Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Siyonist Rejim Konsolosluğu Ablukası ve...

Siyonist Rejim Konsolosluğu Ablukası ve Bize Yönelik Tehditler

Siyonist işgal güçlerinin Gazze"ye yönelik "soykırım" saldırılarını başlatması üzerine, İslam Ümmeti ile birlikte Türkiyeli müslümanlar bir okyonus gibi dalgalanarak yahudi terörüne karşı öfkesini volkanlar gibi yansıttı. Şehir şehir, ilçe, kasaba ülkemizin her bir yanı "Gazze" feryadları ile yankılanarak Ümmet dayanışması ve siyonizme karşı mücadele sedası azametli bir şekilde kendini gösterdi...

İstanbul"dan Diyarbakır"a, Konya"dan Van"a, Ankara"dan Adana"ya Türkiyeli müslümanlar olarak bir baştan bir başa ayağa kalkmamız her şeyden önce, siyonistlerin soykırımına uğrayan Filistinli kardeşlerimizin yüreklerine bir ferahlık indirdiği gibi, "katil yahudiler" üzerinde ise büyük bir korku ve panik meydana getirdi.

Tarihte eşine az rastlanır bir vahdet ve kardeşlik kasırgası ülkemizin dört bir yanında eserken, Türkiye ve Dünya tarihinde bir ilk gerçekleştirilerek, siyonist rejimin İstanbul Levent"te bulunan konsolosluğu 16 gün boyunca binlerce Filistin gönüllüsü tarafından abluka altına alındı.

Siyonist rejim işgal güçlerinin Gazze"ye yönelik kara saldırısı başlattığı günün gündüzünde Adapazarında düzenlenen mitinge katılmış ve orada yaptığımız konuşmada "Türkiyeli müslümanlar olarak bundan sonra siyonist rejimin ülkemizdeki elçilik ve konsolosluklarına yönelik bir akın başlatacağız" ifadelerini kullanmıştım. Siyonist rejim Gazze"de katliam yaparken bizim bu katil yahudilerle mücadele etmemiz mümkün değildi, ancak siyonistlerin ülkemizdeki varlığına karşı etkin bir eylem gerçekleştirebilir ve Gazze ile dayanışmamızı gösterebilirdik.

Siyonist işgal güçlerinin Filistinli kardeşlerimize yönelik saldırı ve katliamları üzerine ister bu rejimin elçilik ve konsolosluğu önünde Türkiyeli müslümanlar olarak birçok kez çeşitli eylemler yapmıştık, ancak siyonistlerin tarihin en vahşi katliamlarını gerçekleştirdiği bir dönemde, daha etkin ve kararlı bir eylem sergilememiz ve ülkemizden siyonistlere karşı bir öfke kasırgası estirmemiz gerekiyordu.

Bu düşünce ve niyetleri taşıdığımız sırada, siyonist işgal güçlerinin Gazze"ye yönelik kara saldırısı başlattığı haberini almıştık. Adapazarı"ndan İstanbul"a döndüğümüzde artık bu niyetimizi pratiğe dökmemiz gerektiği düşüncesinden hareketle siyonist rejimin İstanbul konsolosluğuna akın etmeye başladık. Elhamdülillah aynı bilinç ve sorumluluğu taşıyan kadınlı-erkekli binlerce müslüman dondurucu hava soğuğuna rağmen yahudi teröristlerin konsolosluğu önünde toplanmıştı. Siyonist rejime yönelik öfkemiz bir volkan gibi gürlüyor, yer gök tekbir sesleri ve sloganlarla inliyordu...

Günün gece vakitlerinde siyonist rejim konsolosluğu önündeki eylemimizin amaç ve tanımını yapma noktasında şunları söylemiştik:

"Kardeşlerim, bacılarım, şimdiye kadar buraya siyonist rejimin saldırı, katliam ve cinayetlerini protesto amacıyla gelmiştik, ancak bugün buraya bir protesto eylemi yapmaya değil, bu katil yahudilerin konsolosluğunu kuşatmaya, siyonistleri abluka altına almaya geldik. Şu andan itibaren kesintisiz bir şekilde abluka eylemini başlatıyor ve siyonistler bozgunu uğrayıncaya kadar da burada kalacağımızı dosta düşmana ilan ediyoruz..!"

Siyonist rejime yönelik "abluka eylemi" tanımlaması ilk anda bazı kardeşlerimizin nezdinde "abartılı" görülmüş, abluka eyleminin sürekliliği konusunda tereddütler dile getirilmiş, bu eylemi ne kadar sürdürebileceğimiz noktasında da birtakım kuşkular ileri sürülmüştü.

Bu eylem için önceden bir hazırlık ve organizasyon, ilan ve çağrı sözkonusu değildi. Daha önce, Bosna savaşımız sırasında Sırp güçlerinin Gorazne kentine karşı kimyasal bomba attığı yönünde haberlerin gelmesi üzerine, İstanbul"daki müslümanların hemen ertesi günü irticali olarak Taksim meydanına toplanması örneğinde olduğu gibi, bu kez de siyonist işgal güçlerinin Gazze"ye yönelik kara saldırısı başlattığı saatlerde siyonist rejimin konosolosluğu önünde toplanmıştık. Cemaat, grup vs. ayrımı gözetmeksizin aynı duygu, aynı heyecan ve aynı sorumlulukla tek kalp ve tek ses olmuştuk"

Attığımız slogan, taşıdığımız pankart ve posterlerde tek bir renk vardı: direniş"!

İlk günden –zafer kutlaması- yaptığımız son güne kadar 16 gün boyunca yapılan konuşmalar, atılan sloganlarla tek bir amacı dileç getirmeye çalıştık:

"Siyonist işgal güçleri yenilgi alıncaya ve Filistinli mücahid kardeşlerimiz zaferini ilan edinceye kadar bizler de "Hamas"ın askerleri" olarak siyonist rejim konsolosluğuna yönelik abluka eylemimizi sürdüreceğiz..!"

Öylesine fedakarca bir bir katılım sözkonusu idi ki, başta Hz. Sümeyye ve Hz. Zeyneb misali bacılarımız ve annelerimiz olmak üzere binlerce müslüman her gün aynı coşku ve aynı kalabalıkla kuşatma eylemini sürdürdü. İstanbul dışından otobüslerle akın akın kuşatma eylemine katılan kardeşlerimiz eyleme ayrı bir anlam kazandırıyordu. Adapazarı, Sivas, Kocaeli, Konya, Tekirdağ, Gebze ve diğer bölgelerden gelen kardeşlerimizle birlikte ve sıkılmış yumruklarımızla "Hepimiz Hamas"ın askerleriyiz" "Hamas burada siyonistler nerede" "Siyonist elçilik kapatılacak" "Terörist konsolos İstanbul'dan defol" diye haykırıyor, beyaz kefenlere bürünüp siyonist düşmana karşı şehadete hazır olduğumuzu gösteriyorduk.. Babalar anneler kendileri gibi, çocuklarına da kefenler giydirerek eyleme geliyorlardı.

Kuşatma eylemimizin 11. Gününde siyonist rejim konsolosluğuna bir "ultimatom" vererek, siyonistlerin Gazze"ye yönelik saldırıları ve Gazze"ye uygulanan ambargo sona erip sınır kapıları açılıncaya kadar Türkiye"deki siyonist işbirlikçisi yahudi kurum ve kuruluşlarına karşı yaptırım ve boykot uygulayacağımızı ve yahudilerin Türkiyeli müslümanlar üzerinden gelir elde edip siyonist rejime ulaştırmasına fırsat vermeyeceğimizi deklare ettik"

Elhamdülillah 16 gün boyunca süren abluka eyleminin Filistinli kardeşlerimizde oluşturduğu sevinç bizleri apayrı bir sevince sevketti. Gazzeli kardeşlerimizin üzerlerine bombalar yağdığı bir sırada, bu eylemden dolayı sevinç tekbirleri getirmeleri, kendi aralarında sürekli bu eylemi konuşup takdir etmeleri, İslami direniş önderliğinin ise bu eylemi selamlayarak bu eylemin kendileri için büyük bir moral ve güç kaynağı olduğunu ifade etmeleri kardeşlik sorumluluğmuzun gereğini bir nebze olsun yerine getirmiş olmanın mutluluğunu yaşattı bizlere...

Bu vesileyle bu kuşatma eylemine katılan başta bacılarımız ve annelerimiz olmak üzere, bütün kardeşlerimize selamlarımızı sunuyor, Allah Subhanehu ve Teala'dan bu salih amellerini kendi katında makbul kılmasını ve yüksek derecelere ulaştırmasını niyaz ediyoruz...

Acaba gerçekleştirilen bu kuşatma eylemi siyonistler nezdinde de etkisini gösterip amacına ulaşmış mıydı?

Burada açıkça ifade etmek gerekir ki, bu eylem ile amaçlanan temel hedef, siyonistlerde "kuşatılma sendromunu yaşatmak"tı. Çünkü Rabbimizin Kur"an"da da buyurduğu üzere, yahudiler korkak tiynetli varlıklardır ve onlar için en büyük felaket "güvenliksizlik"tir. Bizim amacımız da bu sendromu iliklerine kadar yahudi teröristlerine yaşatmaktı"

Elhamdülillah, meselenin bu noktasının da amacına ulaştığını gördük. Uluslar arası siyonist örgütlerin Başbakan Tayyib Erdoğan"a gönderdikleri mektupta da okuduğumuz üzere, siyonist konsolosluğa yönelik abluka eylemimiz siyonistler üzerinde bir "kuşatılma" baskısı ve sendromu oluşturmuştu. Öyle ki, kendilerini Türkiye'de kuşatılmış hissettiklerini vurgulayan bu yahudi lobisi Türkiye hükümeti"ne "gereği yapılmalı" gibi küstahça uyarı ve tehditlerde de bulunuyordu. Yani hükümete bizlerin durdurulması ve cezalandırılması gerektiğini ima eden talimatlar veriyorlardı"

Aslında bu tehdit ve talimatlar sadece hükümete değil, aynı zamanda bir takım merkezlere ve odaklara da "emir" anlamına geliyordu...

Nitekim bu emrin işaretlerini de şimdiden görmeye başladık...

Yine yıldırma, yine sindirme, yine korkutma senaryosu"

Biz de onlara deriz ki:

Kininizle geberin..! Elinizden geleni ardına koymayın..! Bizi korkutacağınızı ve yıldıracağınızı sanmayın: Bizler Kudüs yollarında, Kudüs koğuşlarında büyüdük; Özgür Kudüs"e ulaşıncaya kadar siyonizme karşı mücadeleden dönmeyeceğimize dair şehidlerimizin kanı üzerine Rabbimize söz verdik" Başımıza ne gelecekse varsın bu yolda gelsin! İster eza, ister cefa, isterse ölüm gelsin" Hoş gelsin sefa gelsin..!

Bakınız, bu terörist yahudi örgütleri bir taraftan "anti-semitizm" gibi safsataları ileri sürüp bizler hakkında "yahudi düşmanlığı" yaptığımızı iddia ederlerken, diğer taraftan da, çoğunluğu çocuk ve kadın olan 1500 Filistinli kardeşimizi tonlarca bomba ile katledip binlercesini de yaralayan siyonist İsrail rejiminin gerçekleştirdiği soykırımı  haklı görüyorlar. Bu yahudi örgütlerinin isimlerinin başında "siyonist" değil "yahudi" yazıyor; yani başta Amerika olmak üzere dünya çapındaki yahudi topluluklarını temsil ediyorlar. Ondan sonra kalkıp bize "yahudi düşmanlığı yapmayın" diyorlar. Bizler de onlara diyoruz ki, "Siz İslam ve müslüman düşmanlığından vaz geçtiğiniz zaman bizim size bir düşmanlığımız olmaz. Ama siz bundan hiç vaz geçmediniz. Sadece 60 yıldır değil, yüzyıllar boyu hiç vaz geçmediniz. Sizler peygamber katilleri mücrim ve canilersiniz. Azgın ve bağilersiniz. Hain ve müfsidlersiniz"

Bizler birilerinin ırki kökenine bakarak değil, kimliğine, misyonuna ve ugyulamalarına bakarak onları tanımlar ve ona göre tavır takınırız. Kim siyonist, kim yahudi, bunu neye göre ayıracağız? Siyonistlerin gerçekleştirdiği soykırıma en küçük bir itirazı olmayan, buna karşı çıkmayan, bu katliamları kınamaya bile yaklaşmayan bu yahudiler, bize göre işlenen katliam ve cinayetlerin doğrudan suç ortağı durumundadır. Onların soylarına soplarına değil insanlık dışı bu ihanetlerine karşı hasım oluyoruz. Şimdi sözkonusu yahudi lobileri, yöneticileri ve temsil ettikleri topluluklar, yaptıkları bu açıklama ile katil ve terörist olduklarını açıkça ortaya koymuyorlar mı? Siyonist rejimin sponsor ve finansörleri, Gazze"ye bomba yağdırma emrini veren Olmert ve Barak"lardan hiçbir farkı yoktur"

Bizler bu yahudilere hasım olmayacağız da, başka kime hasım olacağız..!

"Müslümanlar yahudi düşmanı mı değil mi?" sorusuna cevap verirken, öncelikle bu yahudilerin siyonist saldırganlık ve katliamlardan ne kadar beri olduklarını belirlememiz gerekmez mi? Onlar kendi taraflarını açıkça belirtiyorlar, mademki siyonist katillerin yanında saf tutuyorlar, o halde İslam Ümmeti"nin hışmından da kurtulamayacaklardır..!

Devam edecek...

Bu yazı toplam 5899 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar