"Siz meşru görseniz de biz görmeyeceğiz"

"Siz meşru görseniz de biz görmeyeceğiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ndeki konuşmasına, bugün idrak edilen 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün tüm öğretmenler için kutlu olmasını dileyerek başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ndeki konuşmasına, bugün idrak edilen 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün tüm öğretmenler için kutlu olmasını dileyerek başladı.

"Tüm öğretmenlerimize bir kez de bu anlamlı gün vesilesiyle şahsım, ülkem ve aziz milletim adına sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum" diyen Erdoğan, bu akşam Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda 81 vilayetten gelecek öğretmenlerle bir arada olacaklarını hatırlattı.

KADEM'in 8 Mart 2013 tarihinde kurulduğunu ve yaklaşık 1,5 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen ses getiren, dikkat çeken uyaran ve uyandıran çok sayıda faaliyete başarıyla imza attığını söyleyen Erdoğan, "KADEM bu alanda faaliyet gösteren mevcut tüm diğer sivil toplum örgütlerine nazaran duruşuyla, söylemleriyle, alternatif fikirleriyle farkını çok net bir biçimde ortaya koydu. Yani bu fikrini masada ortaya koymak başka bir şey, bu fikrini hizmetle ortaya koymak başka bir şey ama bir de toplum içerisinde gerilimler meydana getirmek suretiyle 'acaba sesimi duyurabilir miyim?' demek başka bir şey" dedi.

Asıl olanın önce dinlemek sonra da dinletebilmek olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zaten müzakerenin, aslında ehil münakaşanın yolu da budur. Türkiye'nin kadın sorunlarına böyle farklı açılımlar getiren bir derneğe gerçekten ihtiyacı vardı. KADEM çok yeni bir dernek olmasına rağmen kısa zamanda bu ihtiyacı karşılar bir konuma yükseldi. Bugün ve yarın gerçekleşecek olan Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nin de esasında KADEM'in o farklı bakış açısını yansıtan çok önemli bir etkinlik olacağına inanıyorum. Kadın sorunlarını hem ulusal hem uluslararası düzeyde bunun altını çiziyorum 'adalet' kavramıyla birlikte ele alınmasını şahsen çok önemsediğimi burada ifade etmekte fayda var. Zira modern dünyada insana ve insanlığa ilişkin her meselenin bir şekilde ele alındığını biliyoruz. Ama sorunlara karşı bütüncül, adil bir yaklaşım ortaya konamadığını üzülerek müşahede ediyoruz."

Zihinlerin ve vicdanların adeta kompartımanlara, farklı farklı bölmelere ayrıldığı, kendi ilgi alanlarına yoğunlaşan kesimlerin başka dünyalara, başka sorunlara duyarsız hale geldiği bir çağda yaşandığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:

"Bunun onlarca örneği var, belki yüzlerce örneği var. Çevre konusunda aşırı duyarlılık gösteren kesimlerin örneğin silahlanma konusunda son derece duyarsız kaldıklarını görüyorsunuz. Başka ülkelerin, çevre sorunlarına karşı hassas olanların kendi ülkelerinin çevreye verdiği zarara karşı son derece duyarsız kaldıklarına şahit olabiliyorsunuz. Şu anda dünyada özellikle çevre konusunda atılan adımlar ve 'demokraside çok ileriyiz' diyen ülkelerde aynı hassasiyetin olmadığını görüyorsunuz. Belli ülkelerde en küçük bir demokrasi ihlalini ya da insan hakları ihlalini çok büyük bir mesele haline getirenlerin, başka birtakım ülkelerdeki demokrasi katliamına, darbe girişimlerine, insan katliamlarına gözlerini kapattıklarını görüyorsunuz."

"Batsın bu dünya"

Erdoğan, fok balıklarının avlanmasını küresel bir mesele haline getirenlerin Filistin'de, Gazze'de, Suriye'de binlerce çocuğun binlerce kadının katledilmesine en küçük bir tepki en küçük bir duyarlılık göstermediğinin görüldüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:

"Bakınız şu anda Suriye'de 300 bini aşkın insan öldürüldü hala dünyanın sesi yok. Kendileriyle hep görüşüyorum ama söylediklerimle kalıyorum en ufak bir hassasiyetleri yok. Tek hassasiyetleri var petrol, petrol...İşte kucağında yavrusuyla ölen dün bir misafirim vardı. 30 yaşındaki evladının Mısır'da helikopterden sniperlerle nasıl öldürüldüğünü evladının anlatıyor ve tabii o anne gözyaşlarıyla orada yanımızda hakikaten eşimle birlikte dinledik evimde. O tabloyu bize sergiledi. 'Ben şimdi diyor uluslararası bir mahkemeye gidebilecek miyim? Ülkemde dava açamıyorum' diyor. 'Çünkü bana diyorlar ki eğer burada dava açarsan durum çok daha kötü olabilir.' Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Onlarca, yüzlerce, binlerce örneği var bunun. Bütün bu çifte standartlar, bu ikircikli yaklaşımlar aslında karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümünde en büyük eksiğin adalet duygusunun olduğunu bizlere gösteriyor. Hani bizim Gencebayımız var ya, 'batsın bu dünya' diyor ya, işte batsın bu dünya."

Erdoğan ayrıca, eğer sorunlara bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılmıyorsa, eğer sorunlar arasında dahi ayrımcılık yapılıyorsa orada adalet duygusundan söz edilemeyeceğini belirterek, "Adaletin devreye girmediği hiçbir mesele hakkaniyetli şekilde çözüme kavuşturulamaz. Demokrasiyi demokratik hakları kendin için savunurken başka ülkedeki demokrasi ihlalini görmezden gelirsen samimi de olamazsın, adil de olamazsın, inandırıcı hiç olamazsın" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

-Ben hukuk arıyorum. Yasa benim için önemli değil. Hakkımı arıyorum. Adil yöneticiler, yargıçlar arıyorum.

-Galataport'un ihalesi bitmiş, yargı 2 yıl sonra yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Bu yargıya nasıl güveneceğim.

-Devlet, yasalarını hak üzerine inşa ederse oradan adalet çıkar.

-İnsana adalet nazarı ile bakabildiğimizde kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın da çok daha adil, insani ve vicdani şekilde ortadan kalkması mümkün olur. Kadınların ihtiyacı olan şey nedir? Burada bazen 'erkek ve kadın eşitliği' diyorlar. Kadın kadına eşitlik doğru olandır, erkek erkeğe eşitlik doğru olandır ancak kadının özellikle adalet karşısındaki eşitliği asıl olandır. Mağdur olanın zorla mağdur eden seviyesine çıkartılmasıdır eşitlik ya da tam tersidir. Kadınların ihtiyacı olan, eşitlikten ziyade eş değer olabilmektir.

(AA)