaca'dan Cengizhan Orakçı'ya, İbrahim Tenekeci'den Suavi Kemal Yazgıç'a, Mevlüt Ceylan'dan İbrahim Eryiğit'e, Nurettin Durman'dan Mehmet Aycı'ya, Alper Gencer'den Selahattin Yusuf'a, Esra Elönü'den Elif Bilge Doğan'a" 72 şairin Gazze'yle ilgili şiirleri ve şairane nesirleri -ayrıca Mevlana İdris'in şiir gibi bir 'afiş'i- yer alıyor.

Tadımlık (Alper Gencer'in İsraillilere seslenişinden):

"ey Sion Dağı sakinleri / durun size yenilgiden bahsedeyim / başınıza gelecek infialden ki dönün / Sion Dağı yerle bir edildiğinde / taş üstünde taş kalmayınca yerin yüzeyinde / son hurmayı pazarlayan elleriniz yanacak / ama ondan da önce, bu fânî sürgünde / hâlâ vakit varken teraziyi dengelemeye / meleklerin dağlardan indiğini görür gibiyim / ısrar ve ikrar vakti bitti / vakit, meleklere iman vakti"

Kitap için İlke Yayıncılık'ın 0216 3411588 nolu telefonunu arayabilirsiniz.




Bu yazı toplam 3118 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar