Son Halife'nin son beyanatı

Ertuğrul Osman Efendi'nin vefatı üzerine yazılan birçok yazıda ve verilen birçok beyanatta, memleketten sürgün edilen Osmanlı Hanedanı mensuplarının, uğradıkları büyük haksızlığa ve çektikleri derin acılara rağmen, asla Türkiye Cumhuriyeti aleyhtarı faaliyetlerde bulunmadıkları vurgulandı.

Bunu, onların "cumhuriyetçi"liğine ve hatta "Atatürkçü"lüğüne bağlayanlar var.

Yanlış.

Sultan Vahdeddin'in yeğeni olan Fethi Sami Efendi merhum da Türkiye Cumhuriyeti aleyhtarı faaliyetlerde bulunmamıştı, halbuki cumhuriyete ve bilhassa Mustafa Kemal Paşa'ya fevkalade tepkiliydi; Türkiye'de bir haber ajansına verdiği –asla yayınlanmayan, ama benim izleme imkânını bulduğum- mülakatta bunu açıkça ifade etmekten de geri durmamıştı.

Daha ziyade Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ikamet eden Hanedan mensuplarının Türkiye Cumhuriyeti aleyhtarı faaliyetlerde bulunmayışları, "cumhuriyetçi"likten veya "Atatürkçü"lükten değil, Batı'nın tezgâhına gelme endişesi gibi soylu bir hassasiyetten kaynaklanıyor.

Şöyle bir hassasiyetten:

'Vatanımızdan sürüldük, perişan edildik, ama ne olursa olsun bağrımıza taş basmalıyız, memleketimize zarar vermek isteyen Frenklerin kullanabileceği bir malzeme olmamalıyız, başımıza gelenlerin esas sorumlusunun Frenkler olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız, onlara asla güvenmemeliyiz, bedenen iltica etmek mecburiyetinde kaldığımız Frenklere ruhen iltica etmemeliyiz.'

Sürgün macerasının başından beri var bu hassasiyet.

Sultan Vahdeddin Avrupa'ya gitmek istememiş, sürgün yeri olarak Hicaz'ı tercih etmişti (orada uğradığı tacizler üzerine –ve külliyen işgal altında olan İslam topraklarının itimat telkin etmemesi yüzünden- ister istemez Avrupa'ya gitti, ama İngiltere ve yahut Fransa'ya değil 'nispeten insaflı bir düşman' olarak gördüğü İtalya'ya yerleşti).

Meclis'te alınan hilafeti ilga kararını tanımadığını İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü vasıtasıyla Ankara'ya bildiren Son Halife Abdülmecit Efendi ise, Sapanca'dan bindirildiği Avrupa treniyle sürgüne giderken, Türkiye hududu haricinde verdiği ilk beyanatta, şöyle dedi:

"Söyleyeceğim sözler milletin kararı karşısında mutavat etmekten ve talih ve kaderin cilvelerine göğüs gereceğimi bildirmekten ibarettir. Millete daima duacıyım. Şimdilik İsviçre'ye gidiyoruz. Bilahare başka bir yerde ikamet etmek üzere karar vereceğim. İhtirasa-ı ecnebiyyeye alet olmayacağım. Esasen yerli ve yabancı gazetecilere bir şey söylememeye karar verdiğimden beni mazur görünüz. Bundan sonra sanayi-i nefiseye hasr-ı vücut edeceğim."

İşin püf noktası şu cümlede:

"İhtirasat-ı ecnebiyyeye alet olmayacağım."

***

Ertuğrul Osman Efendi'ye ve ahrete intikal eden bütün Osmanoğullarına Cenâb-ı Hakk'tan ganî ganî rahmet diliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Bu yazı toplam 2588 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar